Yeni Anayasa ve Yeni Bir Siyasi Partiler Yasası - Av. Mustafa Barlas - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Yeni Anayasa ve Yeni Bir Siyasi Partiler Yasası - Av. Mustafa Barlas
Tarih: 15.01.2009 > Kaç kez okundu? 3495

Paylaş


Yeni Anayasa çalışmaları ve tartışmalarının yapıldığı bugünlerde Siyasi partiler ve seçim mevzuatına ilişkin anayasal çerçeve ve yasal düzenlemeler ne olmalıdır?

Gerçek anlamda, son günlerin moda deyimiyle, sözde değil özde bir milli demokrasi için;

I-Hukuksal bakımdan meşru ve sağlam bir anayasal zemin;

II-Bu zemin üzerinde tesis edilmesi gereken demokratik ve adil seçim sistemi;

III-Eşitlikçi ve özgürlükçü siyasi partiler sistemini sağlayacak bir yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır.

Mevcut anayasal çatı, 1982 Anayasasının 67, 68 ve 69. maddelerinde düzenlenmiştir. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu, siyasi partileri; 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu ve 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunlar da seçimlerin usul ve esaslarını belirlemektedir.

Anayasadaki hükümler de dahil olmak üzere ilgili kanunlarda günümüze kadar birçok kez değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliklerin en önemlileri, seçmen yaşı, partilere hazine yardımı ile ilgili ve partilerin kapatılmasına ilişkin hükümlerde olmuştur. Seçmen yaşının on sekize indirilmesi olumlu yönde bir düzenleme olmakla birlikte mali yardıma ilişkin hükümlerin sıkça değiştirilmesi iktidar gücünü elinde bulunduranların başka partileri hazine yardımından yoksun bırakma çabasının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Her yasama döneminde, siyasi partilere hazine yardımının kıstasları meclis aritmetiğinin değişken tablosuna ve siyasi çıkar dengelerine göre değişikliğe uğratılmıştır.

Hazine yardımı açısından yüzde on olan baraj, önce yüzde yediye düşürülmüş, daha sonra on milletvekiline sahip olan partiye hazine yardımı yapılması kararlaştırılmış ve en nihayet üç milletvekili ölçütü öngörülmüştür. Oyun başladıktan sonra kuralların değiştirilmesi ne kadar hakkaniyete uygun değilse, rakip siyasi partileri saf dışı bırakmak amacıyla bu türden kanuni değişiklikler yapılması, siyasi istikrarı bozmakta, siyasi ahlakla bağdaşmamakta ve demokrasi kültürünün yerleşmesine de engel olmaktadır.

Mevcut anayasal yapımız ve siyasi partiler rejimimiz ise, oligarşik yuvalanmalara karşı son derece korumasız ve müsaittir. Anayasada ve doktrinde demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak tanımlanan siyasi partilerimiz adeta demokratik siyasal yaşamın önündeki en ciddi engel konumuna gelmişlerdir. Bunun en temel nedeni, şüphesiz ki, oligarşik temayüllerdir. Bu temayüllerin varlığı ve ortaya çıkışı kaçınılmaz bir gerçeklik olarak sosyoloji bilimince tespit edilmiştir. Hatta bu toplumsal vakanın bir Tunç Yasası gereği olarak her sosyal bünyede ortaya çıktığı saptanmıştır. (1)

Ancak siyaset ve siyaset bilimi de, milli iradeyi tıkayan bu tür sorunları çözmek için vardır. Şurası unutulmamalıdır ki, “ayı ne kadar oyun bilirse, avcı da o kadar oyun bilir”. “Oligarşik eğilimler ve yapılanmaların”, keza “Lider sultası”nın önlenmesi, aşılabilmesi ve “parti içi demokrasi”nin tesisi bakımından siyasi partiler, bugünkü mevcut yapıdan çok farklı bir yapısal görünüme kavuşturulmalıdır. Bu yapılar oluşturulurken parti içi demokrasi, lider baskı ve tahakkümü, zümre hegemonyası unsurları ve oligarşik yapılanmaların dağıtılıp yeniden yuvalanmasını (re-enkarne olmasını) önleyecek bir tarzda oluşturulmalıdır.

Kanaatimizce yapılacak olan yasal değişiklik ve düzenlemelerde, demokratik koşulları, fırsat eşitliği ve özgür seçimi gerçekleştirmek adına ne kadar sıkı kayıtlandırmalar ve katı kurallar öngörülürse parti içi demokrasi ve genel siyasal yaşama o kadar fazla katkı sağlar. Diğer bir deyişle, siyasal partilere ilişkin anayasa ve özel yasasında yapılacak olan değişiklikler (yahut yeni siyasi partiler yasası); parti organlarının teşekkülü, seçimi, yerel yönetici adayları ve milletvekili adaylarının tesbiti konusunda siyasi partilere geniş düzenleme yetkisi ve tasarruf alanı bırakan, yönetsel ve siyasi bakımdan hayati konularda parti tüzüklerine ve dolayısıyla partilere hakim olan zümrelere bırakan bir eğilim yerine, parti üyelerinin görüş ve katılımını zorunlu kılan, parti içi demokratik çoğunluğun tercihlerini, bağlayıcı hukuksal kararlar haline getiren düzenlemeler olmalıdır.

Daha da somutlaştıralım: Milletvekili adaylarının partilerce belirlenmesi aşamasında, aday adayları arasından “merkez yoklaması” veya “ön seçim” yöntemlerini parti genel merkezlerinin çıkarcı ve keyfi tutumlarına ve insafına bırakmak yerine, seçim usulünü zorunlu hale getirmek en doğru ve isabetli yasama davranışı olacaktır. Zira bu hususta partilerin tüzüklerine özgür ve geniş bir tasarruf alanı bırakılırsa; parti içi demokrasinin tahakkuk ve tesisi parti tüzüklerinin inisiyatif alanına ve parti genel merkezlerinin insafına bırakıldığında, ne kadar demokratik açılım ve atılım yapabileceğimizi 1946 yılından sonraki siyasal yaşamımızda çok partili döneme geçtiğimizden bu güne kadar kaç arpa boyu yol alabildiğimize bakarak kolayca anlayabiliriz düşüncesindeyim.

Partilerin gerek merkez ve gerekse taşra örgüt yöneticileri ve hem milletvekili, hem de yerel yönetimlerdeki adaylarının parti üyelerince Yüksek Seçim Kurulunun (illerde il seçim kurulu, ilçelerde ilçe seçim kurulları) gözetim ve yönetiminde yapılmasının bir zorunluluk olarak öngörüldüğünü varsayarsak, bu halde “üye”nin ve üyeliğin önemi ortaya çıkacaktır.

Üyelik, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasasının 6, 11 ve 13. maddelerinde düzenlenmiştir. Parti üyeliği, hukuki anlamda üyelik vasfının kazanılması, üyeliğin ispatı, üyelik yükümlülükleri hakları, ödevleri ve sorumluluklarını kapsamaktadır. Mevcut yasamızın 12. maddesi “üyeliğe kabul şartları” başlığı altında bir üst maddede yazılı olan yasal engelleri bulunmamak şartıyla ve kişilerin üyeliğini, ırk,dil, din, cinsiyet, mezhep, aile, zümre, meslek ve sınıf farkına bağlamamak kaydıyla parti tüzüklerine takdir yetkisi tanımıştır. İkinci fıkrada daha da ileri giderek siyasi partilerin üyelik başvurularını sebep göstermeksizin reddedebileceklerini, üyelik talebinde bulunanın bu red kararına karşı parti yönetimindeki bir üst mercie itiraz hakkı bulunduğu, ancak bu itiraz üzerine verilen kararın kesin olduğu, itiraz yöntemlerinin de parti tüzüğünde gösterileceğini derpiş etmektedir.

Bu hüküm parti üyeliğini, sübjektif, soyut ve kanıtlanabilir olmaktan uzak hale getirmekte, üyenin bireysel haklarını (ki, en başta üye olma ve üyeliğini kanıtlama) savunmasız ve güvencesiz bırakmakta; parti merkezlerinin elini güçlendirmekte; hasbelkader parti yönetiminin başına gelmiş bulunanların “vahşi oligarşik” uygulamalarına geçit vermekte ve “alikıran baş kesen” hukuksuz muamelelere cevaz vermektedir. Oysa, kanun koyucu bu tür olası haksızlıklara karşı kendi içinde tutarlı önlemler vazetmiştir. 10. madde, partilerin üye listelerini en geç altı ayda bir Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirileceğini emretmektedir. Bununla da kalmayıp, 60. maddede üye kayıt defterinin tutulmasını ve bu defterlerin ilgili seçim kurulu başkanı tarafından tasdikini zorunlu kılmaktadır. Keza, 113. maddede de bu defterlerin tutulmaması, veya tahrif edilmesi veya gizlenmesi veya yok edilmesi fiillerine de cezai yaptırım öngörmüştür. Bütün bu yaptırımlar ve cezalar yargı denetiminin etkinleştirilmesini amaçlamaktadır.

Fakat ne yazık ki, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne geçen 24 yıllık sürede bu tedbirlerin yeterli olmadığını veya yeterli ölçüde özenli uygulan(a)madığını, parti üye sayıları ve üye isimlerini yüzde yüz kesinlik ve netlikle belirlemenin imkansız olduğunu, partilerin üye sayılarına ilişkin rakamların spekülatif ve son derece sağlıksız olduğunu, üye kayıt defterlerinin “bakkal defterinden” farksız olduğunu, yargısal denetimin yetersiz olduğunu, üyelik işlemlerinde usulsüzlük yapanların kolayca tespit edilemediğini, bu nedenle cezai hükümlerin uygulanamadığını gözlemlemekteyiz.

ÜYE SİCİLİ RESMİ MAKAMLARCA TUTULMALIDIR:

Bu gözlemlerimiz bizi şu sonuca götürmektedir: Üyelik ve üyelikle ilgili işlemler yargı denetiminden ziyade tıpkı mevcut yasada düzenlenen “parti organlarının seçimi” (21. madde) ve “önseçim” (39. madde) bahsinde olduğu gibi “yargının gözetim ve yönetiminde” yapılmalıdır. Yani, üye sicili parti teşkilatları tarafından değil ilgili seçim kurulu başkanlıkları (ilgili seçim müdürlükleri ) tarafından tutulmalıdır. Bu durumda “Üyelik” ve üyelikle ilgili hukuki işlemler ayrıntılı olarak kurallara bağlanarak daha fazla belirli hale gelmiş olacağından şu anki mevcut siyasi hayatımızda olumsuz örneklerini her an gördüğümüz ve yaşadığımız her isteyenin dilediği gibi at oynatabildiği spekülatif bir alacakaranlık kuşağı olmaktan çıkacaktır.

Üye sicilinin devletin resmi makam ve organlarınca tutulması hukuki bir güven ve demokratik siyasal yaşamda bir istikrar temin edecektir. Keza mevcut durumda kasaba politikacıları ve Aziz Nesin’in ünlü “Zübük” eserindeki gibi çürümüş, fosilleşmiş ve kokuşmuş Zübükzade tiplerinin gitgide ortadan kalkmasını sağlayacaktır.

Bu tür olaylar, esasında eşitçi/eşitlikçi bir yarış olan/olması gereken demokratik seçim anlayışını iptal eden, seçimi ve partiyi demokrasiden uzaklaştıran oligarşik eğilimlerin çok açık bir şekilde görünümünden başka bir şey değildir.(1) Anayasanın 69/1 maddesi ve bu doğrultuda getirilen Siyasi Partiler Kanununun 93. maddesinin açık hükmüne, diğer bir deyişle “parti içi çalışmalarının demokratik kurallara uygun olma zorunluluğuna” rağmen bu kuralların pervasızca ihlali, “vahşi oligarşi” nin kuralları nasıl tanımadığını ve hiçe saydığını gözler önüne sermektedir.

Parti içi demokrasi, ancak emredici hükümler ve hukuki yaptırımlarla sağlanabilir. Ancak bu yapılması gereken hukuki düzenlemelere ilişkin saptamaların, toplumca bir ihtiyaç olarak algılanması, bu algılamanın genel ve yaygın bir kollektif düşünceye dönüşmesi, bu düşüncenin genel kamuoyu iradesi haline gelmesi ve en nihayet de bir yasama faaliyeti olarak parlamento gündemine taşınması ve meclisten kanun olarak çıkması şimdilik ne kadar çetin ve zor bir yol olarak görünse de bize göre imkansız değildir.

Diğer yandan Türkiye’de bu hususlarda da yol gösterici, stratejik çalışmalar yapıldığına tanık oluyoruz.(3) Bu tür çalışmalarda genel eğilimin serbestlik ve “partilere ve parti tüzüklerine” geniş bir tasarruf sahası bırakma yönünde olduğunu görüyoruz. Bu eğilimin ortaya çıkmasının başlıca sebepleri, farklı bireylerin, farklı görüşlerinden oluşan siyasi partilere tek tip teşkilatlanma modeli ile tek tip gömlek giydirilmesinin sakıncalı olduğu; ve ülkemizde AB müktesebatından (kazanımlarından) olan “özgürleşme ve serbestiyetin” bir an evvel sosyal-siyasal alana geçirilme heyecanı ve telaşından kaynaklandığını görmekteyiz.

Fakat elli yılı aşkın çok partili siyasi yaşamımızda ülke ve toplum olarak edindiğimiz deneyim ve birikimin bize ihtaren gösterdiği şey, kurumsal olarak partilere ve parti tüzüklerine vâsi (geniş) bir düzenleme alanı öngörülürse bunun çok kolay baskı grupları lehine dönüşeceği olgusudur.(4)

PARTİ İÇİ ÇALIŞMALAR VE İÇ ÇAMAŞIRLARI :

Parti içi düzenin (Parti içi çalışmalar) demokratik ilkelere göre tanzim edilmesi esası yasa koyucu tarafından öngörüldüğüne göre bunun gerçekleşme koşulları da şüphesiz önseçimin zorunlu hale getirilmesinden geçmektedir. Ülkede demokrasiyi hakim kılma iddiasındaki partilerin kendi iç düzenlemelerinde bu görünüm ve yaşayıştan uzak kalmaları kabul edilebilir ve sindirilebilir bir şey değildir.

Maurice Duverger, “Siyasi Partiler” adlı kitabında (5) A.B.D.’den örnek vererek oradaki önseçim ile genel seçimin birbirinden kalın çizgilerle çok farklı işlemler olarak ayrıldıklarını belirterek aday göstermenin (nomination), önseçimle (primary) cereyan ettiği ve önseçimin açık ve kapalı olmak üzere (open primary-closed primary) iki türlü olduğu bilgisini verdikten sonra “açık önseçimin” (open primary) gerçek bir önseçim olduğu görüşünü vurgulamaktadır.(6)

Duverger, Kıta Avrupası (Kontinental) hukuk sistemlerinde aday tespitinin partilerin iç işleri olarak görüldüğünü ve partilerin bu iç çalışmalarını da gizli olarak yürüttüklerini ve adeta bu seçim (yada önseçim) “iç çamaşırlarını” ortalıkta yıkamaktan hoşlanmadıkları biçiminde çarpıcı bir benzetme yapmaktadır. (5)

“Açık önseçim” önerisi Türkiye’de ilk kez yüksek sesle rahmetli Adnan Kahveci tarafından dile getirilmiş fakat toplumun bu husustaki ilgisizliği ve bilgisizliği sebebiyle hiçbir yankı bulmamıştır. Kahveci’ nin bu öneriyi seslendirdiği yıllarda ne kamuoyu ne de teknik altyapı bakımından bu öneriye uygun bir konjonktür bulunmaktaydı. Oysa bugün, bu ihtiyaç, her bakımdan şiddetle hissedilmekte ve teknik altyapı da e-devlet projesinin yaşama geçirilmesiyle ve teknolojik imkanların her geçen gün hayata girerek artmasıyla daha fazla mümkün hale gelmiştir kanısındayız.

Açık önseçimin (open primary) daha ziyade “iki partili rejim”e sahip olan Amerikan sistemine uyumlu olduğu ve ülkemizdeyse çok partinin seçimlere katıldığı ve “çok partili sistem”in cari olduğu düşünüldüğünde, birtakım teknik zorluk ve sakıncalarının olduğu ileri sürülebilir. Fakat, üyeliğin hukuksal olarak net ve belirgin bir yasal statü olarak düzenlenmesinin olanaksızlığı, her yeni kanuni düzenlemeye karşı farklı bir taktik üreten geleneksel zümreci anlayışın, delege ve/veya üye avcılığının, üyelerin iradeleri üzerine ipotek koyan baskıcı tutumların velhasıl vahşi oligarşinin varlığı dikkate alındığında Kapalı Önseçimin (mevcut yasada merkez yoklaması ile birlikte terditli olarak zaten düzenlenmiş bulunan Önseçimin) beklenen demokratik açılım ve iyileşmeyi sağlamaktan uzak olduğu hükmüne ulaşmamız çok zor olmasa gerek.

Kimi çevrelerce, aday belirleme sürecinde “zorunlu önseçim” ve genel milletvekili seçimlerinde de “iki turlu” “dar bölge sistemi” birlikte zikredilmektedir. Oysa, millet ve toplum olarak en çok duyarlı hale geldiğimiz ve daha da hassasiyet göstermemiz gereken üniter yapı mülahazalarını tartışılır hale getirmeye kapı aralayacak argümanlardan özenle kaçınmalıyız. Zira, “dar bölge” sisteminde seçilenler tüm ulusu değil seçildikleri dar seçim çevresini temsil etmektedir. Halbuki milletvekilleri her ne kadar bir ilden seçilerek gelseler de bütün milletin temsilcileri olarak mecliste bulunmaktadırlar. Bu nedenle, dar bölge seçim çevresi, “bölgecilik” gibi sakıncalı akımların çoğalmasına da sebebiyet verebilir.

Temsilde adalet ilkesi ile istikrar unsurlarını bağdaştıran makul bir düzeye indirilecek olan ülke barajı ile mevcut seçim mevzuatımızın bazı küçük restorasyonlarla tatbikine devam edilmesi de pekala mümkündür. Yeter ki, yukarıda sunmaya çalıştığımız tablo içinde “parti üyeliği”, “parti organlarının seçimi” ve “adayların önseçimi” konularında demokratik zemini temine yönelik elverişli yasalar çıkarılsın.

ÖNSEÇİM ZORUNLU OLMALIDIR:

Türkiye’de Önseçim zorunlu hale gelmeli ve bu zorunluluk müeyyidelere bağlanmalı, seçimden önce önseçimle aday belirlemeyen partilerin seçime girmeleri imkansız hale gelmeli, keza hazinenin mali yardımında da belli oranlarda kesinti uygulanmalı, ihlal edilen her “parti organı seçimi” veya “önseçimde” bu yaptırım katlamalı olarak artmalıdır.

Bizce sorulması ve cevaplanması gereken asıl soru şudur: Adaylarını ön seçim yaparak tesbit etmek, siyasi partilere zor mu gelmektedir, yoksa ön seçim sonuçları siyasi partilerin zoruna mı gitmektedir? Her fırsatta rakiplerini seçimden ve dolayısıyla tek seçici olan milletten kaçmakla suçlayan parti merkezleri ve liderleri de acaba kendi üyelerinin kollektif iradesinden mi kaçmaktadırlar? Yoksa, halkı ehil ve mümeyyiz görmeyenler, kendi üyelerini de sağlıklı karar verme yetisinden yoksun mu sanmaktadırlar?

Önseçim zorunlu hale getirilirken, bu zorunluluğun optimum faydayı sağlaması bakımından öğretide “açık önseçim” (open primary) denen ve “seçmen” sıfat ve statüsünde olan her bir yurttaşın yasal ve meşru her bir “siyasi parti”nin “aday tesbiti” sürecine katılımını olanaklı kılan “önseçim sistemi”nin benimsenerek yasalaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Zira her ilde, ilçede veyahut beldede sevilen nitellikli ve saygın kişilerin değişik ve farklı partilerden de olsa “adaylıklarına” herkes sıcak ilgi ve sempatiyle yaklaşmaktadır. İlk anda adeta bir “fantezi” gibi düşünülen, geçmiş yıllarda uygulama zorluğu ve klasik “partici”, “fırkacı”, “hizipçi” değerlendirmelerle hemen tepki görecek olan bu fikrin günümüzde toplumumuzdan büyük oranda taraftar bulacağına inanıyorum. Çünkü, her geçen gün daha fazla “açık toplum” haline gelen Türk halkı, eski şartlanmışlıkları, önyargıları artık bir tarafa koyabilir ve bunun da zamanı gelmiştir.

Seçim Kanununun 47. maddesinde “kimlik tespiti” konusunun düzenlenmiş olduğunu görüyoruz. Kimlik tespitinden sonra parti üyelerine önseçim hakkının kullandırılmasını içeren bu madde, daha da genişletilerek “açık önseçim” (open primary) olarak “seçmen” sıfatını haiz olan bütün vatandaşlar için pekala uygulanabilir. Şu anda teknik donanım ve bilgisayar ortamı bilgileri ile gerek nüfus idaremiz gerekse diğer bütün resmi kurum ve kuruluşlarımız tarafından başarıyla gerçekleştirilen “T.C. Vatandaşlık Numarası” uygulamasıyla her seçmenin ülke çapında eş zamanlı (örneğin belli bir gün) olarak aynı anda dilediği bütün siyasi partilerin adaylarının önseçimlerine katılma ve “oy kullanma” hakkı ve imkanı sağlanabilir.

YARGI YÖNETİM VE DENETİMİ :

Mevcut mer’i 82 Anayasasının 67. maddesinde olduğu gibi 13 Eylül 2007 tarihinde kamuoyuna duyurulan yeni anayasa taslağında da 36. maddede açıkça yargı organının yönetim ve denetiminden söz etmektedir.(7) Ancak, bu yargı denetimi ve özellikle yönetiminin parti organlarının seçimi, adayların önseçimi ve parti sicilleri konusunda da anayasaya konulacak bir hükümle düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Keza, parti organlarının seçimi, adayların önseçimle tespiti ve parti sicillerinin resmi makamlarca tutulması hususlarının da anayasal bir zorunluluk haline getirilmesi için mevcut anayasa yahut da yeni yapılacak anayasaya bir hüküm olarak getirilmesi şarttır.

Seçim kanunlarında seçim sistemine ilişkin olarak yapılan değişikliklerin, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak olan seçimlerde uygulanamayacağına ilişkin hükmün de kamuoyunda paylaşılan anayasa taslağının 36. maddesinde aynen korunduğunu görüyoruz. Bu demokratik bakımdan son derece olumlu, partiler açısından belirsizliği önleyen ve güvence sağlayan bir hükümdür.

Mevcut 1982 Anayasasının 69. maddesinde, partilerin mali denetiminin, Anayasa Mahkemesi tarafından Sayıştay’dan yardım sağlanarak yapılacağı öngörülmüşken, taslağın 38. maddesinde siyasi partilerin mali denetiminin Sayıştay tarafından yapılacağı öngörülmektedir. Aslında her ikisi de birbirine yakın düzenlemeler olmakla birlikte partiler hakkında son sözü söyleme yetkisine sahip olan Anayasa Mahkemesinin, bu hususta da son sözü söyleyen olmasının daha muvafık olacağını düşünmekteyiz. Aksi halde Sayıştay’ın doğrudan denetimi, hesap uzmanlarının siyasi yaşama orta yerinden müdahil olmaları gibi farklı sonuçları doğurabilir.

Yine mer’i Anayasamızın 68. maddesinin son fıkrasına 1995 yılında eklenen, devletin siyasî partilere, yeterli düzeyde ve hakça malî yardım yapmasına dair hükmün taslağın 37. maddesine de aynen yazıldığını görmekteyiz. Fakat, siyasî partilere yapılacak yardımın, tabi olduğu esasların kanunla düzenlenmesine ilişkin olarak anayasaya konulan bu çok genel hüküm ve çok genel atıf bizce yeterli ve hakça tanımını karşılayan ve bunu temine matuf elverişli bir düzenleme değildir.

Elimize ulaşan taslakta, parti kapatmaya ilişkin mevcut anayasadaki hükümler de birtakım revizyon ve değişikliklerle aynen benimsenmiş görünmektedir. Ne var ki, “parti kapatma” müeyyidesi ağır bir yaptırım olarak mülahaza edildiğinden, küçükten büyüğe artan dozda bir yaptırım biçiminde düzenlendiğini, “ihtar” gibi ayrıntılı konuların da anayasa kuralı içine alınmış olduğunu görmekteyiz. 2007 yılı Aralık ayı içinde kamuoyuna duyurulacağı ve sunulacağı açıklanan kesin taslağı gördükten sonra da buna ilişkin görüşlerimizi dile getirme imkan ve fırsatını bulmuş olacağız. Siyasi partiler rejimine ilişkin somut yasal değişiklik önerilerimiz de ileride gündeme gelecek olan anayasal değişiklik konuları arasında görmek dileği ile aşağıda sunulmaktadır.

SONUÇ VE SOMUT ÖNERİLER :

a-) Türkiye’de yasal olarak kurulmuş ve örgütlenmiş olan bütün resmi partilerin üye sicil kayıtları ilçelerde İlçe seçim kurulları (seçim müdürlükleri), il merkezlerinde İl Seçim Kurulları (seçim müdürlükleri) tarafından tutulmalıdır. Keza, YSK Başkanlığında da Türkiye genelindeki bütün partilerin üye durumları elektronik ve sanal ortamda kayıt altına alınmalıdır.

Pratik olarak bu pek kolay olmasa da günümüz teknolojik gelişmeleri ve e-devlet uygulamalarının gelişimine paralel olarak geçmiş dönemlere göre çok daha kolay gerçekleştirilebilir kanaatindeyim. Zira 2004 yılında yaygın olarak hayata geçirilen UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sayesinde Adalet Bakanlığı bünyesinde yargının işlevsel olarak optimum düzeyde verimli ve hızlı çalışması yönünde devrim sayılabilecek büyük adımlar atılmıştır. Donanım ve kurulum aşamasındaki bir çok eksiklik ve yetersizliklerine rağmen sistem işlemektedir. Halihazırda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, parti genel merkezlerinden altı ayda bir bildirilen üye isim listeleri Yüksek Seçim Kurulu ve YSK.’nun taşra örgütü ile irtibatlandırılabilir.

Online bağlantılı yeni bir ağ da teşkil edilebilir. Bilindiği gibi daha önce seçmen kütüğü kaydı teşekkülü sırasında, nüfus ve vatandaşlık müdürlükleriyle il ve ilçe seçim müdürlükleri (seçim kurulları) arasında 2007 yılında koordineli, ortak ve başarılı bir çalışma yürütülmüştür. Parti üye kayıtlarının sicil kaydı olarak oluşturulmasında Seçim kurullarına verilecek yasal görevlerdeki pratik güçlüklerin aşılmasında buna benzer ortak projelerden de yararlanılabileceği göz ardı edilmemelidir.

b-) Seçimlere katılma hakkını kazanarak örgütlenmesini tamamlayıp hukuki varlık kazanmış siyasal partilerin hepsinin üye sicilleri, her tür kayıt ve bilgilerine ilişkin kütüklerin teşkilinin seçim kurulu başkanlıkları (il ve ilçe seçim müdürlükleri) nezdinde gerçekleştirilmesinin yanısıra “önseçimlerin” “gözetim, denetim ve yönetim” faaliyetlerinin bu mekanizmaya yüklenmesi ilk bakışta ne kadar zor ve karmaşık görünse de, mevzuat hazırlığı yapılarak ve teşkilat yasası çıkarıldıktan sonra yeteri kadar kadro ihdas edilerek personel takviyesiyle mümkün hale getirilmelidir.

Adli kolluk örgütü kurulmasına ilişkin tasarıların sık sık gündeme getirildiği bu günlerde Adalet teşkilatına biraz daha fazla ödenek ve kadro ayrılarak bu sorun çözümlenebilir düşüncesindeyiz. Keza, Uyap’ın mevcut teknik altyapısından yararlanmak ve gerekirse teknik kapasiteyi artırmak suretiyle il ve ilçe seçim kurulu başkanlıkları (Seçim müdürlükleri) marifetiyle partilerin üye kayıtları tutulmalı ve sicilleri oluşturulmalıdır.

c-) Uygulamaya baktığımızda, partilere yapılacak hazine yardımı hususunda, rüzgarın esiş durumuna ve yönüne ve her oluşan yeni duruma göre yeni ve farklı bir düzenleme ihdas edildiğini gözlemliyoruz. Nitelikli çoğunlukla değiştirilebilecek olan bir anayasa maddesi hükmüyle partilere mali yardımın düzenlenmesi, sınırları ve çerçevesinin ayrıntılı olarak belirlenmesi daha objektif ve güvenceli olacaktır. Bizce bunu teminen yeni yapılacak olan anayasaya (yahut yeni anayasal düzenlemeye) bu mevzuda sabit ve değişmez bir hüküm konulması gereklidir.

KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT :

1982 ANAYASASI :

II. Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları

MADDE 67 -Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.

(Değişik: 23.07.1995 - 4121 Sayılı Kanun, Madde 5) Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. Ancak, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler.

(Değişik: 23.07.1995 - 4121 Sayılı Kanun, Madde 5) On sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir.

Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.

(Değişik: 23.07.1995 - 4121 Sayılı Kanun, Madde 5) Silah altında bulunan er ve erbaşlar ile askeri öğrenciler, (Ek : beşinci fıkra 17/10/2001 - 4709/24 md.) "taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç" ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar. Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde (Değişik : beşinci fıkra 17/10/2001 - 4709/24 md.) "oy kullanılması ve," oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek Seçim Kurulu tarafından tesbit edilir ve görevli hakimin yerinde yönetim ve denetimi altında yapılır.

(Ek fıkra: 23.07.1995 - 4121 Sayılı Kanun, Madde 5) Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.

(Ek : Son fıkra 17/10/2001 - 4709/24 md.) Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.

III. Siyasi partilerle ilgili hükümler

A – Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma

MADDE 68 -(Değişik Madde: 23.07.1995 - 4121 Sayılı Kanun, Madde 6) Vatandaşlar, siyasi parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek için on sekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir.

Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlardır.

Siyasi partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.

Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.

Hakimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere üye olamazlar.

Yüksek öğretim elemanlarının siyasi partilere üye olmaları ancak kanunla düzenlenebilir. Kanun bu elemanların, siyasi partilerin merkez organları dışında kalan parti görevi almalarına cevaz veremez ve parti üyesi yüksek öğretim elemanlarının yüksek öğretim kurumlarında uyacakları esaslar belirler.

Yüksek öğretim öğrencilerinin siyasi partilere üye olabilmelerine ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.

Siyasi partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın, alacakları üye aidatının ve bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir.

B – Siyasi partilerin uyacakları esaslar

MADDE 69 -(Değişik Madde: 23.07.1995 - 4121 Sayılı Kanun, Madde 7) Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.

Siyasi partiler, ticari faaliyetlere girişemezler.

Siyasi partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştay’dan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir.

Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.

Bir siyasi partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir.

Bir siyasi partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak halinde geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. (Ek : altıncı fıkraya ek cümle 17/10/2001 - 4709/25 md.) "Bir siyasi parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır."

(Ek : 17/10/2001 - 4709/25 md.) Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.

Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.

Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.

Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli olarak kapatılır.

(Değişik :son fıkra 17/10/2001 - 4709/25 md.) Siyasi partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri, kapatılmaları yada Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasi partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir.

YENİ ANAYASA TASLAĞI : ( 7 )

Ergun Özbudun ve ekibinin AKP için hazırladığı yeni Anayasa Taslağı (Tam metin 2)

Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları

Madde 36- (1) Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma haklarına sahiptir.

(2) Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı organının yönetim ve denetimi altında yapılır. Yurt dışında bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmelerini sağlayacak esaslar kanunla belirlenir.

(3) On sekiz yaşını dolduran her vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.

(4) Silâh altında bulunan er ve erbaşlar ile askerî öğrenciler ve taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar.

(5) Seçim kanunlarında seçim sistemine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.

Siyasî parti kurma hürriyeti

Madde 37- (1) Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

(2) Vatandaşlar, önceden izin almaksızın, siyasî parti kurma ve partilere üye olma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek için on sekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir.

(3) Hâkim ve savcılar, bu meslekten sayılanlar, kamu kurum ve kuruluşlarının memur ve sözleşmeli personel statüsündeki görevlileri, Türk Silâhlı Kuvvetleri mensupları ve ilk ve ortaöğretim öğrencileri siyasî partilere üye olamazlar.

(4) Yükseköğretim elemanlarının ve öğrencilerinin siyasî partilere üye olmalarına dair esaslar kanunla düzenlenir.

(5) Devlet, siyasî partilere, yeterli düzeyde ve hakça malî yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın, partilerin alacakları üye aidatının ve bağışların tâbi olduğu esaslar kanunla düzenlenir.

Siyasî partilerin uyacakları esaslar

Madde 38- (1) Siyasî partilerin tüzük ve programları ile fiilleri, insan haklarına, Devletin bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğüne, demokrasiye, cumhuriyete ve lâikliğe aykırı olamaz.

(2) Partiler yabancı devletlerden, milletlerarası kuruluşlardan ve Türk tâbiiyetinde olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddî yardım alamazlar.

(3) Siyasî partiler ticarî faaliyette bulunamazlar.

(4) Bir siyasî partinin tüzüğünün veya programının birinci fıkra hükümlerine aykırı görülmesi halinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine, Anayasa Mahkemesince partiye ihtarda bulunulur. İhtarı izleyen iki ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, ilgili parti hakkında dava açılır.

(5) Bir siyasî partiye birinci fıkra hükümlerine aykırı fiillerinden ötürü yaptırım uygulanmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun, sürekli ve ciddî tehlike oluşturacak bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca benimsendiği yahut bu fiiller aynı şekilde doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.

(6) Anayasa Mahkemesi, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine aykırılık nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davalarda, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen mahrum bırakılmasına ya da kapatılmasına karar verebilir.

Alternatif 1

(7) Bir siyasî partinin kapatılmasına beyan veya fiilleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayınlanmasından sonraki ilk milletvekilliği veya mahallî idareler seçimlerinde aday olamazlar.

Alternatif 2

(7) Bu fıkranın tamamen çıkarılması.

(8) Siyasî partilerin malî denetimi Sayıştay tarafından yapılır.

(9) Siyasî partilerin kuruluş ve çalışmaları, hukukî ve malî denetimleri ile adayların seçim harcamaları demokratik esaslara uygun olarak kanunla düzenlenir.

Kaynakça:

(1) Doğu Perinçek, Anayasa ve Partiler Rejimi, Kaynak Yayınları, 1985, Bkz. Siyasi partilerdeki oligarşik eğilimler, Sf. 131, Bkz. “Tunç Kanunu”, Sf.132.

(2) Haberler.com Mahkeme Ümit Özdağ’ın İhraç Kararına Yaptığı İtirazı Reddetti MHP’nin 8. Olağan Genel Kurul’unda Genel Başkanlık Yarışında Devlet Bahçeli’ye Rakip Olan Ümit Özdağ’ın Partiden İhraç Edilmesi Kararına Yaptığı İtiraz ve Yeniden Üyelik İçin Açtığı Dava Reddedildi.http://www.haberler.com/mahkeme-umit-ozdag-in-ihrac-kararina-yaptigi-haberi/

Renkhaber.com Baykal ve ekibi, Sarıgül’ü partiden ihraç etmek için kolları sıvadı. http://www.renkhaber.com/index.php?option=com_content&task=view&id=3602&Itemid=39

Haber3.com Ümit Özdağ’a adaylık yolu kapandı. http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=176990&comments=all

(3) T.E.S.E.V. Siyasi Partiler Kanunu ile ilgili Görüş ve Öneriler, http://www.tesev.org.tr/ddg/spk1711.php

(4) Erdoğan Teziç, 100 Soruda Siyasi Partiler (Partilerin Hukuki Rejimi ve Türkiye’de Partiler) Gerçek Yayınevi, 1976, Bkz. Soru:4 Baskı gruplarının siyasal iktidarı etkileme yolları nasıldır? Sf. 9

(5) Maurice Duverger, Siyasi Partiler, Bilgi Yayınevi, 1993, Bkz. Partiler ve Aday Gösterme, Sf. 455.

(6) Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, Beta Basım Yayım, 1986, Bkz. Amerikan Ön-Seçim Sistemi, Sf. 277, Bkz. Siyasi Partilere Devlet Tarafından Mali Yardım Yapılması, Sf. 328.

(7) NTVMSNBC, 13 Eylül 2007 Perşembe, Yeni Anayasa taslağı. Ergun Özbudun ve ekibinin AKP için hazırladığı yeni anayasa taslağı http://www.ntvmsnbc.com/news/419859.asp





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 45
Dün Tekil 2050
Bugün Tekil 683
Toplam Tekil 4079462
IP 18.218.254.122






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























18 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Hepiniz birer T rk Bayra s n z. Bayra lekelemeyin, kirletmeyin yere d rmeyin.
(Alpaslan T RKE )


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.597 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu