ATATÜRKÇÜLÜĞÜN LAİKLİK İLKESİ (2): DİN VE SİYASET - Prof. Dr. Cihan DURA - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









ATATÜRKÇÜLÜĞÜN LAİKLİK İLKESİ (2): DİN VE SİYASET - Prof. Dr. Cihan DURA
Tarih: 19.08.2010 > Kaç kez okundu? 2882

Paylaş


-Atatürkçülüğün on ilkesi Bilimcilik, Sosyal Ahlâk, Millî Egemenlik, Tam Bağımsızlık, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik”tir.

-Bir Atatürkçü Laiklik İlkesi için, hayatında hangi ortam ve koşulda olursa olsun, burada verilen öğütleri öğrenir ve uygular. Atatürkçüler bir araya geldikleri zaman birbirlerini bu öğütler bakımından bilgilendirir, aralarında bu öğütleri konuşur, tartışır, işler ve yayar.

-Bir Atatürkçü ancak bu öğütleri uyguladığı derecede Atatürkçüdür. Kim ki bu öğütlerin hepsini bilir, üzerinde düşünür, uygular, anlatır, açıklar, başkalarına ulaştırır, yayar, ancak o “ben tam bir Atatürkçüyüm” diyebilir.

Okuduğunuz yazı Laiklik İlkesi”nin “Din ve Siyaset” bahsi üzerine bir denemedir.



DİN VE SİYASET

2.1.-Dinin siyaset aracı olarak kullanılması… Çok, çok eski bir sorundur bu. Kökü tarihin derinliklerinde kaybolur. İnsanlığın ilk dönemleri örneğin… İlkel insan topluluklarında ata korkusu, daha sonra büyük kabile ve kavimlerde bunun yerini alan tanrı korkusu… İnsanların kafalarında ve davranışlarında hesapsız yasaklar, hesapsız hurafeler yaratmıştır bu korkular. Onların üzerine kurulu birçok âdet ve gelenek, insanların, düşünce ve harekette elini kolunu bağlamıştır. O kadar ki kişiye özgü düşünce ve hareket serbestliği diye bir hak kavramı bilinmemiştir. İnsan topluluklarının başına geçen insanlar, tanrı adına yönetmiştir o toplulukları. Öyle ki her türlü hak ve yetki sadece onların elindeydi. Bireyin hakkı, bireyin özgürlüğü mü? Adı bile okunmamıştır.

2.2.- Daha sonra, Müslüman Araplarda da gösterdi kendini bu sorun: İlk örneği Sıffin olayıdır. Bu savaşta Muaviye”nin askerleri Kur”an-ı Kerim”i mızraklarına geçirdiler. Hazreti Ali”nin ordusunda tereddüt ve zaaf yarattılar bu sayede. İslam dinine bozgunculuk işte o zaman girdi, Müslümanlar arasına da nefret… İlk o zamandır ki hak olan Kur”an haksızlığı kabule araç yapıldı. En zorba hükümdarlardan biri olan Muaviye halifelik sıfatını bir hile ile kazandı.

2.3.- Daha sonraki yüzyıllarda da alet edildi din siyasete. Bütün despot hükümdarlar hep bu yolu tuttular, hep din adamlarına başvurdular ihtiras ve zorbalıklarını kabul ettirmek için. Gerçek din adamları, dini bütün âlimler hiçbir zaman boyun eğmediler bu despotlara; emirlerini dinlemediler, tehditlerinden korkmadılar. Hükümdarların keyfine alet yapmadılar dini. Fakat gerçekte âlim olmayıp sırf o kılıkta bulundukları için âlim sanılan, çıkarına düşkün hırslı ve imansız hocalar da vardı. Hükümdarlar bunları kullandılar işte. Onlar verdiler “Dine uygundur” fetvalarını. Gerektikçe yanlış hadis uydurmaktan da çekinmediler. İşte o tarihlerden beridir ki saltanat tahtında oturan, saraylarda yaşayan, kendilerine halife unvanı veren zorba hükümdarlar yalnızca bu gibi hoca kılıklı goygoyculara iltifat ettiler, yalnızca onları himaye ettiler. Gerçek ve imanlı din adamlarını ise her zaman uzak tuttular kendilerinden.

2.4.-Kısacası, din âlimleri arasında böyle hainleri himaye eden, onların iğrenç hareketlerini Şeriat”a bağlayan kimseler çıktı. Din kisvesi ve Şeriat sözleriyle milleti saptırıp aldatan âlimler, kötülüğe âlet olan insanlar çıktı. İşte bunların yüzündendir ki, dört halifeden sonra din daima siyaset aracı olarak, menfaat aracı olarak, despotluk aracı olarak kullanıldı. Fakat böyle adi ve sefil hilelerle hükümdarlık yapan halifeler de, onlara dini alet yapma aşağılığını gösteren sahte ve imansız âlimler de tarihte daima rezil olmuşlar, daima cezalarını görmüşlerdir. Böyle yapan halifelerin ve din adamlarının arzularına kavuşamadıklarını tarih bize sayısız örneklerle ispat etmektedir.

2.5.- Son Osmanlı hükümdarlarından bazıları da aynı şeyleri yapmış, aynı hilelere başvurmuştur. Örneğin, Vahdettin”in yaptıkları gözümüzün önündedir. Onun emriyledir ki, göz göre göre ölüme götürülen milleti kurtarmak isteyenler isyancı ilan edildi. Onun emriyledir ki, milleti ve vatanı kurtarmak için kan döken ordumuzun isyancı sürüsü olduğuna dair fetvalar veren din adamı kılıklı kimseler çıktı. Onlar bu fetvaları ordumuzun içine Yunan uçaklarıyla atıyorlardı.

2.6.-Ey din adamlarımız, namuslu âlimlerimiz! Günümüzde de var despotlar, siyaset bezirgânları… Cesur olun, alet olmayın onlara, gerçeklerden asla ayrılmayın. Ey Atatürkçüler! Siz de böyle âlimlerimize sahip çıkın, arka çıkın, bir olun onlarla. Tarihin gerçekleri gizli kalmasın. Öğrenin onları, bugünü onların ışığında görün, halkımıza taşıyın öğrendiklerinizi. Özellikle kendi tarihimiz, yakın tarihimiz… Didik didik edin onu, *dinin çıkarlara nasıl alet edildiğini görün, gösterin. Öyle gösterin ki en sade yurttaşımız bile kolayca görebilsin gerçekleri.

2.7.- Milletimizin ne öyle despot yöneticileri, ne öyle hoca kıyafetli âlimleri görmeye tahammülü yoktur. Kimse öyle hoca kıyafetli sahte âlimlerin yalanlarına önem verecek değildir. En cahil olanlar bile öyle adamların ne olduğunu bilmelidir. Ancak bu hususta tam bir güven sahibi olmak zorundayız. Nasıl mı? Şöyle: Bu uyanışı, bu uyanıklığı, onlara karşı bu nefreti gerçek kurtuluş gününe kadar bütün şiddetiyle, hatta artan bir azimle muhafaza edip sürdürerek!...

2.8.-Gerçeklerin yiğit ve tok sesi, kutsal kaynağımız, Başöğretmenimiz!... Nasıl da aydınlatıyor bizi, ne değerli ipuçları veriyor elimize. Biliyor muydun tarihin bu gerçeklerini ey dost? Biliyorsan, tam olarak mı, bütün yönleriyle ve bütün derinliğiyle mi? Ya bilmeyen yurttaşlarımız… O kadar çoklar ki! Onlara ulaşmak da görevin, onları aydınlatmak da görevin... Öyleyse daha fazla öğren, daha sağlam öğren, her yönüyle, bütün ayrıntılarıyla, günümüze ibret olacak, halkımızı uyaracak şekilde… Aranızda iş bölümü yapın. Bu uğursuz, bu köklü aldatı bitmedi, tarihin başlangıcından günümüze uzanıyor etkileri. Bir ökse otu gibi toplumu sarmış, uyuşturuyor, zehirliyor hepimizi. Halkımız, hem de giderek artan ölçüde etkisine giriyor bu zehrin. Öyleyse sen ey halkına hizmet için çırpınan! Donanımlı olarak, el ele vererek yurttaşlarımıza ulaş, özellikle çocuklarımıza, gençlerimize. Çok büyük çaba, çok büyük özveri isteyen bir iştir bu. Örgütlenin, girin halkın arasına, her yere ulaşın, yerleşin. Güven vererek, yalın bir dille, güzel örneklerle en tesirli şekilde anlatın değişmez gerçekleri. Nasıl bir tuzak içinde olduğumuzu gösterin, ikna edin, yumuşak bir şekilde çekin safınıza insanlarımızı.

2.9.- Şu siyaset dediğimiz şey… Karışıktır, anlaşılması zor, değişken ve kaypaktır; her türlü çıkar ve tutkuların gerçekleşme alanıdır. Bu sebepledir ki kutsal ve uhrevî olan inançlarımızı, vicdanlarımızı siyasetten, siyasetin bütün unsurlarından kesinlikle kurtarmalıyız. Milletin dünya ve ahiret mutluğunun emrettiği bir zorunluluktur bu. Evet, dinin siyaset aracı yapılması en çetin sorunlarımızdan biridir. Kazanmamız gereken bir dâvâdır. Ey benim de halkıma bir hizmetim olsun, diyen! Sen de bu dâvâyı benimse, temel görevlerinin arasına al onu. Uğraş çözümü için, didin. Bir katkın olsun siyasetten arındırmaya dini. Dindarlara da anlat ki Müslüman olmanın yüceliği ancak bu şekilde tecelli eder.

2.10.- Bir siyasi parti “*dinî fikir ve inançları” okşuyor, bayrak mı yapıyor kendine, o partiden iyi niyet bekleme. O bayrağı tanıyoruz çünkü: O bayrak yüzyıllardan beri cahil ve bağnazları, *“hurafe-sever”leri kandırarak özel maksatlar peşinde giden kimselerin bayrağıdır. En başta gelen talihsizliklerimizdendir, sakın unutma, sakın unutturma: Yüzyıllardan beri Türk milleti sonu gelmez felaketlere hep o bayrak gösterilerek sevk olunmuştur, içinden çıkmak için büyük fedakârlıklar gerektiren pis bataklıklara da!... Sen ey benim güzel ahlaklım! Şimdi, başını iki elinin arasına al da düşün: Bugün ne haldedir Türkiye, Vatanımız? İçin yanıyor, ağlayacaksın nerdeyse… Hayır! Sana ancak mücadele yaraşır. İlkelerindir silahın, durma harekete geç. Çağır yurttaşlarını çevrene. Örgütlen! Hedef yine aynıdır: Halkına ulaş, halkının arasına gir, sevdir kendini, anlat ilkelerimizi. Unutma: Kafaları ele geçiren, yürekleri, elleri de geçirir ele!

2.11.- Çok yüksektir Türkiye din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan. Bu gibi oyuncular başka taraflarda sahne aramalıdır kendilerine. Ey Atatürkçü! Uyanık ol, kararlı ol, ödünsüz ol bu konuda. Peki, nasıl davranacaksın böylelerine karşı? O çelik iradeliyi, elbette Mustafa Kemal”i örnek alacaksın; dinle, nasıl yükselip geliyor sesi: Ben şahsen sahte âlimlerin düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım; yalnız benim kişisel imanıma, yalnız benim gayeme bir kasıt değildir; aynı zamanda, benim milletimin hayatıyla ilgili olduğundan, o adım milletimin hayatına karşı bir kasıttır, o adım milletimin kalbine yollanmış zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde olan arkadaşlarımın yapacağı tek şey vardır bu durumda: O adımı atanı mutlaka ve mutlaka tepelemek... Bunun da üzerinde bir şey söyleyeyim size: Tutalım ki bunu sağlayacak kanunlar olmasın, bunu sağlayacak Meclis olmasın, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilip ben tek başıma kalsam, yine tepelerim, yine öldürürüm. Görüyor musun kararlılığı, bir granit sanki, sen de öyle ol! Atıl korkusuzca! Atatürkçülük budur işte!



UYGULAMA

A) Kavramlar

Laiklik İlkesinin “Din ve Siyaset” bahsinde karşımıza çıkan temel kavramlar şunlardır:

Tanrı korkusu, kişiye özgü düşünce ve hareket serbestliği ,“hoca kılıklı goygoycular, sahte din âlimleri” ,Şeriat, “din kisvesi, din ve şeriat oyunları” ,gerçek kurtuluş günü, kutsal ve uhrevî olan inançlar, “dinin siyaset aracı yapılması, siyaset bezirgânları”, “bağnaz, hurafe-sever”

Aşağıda tanımlamaya, açıklamaya çalıştığım bu kavramları ne kadar iyi öğrenirsek, öğrendiklerimizi unutmazsak, Atatürkçülüğü bir düşünce sistemi olarak o kadar kolay öğrenir, o kadar kolay anlatır, ondan o kadar fazla istifade eder, onu o kadar verimli işler, geliştiririz.

1) TANRI KORKUSU

Bundan binlerce yıl önce yaşamış bir insanı düşünün. Ne bilim var, ne teknoloji… Hemen Doğa karşısında, hiçbir sorusuna makul yanıt veremiyor. Kendisini dehşet içinde bırakan doğal olaylarla karşı karşıya her an… Anlayamıyor. Yalnızca korkuyor, zayıf, güçsüz, olup biteni doğa üstü güçlere, tanrılara bağlıyor. Saygı duyuyor, korku duyuyor. İşte bu korkunun Başta geleni de tanrı korkusu idi.

2) KİŞİYE ÖZGÜ DÜŞÜNCE VE HAREKET SERBESTLİĞİ

İnsanoğlu “düşünce ve hareket serbestliği” bilincine çok geç ulaşmıştır. Bu başta gelen bir haktır ki çok geç elde edilmiştir. Bugün bile mücadelesi yapılıyor. Düşünce ve hareket serbestliği ya da özgürlüğü, insanın düşünme ve faaliyetlerine müdahale edilmemesidir. Ne var ki bu özgürlük tarih boyunca despot yönetimler ve dogmatik öğretiler tarafından baskı altına alınmıştır.

3) HOCA KILIKLI GOYGOYCULAR, SAHTE DİN ÂLİMLERİ

Dünyada dinler dahil hiçbir ideoloji, öğreti saf halini muhafaza edememiştir. Bunun sebebi ideolojilerin insanlar tarafından, çıkar amaçlı olarak istismar edilmesidir. Dinlerde, İslam”da da böyle olmuştur. Bunu yapanlar alt sınıflarda da, yüksek düzeyde de görülmüştür; gerçek din âlimi olmadığı halde, kendini öyleymiş gibi gösterenler çıkmıştır. Yeteneksizliklerin din perdesiyle gölgeleyerek, çıkarlarını gerçekleştirme yolunu bulmuşlardır. İşte böylelerini Atatürk “hoca kılıklı goygoycular”, “sahte din âlimleri” olarak adlandırıyor.

4) ŞERİAT

Basit bir tanımla “İslam dininin inanç ve eylemleri ile ilgili kurallarının tamamı”na denir. TDK Şeriat sözcüğünü şöyle tanımlıyor: “Kur”an”daki ayetlerden, Peygamber”in sözlerinden çıkarılan İslam hukuku.”

5) DİN KİSVESİ, DİN VE ŞERİAT OYUNLARI

Dini çıkar aracı olarak kullananlar, gizli niyetlerini kendilerini din savunucusuymuş gibi göstererek, din maskesi ardında gizlerler. Birtakım hedeflerine “din ve şeriat” görünümü vererek, bu mahiyette oyunlar oynayarak ulaşmaya çalışırlar.

6) GERÇEK KURTULUŞ GÜNÜ

“Gerçek kurtuluş günü” -benim anladığım kadarıyla- dinlerin artık çıkar aracı olarak kullanılmadığı, Tanrı ile kul arasına kimsenin girmediği, insanlar arasında hakikî bir adaletin geçerli olduğu, dünya nimetlerinin hakça dağıtıldığı bir gündür.

7) KUTSAL VE UHREVÎ OLAN İNANÇLAR

İslam dini açısından, Kur”an”da ve Hz. Muhammed”in -uydurma olmayan- hadislerinde ifade edilen dünya ve ahiretle ilgili inançlardır.

8) DİNİN SİYASET ARACI YAPILMASI, SİYASET BEZİRGÂNLARI

İnsanlarda güçlü olma, insanlara hükmetme, yönetici olma, kısacası baş olma tutkusu çok kuvvetlidir. Bu amaçla çalışanların, siyaset yapanların bazıları insanları yanlarına çekmek için, dinsel inançları araç olarak kullanırlar. Bir bezirgân gibi dinsel düşünce ve duygulardan rant sağlamaya çalışırlar. Ne yazık ki -bizimki gibi toplumlarda- çoğu zaman da başarılı olurlar.

9) BAĞNAZ, HURAFE-SEVER

Dinlerin başta gelen özelliklerinden biri dogmatik olmalarıdır. Dinler insanlığın, bilimin daha tam gelişmediği çağlarında oluştukları için de zamanla hurafelerin de saldırısına uğramışlardır.

Dogmatiklik dinin bir takım önermeler ortaya koyması, mensuplarınca bunlara tartışmasız inanılması anlamına gelir.

Hurafe hakimiyeti, bilime aykırılık, bilimsel açıklamaları dışlama sonucunu doğurur.

Bu durum o dinin mensuplarında iki tip oluşturmuştur: Bağnaz ve hurafesever…

Bağnaz dinsel olan hiçbir konuda karşı görüşe hayat tanımaz. Hurafe-sever ise saçma, temelsiz düşünce ve görüşleri gerçek olarak kabul eder.



B) Yardımcı Kavramlar

Atatürkçü düşünce sistemi insanın bireysel hayatıyla ilgili bazı esaslar koymakla birlikte, toplum hayatı ile çok daha fazla ilgilidir. Gerçekten, Atatürkçülüğün On İlkesi esas itibariyle toplum ve devlet hakkındadır. Bu sebepledir ki toplumsal yaşamla ilgili bazı kavramları, uzmanlık alanımız ne olursa olsun, genel olarak öğrenmek zorundayız. Yoksa, Atatürkçü Düşünce”yi anlamakta zorlanırız, tam olarak anlayamayız, bu yüzden de gerçek bir Atatürkçü olamayız. ““Din ve Siyaset”” kesimi kapsamında bilmemiz gereken başlıca yardımcı kavramlar şunlardır:

Siyaset, ata korkusu, Sıffin olayı, despot, fetva, hadis, siyaset, dindar.

Bu kavramların anlamlarını ilgili sözlüklere bakarak, halk için yazılmış kitaplara, ansiklopedilere başvurarak öğrenebiliriz, uzmanlara sorabiliriz. Birkaç arkadaş bir araya gelerek, “imece” yoluyla araştırır, birbirimizi bilgilendirebiliriz.

C) Sorular

Atatürkçü sürekli sorar ve sorusuna yanıt arar. Öyleyse aşağıdaki 5 soru üzerinde kafa yorunuz. Siz kendiniz de başka sorular oluşturabilirsiniz.

Her soruyu yanıtlamaya çalışınız. Size yol gösterecek, bilgi sağlayacak kaynaklara başvurunuz. Arkadaşlarınıza sorunuz, ortaklaşa yanıt arayınız, tartışınız. Bazı sorular için verdiğim ipuçlarını kullanınız.

Çabalarınızı zamana yayınız, örneğin bugün, 2 soru üzerinde, yarın diğer 2 soru üzerinde durunuz, kalan sorular için de böyle yapınız.

Soruları, yanıtları çok iyi öğreniniz. Bunu sağlamak için geri dönüşler yapınız. Özet çıkarınız. Sorular ve yanıtların içerdiği bilgileri birbirinize anlatınız, başkalarına aktarınız.

1) İlkel insan topluluklarında ata korkusu ile tanrı korkusunun, insanların kafalarında ve davranışlarında yarattığı yasaklara ve hurafelere örnekler veriniz.

2) İnsan topluluklarının başına geçen hükümdarlar, ülkelerini neden tanrı adına yönetme ihtiyacı duymuşlardır, bu iddiaya neden gerek görmüşlerdir?

İlginçtir, bu eğilim dünya üzerinde, geçmişte ve bugün, birbirine yakın veya birbirinden uzak birçok toplumda görülür. İlk düşünen, ancak bilimsel düşünceden yoksun insanlar yaşadıkları dünyanın pek çok olayı karşısında ürküntü ve dehşet içinde idiler. Bu duygular onları açıklayıcı gördükleri muazzam bir gücün hayal edilmesine götürdü: Tanrı!... Bir kısım muhteris insanlar da bu korkuyu yönetimde araç olarak kullanabileceklerini düşündüler ve kullandılar da… Yetkiyi ondan aldıklarını iddia ettiler, kitleleri bu şekilde korkuttular, kendilerine bağladılar.

3) Kur”an Sıffin olayında haksızlığı kabule nasıl araç yapılmıştır?

4) Tarihte despot hükümdarlara boyun eğmeyen, tehditlerinden korkmayan gerçek din adamlarının en başta gelenlerinden biri İmamı Azam”dır. İmamı Azam kimdir? Bir despotun ihtirasına alet olmayan bu büyük din âliminin hayatı nasıl sona ermiştir?

Mükemmel bir kaynak adı veriyorum: Yaşar Nuri Öztürk”ün “İmamı Azam” adlı kitabı.

5) Hadislerin önemli bir bölümü sonradan uydurulmuştur. Bu yanlış hadislere örnekler veriniz.

Yine Yaşar Nuri Öztürk”ten mükemmel bir kaynak: İslam Nasıl Yozlaştırıldı? (15.B., Yeni Boyut, 2008)

6) Son Osmanlı padişahı Vahdettin, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere İstiklal Savaşımızın komutanlarını isyancı ilan etmiştir. Ordumuzun isyancı sürüsü olduğuna dair fetvalar veren şeyhülislamlar çıkmıştır. Bu konuları araştırınız, 1-2 sayfalık bir yazı hazırlayınız.

7)Atatürk siyaset “değişken ve kaypaktır, her türlü çıkar ve tutkuların gerçekleşme alanıdır” diyor. Siyasetin bu özelliklerin dair örnekler veriniz.

Günümüzün Türkiye”sinden yüzlerce örnek verilebilir. Dün kara dediğine, bugün ak diyen siyasetçiler… Liderlerine neredeyse tapan siyasetçiler… Siyaseti ülkeyi bölmek, geri götürmek amacıyla kullananlar… Siyaseti vurgun amacıyla yapanlar…

Atatürk siyasetin bazı özelliklerini gerçekten güzel tanımlamış.

8) “Yüzyıllardan beri Türk milleti sonu gelmez felaketlere hep o bayrak (din bayrağı) gösterilerek sevk olunmuştur, içinden çıkmak için büyük fedakârlıklar gerektiren pis bataklıklara da!...” Atatürk”ün bu gözlemine tarihimizden somut örnekler veriniz.







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 79
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1816
Toplam Tekil 4078544
IP 3.142.53.68






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 9.775 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu