Selçuk Ziya Duman birilerine demiş ki; sen adam değil, ‘adamı, adam eden’sin sen!



Sadettin Güngör isimli bir zat demiş ki: Şu kurtarıcılardan bir kurtulsak acayip rahatlayacağız...



Birileri demiş ki; ‘At izi’ ile ‘it izi’nin karıştığı bir ortamda, zurnanın hiç bir deliğinin hükmü olmaz.



Oğuz Atay bir zamanlar demiş ki; kendini çözemeyen kişi, başkalarının problemini hiç çözemez.



Birileri bir zaman demiş ki, ‘ömrü boyunca sevilmeyen birilerinin, sevgiden bahsetmesinin bir anlamı var mıdır?’



Bir zat bir zamanlar demiş ki; "yerdeki bazı yaratıkların uluması gökte seyreden bulutları etkilemez."



Bir dost dedi ki; ‘şahsiyetsizliği ‘şahsiyet’ haline getirmiş zavallı kişilerden, ahlâksızlıktan başka ne beklenir?’



Birileri demiş ki; benim yaptığım gibi yapmayın, yaşamaya aracınızla gitmeyin; en iyisi yürüyerek gidilir yaşamaya…



Birileri demiş ki; İçi boş bir cevizin, içi dolu olduğu düşünülerek verilen kavganın taraflarına yazıklar olsun!



Birileri bir zamanlar demiş ki; Dünyada en ‘iyi’ ve ‘risksiz’ ticaret, dirileri bırakıp, ölülerin ticaretini yapmaktır.



Birileri bir zamanlar şöyle demiş: vererek zenginleşemeyenler, toplayarak ve yığarak hiçbir zaman zengin olamazlar.



Birileri demiş ki; yerlerinden kalkamayan, katlıklarında yürüyemeyen bir kısım zevat, ‘yürüyen cenaze’lerden daha kötüdür.



Mehmet Zafer bir yerde demiş ki: Buzdolabının yumurtalık bölümünde ilaç ve kesilmiş limon saklayan bir milletten kimseye zarar gelmez. Rahat olun!



Bir zamanlar TV muhabirliği yaptığı dönemde Reha Muhtar, haberinde şöyle diyordu: Bir TAKSİNİN bağacında BİR KAMYON SİLAH BULUNDU!



Fikre katılır veya katılmazsınız, ama birileri demiş ki; hayat; sabrın lezzetini tadamayacak kadar kısa ve insan, o lezzetin Sahibi’ni unutacak kadar gafil…







Birileri bir zamanlar demiş ki; Bir ülkede yalakalığın getirisi (marjinal faydası) dürüstlüğün getirisinden (marjinal faydası) fazla ise o ülke batar!



Birileri bir zamanlar demiş ki; Farklı bakış açılarına itibar etmeyin; ‘yürüyen’ cenazeler, kalçalarını yerinden kaldıramayan ‘duran’ cenazelerden daha makbuldür.



Birileri bir zamanlar demiş ki; ‘Bunlardan cacık olmaz’ diyen birileri, kendisinin ‘hiç bir şey’ olmadığını anlayınca, o ‘cacık olamayanlar’ı ziyarette mahzur görmez.



Şarkıcı Kemâl olarak bilinen bir zat demiş ki; kişiler ancak verdikleri kadar zengindirler, mallarının ve paralarının çok olması, onların zenginliklerinin göstergesi olamazlar.



Birileri bir zaman demiş ki; para hırsı, dünyalık peşinde koşma, mevki, makam ve şöhret uğranda uğraşma depresyona yol açıyor ve tüm depresyonlular da Global Kriz’i besliyorlar.



Takvim yaprakların erimesini gören birileri sormuş: Eriyen, takvim mi? Saat mi? Zaman mı, yoksa insan mı? Diğeri cevap vermiş: Eriyen, yiten, biten ve giden sadece ömrümüz...



Birileri bir zamanlar demiş ki; Saniyeler, dakikalar, saatler, aylar, yıllar ve ömürler geçer, ama ahmaklıklar, hainlikler, vefasızlıklar, kadirşinaslıklar, yalakalıklar ve yalak yalayıcıların özellikleri hep bâki kalır.



Bir zat demiş ki; ömrünü yağlı kuyruk kapmak uğruna olmadık şaklabanlıklar yaparak geçirenlerin bir kısmı, bazen yağlı kuyruğu bulamadığı gibi, kuru ve içi boş kemikten de mahrum kalır. Dimyat, pirinç bulgur hikâyesi…



Bir Hocamız demiş ki; biz, öğrencilerimizin etnik kökenlerine, siyasî görüşlerine ve dinî inanışlarına bakmayız. Onlar bizim geleceğimiz olan öğrencilerimizdir. Onlar olması gerekenleri kendileri muhakkak bulurlar!



Birileri demiş ki; Şu insanoğlunun yaşadığı dünyada en büyük ‘ziyan’ ve ‘kayıp’, sorgulama yeteneğini yitirmiş ve başkalarının beyinleri ile düşünen beyinler ile başkanlarının beyinleri ile düşündüklerini, dillendiren zavallılardır.



Bir zat şöyle demiş; Facebook hesabında kendisini ‘tanınmış’ ve ‘önemli’ kişi olarak belirtenler, gerçekten ‘tanınmış’ ve ‘önemli’ kişiler midir? Kendi kendilerini ‘öven’ insanlar ile kendi kendilerine ‘konuşan’ insanlar arasında bir fark var mıdır?



Birileri demiş ki; bazı insanlar vardır hep ölüleri konuşurlar. Dirilerle ilgilenmez, ölmüş olanların arkasından ağıtlar yakar, konuşmalar yapar, övgüler düzer, kongreler düzenler ve baş konuşmacı olarak arzı endam ederler. Onları diriler hiç ilgilendirmez.





Bir Öğrencimiz demiş ki; Biz, hocalarımızın etnik kökenlerine, siyasî görüşlerine ve dinî inanışlarına bakmayız. Onlar bizim geleceğimizi şekillendiren, düşündüren, muhakeme yeteneği kazandıran, yol ve yön göstermeye çalışan, bizi yoğuran mimarlarımızdır.



Son olarak bir zat demiş ki; Toz bulutları kaybolup gittiğinde, altındaki bineğin at mı, yoksa bir eşek mi olduğunu göreceksin!



Öff be…

Amma da ‘çok bilen’ varmış şu âlemde…

Ve…

Amma da ‘çok söz söyleyen’ varmış şu garip coğrafyada…