KARANLIK SAVAŞ VE KARŞI MÜCADELE - Mehmet GENÇTÜRK - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









KARANLIK SAVAŞ VE KARŞI MÜCADELE - Mehmet GENÇTÜRK
Tarih: 18.06.2010 > Kaç kez okundu? 3102

Paylaş


Özellikle son yıllarda ve içinde bulunduğumuz zaman diliminde ““karanlık savaş”“ adı verilen bir kavram pek çok uzman ve yetkili tarafından zikredildi ve konuşulmayada devam ediliyor. Yeni çağımızın kurgusal savaş biçimlerinden biri olan karanlık savaş kavramı aslında pek çok karmaşık denklemi içinde bulunduran bir yapıya sahiptir. Sıcak savaş ve soğuk savaş kavramlarını belkide herkes duymuş ve biliyordur. Bunun dışında psikolojik savaş, ekonomik savaş, politik savaş gibi çeşitli terimlerde kulağımıza aşina olan kavramlar arasındadır. Peki karanlık savaş kavramını bu saydığımız harp çeşitleri arasında en çok hangisiyle özdeşleştirebiliriz? Olması gereken cevap hepsi olmalıdır.





Bin yıllar süren insanlık tarihinin soğuk savaş dönemininde geride kalmasının ardından dünyada dengeler yeniden kurulurken, kendi dengelerini oluşturmak veya sağlamlaştırmak isteyen güçler çeşitli coğrafyalarda faaliyet yürüterek daha fazla güç kazanmak istediler. Bu daha fazla güç ve çıkar yol kazanma isteği, onların hedefledikleri coğrafyaları kendilerine göre şekillendirme isteğinide beraberinde getirdi. Kendilerine yeni pazarlar ve faaliyet alanları açmak, enerji yollarına ve bölgelerine sahip olmak, dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda siyasi olarak şekillendirmek özellikle bazı güçlerin amacı haline geldi. Bu sebeplerle ya hedefledikleri bölgeleri işgal ettiler ya da hedefledikleri bölgeleri daha farklı faaliyetler ile kendi lehlerinde dönüştürmek istediler. Askeri anlamda operasyon düzenlenmesi riskli veya tehlikeli bölgelerde daha farklı teknikler kullanarak amaca ulaşmak istediler. İşte karanlık savaş burada devreye girer. Karanlık savaş ayrıca kurgulanan bir askeri saldırıdan önce düşmanı zayıflatma ve yumuşatma amacı içinde kullanılabilir.





Genel tanım itibariyle karanlık savaşı; bir güç unsurunun başka bir güş unsuru üzerindeki hedeflerine ve emellerine ulaşabilmek için o unsur üzerinde gerçekleştirdiği karmaşık faaliyetlerin bir bütünü olarak yorumlayabiliriz. Karanlık savaşta hedefe ulaşabilmek için doğrudan silahlı anlamda bir güç kullanılmamasına karşın geri kalan tüm etkenler bir karma faaliyet bütünü olarak kullanılabilir. Bir diğer ifade ile karanlık savaş; hedefe ulaşabilmek için hedef olarak göze kestirilen güç odağının milli güç unsurlarını kırarak hedefi ekonomik,politik,psikolojik,teknolojik ve siyasal alanlarda sıkıştırmak, yönlendirmek ve yıpratmaktır. Karanlık savaşın belli ve sınırlı bir faaliyet düzeni yoktur. Hedef olarak ilan edilen unsuru yıpratmak ve dönüştürmek için varolan tüm kaynakları kuralsızca kullanır. Karanlık savaşta öncelikli amaç hedefteki unsurun tüm milli güç unsurlarını ve dayanaklarını yıpratmak ve dejenere etmektir.Karanlık savaşta düşman puslu ve düzensiz kurguların arkasına saklanır.Düşmanın kendisi doğrudan ön planda olmamakla birlikte düzenlediği manüpilatif ortam ön plandadır. Bu amaçla hedefteki kitleye bağlı milli ve manevi kavramlar değerden düşürülür, psikolojik faaliyet ve operasyonlarla hedefteki kitlede lehte hisler ve davranışlar gerçekleştirilmeye çalışılır. Ekonomik manüpilasyonlar ve siyasi karmaşa ortamı ile hedef unsur istikrarsızlaştırılır. Toplum ve millet içinde kutuplaşma ve kamplaşma yapabilecek farklılıklar körüklenir. Farklı unsurların biribirleri ile çatışması sağlanır. Kitleler istenilen doğrultuda yönlendirilir. Hedef unsurun baskın olabilecek milli,siyasi,politik,ekonomik ve askeri yönleri törpülenerek zayıflaması sağlanır. Hedef unsur bağımlı hale getirilir. Hedef unsur içindeki işbirlik sağlanabilecek ve devşirilebilecek kişi ve kurumlar yönlendirilerek kitleleri yönlendirme ve nüfus etme amaçlanır. Bu işbirlikçilere maddi ve manevi destek sağlanarak etki derecesinin arttırılabileceği ortam oluşturulur.Algısal ve ideolojik zaaflarından faydalanılan kitleler, halklar,ülkeler birbirine düşürülür. Kısacası karanlık savaş bir hedef unsuru yoketmek, bertaraf etmek veya manüpile etmek için gerçekleştirilebilecek tüm faaliyetlerin sınırsızca, kuralsızca, merhametsizce kullanılmasıdır. Karanlık savaşın etiği, kuralı, düzeni ve merhameti yoktur. Hedef unsura karşı tek mermi sıkılmadan gerçekleştirilirken, hedef unsur içindeki kitlelerin ve mekanizmaların birbirine düşürülmesinden çekinilmez. Hatta bunu körükler. Karanlık savaş insanoğlunun ürettiği en acımasız kurgulardan biri olmakla birlikte, başarı sağlanabilirse düşman gördüğü unsura karşı en etkili nükleer silahlardan bile daha iyi sonuç alınmasını sağlayabilir.



Karanlık savaş odakları için ekonomi bir silahtır, terörizm bir silahtır, siyasi ve politik karmaşa ortamları bir silahtır, insanların algısal ve düşünsel zaafları bir silahtır. Karanlık savaş tüm bu etkenleri harmanlar ve hedefindeki düşmana karşı bir saldırı mekanizması olarak kullanır. Turuncu devrimler, hedeflenen ülkeler içindeki etnik kışkırtmalar, ekonomik manüpilasyonlar, terör ve ayrılıkçı faaliyetler, tasarlanan 5. kol faaliyetleri karanlık savaşın etkin dinamikleri arasında yer alır. Hedefteki ülke veya kitle kendine yöneltilmiş bu karmaşık saldırı ortamını analiz edemediği ve bertaraf edemediği müddetçe her zaman yönlendirilmeye, karıştırılmaya ve adım adım yok edilmeye açıktır. Karanlık savaş yakıştırılmış ismi gibi hedeflenen ülkeyi karanlık bir geleceğin içinde boğabilir, bir milleti darmadağın edebilir.



Türkiye bu karmaşık saldırıların kurban seçtiği ülkeler içinde yer almakla birlikte, aslında en çok maruz kalan ülkelerin başını çekmektedir. Türkiye geçmişten günümüze emperyal güçlerin hedeflediği bir coğrafyada hakim olmuş, onların art niyetli faaliyetlerine her daim maruz kalmıştır. Bu faaliyetler Atatürk”ün vefatı ve kapasitesi yüksek olmayan yönetici kadrolarının hataları ile daha çok ön plana çıkmış, Türkiye adeta bir kurgusal çemberin içine alınmak istenmiştir. Bulunduğumuz şartları yorumlayacak olursak yabancı unsurların ve içimizdeki uzantılarının kısmi anlamda bu başarıyı sağlamayı başardıklarını söyleyebiliriz. Türkiye zaten ekonomik, politik ve teknolojik anlamda gelişmiş ülkelere oranla geri kalmışken, birde yabancı güçlerin faaliyetlerine maruz kalması ayrıca zayıflatıcı bir unsur olarak öne çıkmıştır. Türkiye içinde yer alan 5. kol faaliyetleri, ayrılıkçı ve terörist faaliyetler, ekonomimizin dışarıya bağımlı kılınıp manüpilasyonlara açık hale getirilmesi,toplumun dejenere edilmesi, kitlelerin kutuplaştırılmaya çalışılması, gerilim ve karmaşa ortamlarının yaratılması ve dış politik çıkarlarımızın zaafiyete uğratılmaya çalışılması ülkemize yönelik gerçekleştirilen karanlık saldırıların en can alıcı örnekleridir. ABD, AB gibi güçlü oluşumların amaçları ile günümüz Türkiye”sinin geldiği durumun belli oranda örtüşmesi yapılan faaliyetlerin ne derece etki gösterdiğinin işaretlerindendir. Geçmişte ve günümüzde yapılan hataların devamı önümüzdeki günlerdede yapılacak olursa bu durum Türkiye”yi belkide altından kalkılmaz problemlerin eşiğine sürükleyebilir.



Karanlık Savaş ile Mücadele Boyutu



Karanlık savaşı ve benzer taktikleri doğru analiz edebilmek konuyu kavrayabilmenin olmazsa olmaz şartıdır. Kendisine yönelik gerçekleştirilen yıkıcı ve bölücü faaliyetlerle sarsılmak istenen bir ülkenin içinde bulunduğu durumu yanlış veya eksik yorumlaması son derece tehlikeli durumlara yol açabilir. Tehdite maruz kalan toplum veya ülke kendisine yönelik bu saldırı ortamını en ince ayrıntısına kadar doğru analiz edebilmeli, algısal yanılgılara izin vermeyecek şekilde tehditleri doğru yorumlayabilmelidir. Olayları yanlış okumak ve değerlendirmek ancak düşmanın işine gelebilecek bir hata olarak ön plana çıkar. Çünkü karanlık savaş odakları faaliyetlerini belli perdelerin arkasından yönlendirdikleri gibi gerçekleştirdikleri algısal yanılgılarla düşmanlarının olayları doğru yorumlayabilmelerinide istemez. Bu şekilde hedef seçilen düşman daha kendine saldırı yapan unsurun kimliğini ve kaynağını dahi çözmekte zorlanır. Kaynağı tespit edilemeyen tehdit hareketleri doğru yorumlanamaz, doğru yorumlanamayan faaliyetler ise durdurulamaz. O halde Türkiye”ye yönelik gerçekleştirilen faaliyetlerle mücadele edebilmek ve bertaraf edebilmek için şu soruların cevabı sırasıyla bulunmalıdır;



1-Türkiye”ye yönelik gerçekleştirilen gerek iç, gerekse dış eksenli bölücü, yıkıcı, yıpratıcı ve manüpile edici faaliyetler nelerdir? Hangi yöntemler kullanılmaktadır?

2-Saptanan bu faaliyetleri gerçekleştiren, yönlendiren, körükleyen ve bu faaliyetlerden çıkar sağlayanlar kim veya kimler olabilir?

3-Faaliyetleri tasarlayan ve yönlendiren odak veya ülkeler, bu faaliyetleri gerçekleştirmek ile nasıl bir çıkar sağlıyor olabilir?

4-Saptanan, yorumlanan ve değerlendirilen bu saldırı ortamı nasıl ve ne şekilde bertaraf edilebilir? Tehditler hangi izlenecek yollarla minumum seviyeye indirgenebilir?

5-Gerek duyulacak olursa düşmana yönelik gerçekleştirilebilecek karşı atak durumu hangi strateji izlenerek başarıya ulaştırılabilir?



Görüldüğü üzere tehditi bertaraf edebilmenin öncelikli şartı o hedefi doğru tanımlayabilmek ve yorumlayabilmektir. Yeteri kadar bilinçli ve uyanık olunamadığı müddetçe düşmanın şaşırtma tuzaklarına her daim düşülecek, tehdit unsur hiçbir zaman doğru tanımlanamayacak ve sonuçta ülkemizi silmeye yönelik bu faaliyet zinciri sonlandırılamayacaktır. Olaylar ve faaliyetler analiz edilirken her türlü şüpheye yer verilmeli, en kötü olasılıklar dahi hesaba katılarak gerçeklere ulaşılmaya çalışılmalıdır. Durumu günümüz şartlarında okumaya çalışırsak bugün Türkiye”ye yönelik en yıkıcı ve parçalayıcı faaliyetleri yönlendirenler bizim ““dost ve müttefik”“ olduğunu sandığımız ülkelerdir. Olayı doğru yorumlayamamak dışında ülke olarak geldiğimiz nokta, dışarıya bağımlılığımız sebebi ile olayları doğru kavrasak bile elimizin ve kolumuzun bağlandığı gerçeğidir. Bizi bulunduğumuz coğrafyadan silmek isteyen odaklara karşı siyasi ve ekonomik olarak bağımlı halde olmak Türk Milleti için çok büyük bir utanç ve çelişkidir.



Olayların ve gelinen noktanın milletimizin bekasına uygun şekilde sonlandırılabilmesi ancak ve ancak cesur, zeki, bağımsız ve kapasitesi yüksek yönetim kadroları ile gerçekleştirilebilir. Toplumsal bilgi eksikliğinin ve algısal zaafların devamı Türkiye”nin her daim iç ve dış unsurlar tarafından istenilen şekilde yönlendirilebilmesine neden olacaktır. Bu yönlendirme her geçen gün bizi daha zayıflatacak ve bağımlı hale getirecektir. Bu olayların gelişimi Türkiye”nin tüm fonksiyonlarını yitirdiği güne kadar devam edecektir. O halde Türkiye”de idealist, fedakarlık sahibi ve kapasitesi yüksek kişilerin ülke yönetimi için önü bir an önce açılmalı, milletimiz ve toplumumuz yönlendirmelere ve manüpilasyonlara karşı duyarlı ve bilinçli hale getirilmeli, kurumlarımız tehditleri doğru algılayarak her ne pahasına olursa olsun bertaraf edebilmeyi bilmelidir. Günümüzde pek çok kurumumuz Türkiye”ye karşı yöneltilen saldırıları doğru yorumlayamamakla birlikte, bu yorumlamayı yapabilen kurumlarımız zayıflatılmaya ve yıpratılmaya çalışılmaktadır. Yeteri kadar kadar donanıma sahip olmayan ve dışarıya bağımlı anlayışa sahip olan siyesetçiler ise işi daha fazla zorlaştırmaktadır.



Halkın bilinçlendirilmesi ve toplumsal duyarlılığın yüksek kılınması karanlık savaş ile mücadelenin vazgeçilmez şartlarındandır. Tüm ayrıntılara sahip olamasa bile olayları milli bir duyarlılık süzgecinden geçirerek yorumlayabilen, gerçekleştirilen suni ve kasıtlı psikolojik yönlendirmelere çabuk kanmayan, düşmanların tuzaklarına kolay düşmeyen ve cehalet oranı düşük bir millet profili yaratabilmek karanlık savaşın ve benzer faaliyetlerin kurgusal oyunlarına düşmemek açısından önemli bir ayrıntıdır. Geçmişte ve içinde bulunduğumuz zaman diliminde gördüklerimiz ve şahit olduklarımız Türk Milleti”nin çok kolay yönlendirilebilen ve çabuk unutan bir topluma dönüştüğünü acı bir şekilde gözler önüne sermiştir. Buradaki bir diğer can alıcı ayrıntı Türk Devleti”nin uzun vadeli ve ileriye dönük devlet politikalarını saptayamaması ve olması gereken devlet-millet koordinasyonunu sağlayamamasıdır. Türkiye günlük olayların konuşulduğu, çabuk unutan bir kitle halini almıştır. Bu durum ise Türkiye”ye yönelen tehditlere muazzam bir avantaj sağlamıştır. Dışarıya bağımlı, kolay yönlendirilebilen bir devlet mekanizması ile yine kolay yönlendirilebilen bir halk kitlesinin birleşimi oldukça vahim sonuçlar doğurabilir.



Karanlık savaş sadece ekonomik ve siyasal ortamları değil aynı zamanda kitlelerin ve bireylerin algılarınıda manüpile etmek ister. İşin püf noktasıda buradadır. Bir mücadelede algı belkide herşeyi ifade eder. Yanlış yönlendirilen ve bilgilendirilen toplumlar gerçekleri algılamaya ve yorumlamaya daha uzaktır. Unutulmamalıdır ki karanlık savaş; kurgulayıcıların perdelerin ve sislerin arkasından saldırdığı bir savaş tipidir. Herşey görüldüğü gibi olmayabilir. Tıpkı radikal İslamcı gibi görünen bazı örgütlerin yapılan operasyonlar sonrası aslında İsrail”den yönlendirildiğinin ortaya çıkması gibi. Türkiye”ye yönelik tehditleri bertaraf etme ve milletçe yükselmenin püf noktası milli hassasiyet, ulus bilinci ve donanımlı olmaktan geçer. Milli algıdan yoksun bir Türkiye”nin işi geleceğe yönelik olarak çok zordur. Tıpkı milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy”un ““ Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, Toplu attıkça sineler,onu top sindiremez ““dizelerinde ve ebedi başkomutan Mustafa Kemal Atatürk”ün ““ Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.”“ sözlerinde bahsedildiği gibi…



Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur! Evet başarabiliriz!



Tanrı Yüce Türk Milleti”ni korusun!

Mehmet GENÇTÜRK