HERŞEY İSRAİL’İN GÜVENLİĞİ İÇİN - Yrd. Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









HERŞEY İSRAİL’İN GÜVENLİĞİ İÇİN - Yrd. Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI
Tarih: 29.08.2013 > Kaç kez okundu? 2402

Paylaş


Son günlerde belli bir plan çerçevesinde bölgemizdeki nadir bağımsız ve egemen devletlerden biri olan Suriye devleti üzerinde kirli oyunlar şiddetlenerek devam etmekte, önümüzdeki günlerde Amerika Birleşik Devletleri emperyalizmi diğer Batılı sömürgeci devletleri, Siyonist İsrail’i ve bölgenin mürteci devletlerini yanına alarak, bu ülkeye saldıracağı haberleri dünya kamuoyunun birinci gündemini oluşturmaktadır. Hedeflenen bu saldırı ile ilgili tespitlerimi paylaşmak istiyorum.

Öncelikle, aşağıdaki tespitlerimi paylaşmak istiyorum. ABD, dünyanın en saldırgan ve en terörist ülkesidir. ABD, diğer Batılı sömürgeci devletler ve Siyonist İsrail devleti çağımızın en büyük felaketi ve insanlığın baş belalarıdır.

ABD emperyalizmin yaptığı her eylem, her girişim, her müdahale yalnızca kendi menfaatleri ve İsrail’in güvenliğini sağlamak doğrultusundadır. ABD kurulduğundan beri milyonlarca masum sivil insanı katletmiştir. Asya’da, Afrika’da, Güney Amerika’da ve dünyamızın her tarafında ABD’nin başlattığı, yürüttüğü, komutanlık yaptığı, yüzlerce savaşta, müdahalede ve çıkardığı iç savaşlarda yüz milyonlarca masum insan yaşamını yitirmiştir.

ABD emperyalizmi küresel sermayeyi, finans şirketlerini, Dünya Bankası’nı, Çok Uluslu Şirketleri, Uluslararası Para Fonu’nu ve sömürgeci kuruluşları kullanarak dünya halkının emeğini sömürmekte, kanlarını emmektedir.

Yeryüzünde nerede bir iç savaş, kaos, terör, şiddet, çatışma, insan hakları ihlalli, mayın felaketi, işkence, fakirlik, yoksulluk, yolsuzluk, nükleer silah kullanımı, irtica, askeri darbe, zülüm ve kötülük varsa kesin olarak CIA, PENTAGON, NATO, MOSSAD, INTELLEGENT SERVIS, MI5 gibi batılı emperyalist devletlerin istihbarat ve casusluk teşkilatlarının doğrudan veya dolaylı etkisi söz konusudur.

Son günlerde açıklanan belgelere göre Amerika Birleşik Devletleri, 1953 yılında İran petrollerini millileştiren, İngilizlerin İran petrol sanayilerindeki hakimiyetlerine son veren dönemin başbakanı Muhammed Musaddık’ı deviren askeri darbenin doğrudan doğruya ABD’nin desteğiyle yapıldığı açıklanmıştır. Dönemin CIA başkanı Kermit Roosevelt’in idaresinde kurulan müdahale timinin organizasyonunda İran’da basın satın alınmış, çeteler oluşturulmuş, nihayetinde General Erdeşir Zahidi komutasındaki ordu, askeri darbeyle halkın oyuyla seçilmiş başbakanı devirmiş, o tarihten 1979 İslam Devrimi’ne kadar olan süreçte başta petrol olmak üzere bu ülkenin yer altı ve yer üstü zenginlikleri ABD ve İngiltere’ye peşkeş edilmiştir. ABD ve diğer batılı devletler bu darbenin benzerini yüzlerce kere başka ülkelerde gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmektedir.

Misal olarak vermemin nedeni darbenin üzerinden geçince CIA açıkladığı gizli belgeleriyle bu darbede rol aldıklarını kabul etmelerinden kaynaklanmaktadır. Örneğin daha geçen ay Mısır Genel Kurmay Başkanı General Abdulfettah Sisi komutasındaki ordu kanlı bir darbe yaparak, halkın oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devrimiş, bu müdahaleye karşı gelen sivil ve masum Mısır halkının üzerine tanklarla, toplarla giderek binlercesini öldürmüş, on binlercesini yaralamıştır. Daha ilk günden bu darbenin arkasında da ABD’nin olduğunu, finansmanının Suudi Arabistan, Katar ve diğer mürteci körfez ülkeleri tarafından sağlandığını, organizasyonu ise doğrudan İsrail devleti gerçekleştirdiğini dile getirmiştim ve hala bu düşüncedeyim.

Açıkçası ABD’nin Ortadoğu bölgesinde gerçekleştirdiği bütün müdahaleler, İsrail devletinin güvenliğini sağlamak ve İsrail’e yönelik her türlü mukavemet cephesini yok etmeye yöneliktir. Ortadoğu’daki siyasi gelişmeler, rejim değişiklikleri, darbeler ve bütün müdahaleler günümüzde ve gelecekte İsrail devletinin güvenliğine karşı potansiyel bir tehdidi zayıflatmak ve bertaraf etmeye yöneliktir. 1980’lerde Irak’ta güçlü bir devlet ve ordu vardı ve İsrail’e karşı koyacak bir konumdaydı. ABD’nin müdahalesi sonucunda şu anda Irak fiilen üçe bölünmüş, etnik ve dinsel gruplar birbirlerine düşman konumuna düşürülmüş, önümüzdeki 50 yılda dahi bu ülkenin tekrar toparlanıp egemenliğini ve toprak bütünlüğünü kurarak tekrar İsrail’e karşı potansiyel bir tehdit konumuna gelmesi söz konusu bile değildir. Üstelik Irak’ın kuzeyinde kurulan bölgesel Kürt Yönetimi ile İsrail arasında çok sıkı bağlarında kurulduğu herkesçe malumdur.

Suriye, İsrail karşıtı mukavemet cephenin temel ayaklarından biri konumundaydı üç yıl öncesine kadar. İsrail saldırılarına karşı koyan Güney Lübnan’dan İsrail’in ve ABD’nin çıkmasını sağlayan 2006 yılındaki 33 gün savaşında ilk kez İsrail devletini yenilgiye uğratarak Genel Kurmay Başkanı dahil komutanların istifasını sağlayan Lübnan Hizbullah örgütü, Gazze’de seçimleri kazanarak iki kez İsrail’in acımasız saldırısına maruz kalan Hamas, Suriye ve İran İslam Cumhuriyeti dörtlüsü İsrail karşıtı cephenin temellerini oluşturmaktaydılar. Hepimizin bildiği gibi İran’ın İsrail’le kara sınırı mevcut değildir. Lübnan ile de kara sınırı bulunmamaktadır.

Oysa ki, Şeyh Hasan Nasrullah liderliğindeki Lübnan Hizbullah örgütü batının ambargosu altındayken İran’ın maddi, lojistik ve ekonomik desteğiyle direnişini sürdürmektedir. Bu durumda Hizbullah örgütüne her İsrail saldırısından sonra daha da güçlenerek ortaya çıkmasından endişe eden ABD ve yandaşları örgütün lojistik desteğini kesmek ve direniş zincirini kırmak amacıyla Suriye’yi hedef alıp, bu ülkede halkın demokratik taleplerini doğal mecrasından çıkartarak kısa sürede ülkeyi kaosa ve iç savaşa götürdüler. Bu planın uygulayıcı ve yöneticisi kuşkusuz bütün hedefi İsrail’in güvenliğini sağlamak olan Alı Suud Yönetimi’ndeki Suudi Arabistan ve yandaşlarına verilmiştir.

Benim yazılarımı takip edenler bilirler ki, kesin kanaatimce dünyanın en mürteci, en diktatör, ABD’nin uşakları Suudi Arabistan yöneticileri, İslamiyet’in düşmanı, İsrail Devleti’nin en büyük savunucusu ve koruyucularıdırlar. Suudi krallarının yayında Ürdün Krallığı, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Fas, Mübarek Dönemi Mısır, Zeynel Abidin dönemi Tunus ve diğer pek çok Arap ülkesi uygulamaları ve yaptıklarıyla Siyonist İsrail devletinin sürekliliğini Filistinliler üzerinde baskısının sürdürmesinin garantörleridirler. İslam dünyasının sorunlarının başında Suudi ve benzer rejimlerin bulunmasıdır.

Mısır’da askeri darbeyi destekleyen petro-dolarlarıyla ayakta tutan Suudi ve Katar devleti El-Kaide yanlısı El-Nusra gibi terör örgütlerine her türlü maddi ve lojistik destek sağlayarak, Suriye’yi istikrarsızlığa sürüklemiş, bu ülkede on binlerce masum sivil ölmesine sebep olmuşlardır. Böylece İsrail karşıtı devletlerin en önemlisi durumunda olan Suriye kanlı bir iç savaşa sürüklenmiş, toprak bütünlüğü ortadan kalkmış, önümüzdeki uzun yıllar tekrar hakimiyetini kurmakta zorlanacak, böylece İsrail karşıtı Müslüman diğer bir devlet ve dolayısıyla ordu ortadan kalkacaktır.

Irak bitirildi, Suriye de bitirilmek üzere. Mısır’da ülke ikiye bölünmüş, ordu kendi vatandaşlarını öldürmekle meşgulken, Tel Aviv’de siyasetçiler rahat bir oh çekerek, ellerini ovuşturmakta, İslam dünyasının hali pür melalini zevkle izlemektedirler. Eminim Tel Aviv, Riyad, Doha, Washington ve Londra arasındaki telefon görüşmelerinde Ortadoğu ateşinin nasıl canlandırılacağı, hangi yöntemlerle daha çok Müslüman kanı akıtılacağı hususunda uzun muhabbetler sürmekte, kahkahalarla bu insanlık faciası izlenmektedir.

Batının iki yüzlülüğünü, çifte standardını bundan önce defalarca şahit olmuştuk. Mısır’da bunca masumu katleden, seçilmiş cumhurbaşkanının deviren askeri cuntaya darbe demekten bile imtina edinen ABD ve yandaşları şimdi Suriye’de uydurma kimyasal silah kullanımı bahanesiyle bu ülkeye askeri saldırı planlamaktadır. Bunun tek sebebi vardır. Son aylarda Suriye ordusu muhalif terörist gruplara yönelik önemli askeri başarılar elde ederek, muhalifleri zaaf uğratmayı başarınca Suudi, Katar, İsrail şeytan üçgeninin girişimleriyle kimyasal silah senaryosu sahneye konulmuş, böylece ABD ve yandaşlarının müdahalesine zemin hazırlanmıştır.

Yeni açıklanan belgelere göre, ABD yönetimi 1983 yılında Irak lideri Saddam Hüseyin’in Halepçe’de Kürtler ve İran ordusu üzerine gerçekleştirdiği kimyasal saldırıyı tam olarak desteklemiştir. Bu saldırıda beş bin masum sivil kimyasal silahlarla katledilmiş, on binlercesi yaralanmıştır. ABD, Irak ve İran halkına karşı kimyasal silah kullanımını desteklerken, şimdi Suriye hükümetini kimyasal silah kullandı diye cezalandırmak istiyor. ABD bu konuda dünyanın en sabıkalı devletidir. Masum Japon halkı üzerinde kullandığı nükleer bombardımandan tutun da, sivil Vietnam halkı üzerinde kullandığı biyolojik ve kimyasal silahlara varıncaya kadar yüz yıldan fazla bir süreden beri bütün dünyada çıkardığı haksız savaşlarda milyonlarca sivil insanın ölümüne neden olmuş bir devletin asla bu konuda söz söylemeye hakkı yoktur. Köhnemiş, dişleri dökülmüş ve bir çakal misali ABD’nin peşinden giden İngiltere, Fransa ve diğer sömürgeci devletlerin de sabıkaları ABD’den aşağı değildir. Şimdi bu çakal sürüsü bir araya gelmiş, bu kez İsrail’in güvenliği için son teknolojik silahlarıyla masum Suriyelileri öldürmeyi hedeflemektedirler.

Bizim sözüm ona yorumcularımız, siyaset bilimcilerimiz, gazetecilerimiz ve bilir bilmez her konuda fikir beyan eden aydınlarımız, o televizyon kanalı senin bu kanal benim koşarak, ABD ve yandaşlarının hangi yöntemlerle, hangi teknolojik silahlarla, hangi uçaklar, füzeler ve hangi savaş gemilerinden Suriye’deki hangi hedefi nasıl vuracağını ballandıra ballandıra anlatmaktadırlar. Yahu biraz insaf! Orada vurulacak olanlar, komşu, sivil, Müslüman Suriye halkı…

Kara_agacli@yahoo.com

* Giresun Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi; BİLGESAM Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü Direktörü.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 76
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1665
Toplam Tekil 4078393
IP 18.216.186.164






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.597 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu