BASIN BÜLTENİ Akıncı: “28 mayın tarlasından 25’inde risk unsuruna rastlanmadı” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “28 mayın tarlasından 25’inde risk unsuruna rastlanmadı”
Tarih: 07.07.2015 > Kaç kez okundu? 1651

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum tarafının bildirdiği 28 mayın tarlasının 25’inde herhangi bir risk unsuruna rastlanmadığını; halk açısından risk tespit edilen Ömerli ve Alemdağ’daki bölgelerin de işaretlenip, tellendiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, önceki gün Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında, müzakerelerin yeniden başlamasıyla birlikte gündeme gelen mayınlı arazilerin tespit çalışmalarıyla ilgili çalışmaları anlattı.

Akıncı, 30 Nisan’da görevini devraldıktan sonra müzakerelerin resmen başladığı 15 Mayıs’taki toplantıda, Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis’in kendilerine 28 mayın tarlasıyla ilgili bilgi içeren bir belge verdiğini söyledi.

Yaptırdıkları inceleme sonucunda sadece koordinat içermesi, harita bulunmaması ve koordinatların da eksikliğinden dolayı BM ve Rum tarafıyla kurulan irtibat sonunda söz konusu belgeden daha ayrıntılı bir belge hazırlandığını kaydeden Akıncı, başlatılan çalışmalarda BM’nin uzman kuruluşu Mayın Temizleme Servisi’nden (UNMAS) BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon aracılığıyla yardım talep edildiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, UNMAS’tan gelen bazı uzmanların, GKK’nin refakatında yerinde tetkik çalışması yaptıklarını söyledi.

GKK’dan aldığı bilgiye göre, 28 mayın tarlasının 25’inde herhangi risk unsuruna rastlanmadığına işaret ederek, bu konuda hiçbir tereddütleri kalmadığını kaydeden Akıncı, “Sadece 3 noktada mayın olma risk olabileceği yönünde bir şüphe var” dedi.

Akıncı, şöyle devam etti:

“Bunlardan bir tanesi Güngör’de, askeri bölge içerisindedir. Kontrol altındadır. Halkın hiçbir şekilde kullanımında değil ancak gerekli tedbirler alındı. Bir diğer riskli bölge Alemdağ’dadır. Kısmen özel bir şahsın kullanımında, kısmen kamuya daha açık bir alandır bu. Diğeri de Lefke bölgesinde, Yedidalga-Ömerli yolunun kenarında tespit edildi”

Halka açık alanların sadece 2 tanesinde böyle bir risk olabileceği tespiti yapıldığını kaydeden Akıncı, bu alanların işaretlenip, tellendiğini söyledi. Bu tellenen bölgelerin 50-100 metrelik alanlar olduğuna işaret eden Akıncı, UNMAS’ın ileriki tetkik çalışmaları sonrasında gerçekten mayına rastlanması halinde, buraların 1-2 ay içinde temizleneceğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bu bilgiyi paylaşmak istiyorum. Kamuoyunun rahatlaması için. Turizm sezonunun içinde olduğumuz bugünlerde bu konunun artık bizi endişelendirmemesini amaçladık” dedi.

Mayın tespit çalışmalarının hızlı bir şekilde dün tamamlanmasından duyduğu memnuniyeti vurgulayan Akıncı, gerek GKK, gerekse UNMAS’a teşekkür etti. Akıncı, “İlk günden beri bu konu bir rahatsızlık, tedirginlik yarattı. Şimdi böyle bir tedirginliğe gerek kalmadığını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duymaktayım” şeklinde devam etti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, BM Genel Sekreteri’nin tüm adanın mayından temizlenmesine ilişkin çağrıları hatırlatılarak, taraflar arasında bu yönde bir mutabakat olup olmadığının sorulması üzerine, “Bu konuda bizden önce de ve bu sıralarda ne yazık tam bir fikir birliği yoktur” dedi.

Akıncı, kendi görüşlerinin de adanın tümüyle mayından temizlenmesi yönünde olduğunu ancak bu konularda tam bir mutabakata ulaşılmadığını söyledi. Akıncı, “Biz bunun doğru bir adım olacağına inanıyoruz ve olaylarına bu yönde gelişebilmesi için uğraşlarımızı sürdüreceğiz ancak henüz bu noktada değiliz” ifadesini kullandı.



Müzakereciler bugün, liderler cuma günü bir araya gelecek



Kıbrıs sorununa çözüm bulma yönünde sürdürülen müzakereler çerçevesinde Kıbrıslı Türk Müzakereci Özdil Nami ile Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis bugün bir araya gelecek.

Müzakereciler yarından itibaren üst üste 4 gün görüşecek.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ise 10 Temmuz Cuma günü bir araya gelecek.



“İngiltere çözüm durumunda, üslerinden toprak verme teklifini yineledi”



İngiltere’nin, Kıbrıs sorununun çözümü durumunda Kıbrıs’taki üslerinden toprak verme konusundaki teklifini yinelediği haber verildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, Kıbrıs’taki çözüm müzakereleri konusunda İngiltere’deki Lordlar Kamarasında gerçekleştirilen bir oturumda, İngiliz Hükümetinden yetkililerin, İngiliz hükümetinin Kıbrıs sorununun çözümü durumunda İngiliz Üs topraklarının bir kısmını “teslim etme” konusundaki teklifinin geçerli olduğunu yinelediklerini yazdı.

Gazete Lord Anderson’un “ilk olarak Annan Planı döneminde gündeme gelen ve 2009 yılında İngiliz Hükümeti tarafından yinelenen teklifin ‘masada olup olmadığı’ sorusuna karşılık”, İngiliz Hükümetini temsil eden Lord Stopford’un “(İngiltere) Dışişleri Bakanının 1 Haziran’da Parlamento’da, Birleşik Krallığın, Kıbrıs sorununun uygun ve kapsamlı çözümü durumunda, egemen üs bölgesi topraklarının neredeyse yarısını teslim edeceklerine dair cömert bir teklifte bulunduğunu teyit ettiğini” aktardı.

Habere göre, İngiliz Hükümetinin Lordlar Kamarasındaki temsilcisi ise yanıtında, İngiltere’nin Garanti Anlaşmasının geçerli yükümlülüklerini muhafaza ettiğini ve BM himayesindeki, BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları tarafından da belirlenen, siyasi eşitliğe sahip olacak olan iki kesimli-iki toplumlu bir federasyona varılmasını amaçlayan çözüm sürecini desteklediğini ifade etti.

Gazeteye göre, İngiliz Hükümetinin Lordlar Kamarasındaki temsilcisi “bu çözümün, Kıbrıs’ın AB’ye katılımından ötürü değişmediğini” sözlerine ekledi.



Lillikas: “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dağılması öngörülmekte”



Rum Vatandaşlar İttifakı Başkanı Yorgos Lillikas, haftalık Rum Mahi gazetesinde yer alan demecinde, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’e Kıbrıs sorunu konusunda eleştirilerde ve “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” dağılması ve yeni bir ortaklık devleti ile başka şeyler meydana getirilmesinin öngörülmekte olduğunu söyledi.

Vatandaşlar İttifakı’nın Ulusal Konsey’e çağrıldığı günden bugüne kadar, Türk tarafının ortaya koyduğu önerilerle ilgili olarak esaslı bir görüşme yapılmadığını da dile getiren Lillikas, bundan daha da olumsuz olan şeyin, Anastasiadis’in müzakerelerde ortaya koymaya niyetlendiği öneriler konusunda Ulusal Konsey’e hiç danışılmaması olduğunu belirtti.

Lillikas gazeteye demecinde “Kıbrıs Cumhuriyetini ulusal risk rotasına sokacak olan tutarsızlıklar konusunda” da eleştirilerde bulundu.



Mobil telefon iletişiminde anlaşmaya varıldı iddiası



Rum Kathimerini gazetesi Güney Kıbrıs ve KKTC’de, iki tarafın mobil iletişim ağlarının birbirine bağlanmasına ilişkin çabaların son aşamaya geldiğini, tarafların hem teknik hem de ticari düzeyde anlaştıklarını iddia etti.

Gazete, telefon iletişiminin yeniden sağlanmasında en büyük unsurun Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in gösterdiği siyasi irade olduğunu ve bu Güven Yaratıcı Önleme (GYÖ) büyük önem veren Akıncı ile Anastasiadis’in “her türlü sorunun en hızlı şekilde aşılması” talimatını verdiklerini yazdı.

Gazete, Türkiye’nin mobil iletişimin sağlanmasına siyasi düzeyde izin verme konusunda isteksiz olduğunu ancak gerek konuyu ele alan komite gerekse adanın her iki tarafında faaliyet gösteren GSM şirketlerini Türkiye’nin “siyasi katılığını aşmanın yolunu bulduklarını” öne sürdü.

Güney Kıbrıs ve KKTC arasındaki iletişimin üçüncü şirketler aracılığıyla gerçekleştirileceğini böylece hassas siyasi konularda sorun yaşanmasından kaçınılacağını belirten gazete, adanın her iki tarafındaki şirketlerin Türkiye tarafından herhangi bir sınırlamaya tabi olmayan yabancı GSM operatörleriyle görüşmelere başladıklarını savundu.

Gazete, Akıncı ve Anastasiadis’in çok yakında varılan anlaşmayı duyurma ihtimalinden de söz ederken böylelikle Türkiye’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne” koymuş olduğu “telefon ambargosunun da ortadan kalkacağını” ifade etti.

Gazete, anlaşmanın uygulamaya geçmesiyle Güney Kıbrıs’taki şirketlere ait cep telefonlarının KKTC ve Türkiye’de de kullanılmaya başlanılabileceğini vurguladı.

Müzakere masasında görüşülenlerle ilgili karartma devam ederken Rum basını, müzakereleri yakından izlemekte ve ilerlemeyle ilgili bilgi sahibi olan kaynaklara dayanarak “müzakerelerin perde gerisini araladı ve müzakerelerdeki durumun dışarıya gösterildiği gibi olmadığına” dair bilgiler yayımladı.

Rum Simerini gazetesi müzakerelerde, kamuoyuna verildiği kadar olumlu bir hava olmadığını belirtti.

“Yani bize Kıbrıs Türk tarafının çok daha anlayışlı olduğu, özellikle ‘yakan’ konuları müzakereye niyetli göründüğü söylenerek yaratılan bu ortam, masadaki ilerlemeyle örtüşmüyor” ifadesini kullanan gazete buna, garantiler meselesiyle ilgili perde gerisini karakteristik örnek olarak, şu şekilde verdi:

“Müzakereleri yakından izleyen kaynaklara göre bizim taraf ‘Garantiler ve Güvenlik’ konusunda kendi görüşünü sunmak ve bu şekilde, bir masaya konulmuşlar listesi oluşturmak istedi. Ancak Kıbrıs Türk tarafı, özellikle de Kıbrıslı Türk Müzakereci Özdil Nami, bizim görüşümüzü dahi sunmamızı kabul etmedi. Kıbrıs Türk tarafı bu yakıcı konuda ‘tütsü diyalog’dan kaçıyor ve bu aşamada müzakere edilmesine dönük her ihtimali reddediyor.

Gazetemiz, iki müzakerecinin görüşmesi sırasında, Hristofyas’ın Türk vatandaşlarının Kıbrıs hükümranlık bölgesinde 4 özgürlükten yararlanmasını –Türkiye AB’ye üye olsun veya olmasın Türk vatandaşlarının bazı şartlar altında Avrupa Vatandaşı olmalarını- ilke (in principle) olarak kabul edip Talat’a verdiği ‘hediye’ ile ilgili yoğun tartışma yaşandığını biliyor.

Müzakerelerin çekirdeğine (heyet içinde) katılan kişilere göre bizim tarafın, Türklerle ilgili 4 özgürlüğü şimdiden kabul edeceği ancak aynı zamanda Türkiye’nin de gelecek olan nüfusun 4 Kıbrıslıya karşılık 1 Türk oranını korumayı kabul etmesi gerektiği ifadesinin yer aldığı belge oluşturma noktasına bile vardık. Bizim taraf bu yakınlaşmayı reddetti. Kıbrıs Türk tarafı bugün işgal bölgelerinde Kıbrıslı Türklerin nüfusunun 215 bin olduğunu savunuyor. Ancak Rum tarafı, bunun gerçek rakamlar olduğuna inanmıyor.

Akıncı’nın Brüksel’de yaptığı, çözümün birincil hukuk olması gerektiği açıklaması Lefkoşa’ya kötü sürpriz oldu. Aslında Türk yaklaşımı; Kıbrıs sorununda varılacak anlaşmanın, müktesebattan uzlaşılacak bütün sapmalar ‘kilitlenerek’ birincil hukuk olmasıdır. Hükümet ise 10’uncu Protokol’ün Katılım Anlaşması’nın ana bileşeni olduğunu ve Kıbrıs’ın tamamının AB’nin parçası olduğu, müktesebatın işgal altındaki bölgelerde uygulanmasının ertelendiğini tayin ettiğini vurguluyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Katılım Sözleşmesi’nin 10’uncu Protokol’ün 1’inci maddesinde ‘müktesebatın uygulanması, Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin etkin denetim uygulamadığı bölgelerinde ertelenir. Bu ertelemenin kaldırılmasına Konsey, Komisyon’un önerisi tahtında oy birliğiyle karar verir’ vurgusu yapılıyor.

Ancak 10’uncu Protokol’ün 4’üncü maddesi, uluslararası hukuka ve Avrupa müktesebatının kopmaz parçası olan insan haklarına uymasa da her çözümün Avrupa müktesebatı halini almasına ana kapı oluşturuyor görünüyor. 4’üncü maddede ‘Bir hal çaresi bulunması halinde Konsey, Komisyon’un önerisiyle, Kıbrıs’ın AB’ye Katılımının Kıbrıs Türk toplumuyla ilgili şartlarının güncellenmesine oy birliğiyle karar verir’ deniyor.”

Öte yandan Rum Fileleftheros gazetesi, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in yüz yüze görüşmelerine büyük yatırım yaptığını yazdı.

Gazete buna gerekçe olarak, başka düzeydeki (müzakereciler/heyetler) görüşmelerde saptanan bazı zorlukların, daha çok siyasi olması ve detaylara girilmemesine rağmen- bu yüz yüze görüşmelerde aşılmasını gösterdi.

Edindiği bilgilere dayanarak yoğunlaştırılmış görüşmelerde birçok kısmi konuda ilerleme sağlandığını ve yeni yakınlaşmalar kaydedildiğini belirten gazete zor konularda sorun olduğunu ve bunların üzerine köprü kurulup kurulamayacağının görülmesi için daha çok görüşülmesi gerektiğini yazdı, özetle şunları ekledi:

“Gerek Akıncı’nın gerek Nami’nin açıklamalarından, ‘dikenli’ diye tabir edilen konularda Türk tarafının değişmez Türk tezlerinde hareket ettiği ortaya çıkıyor. Öğrendiğimize göre örneğin Yönetim konularında Kıbrıs Türk tarafı dönüşümlü başkanlığı kırmızıçizgi olarak ortaya koyuyor. Bu düzenlemenin bir anlaşmada yer alması gerektiğinde ısrar ediyor ve sadece süreyi –Rum Başkan’ın görev süresi ne kadar olacak, Kıbrıslı Türk Başkan’ın görev süresi ne kadar olacak v.b.- görüştüğü imasında bulunuyor.

Toprak konusunda bu aşamada sadece kriterler görüşülüyor, harita sunulmadı, bölgeler de dile getirilmedi, sadece ‘hatların gerisi’ niyeti saptanabilir. Edinilen bilgilere göre ilk bakışta Türk tarafı, ‘olguların değişmesi nedeniyle’ Annan planı müzakerelere temel olabileceğini ancak üzerinde değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyor. Değişiklikler derken de ‘inkişaf oldu ve yeni olgular şekillendi’ vurgusu yapılarak Türk tarafının çıkarına değişiklikler kastediliyor.

Şimdilik bu tezler Türk yaklaşımının referans noktası olarak görülebilir ancak Annan planı haritası etrafında bir döngü/çember olduğu açıktır.

Yerleşikler konusunda Mustafa Akıncı’nın, bu konudaki geçmişteki tezlerini değiştirdiğini itiraf ettiği aleni açıklamaları da var. Dolayısıyla, sahte devlet ‘kimliği’ almış yerleşiklerin Kıbrıs sorunundaki bir anlaşmadan sonra da kalmaları talep edilecek.

Bilgi sahibi kaynaklar, AB ve Ekonomi gibi bir dizi konuda, henüz derinlemesine görüşülmemiş olmasına rağmen tezler teyit edildi-ilerleme var.

Güven Yaratıcı Önlemler’ in ileri götürülmesiyle ilgili görüşmeler de ilerliyor. Bu alanda, GYÖ’lerin uygulanması teknikten çok siyasi karardır, yürürlükteki mevzuat çerçevesi mantığında hareket eden yetkili birimlerin bazı uyarıları çok da ciddiye alınmıyor.

GYÖ’ler konusuna çok dikkat edilmesi gerektiği açıktır, bunların uygulanması müzakerelerin gidişatına uygun olmalıdır. Bilgi sahibi kaynakların izah ettiği üzere, (GYÖ) paket uygulanır ve Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulunmazsa, geriye, oluşturucu devletçiklerin paralel işleyişi kalacak.”



Pikis: “Annan tipi bir çözüm kotarılmakta”



Uluslararası Ceza Mahkemesi eski Rum yargıcı ve Rum Yüksek Mahkemesi eski Başkanı Yorgos Pikis, “Annan tipi bir çözüm kotarılmakta olduğunu” söyledi.

Rum Fileleftheros gazetesinde yer alan demecinde, Türk tarafı ile gerçekleştirilen müzakerelerde, ezelden beridir, Kıbrıs Rumlarının haklarının değerinin düşürülmekte olduğunu savunan Pikis, Kıbrıs Rumlarının çiğnenen haklarını talep etmek için, devlet varlıkları ile AB’ye katılımlarının kendilerine sağladığı haklı dayanakları kullanmadıklarından da yakındı.

Pikis, buna paralel olarak, devam etmekte olan müzakere süreciyle ilgili olarak ise, “ortak açıklamanın (ki müzakereler bunun temelinde gerçekleştiriliyor) Annan planına benzer bir çözüm kotarmakta olduğunu” ileri sürdü.

Öte yandan Pikis, “Türkiye tarafından Kıbrıs’ta gerçekleştirilen insanlık haklarının ihlal edilmesiyle ilgili birincil yargılama yetkisinden ödün verilmesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) düşünce tarzı ve ruhuna yönelik üzücü bir olay teşkil ettiğini” iddia etti.

Pikis, buna yönelik olarak, “mağdurların haklarının iyileştirilmesi amacıyla, birinci derece başvuruları ele alması için kurulan Türkiye’nin Komitesine yönlendirme yapıldığını” söyledi.

Pikis, “kurulan Türk Komitesinin işleyişinin de ortaya koyduğu gibi, bunun ilk kaygısının, bu komiteye başvuran Rumların ata topraklarını satın almak olarak ortaya çıktığını” ileri sürdü.

Pikis, 11 Şubat ortak açıklamasının, Kıbrıs sorununun temel çözüm ilkelerini sağlamadığını da iddialarına ekledi.



Schulz konusunda yoğun rahatsızlık



Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı kabul şekli ve Yunanistan’la ilgili konularda yaptığı açıklamaların yoğun rahatsızlığa neden olduğu haber verildi.

Rum Simerini gazetesi EDEK Başkanı Marinos Sizopulos’un önceki günkü açıklamasında, Schulz’un Akıncı’ya “Başkan” olarak hitap ettiğine işaret ederek “Hangi devletin?” sorusunu sordu.

“Schulz maalesef ilk kez siyasi usulsüzlükler yapmadı” iddiasında bulunan Sizopulos, Schulz’a bir protesto mektubu göndereceklerini belirterek, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’i de benzer girişimlerde bulunmaya davet etti.

Sizopulos, Schulz’un Yunanistan’la ilgili yaptığı açıklamalar konusunda hayal kırıklığını dile getirdi.

Gazete, DİKO’nun Avrupa Parlamentosu’ndaki Milletvekili Kostas Mavridis’in, Schulz’a Akıncı’ya başkan olarak seslenmesi ve görüşmenin ardından yaptığı açıklamaları protesto ettiği bir mektup gönderdiğini yazdı. Habere göre Mavridis, bu tür açıklamaların bir Avrupa kurumunun başkanından gelmesinin üzücü olduğunu söyledi.

Gazete edindiği bilgilere göre Mavridis’in, Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar Grubu’nun önümüzdeki haftaki gerçekleştirilecek olan Schulz’un da davetli olduğu toplantıda konuyu gündeme getirme niyeti olduğunu yazdı.

Öte yandan Rum Fileleftheros gazetesine göre EVROKO Başkanı Dimitris Silluris ise, Akıncı’nın Brüksel’de AB’nin müzakerelere katılımı ve çözümün birincil hukuku olarak tanınmasıyla ilgili yaptığı açıklamaların ne cesaret verici, ne de katkı sağlayıcı olduğunu iddia etti.

Sizopulos, bu açıklamaların eskilerden bir şeyleri hatırlattığını ve kendilerini düşündürmesi gerektiğini savunarak, Anastasiadis’i, çözümün, AB ilke ve değerlerine dayanması konusundaki talebini değiştirmemeye çağırdı.



Rum Yönetimi’nin Juncker’den beklentileri yükseldi



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, anlaşmanın AB’nin birincil hukuku olmasından söz etmesi üzerine Rum Yönetimi’nin, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker’in 15 Temmuz’daki ziyaretinden beklentilerinin daha da yükseldiği haber verildi.

Haftalık Rum Kathimerini gazetesi, Rum Yönetimi’nin, AB’nin müzakerelere katılımının, sembolik varlık göstermek değil, özlü müdahale şeklinde cereyan etmesini istediğini yazdı.

Habere göre “Annan planı referandumu deneyimine” işaret eden Rum Yönetimi, Rum toplumunu çözümü onaylamaya ikna etmede işini kolaylaştırmak için; çözümün Avrupa müktesebatına uygunluğu ve uzlaşılanların uygulanmasının güvence altına alınması gerektiğini savunarak AB’nin müzakerelere katılımını bu iki noktada değerlendiriyor.

AB’nin müzakere prosedürüne katılım şeklinin, Juncker’in Cumhurbaşkanı Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’le ara bölgedeki ortak görüşmesinde açıklamasının beklendiği kaydedilen haberde “hükümet kaynaklarının basına sızdırdığı üzere Lefkoşa AB’nin katılımının, sembolik varlık göstermek değil gelişmelere özlü müdahale şeklinde olması beklentisindedir” ifadesini kullanıldı, özetle şunlar kaydedildi:

“Diplomatik kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Lefkoşa açısından bu pratik, (atanacak) Avrupalı temsilciye müzakerelere aktif katılma ve her iki tarafça masaya konulan ancak Avrupa müktesebatına uygun olmayan önerilerin geri çekilmesi için müdahale etme yetkisi verilmesi gerektiği anlamına geliyor.

Lefkoşa bunun yanında, müzakerelere katılacak Avrupalı temsilcinin, bu aktif katılımı ile AB adına, Avrupa standartlarında ve Avrupa ilke ve değerlerine uygun olacak işleyebilir çözümün uygulanması yetkisini alması beklentisindedir.

Anastasiadis hükümetinin AB’nin katılımından beklentiler, Mustafa Akıncı’nın Brüksel’deki son açıklamalarından sonra daha da büyük önem kazanıyor. Akıncı Avrupa Komisyonu başkanı Juncker’le görüşmesinin ardından AB’nin, bir çözümün ve anlaşmanın AB’nin birincil hukuku olması için çalışmayı kabul etmekte olduğunu söylemişti.”



Sertoğlu: “Anlaşma olmaması durumunda istifa ederim”



Rum Haravgi gazetesine verdiği röportajda, KTFF’nin tüzüğünün değişmesinin ardından FİFA ve UEFA’ya haber verileceğini ve bu iki kuruluşun da yeni bir toplantı çağrısı yapacaklarını ifade eden Sertoğlu, KOP’la anlaşmaya varacakları konusunda umutlu olduğunu, anlaşma olmaması durumunda istifa edeceğini açıkladı.

KTFF Başkanı Hasan Sertoğlu, federasyonun Rum Futbol Federasyonu’na (KOP) katılım başvurusu yapmak için federasyonun tüzüğünün değişmesini beklediklerini, kesin bir takvim olmamasına karşın iki ay sonra federasyon olarak hazır olacaklarına inandığını belirtti.

Sertoğlu, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum futbolcuların birlikte mücadele ettiklerini görmeyi hedeflediğini ve Kıbrıs Türk futbol kulüplerinin KOP’a katılmaya hakları olduğunu belirterek bazı Kıbrıs Rum kulüplerinin anlaşmanın gerçekleşmesini istemediklerini de vurguladı.



UNFICYP’in görev süresinin uzatılmasına ilişkin görüşmeler başlıyor



Rum Haravgi gazetesi, UNFICYP’e katkıda bulunan ülkelerle 16 Temmuz’da görüşme yapılacağını, BM Güvenlik Konseyi üyelerinin ise 22 Temmuz tarihinde BM Barış Gücü Misyon Şefi ve BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi Lisa Buttenheim ve Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide tarafından bilgilendirileceğini yazdı.

Habere göre BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un, hafta başında, Güvenlik Konseyi üyelerine raporu vermesi de bekleniyor.

BM Güvenlik Konseyi’nin, aralarında Kıbrıs’taki BM Barış Gücü “UNFICYP’”in görev süresinin uzatılmasının da bulunduğu Temmuz ayı programını onayladığı belirtildi.

BM’deki Yeni Zelanda Daimi Temsilcisi Gerald Jacobus van Bohem’in, gazetecileri bilgilendirirken, UNFICYP’in görev süresinin yenilenmesinin normal ve makul olmasının beklendiği şeklinde açıklama yaptığını belirtti.

Habere göre Bohem, Kıbrıs sorununun Güvenlik Konseyi’nin gündeminde uzun yıllar yer alan bir sorun olduğunu, her zaman, her şeyin tahmin edilebilir olmadığını ifade etti.



TDP ilk kez resmen Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılıyor



Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Sosyalist Enternasyonal’in New York’taki toplantısında ilk kez resmen katılım gerçekleştirecek.

Sosyalist Enternasyonal Genel Sekreteri Luis Ayala, Mayıs ayında TDP’ye gönderdiği resmi yazıda;

‘TDP’nin Sosyalist Enternasyonal’in konsey toplantısında temsil edilmesi için içten bir davet yollamaktan mutluluk duyduğunu, TDP’nin bu daveti kabulünü ve toplantıya katılımını dört gözle beklediklerini’ ifade etmişti. 6 Temmuz Pazartesi saat 10.00’da başlayacak olan Konsey toplantısı 7 Temmuz Salı Günü saat 13.30’da sona erecek. Toplantıda TDP’nin Sosyalist Enternasyonal’e üyeliğinin oylanması da bekleniyor.

Konsey toplantısında, tüm uluslararası camiayı yakından ilgilendiren, “Güvenlik”, “Sürdürülebilen Kalkınma Hedefleri”, “İklim Değişikliği” ve bu yıl içerisinde gerçekleştirilecek olan “COP21 Zirve Toplantısı” gibi konular ele alınacak.

TDP 2015 Şubat ayı başında, Genel Başkan Cemal Özyiğit başkanlığındaki bir heyetle, Sosyalist Enternasyonal’in İngiltere’deki Genel Merkezi’ni ziyaret ederek Genel Sekreter Luis Ayala’ya üyelik talebini iletmişti.

TDP heyeti daha sonra Mart ayı içerisinde de Sosyalist Enternasyonal Genel Başkanı Yorgo Papandreu ile Atina’da bir araya gelerek, TDP’nin üyelik konusundaki kararlılığını aktarmıştı. Bu görüşmelerin ardından Nisan ayı içerisinde resmi başvuru yapılmıştı.



Erenköy Direnişi’nin 51. yıl dönümü



Kıbrıs Türk halkının mücadele tarihinde özel bir yeri bulunan Erenköy Direnişi’nin 51’inci yıl dönümü nedeniyle 8 Ağustos’ta Erenköy’de düzenlenecek törene katılmak isteyenlerden, başvuru kabulüne başlandı.

Çoğunluğu Türkiye’de yükseköğrenim gören, bazıları da İngiltere’den gelen 500 dolayında Kıbrıslı Türk genç, 1964’te teknelerle Erenköy’e çıkmış ve Rum saldırılarına karşı direnişte, bölgedeki Kıbrıs Türk halkına katılmıştı.



‘Askersizleştirme’ diye diye Askeri Akademi



Bir yanda karşılıklı güven artırıcı önlemlerle Kıbrıs’taki yarım asırlık gergin ortam yumuşatılmaya çalışılırken, öte yanda gerek garantileri gerekse de adadaki askeri varlığı ‘barışçı samimiyetle’ tartışmaya açmaya çalışan Güney Kıbrıs, Yunanistan ile birlikte geniş tabanlı savunma ve strateji alanlarında’ faaliyet gösterecek bir Savunma Akademisi kurmaya karar verdi.

Güvenlik Bilimleri alanında stratejik analizler üreten akademisyenleriyle dikkat çeken ve Yunanistan Silahlı Kuvvetleri ile güvenlik bürokrasisiyle eşgüdüm içinde olan Panteion Üniversitesi, Güney Kıbrıs’ta askeri Savunma Akademisi kuruyor.

Güney Kıbrıs, National Defense University olarak adlandırılan ve yükseköğrenim kurumlarının da dahil olacağı kurumlar düzeyinde çalışacak akademi için 2016 bütçesinden pay ayrıldı. Kıbrıs Postası’na gelişmeyi değerlendiren güvenlik Bilimleri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Kasapoğlu: “Milli güvenlik alanındaki düşünceler geniş bir askeri bürokratik akademik tabana yayılması isteniyor. Bu, müzakereler sürerken ikiyüzlülük.” dedi. (Kıbrıs Postası)



İki dilli Türkçe-Rumca Çocuk kitabı



Kıbrıs’ta ilk iki dilli Türkçe-Rumca çocuk kitabı olan “Dünyalar kadar” isimli kitap yayınlandı. Marina Michaelidou Kadis ve Mehveş Beyidoğlu Önen tarafından kaleme alınan kitap, bir annenin çocuğuna yönelik umutlarını, iyi dileklerini anlatıyor.

POST Araştırma Enistitüsü’nde düzenlenen etkinlikte, kitap çocuklara okundu. Kitabın önümüzdeki haftadan itibaren tüm ada çapında satışına başlanacak. (Kıbrıs Gazetesi)







Enformasyon Dairesi







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 71
Dün Tekil 2050
Bugün Tekil 82
Toplam Tekil 4078861
IP 18.222.35.77






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























18 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Hepiniz birer T rk Bayra s n z. Bayra lekelemeyin, kirletmeyin yere d rmeyin.
(Alpaslan T RKE )


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.001 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap