MODERNLEŞME SÜRECİNDE TÜRKİYE: KÜLTÜREL ŞİZOFRENİ - Samet ZENGİNOĞLU - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









MODERNLEŞME SÜRECİNDE TÜRKİYE: KÜLTÜREL ŞİZOFRENİ - Samet ZENGİNOĞLU
Tarih: 11.09.2010 > Kaç kez okundu? 5797

Paylaş


21. yüzyılda bütün dünya ülkeleri yeni bir duruş, yeni politikalar üretme ve – belli oranda – kimliklerini revize etme çabası içerisindedirler. Birçok yazar, akademisyen ve politikacı bu çabalara katkıda bulunmaktadır. Yani, dünya genelinde problemleri çözüme kavuşturma ve yenilenme ile karşı karşıyayız.

Bu süreç, Türkiye için de geçerlidir. Fakat büyük bir farkla; maalesef Türkiye’nin yenilik hareketleri ve bu doğrultuda ortaya konan politikalar teşhisten çok tedavi amaçlıdır. Bu nedenle de asırlardır farklı ‘hastalık’lara farklı çözümler uygulana gelmiş ve asırlar boyunca da bu sorunlar varlığını devam ettirmiştir. Bu çalışmanın amacı, yaklaşık üç asırdır devam eden modernleşme sürecimizde yaşanan sıkıntılara dair tedavi yöntemlerini belirtmekten çok birkaç teşhis ortaya koyabilmektir.

Türkiye’nin modernleşme sürecinin başlangıcı olarak iki farklı görüş bulunmaktadır. Birinci görüş, bu sürecin 1800’lü yıllardan itibaren başladığı ve bu yatay eksenin, artarak 1900’lü yıllara kadar devam ettiği yönündedir. İkinci görüş ise, bu sürecin Cumhuriyet ile beraber dikey olarak başladığını savunmaktadır. Fakat 1800’lü yıllarda başlayan hareketin de dikey bir başlangıç olduğu göz ardı edilmektedir. Yani, bu süreç her iki yüzyılın hangisinden başlatılırsa başlatılsın, her ikisinde de dikey bir başlangıç söz konusudur.

Modernleşme yolunda atılan adımlar ve izlenen politikalar ‘tepeden inme’ bir şekilde gayet kesin hatlarla dikey olarak başla(tıl)dığı için Türk toplumsal bilinçaltında inkâr edilemez izler bırakmıştır.

Dünyayı ‘siyah’ ve ‘beyaz’ olarak şartlandıran Soğuk Savaş döneminin bitmesinin ardından, birtakım izlerin gün yüzüne çıkmasının da etkisiyle Türk toplumsal bilincinde yeni bir tablo oluşmuştur: bir tarafta, Türkiye, gerek Türk gerekse İslam kültür ve medeniyetinin asli bir mensubu olarak varlığını devam ettirmektedir. Ve artık bu coğrafyada daha geniş hareket alanı bulabilecektir. Hatırlanacağı üzere, uzun bir süre Türkiye, bu coğrafyada pek çok ülke için ‘model ülke’ olarak gösterilmiştir. Nispeten bu durum halen dile getirilmektedir. Fakat diğer taraftan, modernleşme yolunda Batı medeniyetinin de bir mensubu olabilme gayreti devam etmektedir. Oysa Türkiye, Batı’nın medeniyetinden çok kültürünün ferdi olmuştur. Ve salt yaşam tarzı ile kendini Batılı görmeye başlamıştır. Bu noktada belli bir kesim tarafından Batı, ‘muasır medeniyetler’ misyonunun gerekliliği olarak görülürken; belli bir kesim tarafından ise ‘tek dişi kalmış canavar’ olmaya devam etmektedir. Ayrıca, bir yanda ‘model ülke’ olmanın getirdiği özgüven varken, diğer tarafta Avrupa’nın kapısında bekle(til)me ise ülke olarak yaşanan med – ceziri ortaya koymaktadır. Aynı şekilde bugün, bir tarafta açılışının Kuran’ı Kerim okunarak başlandığı İslam Konferansı Örgütü üyeliği, diğer tarafta ise genelde ‘Haçlı Birliği’ olarak tanımlanan ve çok daha farklı uygulamaların hâkim olduğu Avrupa Birliği’ne üyelik süreci gayet normal gibi görülse de ciddi bir ikilik oluşturduğu göz ardı edilmemelidir.

Medya iletişim araçlarının Türk toplumu üzerinde nüfuz sahibi olduğu bir gerçektir. Medya iletişim araçlarının yarattığı ve gösterdiği modern dünya ile gelenekçi toplum gerçeği arasında kalan toplumda ciddi rahatsızlıklar zuhur etmektedir.

İşte bu kısa ve genel tablonun sonucunda ortaya çıkan belirti sosyo – psikolojik açıdan “kültürel şizofreni” olarak kendini göstermektedir. Gerek kültür(el) gerekse şizofreni kavramı az ya da çok aşina olduğumuz kavramlardır. Kültürel şizofreni, gelenek ile modernite arasında kalan bir akademisyenin deneyimlerinden, gözlemlerinden, yaşadığı coğrafyadan yola çıkarak ortaya koyduğu bir kavram. Her ne kadar bu kavram İslam Devrimi’nin sonrası İran için kaleme alınmış olsa da pek çok noktada geleneksel toplumları yansıttığı söylenebilir.

Türkiye’nin tutum ve davranışlarında halen kültürel şizofreni belirtileri gözlemlenmektedir. Bu durum, “büyük bir tarihsel olayın – en geniş anlamı ile modernliğin – anlaşılmaması ya da başka bir deyişle sindirilememesinden kaynaklanmaktadır. Modernlik hiçbir zaman, olduğu haliyle, yani kendine özgü felsefi kapsamı içinde nesnel olarak hesaba katılmamış; hep geleneklerimizde, yaşama ve düşünme tarzlarımızda yarattığı travmalı değişimlere bakılarak değerlendirilmiştir.” Bu değerlendirmelerin sonucunda da üç asırdır, sığ öneri, çözüm ve görüşlerden öteye gidilememiştir.

Türkiye’de toplumsal olaylar üzerine, aşırı bir şekilde normatif düşüncelerin öne sürülmektedir. Oysa tam manası ile sağlıklı tahliller ve analizler ortaya konmadıkça, teşhis ve tespitler dile getirilmedikçe ve narsistçe onlarca ve hatta yüzlerce çözüm önerileri ortaya atıldıkça, bir yüzyıl sonra yine aynı konuları ele almamız kaçınılmazdır.







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 69
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 2048
Toplam Tekil 4078776
IP 18.219.63.90






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.096 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap