Adam dediğin odur ki; ‘edep’ ve ‘adap’ bilir.

Adam dediğin odur ki; cömerttir, müsrif değil...



Adam dediğin odur ki; iktisat edendir, cimri değil...

Adam dediğin odur ki; sabredendir, korkak değil...



Adam dediğin odur ki; vakar sahibidir, kibirli değil...

Adam dediğin odur ki; inanandır, inkâr eden değil...



Adam dediğin odur ki; hizmete taliptir, ücrete değil...

Adam dediğin odur ki; affedendir, cezalandıran değil...



Adam dediğin odur ki; feraset sahibidir, açıkgöz değil...

Adam dediğin odur ki; onu görenler hemen anlarlar…



Adam dediğin odur ki; tebliğ edendir, lâfazan değil...

Adam dediğin odur ki; sevdirendir, nefret ettiren değil...



Adam dediğin odur ki; mütevekkildir, tembel değil...

Adam dediğin odur ki; dua edendir, beddua eden değil...



Adam dediğin odur ki; tebessüm edendir, yılışan değil...

Adam dediğin odur ki; yardım edendir, başa kakan değil...



Adam dediğin odur ki; taklit edilendir, taklit eden değil...

Adam dediğin odur ki; tevazu sahibidir, haset eden değil...



Adam dediğin odur ki; Allah’ın kuludur, başkasının değil...

Adam dediğin odur ki; etrafının kandilidir, kendisinin değil...



Adam dediğin odur ki; söz verirse caymaz, sözünde durur…

Adam dediğin odur ki; kolayı tercih etmez hep zora talip olur…



Adam dediğin odur ki; tefekkür edendir, kötü düşünen değil...

Adam dediğin odur ki; emaneti korur, ihanet etmez, hain olmaz…



Adam dediğin o dur ki; çıkar karşısında eğilmez, omurga sahibidir…

Adam dediğin odur ki; nokta kadar menfaat için, virgül gibi eğilmez.



Adam dediğin odur ki; ikiyüzlü münafık olmaz, dosdoğru adam olur…

Adam dediğin odur ki; kendi nefsini hesaba çeker, başkasınınkini değil...



Adam dediğin odur ki; hep lokomotiftirler, hiç vagonluğa talip olmazlar…

Adam dediğin odur ki; her türlü araca binmez, adamların aracına biner…



Adam dediğin odur ki; yalama olmaz ve yalakalığa talip da olmaz, asildir…

Adam dediğin odur ki; hiçbir zaman birilerinin maşası olmaz, şahsiyetlidir…



Adam dediğin odur ki; hiçbir zaman gelene ‘ağam’, gidene ‘paşam’ demez…

Adam dediğin odur ki; cebinde akrep taşımaz, elini cebine atan ilk kişi olur…



Adam dediğin odur ki; hiçbir zaman fırsatçı değildir ve fırsatçılık yapmaz…

Adam dediğin odur ki; ‘yok’larını saymaz sadece ve sadece ‘var’larını sayar…



Adam dediğin odur ki; tükürmez, tükürürse de tükürdüğünü yalamaz…

Adam dediğin odur ki; hiçbir zaman maşa olmaz, kendi iradesinin sahibi olur…



Adam dediğin odur ki; bulunduğu makamdan şeref almaz, bulunduğu makama şeref verir…



Adam dediğin odur ki; hiçbir zaman birine başka, diğerine başka bir yüz göstermez, ikiyüzlü olmaz…



Hâsılı Vel Kelâm:

Adam dediğin odur ki:



O, gerçekten ‘adamdır’ ve O’nu ‘adam’ olmaktan hiçbir güç ve makam alıkoyamaz… Öyle ki O, insandır ve insanlaştırır… Bilir ki beşerin kurtuluşu, ancak ve ancak ‘insanlaşmak’tan geçmektedir.



Adam olmayanlar ise… Evet evet, adam olmayanlar ise, onlardır ki;

Hiçbir iş yapmazlar… İşleri güçleri, iş ‘yapanları’ sürekli eleştirmektir. Yazmazlar veya kabiliyetleri yoktur yazamazlar, ama yazanların ‘yazdıklarının etkisini azaldığını (!)’ söylerler. Mübarekler, televizyonların reyting ölçücüleri gibi ‘etki ölçücü’dürler. Her şeyi en iyi onlar bilirler (!), onlar ölçerler. Bilim yapmayı en iyi (!) kendileri bilirler. Başkalarını, ‘bilim, milim yapılan bir yerin başında duruyor, ama hiçbir bilimsel faaliyette görmüyoruz. Bu devekuşu politikası değil de ne?” derler ve çok-bilmişlik tasarlarlar… Bunlar gerçek (!) bilim adamlarıdır. Kendilerinin dışında ‘bilim-milim adamı’ tanımazlar. Ancak, ‘bilimsel çalışma’dan ne anladıkları belli değildir. ‘2 x 2 =4’ dersem, bu ‘bilimsel bir çalışma’ olur, hiç itiraz etmezler. Ama her hafta, bir köşe yazısı / makale yazıp on binlerce kişiye ulaştıranlar, yüzlerce yerli ve yabancı bilim adamlarının iştirak ettiği, yurt içinde ve yurt dışında, kongrelere katılıp oturum başkanlıkları yapanlar, ‘bilimsel çalışma yapıyor’ sayılmazlar, onların gözünde… Onların gözünde bunlar, ‘devekuşu politikaları’dır. Bu zevata göre, dünya ülkelerinin neredeyse dörtte birini gezip gözlemler yapan, bunları kitaplaştıran insanların da kıymet-i harbiyesi yoktur. Söz konusu zevat öyle zavallılardır ki bilmediklerini de bilirler (!). Bunlar Allah’ın özenle seçip yarattığı, seçilmiş (!) ve mübarek (!) kullarıdırlar da, kendileri bu özelliklerini bilmezler veya farkında olmazlar da, kendilerini ‘sıradan adam’ sanırlar!



Hey Rahman ve Rahîm olan, güzel Allah’ım, aklıma mukayyet ol!



Âhh, ah…

Şarkılar sizin gözleriniz kör olsun!