HAZAR DENİZİ VE GÜVENLİK DENGELERİ - Sabir ASKAROV - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









HAZAR DENİZİ VE GÜVENLİK DENGELERİ - Sabir ASKAROV
Tarih: 08.08.2011 > Kaç kez okundu? 3682

Paylaş


Hazar Havzası dünyanın en önemli petrol ve gaz yataklarından biridir. Havzadaki yeni Türk cumhuriyetlerinin ekonomileri dikkate alındığında havzanın uluslararası alanda önemi daha da artmaktadır. İran ve Rusya'nın Hazar dışında da enerji yatakları olduğu için havzaya bağımlılıkları diğer ülkeler kadar değildir. Ancak yeni cumhuriyetlerin kalkınmasında Hazar Denizi enerji kaynakları önemli bir yere sahip olup, bu durum söz konusu ülkelerin dış politikalarına da doğrudan yansımaktadır.

Hazar Denizinde, bazı kaynaklara göre sadece Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan dünya petrol kaynaklarının %10'una sahiptir (bazı kaynaklar ise 6-7 kat daha az bir rakamdan söz etmektedir). 2010-2020 arasında Azerbaycan ve Kazakistan’da petrol, Türkmenistan'da ise gaz üretiminde ciddi artış yaşanması beklenmektedir.

Enerji kaynaklarının üretiminin artması bölgenin uluslararası önemini de doğrudan artırmaktadır, bu durum dolayısıyla kıyıdaş ülkelerin ilişkilerine de yansıyacaktır. Enerji kaynaklarının paylaşımı, üretimi ve dış piyasalara naklinin güvence altına alınması için kıyıdaş ülkeler silahlanmaya başlayacaktır. Hazar Denizinin statüsünün belli olmaması kıyıdaş cumhuriyetlerin kalkınmasında en büyük engel olarak görünmektedir. Dolayısıyla uluslararası hukukun bu soruna çözüm üretememesi nedeniyle, kıyıdaş ülkeler çözüm yolunu silahlanmada aramaya başlayacaklardır.

Hazar denizinin statüsünden bahsedecek olursak, sorun Sovyetlerin çökmesinden sonra başlamıştır. Daha önce SSCB ve İran söz konusuyken, 1991 sonrası sorunsala yeni devletlerin eklenmesiyle durum değişmiştir. 1991 Almata Deklarasyonuyla yeni taraflar eski anlaşmalara bağlı kaldıklarını teyit ediyorlardı. Ancak zamanla her ülke, ulusal çıkarı gereği yeni arayışlar içerisine girerek eski anlaşmaların geçersiz olduğunu söylüyor ve yeni tezler sunuyordu. Ancak kıyı ülkelerin sundukları tezler birbirinden farklıydı. Zaman içinde tekliflerinde de değişikler ortaya çıkmaya başlamıştır. En son olarak, Rusya ve Kazakistan deniz altının ve kaynaklarının paylaşılması, denizin ortak kullanılması tezini savunmaktadır. Türkmenistan, tüm bölgelerden elde edilen enerji kaynakları ve balıkçılık alanının paylaşılması, denizin merkez alanının ortak kullanılmasından yanadır. Azerbaycan uluslararası deniz hukukuna dayanarak hem deniz altına, hem de denizin kendisine kesin çizgilerle sınır konulmasını istemektedir. İran, paylaştırmanın tüm kıyı devletlere eşit bir şekilde %20 olarak hem deniz altı hem denizin tamamının paylaşılmasını talep etmektedir. İran, denizin kullanımı ortak olacak olursa, elde edilen enerji kaynaklarının eşit paylaşılmasını istemektedir. Çünkü İran'ın kıyı bölgesindeki doğal payı en az olup %12 dir. Aynı zamanda İran, Kazakistan'ın BTC boru hattına eklemlenmesine ve petrol geçişine karşı çıkmaktadır.

Kıyı ülkeleri, böyle bir çıkmazda çıkarlarını savunma çabaları sonuçsuz kalınca, bunu gerçekleştirmek için silahlanmaya ve birbirlerini diğer yollarla dengelemeye çalışacaklardır. Örneğin bugün Hazar Denizinde en büyük askeri kuvvette Ruslar sahiptir. Rusya'yı tek başına veya belli derecede ortaklaşa olsa dahi dengeleyecek bir bölge ülkesi yoktur. Buna rağmen diğer savaş teknolojileri dışında, 12 savaş gemisine sahip olan Rusya’nın varolan gücüne 2020 yılında yeni nesil 16 yeni savaş gemisini eklemesi beklenmektedir. Mayıs 2011'de Rusya deniz kuvvetleri komutanı Vladimir Vısotskiy Hazar Denizinde yeni sahil füze noktaları ve hava kuvvetleri konuşlandırılacağını açıklamıştır. 2002'de Rusya Hazarın aşamalı olarak silahsızlandırılması için çabalarken, aynı sene Azerbaycan ve Kazakistan’ın katılımıyla büyük çaplı tatbikatlar gerçekleştirmiş ve yeni bir dönem başlamıştır. Bu olay, İran için Hazarın silahsızlandırılması meselesinin sonu olarak algılanmıştır. Rusya 2006 yılından beri "KASFOR" gibi Hazar kıyı devletlerini ortak güvenlik mekanizması altında toplamak istemesine rağmen bu konuda olumlu bir gelişme yaşanmamıştır.

İran, Rusya'dan sonra Hazar denizinde en büyük ikinci deniz gücüne sahip ülke konumundadır. Hazar’da üç deniz üssüne sahip olan İran, en kısa zamanda Hazar’da askeri sayısını Basra Körfezinde bulunan deniz güçlerini buraya aktararak 1,5 katına çıkarabilir. Bunun yanında İslam Devrimi Muhafızları da kendi deniz kuvvetlerine sahiptir. Ancak İran bölgenin silahsızlanmasından yana olup Hazar Denizi işbirliği Örgütü (The Caspian Sea Cooperation Organization - CASCO) gibi kolektif bir organın oluşturulmasını dile getirmektedir.

2000'lerde güvenlik alanında hızlı bir gelişme yaşanırken ABD gibi bölge dışı aktörler de bölge ülkeleri aracılığıyla aktif rol almaya başlamışlardır.

2003 yılında Kazakistan ABD ile Hazar’ın güvenliğiyle ilgili anlaşma imzalamış, 2004 yılından itibaren Kazakistan ABD'nin Hazar’da radar gözetimi yapmasına izin vermiştir. Bunun yanında sadece 2004 için ABD hava ve deniz güçleri tesisinin inşası için 2,9 milyon dolar para yardımı ve 5 senelik program sürecinde helikopter, nakliyat uçakları ve savaş gemileri yardımı yapmıştır. Bu havaalanlarında Amerikan bombardıman ve avcı uçakları konuşlanmasına izin verilmiştir. 2005 yılına gelindiğinde Pentagon Hazar’da güvenlik amacıyla bu tarihten itibaren altı sene boyunca 130 milyon dolar "Hazar Muhafızı" (Caspian Guard) programını gerçekleştirmiştir.

Azerbaycan’da ve Kazakistan’da komutanlık merkezi ve aynı zamanda hava ve denizde gizli operasyon merkezi kurulması kararlaştırılmıştır. ABD'nin Bakü'de zaten bir deniz komando karargah noktası mevcuttur. ABD'nin Azerbaycan'daki daimi askeri varlığı 2 bini geçmektedir. 2006 yılında İran sınırında (Asrtara) ve Rusya sınırında (Hizi) iki radar tesisi inşa edilmiştir 2007 yılında Amerikalıların modernizasyonunu üstlenerek faaliyete geçirdiği havaalanını sayısı dokuzdur. 2000 yılında Amerika Azerbaycan’a toplam 2,5 milyon dolar değerinde gemi ve benzeri araçlar vermiştir.

Türkmenistan BDT üyeliğinden çıkması ve tarafsızlık politikası nedeniyle askeri operasyonlarda yer almamaktadır. Ancak Türkmenistan’ın Hazar’a kıyısı bulunan bölgelerin güvenliğini daha da kuvvetlendirmesi söz konusudur. Dolayısıyla Türkmenistan-Pakistan ve Türkmenistan-İran sözleşmeleriyle bu ülkelerden sahil kıyılarının korunması için deniz motorlarının artırılması ve deniz kuvvetlerinin eğitilmesi söz konusudur. Ayrıca Ukrayna'dan deniz botları almaktadır.

Görüldüğü gibi; Hazar kıyı ülkeleri, çözümü uluslararası hukukta bulamayınca, ulusal çıkarlarını güce dayanarak korumaya çalışacaklardır. 2002'de Azerbaycan ve İran arasında savaşın eşiğine kadar giden gerginlik bu gelişmelere itici güç kazandırmıştır. Bölgenin en güçlü ülkelerine karşı yeni cumhuriyetler bölge dışı güçlerle işbirliğine gireceklerdir. Rusya ve İran buna olumsuz bakmakta, sorunların ve güvenlik konularının tek bir yapılanma altında çözüme kavuşturulmasını istemektedirler, üç yeni cumhuriyet ise çözümü dış destekte aramaktadır. Hazar Denizi'nin statüsünün çözüme kavuşamaması, silahlanma yarışını kaçınılmaz kılmaktadır.







Sabir ASKAROV bilgi@globalyorum.com



http://www.globalyorum.com/inc/newsread.asp?readid=3041





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 56
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1025
Toplam Tekil 4077754
IP 3.139.72.14






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 2.288 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap