Savaş Çağrısı mı, Gönül Davası mı?





Yüz yıl önce bu topraklara salyaları akar halde gelen ve binlerce yıllık kin ve açlığı ile topraklarımızı işgal batı, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu engelleyememiş ve Anadolu, İslam’ın son kalesi olarak varlığını sürdürmüştür. Ancak gelinen noktada şu tespiti söylersek yanılmış olmayız: Anadolu, Kurtuluş Savaşı sonrası belki hiç bu kadar kapsamlı ve sistemli saldırılara maruz kalmamıştı.



Evet, dün karşımıza emperyalizm olarak çıkan ve ülkemizi işgal edip varlığımıza son vermek isteyen Batı, bu gün siyasal Kürtçülük başta olmak üzere, azınlık hakları başlığı altında, İnsan hakları-demokrasi laflarıyla milli devleti çökertmeye çabalamaktadır.



PKK’nın kanlı eylemlerini arkasına alıp bunu özellikle doğu bölgesinde halk üzerinde tehdit olarak kullanıp, silah tehdidiyle halka dayatmalar yapan Siyasal Bölücü Kürtçüler, devlet otoritesini etkisizleştirmeye ve başlarına buyruk hareket etmeye çalışıyorlar.



MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Siyasal-Bölücü Kürtçülerin seslerinin en çok çıktığı ve Akdamar ve Sümela’nın ibadete açıldığı yani bir anlamda ülkede milli ruhun umutsuzluğa kapıldığı bir zaman diliminde, ülkenin en doğusunda, Ermeni sınırındaki Anı Harabelerinde - Fethiye camiinde - kıldığı Cuma namazı sonrası söylediği “can feda olsun, gerekirse yeniden fetih için yollara düşeriz. Alparslan oluruz, Süleyman Şah oluruz” sözlerine tepkiler oldukça sert oldu. Bunu savaş çağrısı, kin, gasp, tehdit, korku üzerinde siyaset yapmak olarak anlatanlar olduğu gibi millete “bunlar kavgadan başka bir şeyden anlamaz” diyerek ülkücüleri töhmet altına sokmaya kadar giden yorumlar yapıldı.



Fetih sözlükte “Bir kent ya da ülkeyi düşman elinden alma” diye açıklansa da “fetih, açma demek… Bir beldeyi, bir kurumu, bir fikir ve ya manayı yüksek bir ideale açıp, ona hayatiyet kazandırmak”(1) İşte bu tanımlamadan hareketle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin fetihten kastının ne olduğu daha iyi anlaşılacaktır.



Zira ABD-AB-İsrail üçlüsünün yürüttüğü ve içerde bunlarla birlikte hareket eden Siyasal Bölücü Kürtçülerin, kültürel haklar olarak başlayan masum! talepleri bu gün yerini ana dilde eğitim adı altında Milli devleti zedeleyen isteklere dönüşmüştür. Bu talepler, yarın başkanlık sistemi ile birleşecek ve yerel yönetimlerin tek yetkili otorite olması gerektiği ile sürülerek ve bölgesel yönetimlere dönüşecektir. Bu federatif yapıdır. Bu, apo nun ağzıyla demokratik cumhuriyettir ve böylece milli devlet bitmiş Türkiye bölünmüş demektir.



Yukarıda kültürel haklarla başlayan masum! taleplerin zamanla nasıl ülkeyi bölünmeye götüreceği ortadayken “Anadolu’nun yeniden fethi” meselesine saldırgan bir düşünceyle bakmanın haksızlığı ortaya çıkmaktadır. Ülkemizin içerden ve dışardan kuşatılmışlığı düşünüldüğünde bu fethin zaruri olduğu görülecektir. Bu fethin bir boyutu PKK yı bitirmek için askerimizin yapacağı silahlı mücadeleyse bile esas boyutu bin yıllık kardeşliği yaşatma adına ülkemizdeki tüm insanları ay yıldız etrafında birleştirerek ve doğuda PKK baskısından çaresizlik içerisinde kıvranan Müslüman Anadolu Kürtlerini kucaklayıcı gönül fütuhatını gerçekleştirmektir. Geçmişe olduğu gibi bu gün de bu fetih Alp-Erenlerin işidir. Bu fetih, ana adımız vatan, baba adımız devlet diyebilen kamu görevlilerinin omuzlarında; farklılıklar birlikteliğimizi pekiştirdiği sürece zenginliğimizdir diyebilen siyasilerin ellerinde gerçekleşecektir.



Bu gönül fethi, Şahsi çıkarları için onurlarını çiğnetmeyecek, milleti ve inandığı idealler uğruna ölmeyi şeref sayan Türk Milliyetçilerinin, ülkücü kadroların başarabileceği bir iştir. Türk Ülkücüleri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeniden fetih çağrısını iyi okumalıdırlar. Bilgi birikimlerini ve fedakârlıklarını bu fetih için yoğunlaştırmalıdırlar. Tüm ülkücüler, bu fetih çağrısını, Başbuğ Alparslan Türkeş’in 1977 seçimlerinden önce başlattığı Gönül Seferberliğini anladıkları gibi anlamalı ve bir olabilmedirler.



Ülkemizin, cumhuriyetin 100. yılında, Büyük Türkiye olabilmesinin yolu, ülküleri büyük olanların yani Türk Ülkücülerinin, bu gönül fethini başarmalarına bağlıdır.



Selam ve dua ile



Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin!





(1) İskender Pala – Gözgü – S.45-46