Evrenin Oluşumunu Araştıran CERN Konusunda Verilen Konferans ve Bilime Verilen Önem - Prof. Dr. İbrahim Ortaş - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Evrenin Oluşumunu Araştıran CERN Konusunda Verilen Konferans ve Bilime Verilen Önem - Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Tarih: 19.12.2008 > Kaç kez okundu? 3189

Paylaş


Bilime izleyici kaldık

Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü CERN’in denemesinin öneminin dünya gündemine gelmesi ile sınırlı sayıda insanın bildiği CERN bir anda daha geniş bir şekilde öğrenilmiş oldu. Ben de son 20 yıldır çalışmanın varlığını aralıklarla Bilim Teknik dergilerine yansıyan bilgi kadar bilgiye sahibim. Konu bilimsel ve felsefi bir çok soruyu ilgilendirdiği için gelişmeleri merakı izlemekteyim.

Prof. Dr. Gülsen Önengüt hocamız 14 Kasım 2008 tarihinde Büyük Hadron Çarpıştırıcısı konulu bir konferans verdiler. Prof. Dr. Gülsen Önengüt hocamız Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümünün seçkin bir bilim kadını. Hocamızın üniversitemiz ve ülkemiz adına bu projede ekibi ile öncü görev alması çok sevindirici ve gurur verici. Hocanın konferansta verdiği bilgiye göre proje temelde dünyanın oluşumunu anlamaya yönelik en büyük parçacık çarpıştırıcı labaratouvarı. CERN İsviçre-Fransa ortak sınırında oluşturulmuş önemli bir bilim merkezi. Merkezin oluşması sırasında aralarında eski Yugoslavya, Yunanistan, Danimarka, Norveç gibi Avrupa ülkelerin de bulunduğu 12 kurucu ülke tarafından 1954 yılında kurulur sonraları üye sayısı 20’ye çıkar. CERN üye ülkelerin mali katkıları ile yönetilmektedir. Türkiye’nin sürece katılması daveti yapılır ancak ülkemiz gözlemci sıfatı ile katılmayı benimsemiş. Türkiye halen de gözlemci ülke sıfatı ile karar alınan masada oturuyor ancak söz hakkına sahip değil. Tabii ABD, Japonya ve Çin de bu merkezin üyesi değil ancak onlarda gözlemci sıfatı ile bulunmaktadırlar. Merkezde çoğunluğu ABD ve İngiliz olan yaklaşık 10 bin bilim insanı çalışıyor ve aralarında 60 kadarı Türk bilim insanının olduğu biliniyor. Üniversitemizden değerli bilim insanı sayın Prof. Dr. Gülsen Önengüt ve ekibinin bulunması ayrıca memnuniyet vericidir.

Türkiye’den katılan üniversitelerin bilim insanı sayısı yönünden Çukurova Üniversitesi 36 kişi ile en büyük gurubu oluşturmaktadır.

Üniversite Öğretim Üyesi Öğrenci Toplam

Çukurova 7 29 36

ODTÜ 6 6 12

Boğaziçi 4 5 9

Bu arada Isparta yakınlarında düşen uçakta yaşamını kaybeden ve ATLAS Laboratovarında çalışan Bilim şehidi hocalarımızı da unutmayalım.

Projeye Türkiye’nin de Katkısı Var

Yaklaşık 1 milyon dolar katkıda bulunmuş ancak, bu paranın yaklaşık 700 bin doları ile Bursa’da ilgili detektörün bazı parçaları yapılmış. Hatta Gülsen hocanın belirttiğine göre firma teknoloji ödülü de almış. Bu durum ayrıca ülkemizde teknolojinin gelişmesi bakımından sevindirici.

Türk Bilim İnsanları Sürecin Dışında Değildirler

Sayın Önegüt’in belirttiğine göre Yüksek enerjili elektron ve proton hızlandırıcıları büyük Hadron çarpıştırıcı tünelde karşılaştırılarak evrenin oluşumu için gerekli olan maddenin nasıl olduğunu anlamaya çalıştıklarını belirttiler. CERN’de devam eden denemeyi bir çok yönden önemsiyorum. Fizik ve özellikle de madde anti madde, proton, anti proton gibi dünyanın geleceği ile ilgili konular devlet ve bilim yöneticilerinin önem verdikleri konuların başında gelmektedir.

Fen Bilimleri Birinci Önceliktedir

Başından beri fen bilimlerinin önemine inanmış ve bugün üzerinde yaşadığımız biricik dünyanın değişik ülkelere tanıdığı gelişmişlik veya teknolojik ilerlemenin temel göstergesi temel bilimlerdeki gelişmeye bağlıdır. İkincisi felsefi boyutta denemenin temel amacı evrenin medya gelme biçimi ve evrende maddenin varlığı. Bu konu sanırım hepimizi ilgilendiren ve varlığımızın nedenlerini niçinlerini derinden sorgulayan bir durumdur. Ben kimim, ne için varım, varlığımın nedeni nedir? Benim yer yüzeyinde bulunmamın bir anlamı ve görevim var mı? Gibisinden bir dizi sorununun sorulmasına olanak vermesi bakımından önemsiyorum. Ancak öncelikle maddi dünyada yaşadığımız olgulardan hareketle toplumumuz bilimin olanaklarından yararlanarak yaşamı kolaylaştırması ve bundan yararlanması için CERN ve benzeri uluslar arası topluluklara katılmalı ve geride kalmamamız gerekir.

Sürecin işlemeye başlamamsı herkesi heyecanlandırmaktadır. Kimi çevreler dünyanın sonu gelebilir kaygısı ile denmenin durulması için girişimde bile bulundular. Dini otoritelerin de konuya önem verdiğini basından öğreniyoruz. İslam aleminin din bilginleri bu konuda ne düşünüyorlar? Vatikan’ın konuya özel önem verdiğini ve bu konuda bir komite oluşturduğunu basından öğrendik. 1.3 milyar insanın yaşadığı yaklaşık 57 İslam ülkesinin yeraltı yer üstü doğal zenginliklere rağmen dünya bilimine katkısının son derece sınırlı olduğu görülmektedir. Bu konunun ayrıca işlenmesinde yarar vardır. Özellikle Türkiye’nin bu anlamdaki ağırlığı ve öneminin daha da yukarı çıkarılması için toptan bir bilim ve eğitim seferberliğine ihtiyaç bulunmaktadır.

Bilime Katkıda Geride Kaldık

Sürekli başkasının ürettiklerinin arkasına takılmak, Temel bilim araştırmalarına GSMH’dan %2-3 düzeyinde kaynak ayırtmak yerine satın alırız anlayışından kurtulmamız gerekir. Maalesef ülkemizin o dönemdeki yöneticileri öngörüsüz davranmışlardır veya o dönemin koşullarını dikkate alarak CERN’e üye olmamışlarıdır. Aslında Cumhuriyet dönemi başta Atatürk’ün temel anlayışı ile bilime önem verilmiş, Hitler Almanya’sından ayrılan bilim adamalarına kapılarımızı açmış, 1950’li yıllarda TÜBİTAK ve ODTÜ oluşturulmuş. Bu bağlamda önerim bundan böyle ülkemizin her düzeyde bilimi birinci öncelik sırasına almasıdır.

Türkiye Elektron Hızlandırıcısına Sahip Olmalıdır

Bütün gelişmiş irili ufaklı ülkelerin elektron hızlandırıcıları bulunmaktadır. Ülkemizin de bu gelişmelerin gerisinde kalmamsı gerekir. Basına yansıdığı kadarı ile CERN benzeri bir yapılanmanın ABD’nin Chicago kentinde olduğu ancak yine de Amerikalıların CERN’e önem verdiklerini belirtiyorlar. Türkiye de küçük çaplı parçacık çarpıştırıcı deneyleri yapmak üzere hazırlık yapmak üzere olduğumuzu öğreniyoruz. CERN’indeki detektöre benzer küçük çaplı bir laboratuvarın Ankara Gölbaşı’nda kurulması fikri bulunuyor. Türkiye’de kurulacak olan merkezde, parçacık fiziği ve nükleer fizik başta olmak üzere pek çok alanda ileri teknoloji araştırmaları yürütülmesi planlanıyormuş. Bu, Türkiye temel bilimleri açısında önemli bir başarı olacaktır. Aslında bu tür hizalandırıcılar tıbbi ve tıbbi nükleer çalışmalarda da kullanıldığı için ülkemiz temel bilimlerine ve uygulamalı bilimlere özellikle de endüstriyel ve teknolojik uygulamalarına ileride büyük katkısı olacağına inanıyorum. Halen dünyada bilim ve teknoloji üreten ülkelerin en büyük yakıtını temel bilimlerden almaları nedeniyle Türkiye’nin bulunduğu enerji coğrafyadasın da bu tür bilimsel merkez ve laboratuvarlarının bulunması bölgedeki gücünü artıracaktır.

Başbakanda CERN Projesine Destek Verdi

Bu arada 18 Kasım 2008 tarihinde Başbakan Tayyip Erdoğan, İsviçre’nin Cenevre kentindeki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ni (CERN) ziyaret ederek onur defterini "Türkiye, 1956’dan bu yana gözlemci statüsünde CERN ile yakın işbirliği içindedir. Türk bilim adamlarının çeşitli projelerde görev almalarının hem CERN hem Türkiye için önemli bir fırsat oluşturduğunu düşünüyorum. Mevcut işbirliğimizi sürdürme ve daha da güçlendirme isteğinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı deneyi başta olmak üzere merkezin bugüne kadar yaptığı çalışmaların bilime yeni ufuklar açacağına ve insanlığa hizmet edeceğine inanıyorum." ifadesini yazdığı basına yansıdı. Umarım başbakanın ziyareti ve gördüklerinin etkisi ile ülkemizde temel bilimlere ve araştıramaya daha çok önem verilmesine neden olur.

Dünya Bilim İnsanlarına Önem Veriyor

Evrenin oluşu ve geleceği konusu insanlığın beyninde hep bir soru olarak kaldığı için ilgi görmektedir. Sanırım bu nedenledir ki Einstein ABD başkanları tarafından hep kabul edildi, kendisine İsrail devlet başkanı olması önerildi.

Geçmişte benzer konferansları üniversitemizde izlemiştim. İlk izlediğim konferans Türkiye’nin Nobel Fizik ödülü almaya en yakın ismi olan Prof. Dr. Feza Gürsey hoca tarafından verilmişti. Feza beyin İngiltere’den Üniversite arkadaşı Pakistanlı Abdulselam Nobel ödülü almıştı..O dönemin üniversite yöneticileri ve ağırlıklı olarak öğretim üyeleri tarafından ilgi ile izlenmişti. İlk defa bu denli önemli bir Türk Bilim adamının üniversitemize davet edilmesini izlemiştim. Feza beyin anlattıklarını o dönemde çok kavrayamamıştık ancak konuyu işleme şekli, farklı renkteki kalemlerle hazırladığı asetatlarında öğretici yönü aklımda kalan ilk intiba. O konferansta Dönemin rektörü Prof. Mithat Özsan hocanın ilk soruyu sorduğunu ve bilimsel bir tartışmanın başladığını hatırlıyorum. Daha sonraları benzer konuda Prof. Dr. Hakkı Ögelman hocaların konferanslarını izlediğimi hatırlıyorum.

Konferansın Bir Diğer Boyutu İse Bilime Verdiğimiz Önemde Yatıyor.

Dünyanın gelişmiş üniversitelerinde genelde bu tür konferanslar çok ilgi görür. Üniversitenin yöneticileri ve ileri gelenleri genelde bizde olmayan bilim kurulu üyeleri, üniversite politikasına yön veren kişiler bu tür konferansları ilgi ile izler ve ondan kendilerine ders çıkararak üniversitesinin geleceğe yönelik bilim politikalarını oluştururlar.

Bilim İnsanlarımızı Destekleyelim, İsteklendirelim

Gönül isterdi ki bu konferansa öğrencilerden daha fazla yüksek düzeyde ilgi görsün. Yine gönül isterdi ki konferans üniversitemiz üst yöneticileri tarafından oturumlu yönetilsin, sonunda üniversitemizi dışarıda en üst düzeyde temsil eden hocamıza bir şekilde onore edilsin. Üniversitelerin ilk 500 sıralamasına girmesinde tek tek bilim insanlarının bilim, sanat, felsefi çaba ve yaklaşımları önemlidir. Nihayet bilgiyi üreten, yayan kişilerin bireysel çabasıdır. Bu bağlamda üniversitemizin iyi bilim ve düşün insanlarına değer vermesi, sahip çıkması üniversitelerimizin geleceği açısından önemlidir. CERN’deki son deneyden önce Prof. Dr. Gülsen Önengüt hocanın TRT 2 de ki söyleşide üniversitemizi ve ülkemizi temsilen önemli açıklamalar yapmışlardır. Üniversitemizi içeride dışarıda temsil eden her düzeyde bilim insanı, çalışan ve öğrencilerimizin desteklemesi anlamlı. Üniversitelerin yaratıcılığı ve rekabeti ancak bilim ve bilim insanı desteklendikçe gelişir. Yoksa kendi öz sermayesinden tüketir.