DEMOKRASİYE İLK ADIM VE İLK DEMOKRATİK AÇILIM - Mustafa Nevruz SINACI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









DEMOKRASİYE İLK ADIM VE İLK DEMOKRATİK AÇILIM - Mustafa Nevruz SINACI
Tarih: 14.01.2010 > Kaç kez okundu? 3405

Paylaş




Başta “açılımlar ve yarattığı tartışmaların” zirve yaptığı bu dönem olmak üzere; Genelde Ocak ayının ilk haftası, Cumhuriyet tarihi ve demokrasi yönünden çok önemli ve bir o kadar da anlamlıdır. Çünkü kuruluştan bu güne, bütün dönemlerin “en büyük ve tek gerçek açılımı” 1946 yılı Ocak ayının ilk haftasında yapılmıştır.

Bu açılımın esas kaynağı ve dayanağı, 1922 yılında: “Bilinmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti, Demokrasi esasına dayalı bir Devlettir” ve “"Demokrasi, Türkiye Büyük Millet Meclisi”nin sınırsız bir yetkiye sahip olması demek değildir" diyen Atatürk”tür.

1929”da ise, bu sözlerini: “Demokrasi esas itibarıyla, siyasi niteliktedir. Bir ilim, fikir, fen”dir, Ferdi ve eşitlikçidir. Demokrasinin bu esas ve istinatlarına göre; Bütün vatandaşlara siyasi hürriyet ve çalışma serbestisi sağlamak, bilimsel, sosyal, sanat, ahlâk gibi fikri sahalarda gelişmesiyle ilgilenmek ve milli egemenliğe, usullere uygun olarak katılma hakkını, aynı siyasi haklara sahip olmalarını sağlamaktan ibaret noktalar ve devletin vatandaşa karşı başlıca vazifelerinin sınırını gösteren işaretlerdir” açıklaması ile tamamlar ve bütünler. (1929 – Medeni Bilgiler ve M.K. Atatürk”ün El Yazıları, Prof. A. İnan)

Mustafa Kemâl”in en büyük sevdası, emel ve ideali cumhuriyet”i demokrasiyle buluşturmak, birleştirmek ve bütünleştirmekti. O, bu konuda yüksek bir azim-irade ve kararlılığa sahipti. Ancak, bu emel, ideal ve en değer verdiği proje, vefatından sonra, 07 Ocak 1946”da hayata geçebildi. Atatürk, yaşadığı dönemde demokrasiyi yaşattı, ama ne yazık ki, kurumlaştığını göremedi.

DEMOKRASİNİN AYAK SESLERİ

14 Eylül 1923”de, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) İsmet Paşa, Celal Bayar, Recep Peker, Refik Saydam ve Prof. Fuat Köprülü tarafından kurulan Halk Partisi”nin;, İsmet Paşa etrafında yuvalanan bazı üst yöneticileri, “Cumhuriyeti tahkim (sağlamlaştırma) ve demokrasiyi kurumlaştırma” konusunda, 1923” den sonra bir isteksizlik, olumsuzluk ve dönem itibarıyla garip, tuhaf bir tutum içine girdiler. Bunun üzerine, Demokrasiyi ihdas ve ihya konusunda kararlı olan Mustafa Kemal, inisiyatif kullanarak; 1924”de, Ali Fuad Cebesoy önderliğinde, en güvendiği kadre; Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Dr. Adnan Adıvar, Rüştü Paşa, İsmail Canbolat, Sabit Bey, Ahmet Muhtar, Halis Turgut, Necati Kurtuluş, Mersin Mebusu Besim Bey, Erzurum Mebusu Faik Günday ve Sabit Bey”lere “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası”nı kurdurttu. Kuruluş amacı demokrasi olan parti, İsmet İnönü ve yandaşları tarafından pek lüzumsuz görüldüğünden; Mustafa Kemal”e rağmen akla, hayale gelmeyecek menfur oyun-düzen, tuzak, komplo ve kumpaslar sonucu 03.Haziran.1925”de kapattırıldı.

Ancak O, yılmadı. Beş yıl sonra, 12 Ağustos 1930”da; Ali Fethi Okyar ve Samet Ağaoğlu”na “Serbest Cumhuriyet Fırkası” nı kurdurttu. Kız kardeşi Makbule Hanım ve üç yakını ile Halide Edip”i de müteşebbis olarak görevlendirdi. Fakat bu Fırka”da, malum ve menfur fesatçıların iğrenç furya, komplo, kumpanya ve çirkin kumpaslarına fazla dayanamadı. Başkaca bir yol ve çare kalmadığından 12 Ağustos 1930”da kendini feshederek siyasetten çekilmek zorunda bırakıldı. Yani Atatürk, en önemli projesinin gerçekleştiğini yaşarken göremedi. Doğrusu, demokrasi ve halk düşmanları tarafından “görebilmesine” izin ve imkân verilmedi. Ta ki, 7 Ocak 1946”ya kadar!..

Nihayet DP, dünya konjonktüründen de yararlanılarak; 07 Ocak 1946” da; Atatürk”ün Başvekili Celal Bayar, Aydın Mebusu Adnan Menderes, İçel Mebusu Refik Koraltan ve Kars Mebusu Ordinaryüs Profesör Dr. Fuat Köprülü tarafından kuruldu. Bu, gerçek bir AÇILIM ve Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi idi…

Ancak, hayata geçmesi 4 yıl sürdü. Dört çileli, acı, efsanevi ve ıstıraplı yıl..

Devleti işgal ve tasallut altında tutan, bütün kurumlara yerleşen ve çöreklenen Halk Partisi”nin;, İl Başkanı Valiler, ilçe başkanlıklarını resmen yürüten kaymakamlar ile bunların emir ve hizmetindeki kamu gücünün ezici tacizine maruz kaldıktan başka; partizanların hırs, husumet, kin, kıskançlık, ihtiras, fesat ve tefrikaları yüzünden “1946 Demokrasi Açılımı” çok büyük zorluklarla başarıldı… Bu direniş, gerçekte Atatürk ilkeleri ve Türk İnkılâbına karşı bir başkaldırıdır. Dolayısıyla; 14 Mayıs “Demokrasi Bayramı”nın” da nedenidir. Demokrasiyi ret ve ifsat”a yönelik asıl nedene bakalım:

ATATÜRK NE DEMİŞTİ: Daima hatırlamakta ve hatırlatmakta yarar var. Atalarımızın “medeni, siyaset” dediği “demokrasi” uğruna kurulan “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” ile “Serbest Cumhuriyet Fırkası” üzerinden uzun süre geçtikten sonra 1937”de Atatürk: “Ekonomik kalkınma; Türkiye”nin, hür, bağımsız daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye ideali”nin bel kemiğidir. Kalkınma iki büyük kuvvete dayanır. Bir; Toprağın iklimleri, zenginlikleri ve başlı başına bir servet olan coğrafi durumu; İkincisi de: Türk milleti” nin silâh kadar makine de tutmaya yarışan kudretli eli ve “milli olduğuna inandığı iş ve zamanlarda tarihin akışını değiştiren yiğitlikle beliren yüksek sosyal benlik duygusu...” (1937-Atatürk” ün S. ve Demeçleri, 1-1945)

Tam bu sıralar İsmet Paşa ve hükümeti tefessüh etti. Yerine Celâl Bayar Başvekillik görevine atandı. Bayar, 8 Kasım 1937”de Hükümet Programını TBMM”ne sundu. 10 Kasım 1937 günü Mustafa Kemal Atatürk, Bayar”a; “Millete yepyeni bir program bildirdiniz. Bu program, benim millete vaat ettiğim hususlardır. Ben, milletle beraber Celâl Bayar ve arkadaşlarının programının nokta, nokta tatbik edildiğini takip edeceğim” dedi. (AA, 11 Kasım 1937) İşte, 07 Ocak 1946”da, Atatürk”ün Galip Hocası, Başvekili ve İzmir Mebusu Celal Bayar başkanlığında; Aydın Mebusu Adnan Menderes, İçel Mebusu Refik Koraltan ve Kars Mebusu Ordinaryüs Profesör Dr. Fuat Köprülü tarafından kurulan DP”nin “Parti Programı”nın” esası, özü, kaynak ve dayanağı budur.

ATATÜRK”ÜN PROGRAMI: Yani, bizzat Atatürk”ün telkin ve tavsiyeleri yönünde kaleme alınan; Şahsen okuduğu, incelediği, hassas bir değerlendirme neticesinde üzerinde “kendi el yazısı ile” ek ve değişiklikler yaptığı ve yaşadığı sürece sahiplendiği; 12 Kasım 1937”den itibaren, yeni Baş Vekili Bayar ile yerinde tetkik, tefhim ve uygulama amaçlı” olarak Şark Vilâyetlerinde inceleme gezisine çıktığı program ve demokrasi projesi..

Bu program, 10 Kasım 1938”e kadar kesintisiz uygulandı. ATA”nın vefatından sonra durduruldu, engellendi. NEDENİ: “Karşıdevrim ve Kemalizm”i ilga” eylemidir.

Karşıdevrim veya 2. cumhuriyet adlı bu eylem, 7 Ocak 1946”ya kadar adeta bir fetret devri zulmüyle sürmüş; Atatürk ilkeleri, Türk inkılâbı ve milli hafıza tarihin karanlıklarına gömülmek istenmiştir. 1938-1950 arası bu nedenle kâbus gibi karanlık ve kayıp bir dönemdir. İnönü ve kabinesi Mussolini ve Hitler”e özenmiş, bunları bile dahi kıskandıracak bir sulta, saltanat, zulüm, diktatörlük, kara-kirli despotlukla 14 Mayıs 1950”ye kadar hüküm sürmüşlerdir. İşte bu nedenle Demokrat Parti”nin gerçek sembolü: “Yeter!... Söz Milletindir” anlamına gelen, baş parmağı açık “SAĞ EL” dir.

HÜSAMETTİN CİNDORUK”UN PARTİSİ: Gelelim Hüsamettin Cindoruk”un emanetçiliğinde vaki, kain ve adı “Demokrat Parti” olan yeni oluşum”a!.. Hem adını DP koydular, hem de “emanetçi” oldular. Oysa Demokrat Parti geleneğinde emanet, vesayet yoktur. Partinin sahibi millet”tir, milletten başka kimse partinin sahibi değildir. Çünkü: Demokrat Parti”de “demokrasi, medeni siyaset ve fazilet anlamında cumhuriyet bütün usul, umde, ilke ve unsurlarıyla yaşanır.

Parti vazifelerinde mutlak ehliyet, kesin liyakat, ahlâk ve demokrasi hâkimdir.

Ve nihayet; İşareti “EL”, temel söylemi “Yeter!.. Söz Milletindir..” ise, O, gerçek Demokrat Parti”dir. Kadroları tertemiz, şaibesiz, pırıl-pırıl ak, berrak ve Millidir. Her DP”linin kalbi vatan, millet, hürriyet, bayrak ve adalet için çarpar. Siyaseti fazilettir. Aksi takdirde, taklit ve mukallitler, adları “DP”, at”ları AB-D patentli “Truva Atı” olsa bile, kadim Demokrat Parti ile ilgi ve bağlantıları iddia olunamaz!..

Olsa dahi, bu koskoca bir yalan ve kadim Demokrat Parti”ye iftiradır.



64. KURULUŞ YILINDA DP VE YANKILAR

Mustafa Nevruz SINACI

Kadim Demokrat Parti, (1946-1960 ve 1992-2002) Türk siyasetinin mihenk taşı ve miyarıdır. Akil insanlar, vatan-millet, hak-adalet ve demokrasi sevdalıları bunu çok iyi bilir.

Bakınız!.. Devlet, demokrasi ve DP konusunda samimi olan ve sorumluluk duyan vefalı “dava, manâ ve misyon sahibi” kişiler ne yapıyor?

“GENEL MERKEZ UNUTTU AMA: 7 OCAK KUTLU OLSUN “

Bugün 7 Ocak. Bu şerefli davanın, bu demokrasi ocağının, bu siyaset meşalesinin tutuşturulduğu gün... Tek Parti rejiminin bütün baskılarına rağmen milleti için bir araya gelen insanların Demokrat Parti”yi kurdukları gün. 7 Ocak. Parti”nin en önemli günü…

Bu yazının yayına girdiği an itibarıyla partinin resmi sitesinden, yetkililerinden ne bir açıklama ne bir kutlama var. Haber ajanslarına geçilmiş bir program da yok. Bu kadar mı koptuk geçmişimizden? Bu kadar mı kopardılar?

Bundan tam 64 yıl önce bugün, Dörtlü Takrir”le başlayan demokrasi kıvılcımı ateşe dönüştü ve 7 Ocak1946”da Demokrat Parti Ankara Sümer sokak 8 sayılı evde kuruldu. Parti Genel Başkanlığına Kurtuluş Savaşı”nın ünlü Galip Hoca”sı, genç cumhuriyetin iktisadi teorisyeni, İş Bankası”nın kurucusu Rahmetli Cumhurbaşkanımız Mahmut Celal Bayar seçildi. Ve bu parti, bu ülkenin kaderini değiştirdi. Bize çok şey öğretti. Bize çok şey verdi. İlk seçilmiş başbakanı verdi bize. Dünyanın belki en naif, en kibar insanlarından birini, ülkesini en çok düşünen politikacılardan birini, çiftçiler sıkıntı çekecek mi diye hava raporunu endişeyle dinleyen, kötü havalarda gece uykusundan uyanıp endişeyle gökyüzünü seyreden bir başbakan verdi. “Uçak mı indireceksin” diye alay edilecek kadar geniş caddeler inşa etti,

Çok daha geniş vizyonuyla, hepsi yollara düştü. Sopalı seçimler geçirdiler. Anadolu”nun o zamanki köhne otel odalarında mum ışığında çalıştılar. Bize demokrasiyi ve demokratik haklarımızı öğrettiler. Devletin aslında bizim olduğunu bize hissettirdiler. Eziyet çektiler, cefa çektiler, horlandılar, en sonunda canlarını verdiler ama asla bize küsmediler.

Bizi Yaratana emanet edip gittiler. 64 Yıl sonra onların bıraktığı mirasın üstüne ne ekledik? Daha mı özgürüz şimdi? Hayır. Daha mı demokratız, daha mı müreffehiz, daha mı bağımsızız? Siyasetten beklentilerimiz daha fazla mı karşılanıyor? Onların zamanında bir valinin karşısına dikilip haklarımız arayabiliyorduk, şimdi makam katına bile çıkabiliyor muyuz? Ve en kötüsü, onların mirasını sahiplenenler, sahiplendiğini iddia edenlerin hali…

Demokrat Parti”nin kuruluş yıldönümü... Ülkede neredeyse kimsenin haberi yok.

Partinin internet sitesinde Genel Başkanın, hem de Menderes”in avukatı olduğunu iddia eden Genel Başkan”ın yılbaşı mesajı var, ama 7 Ocak”tan eser yok. Haber ajanslarında açıklama yok, beyanat yok, tek kelime yok. Demokrat Parti sinmiş, pusmuş. Biz kökten demokratlar, bağımsız demokratlar 7 Ocak Demokrat Parti”nin kuruluş yıldönümünü gönlümüzdeki törenlerle kutluyoruz. Bu davaya emeği geçen büyüklerimizi, şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz. (1)

DP”NİN İFLASI!.. DEDEMİN “DEMİRKIRAT PARTİSİ”

“ABD ve AB bandıralı” yazarlar, insan hakları (yanlış anlamayalım lütfen burada söz konusu şehitler değil ) savunucusu aydın-parafisörler, takiyyeciler, mozaikçiler, bölücüler tarafından demokratlık adına ordumuza-askerimize karşı ortak yıpratma kampanyası yapıyorlar. Bu kampanyanın içinde, babası 1950 li yıllarda DP milletvekili iken 1960 Askeri darbesiyle milletvekilliğini kaybettiği için, “gazete sahibi kocasıyla nikâhlanırken attığı imza ile” yazarlığa başlayan demokrat(!), özgürlükçü(!) bir “kadın” yazar da var. Yazılarında sürekli ordumuzu terör karşısında başarısız göstermeye çalışıyor, siyasi iradeye, hükümete toz kondurmuyor. İyi pirim yaptığını sanıyor. Hatta bu kampanyalar neticesinde mevcut iktidar partisinin %40 belki de %50 ile tekrar iktidara geleceğini sanıyorlar. Ben de aynı şekilde onlar gibi; “Zaten benim dedemi de “derin devlet” acemi bir askerin kullandığı araçla öldürtmüştü” diye askeriyeye karşı yıpratma saldırısına geçebilirim. Çünkü dedem ve amcam 1960 darbesine kadar Toprakkale gibi tarihin her döneminde stratejik önemi olan bir yerde DP den Ocak–Bucak başkanlıkları yapmışlardı. Hatta merhum büyük amcam Mustafa ŞANAL darbeden sonra DP”nin Ocak başkanı olduğu için gözaltına alınmıştı. Orduya karşı yazılar yazmam belki bana maddi imkânlar bile getirebilir, uluslar arası ödüller, hatta fahri akademik unvanlar alabilirim.

Ancak bizler gibi vatanını milletini seven insanlara “Asker” kelimesi otomatikman “Millet” kelimesini çağrıştırdığı için, ne adına olursa olsun ordumuzu yıpratma kampanyasında olanlarla aynı safta olamayız. Bakınız Türkçenin bile korunması için internet sitesinde tedbir alan ordumuz ülkemizin çimentosudur. Bir benzetme yapalım, toplumda polisten kimler çekinir, kimler karalamaya çalışır? Katiller, hırsızlar, kapkaççılar, huzur bozucular, kısaca suçlular. Dürüst vatandaşın polisten korkmasını gerektirecek bir durum olabilir mi?

Daha basit bir örnek sınıfta hangi tip öğrenci öğretmenden rahatsızlık duyar? Tembel, kopyacı, sınıfın huzurunu bozan öğrenciler değil mi? O halde, öğretmenleri, polisleri, askerleri yıpratmanın kime faydası olabilir iyi düşünelim?

Bizler 1970 yıllarda öğrenci iken o dönemdeki bölücü-bozguncular bizleri tereddüde sokmak için “Önce Türk müsün yoksa Müslüman mısın?” türünden sorular sorarlardı. Şimdi ise Bugün gazetesinin yazarı Nuh Gönültaş gibiler neden subaylardan şehit az da erlerden çok şehit oluyor(!) diye sorular soruyor. Ordumuzda er subay karışıklığı çıkaracak aklı sıra.Sorumlu siyasi iradedir, “nerde hükümet?” diyemiyor,terörü lanetlemiyor.Ama eminim dün bir binbaşı ve bir yarbay şehit olduğu haberini alınca kına yakmıştır. Bütün bunlar olurken ülkedeki kaosun sorumlusu kendileri değilmiş, ülkede her şey GÜLlük GÜListanlıkmış gibi vatandaş-devlet imkanlarıyla yapılan TOKİ evlerinin dağıtım törenlerini siyasi propagandaya dönüştürenleri milletimiz zaten 22 Temmuz 2007 de “siyasi mevta” haline dönüştürecektir. Ama esas üzüldüğüm, ülkemiz zor durumda iken Özal”ın ANAP”ını, Demirel”in DYP”sini kapatıp, Menderes”in DP”sinde birleşecekleri vaadiyle ortaya çıkan, ancak kişisel çıkarlarını ülke çıkarlarından önde tuttukları anlaşılan, siyasi beceriksizlerin yüzünden dedemin “Demirkırat Partisi” DP”nin iflas etmesi, merkez sağın yok olması. Sebep olanlara yazıklar olsun. (2)

DP VE 07 OCAK…

“…Gururla anlatmaya çalıştığım 07 Ocak tarihi sadece Osmaniye”nin kurtuluş günü değil aynı zamanda Türk Demokrasi Tarihinde önemli bir hareketin İlk Adımının atıldığı gündür! Evet, malûmunuz olduğu üzere 07 Ocak 1946 (DP) Demokrat Partinin kuruluş günüdür! “Yeter söz milletindir!” anlayışıyla yola çıkan Demokratlar efsanesinin yanında şimdi duyduğunuz şehir efsaneleri bir “kibrit şulesi” gibi kalır.

Üç örnek verelim. Demokratlar döneminde Konya Şeker fabrikasının temeli 1953 yılında atılmış, 1954 yılında üretime geçmiş! Adana Seyhan Barajının temeli 1953 yılında atılmış,1956 yılında hizmete girmiş! Kıbrıs üzerinde Garantörlük hakları da 1959 yılında yapılan Londra ve Zürich anlaşmaları ile DP iktidarı döneminde elde edilmiştir. O antlaşmalar sayesinde 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı yapılmıştı!

Aynı Demokrat Geleneğin AP, ANAP ve DYP evrelerine bakmaya gerek yok!

Her biri Büyük Türkiye yolunda önemli projelere imza atmış.

Onun için günümüze gelelim! Günümüzde 2002 den 2010 yılına kadar somut şunlar yapıldı diyecek bir şey bulamıyorum. Pardon buldum! Özelleştirme adı altında Menderes, Demirel ve Özal dönemlerinde kazandırılan müesseseler başta olmak üzere Ülkemizin çeşitli kuruluşları yabancılara satıldı! Kıbrıs hâlâ Türkiye”nin etki alanında!

Bir de Konya için söyleyeyim Mavi Tünel ve Hızlı Tiren hikâyelerini (8 yıldır) dinleyip duruyoruz! Hak yememek lazım değil mi? Ankara ve Adana bağlantılı mevcut yolları çift yola dönüştürme çalışmalarını da görmezlikten gelemeyiz. Her türlü yatırım ve kalkınma faaliyetleri, ekonomik krizi, işsizliği, borçlanmayı şunu bunu bırakalım ve soralım milletimizde huzur kaldı mı?

Bir aile düşünelim ekonomik sıkıntı çekiyorlar ama huzur içerisinde daha iyi günler için çalışıyorlar. Bir başka aile düşünelim kadın kocasıyla, çocuklar birbirleriyle kavgalı, üstüne üstlük birde Baba çocuklarına karşı Adaletli değil! Daha vahimi aile fertleri içinde paranoya, yani güven bunalımı başlamış. Aile mahremiyeti kalmamış! O ailede birlik sağlanır mı? Er ya da geç o aile dağılmaz mı? Aile yapısında olduğu gibi ülkelerde de kargaşa, kavga, huzursuzluklar görülebilir. Aileden farklı olarak Demokratik Ülkelerde böyle durumlarda imdada Muhalefet yetişir!

Tıpkı 1950 yılına kadar Tek Parti yönetiminden bunalan Türk Milletinin huzuru ve kalkınmayı o dönemin muhalefet partisi DP de görmesi gibi! Bugünle ne alakası var diye sormayın? Kendinizi ve ülkemizi huzur, barış, kalkınma, güven içinde ve 2002 şartlarına kıyasla daha iyi durumda görüyorsanız, bu yazıyı yok sayınız! Değilse, unutmayalım ki “Demokrasilerde çare tükenmez!” Sayın Türköne; insanlar aşağıdaki yazıyı okuduktan sonra belge, ıslak imza, çete gibi laflar zırvalayamıyor...

TV”de pişmiş kelle gibi sırıtmıyor; utanıyor... (3)

1. Demokratlar Platformu Web sitesi, 07.Ocak.2009

2. Dr. Fahrettin Şanal, KON.TV Konya Mektubu, (Basak Gazetesi ve Manset Gazetesi; (Bu yazı

11 Haziran 2007 tarihinde yayınlandı ve 30707 kez görüntülendi)

3. Dr. Fahrettin Şanal, Basak ve Manşet Gazeteleri, Osmaniye, 07 Ocak 2010

===========================================

e.POSTA : gercek.demokrat@hotmail.com

WEB : http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com,

POSTA : PK, 118 [ 06 442 ] Yenişehir/ANKARA

NOT : Kaynak göstermek şartıyla yazılar yayına izinlidir.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 58
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1277
Toplam Tekil 4078005
IP 18.221.154.151






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.502 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu