(YENİÇAĞ GAZETESİ TANITIM YAZISI) MASAL DEĞİL, GERÇEK TARİH - İbrahim OKUR - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









(YENİÇAĞ GAZETESİ TANITIM YAZISI) MASAL DEĞİL, GERÇEK TARİH - İbrahim OKUR
Tarih: 10.05.2014 > Kaç kez okundu? 1982

Paylaş


Araştırmacı yazar İBRAHİM OKUR’un yeni kitabı, Roma imparatorluğu ve Osmanlı devleti ile ilgili müşterek tarih denemesi. Okur bu çalışmasında Roma imparatorluğunun nasıl çöktüğünü ve paralel olarak, Osmanlı devletinin 200 çadırdan yola çıkarak Roma coğrafyasını nasıl doldurduğunu anlatıyor. Birinin gerilemesinin nedenleri üzerinden, diğerinin yükselişinin nasıl hazırlandığını gözler önüne seriyor.

Kitap, tarihçilerin geleneksel kronolojik yaklaşımı yerine, yazarın kendi ifadesiyle, stratej bakış açısıyla kaleme alınmış. Adım adım, gelişmeleri hazırlayan nedensellik zinciri işleniyor. Bu haliyle kitap, gelecek üzerinde analizler yapmaya çalışanlar için epey zihin açıcı.

Son yüzyıllarında, günü kurtarmak için politika üreten Romalı yöneticilerin, kötü geleceği nasıl hazırladıkları konusuna öncelik verilmiş. Hıristiyanlığın öğretisinde meydana gelen seri değişiklikler ve eklemeler de aynı bağlamda aynı nedensellik çerçevesi içinde ele alınmış. Kitabın anlatım tarzında olaylar merkezde yer alıyor. İsimler İse geri plana itilmiş. Yazar bu yaklaşıma, tarihin akışını nedensellik zinciri kurarak odaklanmak için başvurduğunu söylüyor.

OSMANLI’NIN SON YILLARI adlı eserini daha önce yayımlamış olan yazar, bu kitabında ise Fatih’in İstanbul’u fethine kadar olan dönemi ele alıyor. Kitabın son bölümü, fethin Avrupa’da doğurduğu ekonomik, toplumsal, askeri ve kültürel sonuçlara ayrılmış.

YAZAR HAKKINDA BİLGİ: www.ibrahimokur.com



İÇİNDEKİLER

BAŞLARKEN 5

1. HER SAYFASI KANLI BİR TARİH 9

2. LATİNLER KOVULDU AMA 74

3. SİYASETİN SÜSLÜ ZARFI OLARAK DİN 80

4. DURMADAN ARTIRILAN VERGİLER 94

5. ORTODOKSLUĞA DÖNÜŞ 99

6. TASARRUF ADINA DONANMANIN

LAĞVEDİLMESİ ve

KATALAN KORSANLARININ GELİŞİ



110

7. BURSA’NIN FETHİ 120

8. YENİDEN İÇ SAVAŞ 127

9. KOSOVA MEYDAN SAVAŞINA DOĞRU 158

10. BALKANLARIN TÜRKLEŞTİRİLMESİ 178

11. BEKLENMEDİK MÜTTEFİK: TİMUR 196

12. SON DÖNEMEÇ 212

13. İSTANBUL’UN FETHİ VE AVRUPA’DA DOĞURDUĞU SONUÇLAR ÜZERİNE 233

KAYNAKÇA 269

NOTLAR 271



KİTABIN ÖNYAZISI

BAŞLARKEN

Romalılar, –Anadolu’yu MÖ 189 yılında işgal ettikleri düşünüldüğünde–, Anadolu’da ve Balkanlarda 1642 yıl hükmettiler; eğer Nova Roma’nın, yani bizim İstanbul dediğimiz kentin başkent yapıldığı 330 yılını esas alacak olursak, 11 yüz yıl (1123 yıl) hüküm sürdüler. İster Anadolu’nun işgalini, ister Nova Roma’nın başkent yapılmasını esas alalım, elinizdeki kitapta inceleyecek olduğumuz devlet, tarihin gelmiş geçmiş en uzun ömürlü devletidir. Yerini, 620 yıl hüküm süren, tarihin gelmiş geçmiş en uzun ömürlü hanedanına bırakmıştır.

Roma imparatorluğu, günümüzden 560 yıl önce, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Fethi ile tarih sahnesinden silindi. Ne var ki üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen izleri silinmedi. Bir yandan Hıristiyanlığın biçimlendirilmesinin sorumluluğunu taşıyor, diğer yandan geride dile getirilmesi gereken birçok değerli tarih tecrübesi bıraktı. Her alanda bıraktığı derin izler sayesinde, hayaleti zihinlerde dolaşıyor. Yirmi birinci yüzyılda tırmanmakta olduğu açıkça görülen küresel tekinsizleşme ve giderek artmakta olan küresel kargaşa ortamında, siyasi analizler yapanlar tarafından Roma imparatorluğunun ortaya koyduğu tarih tecrübesine epey atıfta bulunulacak gibi görünüyor.

Roma’nın tarihsel egemenlik sahasında, çöküşüne paralel gelişen Osmanlı egemenliğinin ortaya çıkışının nedenine, nasılına odaklandığımızda, gelecek üzerinde tutarlı analizler yapmak için sağlam aletlere sahip olacağımızı düşünerek elinizdeki araştırmamızı yayına hazırladık. Batı dünyasından yayınlanan gelecek üzerine kaleme alınmış gösterişli analizleri, Osmanlı’nın benzersiz yükselişinin üzerinde hiç durmadıkları için tutarlılıktan uzak buluyoruz. Batılı analistlerin, –makalelerinin satır aralarını incelediğimizde–, küresel egemenliği sürdürmek için Roma imparatorluk politikalarını örnek almayı ilke olarak benimsedikleri sonucuna varıyoruz. Dünya kamuoyunun algısını yönetmek, işleri yolunda gibi göstermek için sarf edilen popülist-hümanist demeçlere kimse aldanmasın.

Kendini, bir zamanlar ait olmak için can attığı Doğudan ayıran Batı dünyası, Müslümanlar karşısında gerilemenin nedenlerini İstanbul merkezli Ortodoks Roma’ya yıkıyor ve kendi rolünü sorgulamaktan kaçınıyor. Onlara göre Ortodokslar, bağnaz oldukları için bilimin, teknolojinin ve topyekûn uygarlığın nimetlerinden en geç ve en az yararlanabilmiş olan Hıristiyan halklardır. Ülkemizde de Osmanlı devletinin, Roma imparatorluğunun boşluğunu doldururken, kurumlarını da benimsediğini öne sürenler var. Öyle ki bu çevreler, Osmanlı yönetim anlayışının özgün yanlarını göremiyorlar. Topu topu 200 çadırda yaşayan göçebelerin, üç kıtada hüküm sürmüş bir devlete dönüşmesini vurguluyorlar ama bunun nasıl olup da mümkün olabildiğini sorgulamıyorlar. Sözün tam sırası gelince reklama giren medyatik tartışma programlarındaki gibi davranıyorlar.

Bu can alıcı konu, bu zamana kadar inceleme fırsatı bulduğumuz 30-40 kadar kaynak eserde de yer almıyor. Bu yüzden olaylar, bir aksiyon filmi gibi biliniyor ama nedensellik ilişkileri kurcalanmıyor. Sadece politikada kötü örnekleri anlatılırken Bizans geleneğine vurgu yapılıyor. Nitekim biz de konuya biraz sonra aynı noktadan giriş yapacağız.

Diğer yandan, Batı dünyasında, tarih ve uygarlığı baştan sona Hint-Avrupalıların başarısı olarak sunmak isteyen Batılı tarihçilerin nazarında Roma imparatorluğu çok önemli bir unsurdur. Çünkü ellerinde, 16. yüzyıldan geride, eski çağlar tarihi ile ilgili bir başka örnek yok. Roma tarihini incelemiş olanların, Romalıların, uygarlık kurmak şöyle dursun, ağır insanlık suçlarıyla dolu bir tarihe sahip olduğunu fark etmiş olmalıdır. Roma tarihi sistematik vahşetin sergilendiği bir tarihtir. Çok küçük bir azınlığın çok büyük bir çoğunluğa hükmetmesinin yol ve yöntemlerinin sergilendiği bir tarihtir. Batılı bir tarihçinin deyişiyle, Roma’ da hiçbir şey üretilmemiştir, sadece tüketilmiştir. Romalı egemenler, amacı sadece köle toplamak olan sayısız haksız savaşa girişmişlerdir. Kendilerine silah çekmeyen masum insanları, yaşlı, kadın, çocuk demeden katlederek, bin yıldan fazla süren vahşet sergilemek suretiyle egemenliklerini ayakta tutmuşlardır.

Roma bizim cephemizden de hala canlı tarafları olan bir gerçeklik. Bilindiği üzere, ülkemizde Fener Patrikhanesi’nin sinsi siyasi hesapları üzerinde tartışmalar güncelliğini hep koruyor. Bu bağlamda, Ortodoksluğun politikadan ayrı düşünülebilmesinin mümkün olup olmadığını, yapısının buna uygun düşüp düşmediğini de bilmek gerekiyor. Medyada Ortodoksluğun sadece bir din yorumu ya da Hıristiyanlıkta bir mezhep gibi gösterilmesi tarihin ortaya koyduğu gerçeklerle örtüşmüyor. Çünkü Ortodoks ülkelerde din devletten ayrı düşünülecek olursa, geride Ortodoksluk namına çok az şey kalır. Kitabın bu konuya da biraz ışık tuttuğuna inanıyoruz. Sadece Ortodoksluğun değil, bütünüyle Hıristiyanlığın, stratejik ilgi ve kaygılarla politikanın sorunlarıyla ve çıkarlarla nasıl uyumlu hale getirildiğinin, mezhep ayrılıklarının nasıl kemikleştiğinin ipuçlarına da kitapta yer verilmiştir.

Kitabın yazarı, iktidar olabilmek için kendi halkının düşmanlarından medet umanlar hakkında sürdürmekte olduğu araştırmaları sırasında Roma tarihine takıldı. Nitekim 1204’deki 4. Haçlı Seferi, kendi halkına iktidar olabilmek için, kendi halkının düşmanlarından medet umanların, ülkesine hazırladığı kötü günler hakkında en güzel örnektir. Daha sonra Paleolog ve Kantakuzen aileleri arasında süren iktidar kavgasında iki tarafın da Türklerden destek araması kitapta yer alan diğer bir önemli konudur. Kitabın ilk bölümlerinde Osmanlı’dan söz etmeden Osmanlı yükselişinin nasıl mümkün olduğunu, zeminin nasıl hazırlandığını anlatmayı deneyeceğiz.

Benzer şekilde, Fetret Devri’ni sona erdiren 1. Mehmet de kardeşi Musa Çelebi’yi yenebilmek için üç kez üst üste imparatordan yardım ve fiili destek gördü. Fakat kendi halkının düşmanlarının desteğini kabul etmenin bir başka örneği olduğu halde, iki ülke arasındaki toplumsal ve kültürel zindelik farkı yüzünden kazançlı çıkan yine Osmanlı devleti oldu. Kitapta bu gibi konularla ilgili değerlendirmeleri de bulabilirsiniz.

Tarih bütüncül bilginin üçüncü ayağıdır. Yazar Roma tarihi uzmanı değildir, tarihçi de değildir. Ama tarih bilgisinin, edebiyat gibi, matematik gibi her alanda gerekli bilgilerden olduğuna inanır; hayatı boyunca buna göre donanım kazanmaya çalışmış bir kişidir. Yukarıda belirtilen konu üzerinde araştırma yaparken, Roma tarihiyle ilgili bulgularını da yayınlamakta fayda görmüştür. Nedeni kitap okunduktan sonra daha kolay anlaşılabilir.

Kitabın anlatım tarzında olaylar merkezde yer alır. İsimler geri plandadır. Birçok yerde olayın kahramanı düşünce ve eylemiyle tanıtılır ama adından pek söz edilmez. Dikkatin olayların akışından başka taraflara kaymaması için pek çok isim anılmadan geçilmiştir. Bunu bir eksiklik olarak görmeyeceğinizi umuyoruz. Okuyucuyu, ayrıntıya boğmadan, tarihin akışına nedensellik zinciri kurarak odaklamak adına düşünülmüş bir çaredir. Bunun yanında, konuya meraklı olanlar, Kaynakça bölümünde belirtilen kitapları inceleyebilirler.

Saygılarımla, 2014, Bursa





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 77
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1656
Toplam Tekil 4078384
IP 52.15.112.69






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.287 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu