Türk Bilgesi ‘’Mevlana’’… - Emrah BEKÇİ - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Türk Bilgesi ‘’Mevlana’’… - Emrah BEKÇİ
Tarih: 11.12.2014 > Kaç kez okundu? 2123

Paylaş


Gelsin varlık namına ne varsa gelsin. Kafiri, putperesti mecusisi gelsin! Dergahımızda bizim yoktur nevmidi. Yüz kere tövbe edip tövbesin bozan gelsin.

MEVLANA



2013 senesinde Yunus EMRE’nin hakkında günümüzde az bilinen bir çok husus barındıran bir kitap kaleme aldım. 2014 senesi başında ise, yine aynı çizgide hareket ederek ‘’Hz.Pir’’, yani Mevlana Celaleddin Rumi hakkında bir kitap kaleme aldım. Kitabı hazırlarken, ‘’Mevlana’’yı tanıdığımı sanıyordum. Ama ne kadar yabancı olduğumu anladım. Ayrıca O’nu tanıdıkça, yaşamın ne kadar mana dolu, maddenin ise, toz zerresinden dahi önemsiz olduğunu kavramaya başladım.



Hz.Mevlana, ‘’Pir’’. Yüceler katında pişip gönülleri irşadla vazifeli bir ‘’Nur’’. Hz.Mevlana’nın 741’ci vuslat sene-i devrinde, yani onun değimiyle ‘’Düğün gününde’’ (Şeb-i Arus) da kendimi Hz.Pir’i anmaya ve günümüz hafızalarına, bilinmeyen yönlerini tanıtmaya kendimi vazifeli bildim. Mevlana’yı anlatmak, onu tanıtmak çok zor…Bu yazımda sadece kaynaklar ile birlikte birkaç hususu ‘’sadece okyanusta bir damla’’ kadar meseleyi ele alma imkanı bulacağım.



Mevlana kimdir?/ Mevlana hakkında günümüze intikal eden kaynaklar nelerdir?/ Bu kaynakların kaçı doğruyu barındırmakta, kaçı hatalıdır?/ Mevlana Türk Milletinin diline ve milli şuuruna katkısı nedir? / Mevlana İslamı nasıl yorumlamıştır?/ Mevlana bir din Türkçüsü müdür?



Bir çok soru sorulabilir. Lakin soruyu sormadan önce alınacak cevap için elde kaynaklar olması gerekmektedir. İlk önce Mevlana’nın kısa bir hayat hikayesini dinlemek gerek…



Bu hayat hikayesini, rahmetli Ord.Prof.Dr. M.Fuad KÖPRÜLÜ’den naklediyorum.



***



İran tasavvuf edebiyatının panteist olmak bakımından belki de en büyük ve kuvvetli temsilcisi sayabileceğimiz Mevlana Celale’d-Din Rumi, H.604 (M.1207)’de Belh’de dünyaya gelmiştir. Babası Sultanü’l-Ulema lakabıyla tanınan Muhammed Bahaü’d-Din Veled b.Huseyn el-Bekri, Harizm’in en ünlü alim mutasavvıflarından olup, va’z ve tedris ile uğraşır ve meclisinde o devrin bütün ileri gelenleri ve büyükleri, hatta bazen bizzat hükümdarlar hazır bulunurduç Bir rivayete göre, aralarında rekabet ve çekememzlik bulunan Fahre’d-Din Razi’nin ifsadiyle, diğer bir rivayete göre de manevi nüfuzundan korkularak Muhammed Kutbü’d-Din Harizmşah tarafından Belh’i terke mecbur edilince, ailesini de beraber alarak Nişabur’a çekildi. O esnada henüz sağ olan Şeyh Feridü’d-Din Attar, küçük Celale’d-Din hakkında hayr dualarda bulunarak, ona Esrar-Name’sinden bir nüsha da hediye etmişti. Bahaü’d-Din Veled oradan Bağdat’a, Mekke’ye, Şam’a, Malatya’ya,Erzincan’a, Akşehir’e gelerek burada Melik Fahre’d-Din’in hatunu tarafından yaptırılan tekkede bir müddet oturduktan sonra, Larende’ye geldi ve orada da yedi sene kaldı. Celale’d-Din, Larende’de bulunduğu sırada Lala Şerefe’d-Din Semerkandi’nin Gevher adlı kızıyla evlenmişti (H.622/M.1225-26). Nihayet, ‘Alae’d-Din Keykubad’ın mükerrer ve hareretli davetleri neticesinde Konya’ya gelerek yerleştiler (H.623 veya 625). Hükümdar’ın büyük iltifatlarına mazhar olan Sultanü’l-Ulema son günlerine kadar ilim ve tedris ile uğraşarak H.628 (M.1230-31)’de öldü ve Eflaki’nin tabirince Mevlana, babasının makamına geçti.



Babasının ölümünden sonra, Mevlana’nın sufiyane ve şairane şahsiyetini teşkil eden mühim ve esaslı alimlerden biri, önce dokuz sene kadar Seyyid Burhanü’d-Din Tirmizi ile beraber bulunmasıdır. Sultanü’l-Ulema’nın başlıca halifelerinden olup Muhakkık lakabıyla ün kazanan Seyyid Burhane’d-Din, şeyhinin vefatından sonra Konya’ya gelerek o zamana kadar zahir ulumunu yani şer’i ve edebi ilimleri kayıkiyle öğrenmiş olan genç Celale’d-Din’in manevi terbiyesini üzerine aldı. Şeyh Şahabü’d-Din Suhreverdi ile görüşerek, onun büyük takdirlerini kazanan Seyyid Burhan, sonraları Kayseri’ye çekilerek orada ölmüştür.



Celale’d-Din Rumi gerek babasından, gerek Seyyid Burhan’dan tamamiyle zahidane ve müttekıyane telakkiler almıştı; bu yüzden, bir taraftan tedris ile, diğer tarfatan Gazali’nin, şeri’at hükümleriyle birleştürdiği tasavvuf esaslarıyla uğraşıyordu; lakin bu esnada Şems Tebrizi adlı bir dervişin Konya’ya gelerek Mevlana ile buluşmuş olması (Eflaki ve Cami’ye göre 26 Cemaziye’l-ahır 642= Kasım 1244), onun meneviyatı üzerinde şiddetli ve değiştirici bir te’sir yaptı. Şems Tebrizi, bir rivayete göre, İsma’ili mezhebine mensup eski bir ailenin çocuğu olup , diyar diyar dolaşmış, çeşitli mutasavvıfların hizmetinde bulunmuştu ; Baba Kemal Cendi müridlerinden olduğu, hatta onun tekkesinde Fahrü’d-Din Iraki ile görüştüğü de rivayet olunur . Her halde bu büyük mutasavvıfın her kimin veya her kimlerin müridi olursa olsun; çok kuvvetli bir sufiyane cezbeye malik rind ve kalender-meşreb bir adam, en geniş tasavvufi telakkileri ruhunun samimi ihtiyaçları neticesinde duymuş kuvvetli bir şahsiyet olduğu muhakkaktır.



Bir rivayete göre H.645 (M.1247-48)’de vefat eden-diğer kuvvetli rivayetlere göre ise Konya’dan ayrılan-Şems Tebrizi’nin, Mevlana ile münasebet derecesi ve bağlılıkları hakkında değişik kaynaklarda türlü türlü bilgi mevcut olmakla beraber, onun, Mevlana üzerinde ki tesirinin genişlik ve büyüklüğünü göstermek bakımından Sipehsalar’da ki tafsilat fevkalade dikkate değer. Bu tafsilatın sırf menkabevi bir mahiyeti haiz cihetleri bir tarafa bırakılırsa bile, kalan cihetleri yine yeter derecede manidar gözüküyor.



***



Mevlana hakkında günümüzde birçok kitap yazılıdır. Lakin bu kitapların içeriğine göz attığımız vakit. Çoğunun kağıt yığınından öte bir israf olmadığı, konuya ilmi derecede hakim olanlar tarafından sezilecektir. Mevlana hakkında malumat aktaran kaynaklar hakkında 1964 senesinde, rahmetli Dr.Fethi Erden tarihe şu şerhi düşmektedir.



***



Mevlana hakkında esaslı bir bilgiye sahip olmayan son asrın gençleri, ancak Mevlevilerin en büyüğü olarak vasıflandırılan ve halk arasında yayılan basit bir malumatın sahibi idiler.



1324 (1908) Osmanlı inkılabından evvel intişar etmiş risale koleksiyonları ile, Meşrutiyetten sonra, Cumhuriyet devrine kadar ve Cumhuriyet devrinde yayınlanan (İlmi,Edebi, Felsefi, İçtimai, Fenni ve Tarihi) başlıklarını taşıyan, muhtelif cins ve karekterlerde, sayısı kaydedilmeyecek kadar çok olan mecmua yığınlarından, benim mütavazi kütüphanemde bazısı tam ve bazıları natamam koleksiyonların tetkikinden bahseden yazıların hemen yok denebilecek derecede az oluşu nazarı dikkati çekmekte ve insana gönül ferahlığı verecek bir mahiyet taşımamaktadır…



-(1324-1908). Osmanlı Inkılabından evvel intişar eden ancak altı koleksiyonu bulunan risalelerin hiç birisinde tek bir yazıya tesadüf edilmemiştir.



-Meşrutiyetten sonra, sayısı tesbit edilmeyecek kadar bol olan mecmualardan elde mevcut bulunanların tetkikinde, ancak dört beş yazıya rastlayabildim. Meşrutiyet ilanından iki ay sonra çıkan resimli kitabın (1324) yılı 1 No.lu nüshasında (Lisanımızın esasları ve Şemseddin Sami Bey) başlıklı ve (Mehmed Veled) (Merhum Veled Çelebi Efendi) imzası ile çıkan yazıda Eski Türk Eserlerinden bahsederken Mevlana’nın ve Sultan Veled’in eserlerinden ve gazellerinden birkaç satırla bahsedilmiştir…



***



Yukarıda ki kaynakta da görüleceği üzere, Mevlana hakkında kaynaklar yok denecek kadar az bulunuyor. Peki, bizler ve gelecek hafızalarımız Mevlana’yı doğru bir şekilde nasıl tanıya bilirler…? Bu konuda Mevlana’yı Ulu kişi yapan isimler hakkında kaynaklara başvurulup. Bu kaynakların etüt edimesi ile birlikte, Mevlana’nın İlim hamurunun nasıl yoğrulduğunu dahi göre biliriz.



Mevlana’nın ilk hocası, babası Sultanü’l Ulema Muhammede Bahaeddin Veled’dir. Sultanü’l Ulama lakabı-ismi, kim tarafından verilmiştir? Bu hususta, bir tarih yolculuğuna çıkmamız gerekmaktedir…ve, hep beraber çıkalım.



***



Sultanü’l-Ulema lakabı ile anılmasının sebebi:



Seyyid Burhaneddin Hz.lerinden rivayet edilmiştir ki:

Bahaeddin Veled’i çekemeyenlerden üçyüz alim ve müftü, Belh Şehri’inde bir gece rüyalarında Kainatın Efendisi Hz.Muhammed Mustafa (S.A.V)’i görmüşler. Peygamber (S.A.V) yeşil bir çadıra oturmuş, Bahaeddin Veled’de O’nun huzurunda isi. Peygamber (S.A.V)i Bahaeddin Veled’e iltifatlarda bulunuyor, kucaklıyor ve orada bulunanlara:



-‘’Ona Sultanü’l-Ulema lakabını verdim’’ diyordu.

Bu rüyayı gören cemaat uyanınca her biri ayrı ayrı Bahaeddin Veled’e doğru yöneldi. Yolda birbirleriyle karşılaşanlar, dün geceki rüyadan bahsediyorlar, hayret ve şaşkınlık içinde kalıyorlardı. Sultanü’l-Ulema uzaktan bu topluluğu görünce:

-‘’Peygamber (S.A.V) dervişlerin halini bildirmeden sizde gerçek bilgi hasıl olmadı’’ Dedi. O cemaat, Sultanü’l-Ulema’dan özür dileyerek O’na karşı olmaktan vaz geçip müridi oldular. Bu rüyadan sonra, verdiği fetvalar altına, isminin yerine ‘’Bunu Sultanü’l-Ulema yazdı’’ diye imza ederdi.



***



Hazreti Peygamber tarafından kendisine isim verilen bir babanın ve ilk hocanın talebesi olan Mevlana, ileriki tarihlerde, yine babası Sultanü’l Ulema’nın öğrencisi olan, Seyyid Burhaneddin Tirmizi el-Hüseyni, Mevlana’ya atabeklik, lalalık (Öğretmenlik) yapmıştır.



Seyyid Burhaneddin Tirmizi kimdir?



Adı, Seyyid Burhaneddin, lakabı Muhakkık veya Seyyid-i Sırdan, nisbeti ise Hüseyni dir. Gerçekleri iyice araştırıp kavradığı için kendisine ‘’Muhakkık’’ denildiği gibi, gizli sırları bilmesinden dolayı da ‘’Seyyid-i Sırdan’’ denilmiştir. 561/ 1165-66 yılı civarında günümüz Özbekistan’ın güneyinde, Afganistan’ın ‘’Tirmiz’’ şehrinde doğmuştur. Daha sonra ilim ve irfan için Belh şehrine gelip, Sultanü’l Ulema Muhammed Bahaeddin Veled’e intisab etmiştir.



Seyyid Burhaneddin, Hz. Hüseyin’in neslinden olduğu için kendisine ‘’Hüseyni’’ denilmiştir. Yoksa-bazı kitaplarda yazıldığı gibi-adı Hüseyin değildir. Kendisine Seyyid denilmesi de Hz.Hüseyin’in neslinden olduğu içindir. Zira Hz. Hüyeyin’in neslinden olan kişilere ‘’Seyyid’’ veya ‘’Hüseyni’’ denilir.

Seyyid Burhaneddin, (Hakim Senai) Ebü’l-Mecd (Hasan) Mecdüd b. Adem el-Gaznevi den çok etkilenmiştir. Daha sonra ki vakitlerde, ‘’Farsça tasavvufi-Mesnevi tarznın kurucusu ilan edilen ‘’Feridüddin-i Attar ile Mevlana’nın öncüsü kabul edilir.



Seyyid Burhaneddin Mevlana’yı çok etkilemiştir. Hatta Mevlana Konya’da değil, Kayseri’de tam manasıyla irşad olmuştur. Bu huusla alakalı olarak:



Mevlana Şam’dan Kayseri’ye geldiği zaman, Seyyid Burhaneddin kendisine:



-Yedi gün halvet et. Buyurdu. Mevlana:



-Yedi gün az olur, kırk gün bari olsun dedi. Seyyid Burhaneddin bir hücre hazırladı, Mevlana’yı bu hücreye halvete koydu. Hücrenin kapısını da kerpiçle kapadı. Derler ki:



-Hücrede bir ibrik su ve birkaç arpa ekmeğinden başka hiçbir şey yoktu. Kırk gün sonra Seyyid Burhaneddin hücrenin kapısını açtı, içeri girince, Mevlana’yı düşünce köşesinde tam bir huzur içinde, başını hayret yakası içine sokmuş, manevi alemlerin düşüncelerine dalmış, mekansızlık aleminin şaşılacak şeylerini müşahede ile meşgul ve ‘’Nefislerinde de ibretler vardır, fakat bunu göremezler’’ ayetinin sırrına ulaşmış bir vaziyette gördü. Ve şunları dedi…



Senin dışında dünyada her ne varsa yoktur. Her aradığını kendinde ara, çünkü her aradığın sendedir. / Seyyid Burhaneddin.



***



Yukarıda ki beyit Mevlana kokmakta, lakin atabek-lalası (Hocasına) ait. Seyyid Burhaneddin ise bu ilmi naklen Hakim Senai’den almıştır. Örnek verecek olur isek:



Terbiyesiz, yalnız kendisşne kötülük etmez. Belki bütün dünyayı ateşler.

*

Sen cansın, kendini cisim sanıyorsun. Sen ırmaksın, kendini testisanıyorsun.

*

Aşık’ın canı soluk alıp-vermedikçe şu alemi ateşe verir. Şu aslı olmayan alemi, zerreler gibi birbirine katar, kırar-geçirir.

*

Akıldan ve imandan ibaret olan bir dünyada bedenin ölmesi, canın doğmasıdır.

*

Pir; yıldızın hareketiyle, Allah’ın lütfıyla pir olur. Süt emip büyüyen pir olmaz.

*

Sen sende oldukça, varlığından geçmedikçe, Kabe’de bile ibadet etsen meyhane kesilir. Ama verlığın senden uzaklaştı mı, put tapınağı bile sana Beyt-i Mamür olur.



***

Elinden ve hafızamdan geldiği kadarı ile Mevlana’nın bazı yönleri ve tarihsel kaynakları ile konuyu ele almaya çalıştım. Amacım, günümüzde Mevlana kimidir? Sorusuna cevap verecek gelecek hafızalarımıza, ana başlıkla hatırlatma olarak sunmaktı.



Bendenize ‘’Mevlana Kimdir?’’ diye sorulduğunda. Kendisine aid olan bir beytiyle birlikte cevap vermek isterim.

Türk an büved kez Bim-i O’deh en harac

Türk an nebaşed ez tama’sili-i her kutsiz hored!

Bigane fegirid merazni küyem,

Derküy-i şüma hane-i hod micüyem

Düşmen neyem her çendki düşmen rüyem

Aslem Türkest, egerçi hindü güyem



‘’Türk O’dur ki O’nun korkusundan köy haraçtan emin olur! Türk O’ değildir ki, ihtiras ve tamahı yüzünden her uğursuzun şamarını yer! Yabancı tutmayın, bu köydenim ben! Evimi ararım mahallenizde…Düşman yüzlüysem de değilim düşman, Hintçe söylesem de Türküm temelden! ‘’



Bendenize göre Mevlana; Yaratılış itibariyle ‘’Türklük kaderini ve Hak’kın İrfan’ını bölüştüğümüz’’ En büyük Türk Atalarından biri… Yüce Mevlana’yı saygıyla anıyor. Kabrinin kalbimizde olduğunu biliyoruz.



Saygı ve Sevgilerimle



Emrah BEKÇİ

Araştırmacı/Yazar





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 65
Dün Tekil 2050
Bugün Tekil 288
Toplam Tekil 4079067
IP 3.144.33.41






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























18 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Hepiniz birer T rk Bayra s n z. Bayra lekelemeyin, kirletmeyin yere d rmeyin.
(Alpaslan T RKE )


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.502 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu