BASIN BÜLTENİ ORAMİRAL BÜLENT BOSTANOĞLU: “VERİLEN ANGAJMAN KURALLARI ÇERÇEVESİNDE HAREKET EDECEĞİZ" - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ ORAMİRAL BÜLENT BOSTANOĞLU: “VERİLEN ANGAJMAN KURALLARI ÇERÇEVESİNDE HAREKET EDECEĞİZ"
Tarih: 11.11.2014 > Kaç kez okundu? 1894

Paylaş


Türkiye Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, Güney Kıbrıs kaynaklı gerilimle ilgili, "Angajman kuralları Başbakanlık tarafından Genelkurmay Başkanlığına, Genelkurmay da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına devredilmiş durumda. Biz bu konuda herhangi bir durumla karşılaştığımız takdirde verilen angajman kuralları çerçevesinde hareket edeceğiz" dedi.

Bostanoğlu, Türkiye'nin ev sahipliğinde Doğu Akdeniz'de düzenlenen Mavi Balina-2014 Tatbikatı'na katıldı.

Yabancı gözlemcilerin ve basın mensuplarının bulunduğu TCG Büyükada savaş gemisine helikopterle gelen Bostanoğlu, Güney Görev Grup Komutanı Tuğamiral Cihat Yaycı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık tarafından verilen brifingi izledi.

Gazetecilere açıklamalarda bulunan Bostanoğlu, Deniz Kuvvetleri olarak Doğu Akdeniz başta olmak üzere çevre denizlerde meydana gelen tüm gelişmeleri yakından ve büyük bir hassasiyetle takip ettiklerini söyledi.

Türk Deniz Kuvvetlerinin 158 muharip ve yardımcı sınıf gemi, 50'ye yakın hava vasıtası, amfibi deniz piyade tugayı, sualtı taarruz, sualtı savunma ve kurtarma birlikleri, 50 bine yakın nitelikli insan gücüyle etki ve ilgi alanına giren tüm denizlerde Türk milletinin hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi maksadıyla görev yaptığını belirten Bostanoğlu, devletin diğer kurumlarıyla eşgüdüm içerisinde bölgesel barış ve istikrara katkı sağlayacak şekilde geçmişte olduğu gibi bugün de kararlılıkla faaliyetlerine devam ettiklerini anlattı.

Deniz Kuvvetlerinin her türlü kriz ve tehdide yönelik sahip bulunduğu modern platformlarda esnek, hızlı ve etkin komuta kontrol sistemlerine, aynı anda birden fazla bölgede harekat icra etme imkan ve kabiliyetlerine sahip olduğuna dikkati çeken Bostanoğlu, Türk milletinin kendilerine tevdi edeceği tüm görevleri kararlılıkla yerine getiremeye hazır ve muktedir bir kuvvet olduklarını kaydetti.

Bostanoğlu, Karadeniz'de, Karadeniz Uyum Harekatı'na devam edilirken, Doğu Akdeniz'de Akdeniz Kalkanı Harekatı icra edildiğini dile getirerek, "Bu milli faaliyetler icra edilirken müttefiklik sorumlulukları kapsamında NATO'nun etkin çaba harekatına yardımcı destek ve direkt destek görevleri yerine getirilmektedir. NATO Daimi Görev Kuvvetine bir fırkateyn, Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu-2'ye bir mayın avlama gemisi, deniz haydutluğuyla mücadele görevine bir fırkateynle devam edilmekte. Dünya denizlerinde bayrak gösterilmekte ve Türkiye'nin deniz hak ve menfaatleri etki ve ilgi alanlarımızda başarıyla yerine getirilmektedir" diye konuştu. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Bostanoğlu, Güney Kıbrıs kaynaklı gerilimle ilgili soruya, şöyle yanıt verdi:

"Türk Deniz Kuvvetleri, Barbaros Hayrettin Paşa Araştırma Gemisini yakından korumakta ve destek sağlamaktadır. Diğer taraftan da Güney Kıbrıs Rum yönetimi tarafından kiralanan sondaj gemisini 900 kilometre mesafeden takip etmektedir. Şu anda verilen emir 900 kilometre içine girmeme yönündedir. Bu nedenle herhangi bir taciz veya rahatsız edici durum meydana gelmemiştir."

Bostanoğlu, "Tatbikatın bu gerilimle ilgili olup olmadığının" sorulması üzerine, Mavi Balina tatbikatlarının 2 yılda bir icra edildiğini, çalışmalarına 2 yıl öncesinden başlandığını hatırlattı.

Tatbikatla Doğu Akdeniz'de yürüttükleri faaliyetler arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığını vurgulayan Bostanoğlu, "Bu tatbikatın amacı müttefiklerle işbirliğini geliştirmek, özellikle denizaltı savunma harekatı faaliyetlerini icra etmek" dedi.

"Doğu Akdeniz'de Yunan veya İsrail savaş gemilerinin karşı karşıya gelmesi durumunda hangi angajman kurallarının uygulanacağının" sorulması üzerine Bostanoğlu, şunları kaydetti:

"Bize verilen angajman kuralları çerçevesinde hareket edeceğiz. Angajman kurallarını Başbakanlık Genelkurmay Başkanlığına, Genelkurmay da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına devredilmiş durumda. Biz bu konuda herhangi bir durumla karşılaştığımız takdirde verilen angajman kuralları çerçevesinde hareket edeceğiz. Deniz Kuvvetleri unsurlarımız, bu bölgede durumsal farkındalık faaliyetlerini sürdürmeye devam edecek."



“MEB KARA SULARININ PARÇASI DEĞİLDİR SAVAŞ GEMİLERİ DE DAHİL HERKES MEB İÇERİSİNE GİREBİLİR”



BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide “Kıbrıs’ın belirli ekonomik faaliyetler için egemenlik hakları var ancak savaş gemileri de dahil herkes MEB içerisinden geçebilir. Orada on savaş gemisi bile bulunabilir. Başka bir ülkenin MEB’ine platform götürüp sondaj yapamazsınız, bu doğru. Ancak istila söz konusu değildir. Bir ülkeyi veya kara sularını istila edebilirsiniz. MEB kara sularının parçası değil”, dedi.

Eide, “Kıbrıslılar küçük şeylerle uğraşıp büyük resmi, çözümün menfaatlerini kaçırıyor –ağacı görüyor ormanı kaçırıyorlar” dediği ve bütün taraflara, doğal gazı çözüm için engel değil gerçek bir teşvik haline getirme çağrısı yaptığı bildirildi.

Haftalık Kathimerini, Eide ile yaptığı söyleşiyi “Ağacı Görüyor Ormanı Kaçırıyorsunuz... Türkiye’nin Talepleri, Anastasiadis’in Tercihleri, Ekonomik Kriterlerle Doğal Gaz ve Çözümsüzlüğün Etkileri” başlığıyla aktardı.

Gazete hidrokarbon konusunun şimdiden, kimse itibarını kaybetmeden ve ana tezlerinden ödün vermeden görüşülmesi yönteminin var olduğunu söyleyen Eide’nin “doğal gaz meselesi çözülmezse gerilim tırmanacak, daha çok savaş gemisi göreceksiniz ve bu durumda kimse ne olacağını asla bilemez. Sahte niyet olduğuna inanmıyorum ancak sonunda Kıbrıs’a yatırım yapmak isteyenleri korkutuyorsunuz” uyarısını öne çıkardı.

Gazeteye göre bütün tarafların bütün konularda değil ama hidrokarbon konusunda görüş birliği içerisinde olduğuna işaret eden Eide “Hidrokabonların Ada’nın tamamına ait doğal zenginlik olduğunu ve birleşmeden sonra merkezi hükümetin yetkisinde olacağına katılıyor” dedi, şöyle devam etti:

“Herkes gelecekte ne olması gerektiği konuda uzlaştığına göre dikkatimizi bu noktada yoğunlaştırmalıyız çünkü doğal gaz veya petrol şu anın değil yıllarca sonrasının meselesidir. Geliri de Ada’nın yeniden birleşmesinden 10-12 yıl sonra ortaya çıkacak. Dolayısıyla doğal gazın uzun vadeli yönetimi konusunda çalışmaya, düşünmeye ve fikirler geliştirmeye başlamamız iyi olur.

Sadece gelirlerin yönetilmesinden de söz etmiyorum. Petrol ve doğal gaz ekonomisinin Ada ekonomisine giriş hızından, özel veya kamu şirketlerinin müdahil olması gerekip gerekmediğinden, Kıbrıs’ın bir turizm cenneti olarak kalması için doğanın nasıl korunacağından söz ediyorum. Bütün bu konuların, birinin Kıbrıslı Türk mü, Rum mu olduğuyla alakası yoktur. Kıbrıs’ın, gelecekteki iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun ne yapacağı ile alakalıdır. Dolayısıyla, bunlar üzerine şimdiden çalışmaya başlanmasını öneriyorum. Bu kısa zamanda, önümüzdeki hafta diyelim, olursa tarafların doğal gazın ortak doğal kaynak olduğunu kastettiğine iyi bir örnek olacak.

Kıbrıs Rum tarafının doğal gazı müzakereler çerçevesinde görüşmeyi kabul etmediğini biliyorum. Bana göre doğal gazın müzakereler çerçevesinde görüşülüp görüşülmeyeceğinin bir önemi yok. Bana göre önemli olan tarafların görüşmesidir. Görüşmede hazır bulunmakla da ilgilenmiyorum. Önemli olan bu meselenin göğüslenmesidir. Çünkü eminim ve biliyorum ki, an gelecek göğüslenmesi gerekecek. Dolayısıyla neden şimdiden görüşülmeye başlamasın?

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hidrokarbon aramalarına başlaması doğal olarak sorunun bir parçasıdır. Ne kadar büyük parçası olduğu kime sorduğunuza bağlı. Türk tarafı sorunun Rum tarafı sondajlara başladığında başladığını savunuyor. ‘Doğal gaz ortak kaynak ise bir taraf nasıl tek yanlı sondajlara başlar, bu kışkırtmadır’ diyorlar. Rum tarafına sorarsanız size meşru hareket ettiğini, tanınmış devlet olduğunu, doğal kaynaklarından yararlanma hakkı olduğunu, kışkırtanın Türk tarafı olduğunu söyleyecek. İstenen, yeniden müzakere edebilmemiz için bu anlaşmazlığın üzerine köprü kurulmasıdır. Gaz meselesini çözmekten değil diyaloğun yeniden başlaması için (doğal gaz konusunu) dizginlemekten söz ediyorum.”

“MEB KARA SULARININ PARÇASI DEĞİLDİR. SAVAŞ GEMİLERİ DE DAHİL HERKES MEB İÇERİSİNE GİREBİLİR”

Gazetenin “Türkiye Barbaros’u Kıbrıs MEB’inde tutarken Anastasiadis’in diyaloğa dönüp gazı görüşeceğini gerçekten bekliyor musunuz? Böyle bir şey yaparsa siyasi intihar olur” sorusuna karşılık Eide “Geri adım atmasını ve hiçbir şey olmamış gibi masaya dönmesini önermiyorum. Tarafların itibar kaybetmeden veya ana tezlerinden ödün vermeden diyaloğa yeniden başlamalarına olanak tanıyan fikirler paketim var” cevabını verdi.

Türkiye’deki temaslarında muhataplarının, çözüm istedikleri konusunda kendisini güçlü ve ikna edici şekilde savunduklarına işaret eden Eide “Çözümün kendileri de dahil herkes için daha iyi olacağına işaret ediyor ve buna katkı koymak istiyorlar. Elbette başlıca tezleri çerçevesinde. Onlar da Kıbrıslı Türkler de petrol ve doğal gazın ortak değer olduğunu ve en kısa zamanda ortak değer olarak yaklaşılması gerektiğinde ısrar ediyorlar” dedi.

Gazetenin, Barbaros’u bunun için mi bölgeye gönderdiklerini sormasına karşılık “Yine aynı noktaya dönüyoruz. Türkler, sondajlara başladıkları için Kıbrıslı Rumlar suçlu, Rumlar da tepki gösteren Türkler suçlu diyor” cevabını veren Eide, devamla şunları söyledi:

“Kıbrıs’ın belirli ekonomik faaliyetler için egemenlik hakları var ancak savaş gemileri de dahil herkes MEB içerisinden geçebilir. Orada on savaş gemisi bile bulunabilir. Başka bir ülkenin MEB’ine platform götürüp sondaj yapamazsınız, bu doğru. Ancak istila söz konusu değildir. Bir ülkeyi veya kara sularını istila edebilirsiniz. MEB kara sularının parçası değil. Her haber bülteninde bir üçüncü dünya savaşı gibi gösterilirse, bir üçüncü dünya savaşı çıksa ne yapacaksınız? Dünyaya bir bakın. Bugün birçok yerde cinayetler oluyor, kan dökülüyor. Burada kimse ölmüyor. Küstah görünmek istemiyorum ama bu perspektiften bakarsanız durum çözülebilirdir ve Türkiye de dahil bütün taraflar iyi niyetle yaklaşırsa zor durumdan çıkabilirsiniz.”

Bunun için ne kadar zaman verdiği sorulduğunda söze “Çok açık olacağım. Benim zamanım var, sizin yok” diyerek başlayan Eide şöyle devam etti:

“Sadece iki liderin değil her bir Kıbrıslı’nın çabuk hareket etmesi gerek çünkü durum –daha önce de söylediğim gibi- ya daha iyiye veya daha kötüye gidecek. Aynı noktada kalmayacak ve bunu bu süreçte görüyorsunuz. Doğal gazla ilgili bu mesele çözülmezse daha çok savaş gemisi göreceksiniz ve bu durumda ne olacağını asla kimse bilemez. Bazı hileli niyetler olduğuna inanmıyorum ama sonunda yatırım yapmak isteyenleri korkutuyorsunuz.”

Türkiye’nin siyasi menfaat sağlamak için mi bu şekilde hareket ettiği sorusuna karşılık da Eide “Gerilimi, Kıbrıs Rum tarafına kaynakların ortak olduğunu ve bunları tek başına kullanamayacağını göstermek için tırmandırdığına inanıyorum. Anastasiadis’e, kaynakların geleceği yaratacağını savunuyorsa buna şimdiden müdahil olmak istediklerini söylüyorlar” dedi.

Espen Barth Eide, Kıbrıs sorununun bütün yönlerinde ilerleme sağlayabilecek fikirleri bulunduğunu söylediği hatırlatıldığında ise şöyle konuştu:

“Bunca zaman geçmiş olması, tarafların bunca zaman her şeyi birçok kez düşündüğü e bütün meseleleri çok iyi bildiği anlamına da geliyor. Ancak şu anda durumun farklı olduğuna inanıyorum. Bölgesel olgular çok farklı, durum çok daha kötü. Ortadoğu’daki alışılagelmiş sorunları kastetmiyorum. Şu anda sorun çok daha derindedir. I’inci Dünya Savaşı sonrasında kurulan devletler sistemi yıkılıyor ve hepimizi, ama daha çok da sizi tehdit ediyor çünkü Kıbrıs Suriye’nin bir nefes kadar yakınındadır.

Duruma buradan baktığımda sorununuzun yanınızdaki komşularınızla olmadığına, çevrenizdeki daha büyük meselelerle ilgili olduğuna inanıyorum. Kıbrıslılar olarak sadece size zarar verebilecek büyük jeopolitik oyunlara girmek istemezsiniz. Aynı zamanda ekonominin turizm ve bankacılıktan hidrokarbonlara yönelmesi ihtimali gibi kayda değer fırsatlar da var. Bu durumda Kıbrıs sorununa bir çözümün avantajı çok daha belirgindir. Yabancıların da güveneceği istikrarlı kurumlar, ekonominin birleşik olması avantajınız olacak. Bir gün doğal gazı nasıl ihraç edeceğinizi seçmeniz gerekecek. Şahsen, bunun boru hatlarıyla Türkiye üzerinden mi yapmanız gerektiği yoksa sıvılaştırılmış doğal gaz mı ihraç edeceğiniz konusunda bir görüşüm yok. Ancak size bu kararı, siyasi değil ekonomik kriterlerle almanızı tavsiye edeceğim. Dünya Ekonomi Forumu yönetiminde olan bir kişi olarak, bir miktar büyük şirketin Ortadoğu’daki faaliyet merkezlerini taşıyacak başka bir yer aramakta olduğunu söyleyebilirim. Yıkılmakta olan ülkelerde bulunmak istemiyorlar. Kıbrıs bir onlar için seçenek olabilir. Birleşik, istikrarlı, Türkler ve Helenlerin birlikte var olduğu öngörülebilir bir Kıbrıs. Bir çözüm bu perspektifi çok daha mümkün kılacak. Olgular 2004’tekinden, 94’tekinden veya 84’tekinden farklıdır. 2014’teyiz. Hepsi değil ama çoğu Kıbrıslı’nın küçük meselelerle uğraştığını, ağacı görüp ormanı kaçırdığını hissediyorum.”

Kathimerini “Kıbrıs siyasi liderliğinin büyük endişesi, doğal gazı çözümden önce, şimdi masaya koyarlarsa Ege’deki gibi olguların tekrarlanması, Kıbrıs sorunu çözülmeden doğal gazın değerlendirilmesini engelleyecek sonu gelmez yorumlara karışmaktır” sorusuna gülerek “E o zaman çözmeniz gerek” diye karşılık veren Eide şunları ekledi:

“Haritaya bakıldığında Türkiye’nin yok olmayacağı açıktır. Kıbrıs’ın göğüslemesi gereken bir gerçektir. Ancak Türkiye ile olacak ilişkinin türünü etkileyebilirsiniz. Çok daha iyi de olabilir çok daha kötü de. Uluslararası deneyim, petrol bulunmasının sorun yarattığını gösterdi. İstisnalar var, ülkem, iç savaş veya krizlerden kaçınmayı başaran diğer ülkelerden biridir çünkü kurumları ve uzun soluklu petrol yönetim planı vardı. Kıbrıs şu anda sınırdadır. Durum durağan kalmayacak. Daha iyi veya daha kötü olacak. Şu anda da yanlış yöne kaydığımızı hissediyorum.”

Gazetenin “liderler sonunda önerinizi benimsemezse başka alternatifleriniz var mı” sorusuna karşılık “Tam olarak ne olacağını bilmeden başka alternatifler geliştirmem söz konusu değil” diyen Eide “Ama ne olduğunu basın açıklamalarından biliyorsunuz” diye üstelenince “Deneyimlerimden, insanların genellikle müzakerelere tezlerini bırakmaya hazır olduklarını söyleyerek başlamadıklarını da biliyorum. Gerçekçi iyimserliğimi koruyorum” cevabını verdi.



EROĞLU: " ANASTASİADİS SÜREKLİ ÖN KOŞULLARLA MASAYA OTURMA ÇABASINDA”



Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bir anlaşmaya varmanın yerinin müzakere masası olduğu ancak Rum tarafının sürekli ön koşullarla masaya oturma çabası içerisine girdiğine dikkat çekti.

“Müzakere masasına getirilen önerilerin artık saklanması gerektiğini düşünmediğini; çözüm yönünde zorlama yapılacak diye de Rumların her istediğinin yapılmasının da doğru olmadığını belirten Eroğlu, “müzakerelerle ilgili halkıma zerre kadar yalan söylemedim. Rum tarafı daha masadan kalkmadan Rum basınına bilgi veriyor. Ben gerçekleri söylediğim için beni tenkit edenler var” dedi.

Eroğlu, “Kıbrıs konusunda” başlattığı bilgilendirme toplantıları çerçevesinde bugün de Girne halkı ile buluştu.

Pia Bella Hotel’de gerçekleştirilen toplantıda Eroğlu, Rum Lider Nikos Anastasiadis’in anlaşmama için her türlü oyunu yaptığını dile getirerek, bir anlaşmaya varmanın yerinin müzakere masası olduğunu, fakat anlaşmanın Rum tarafının her istediğini vermek olmadığını vurguladı.

Bazı eleştirilere de cevap veren Eroğlu, sürekli Rum Liderin çözüm yönünde zorlanması gerektiğinin dillendirilmesinin de doğru olmadığını dile getirerek, “müzakere masasına getirilen önerilerin artık saklanması gerektiğini düşünmüyorum” dedi. Zorlama yapılacak diye de Rumların her istediğinin yapılmasının doğru olmadığını belirten Eroğlu, “Ben hiçbir zaman halkıma yalan söylemedim. Beni aktif siyaset hayatımda herkes bilir” şeklinde konuştu.

Kendisinin Cumhurbaşkanı seçildiği dönemden itibaren sürekli “uzlaşmaz” diye yansıtılmaya çalışıldığını söyleyen Eroğlu, göreve geldiği ilk günden itibaren müzakerelere kalındığı yerden devam edilmesi tahhaatünü verdiği, fakat Anastasiadis’in sürekli ön koşullarla masaya oturma çabası içerisine girdiğine dikkat çekti.

Rum tarafının cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra “Ortak açıklama” metni bahanesiyle yaklaşık bir sene sonra masaya oturulduğunu anımsatan Eroğlu, “gelmiş geçmiş tüm Rum liderlerin halkına yıllarca Kıbrıs konusunda yalan söylediğini” belirtti.

Kıbrıs’ın ortak zenginliklerinde Kıbrıs Türk halkının da payı olduğunu herkesin bildiğini dile getiren Eroğlu, doğal gaz konusunda kazıya başlandığı zaman, ortak komite kurularak çalışma yapılması gerektiği yönünde öneri sunduklarını hatırlattı.

Diğer öneri olan, doğal gazın Türkiye üzerinden geçirilmesi önerisinin de reddedildiğini söyleyen Eroğlu, Anastasiadis’in doğal gaz konusunu masada tartışmayacağı yönündeki açıklamalarını da anımsattı.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 69
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1968
Toplam Tekil 4078696
IP 18.221.146.223






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.120 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu