Kuran’ı kerim duvarlarda asılı dursun diye gönderilmediğini, mutlaka okunup, anlamak gerektiğini akil sahibi herkes mutlaka bilir.



Bir Türk Müslüman’ın Kuran-ı kerimin Arapça (orijinalini) okuması güzel, okuyamıyorsa eğer mutlaka kendi dilinde tercümesini (mealini) okumalı.



Yüce yaratanımız her millete ayrı dil vermiş, İslam’ı kabul eden tüm insanlar Arapça bilmek zorunda değil, Allah dileseydi tüm insanlar tek bir dil konuşurdu,



Allah bize yol gösterici olarak bir kitap gönderdi, biz bu kitapta yazılanları anlayarak okumuyoruz, dolaplarda veya güzel kılıflar içine koyarak duvara asıyoruz, bu hareket Kuran’a saygı değil, Kur’an kılıflara veya dolaplara hapsedildiği için saygısızlıktır.



Hâlbuki Kur’an, okunsun, anlaşılsın ve yaşansın diye gönderilmedimi?



Örneğin yabancı dilde yazılmış bir mektup gelse neyin nesi anlamak için hemen bu dili bilen birini bulup okutuyoruz, belki içerisinde önemli bir şeyler yazıyor olabilir diye,



Oysa Kuran’ın bir kurumdan gelen mektuplarla kıyası bile mümkün değil.



O halde Allah’ın bize rehber olarak gönderdiği kuran-i kerimi niçin anlayarak okumuyoruz, okumak için gayret sarf etmiyoruz,



Her Müslüman’ın evinde mutlaka bir Kur’an-ı Kerim ve tercümesi (Meali), bir İslam İlmihali, okumak için mutlaka bulunmalıdır,



Müslüman ülkelerde Kuran-i kerim yıllarca, hatta asırlarca anlamadan okunduğu için bu ülke insanları geri kalmıştır, bu ülkelerde asırlardır kan ve gözyaşı dinmemiştir,



Dünyada çeşitli kutuplarda Hıristiyan ülkeler birliği kurulma çalışmaları yapılırken, Müslüman ülkeler bırakın birleşme çalışmalarını ilimle teknikle uğraşmaya zamanları bulunmamaktadır,



Yüce İslam dini Müslümanlara birlesin dedikçe Müslümanlar kendi içlerinde şucu bucu diyerek çeşitli guruplara ayrılarak Müslümanların ezilmesini, sömürülmesini, yerlerde sürünmelerini desteklemekteler,



Tüm bunların sebebi ne? Sebep yüce din’imizi kaynağından öğrenmeyip, bilmem kim hoca efendilerin, bilmem hangi guruba bağlı profösör geçinen kişilerin yazdığı yalan yanlış kitaplardan öğrenmeye çalışıyorlar da bunun için tüm felaketler Müslümanların başına gelmektedir,



Üstelik yazmış oldukları din kitaplarını anlamak ayrı bir sorun, örneğin bizim ülkemizde din kitaplarının büyük çoğunu okuyan anlamıyor,



Çünkü yazı anlayacağımız şekilde açık Türkçeyle yazılmış değil, Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce sözcüklerle dolu,

Allah rızası için bir dürüst yazar da çıkıp bu yanlışa yanlış demiyor, çünkü kendi yazdığı kitapta aynisi, tencere dibin kara, seninki benden kara söz değimindeki gibi, bir birlerinin yalan yanlış yazılmış kitaplarına göz yumuyorlar, çünkü çok iyi bir getirim kapısı olmasından kaynaklanıyor.



Peki, o yazarınki doğru değil, bu yazarınki doğru değil, hem oku diyorsunuz hem okunacak kitaplar anlaşılamayacak kadar bulanık diyorsunuz,



Evet, haklisiniz, bu şartlarda devletimizi yöneten beyler bu işe ciddi olarak eğilmeliler din’i şu bu gurupların elinden çekip almalılar, din gerçek kaynağından, anladığımız dile çevrilerek öğretilmeli, Yüce yaratanımızın kuran-i keriminde bildirdiği gibi Müslümanlar ilimde teknikte çağın önüne geçmeli, 1100 -1200 lü yıllarda olduğu gibi cahillikten kurtarılmalı.



Okumadan, öğrenmeden Müslüman olunmaz, Okumayan, öğrenmeyen, bilgi sahibi olmayan bir milletin devleti olmaz, HUKBUL VATAN, MİNEL İMAN, vatan sevgisi iman’dandır diyor yüce Peygamber, iman Allah’ı bilmektir, Allah’ın emirlerini anlamaktır, Allahın ilk emri OKU olduğuna göre her şey okuyarak öğrenilir, OKUMAYAN İNSANDAN BİR BALTAYA SAP OLMAZ.



Yüce Allah bizi Kuran’ın rehberliğinden ayırmasın. Tüm Müslümanlara Akil sağlığı versin.



Şuayip ÇINGI



Paris–03 Nisan 2010