Necdet SİVASLI'nın Yazıları - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Necdet SİVASLI'nın Yazıları
Tarih: 05.09.2017 > Kaç kez okundu? 657

Paylaş


Başkent Günlüğü / Necdet Buluz

e.mail: necdetes@mynet.com



Nükleer tehlike gündeme

damga vuruyor…



Kuzey Kore tarafından denenmekte olan nükleer denemeler konusunda dünya ayakta ve tedirgin. Geçenlerde yazdığımız yazıda, bu konuda yapılan her çalışmaya kimden gelirse gelsin tepki verilmesi ve çalışmaların önlenmesi gerektiğine değinmiştik.

İnsanlığı ve varlığını tehdit eden nükleer çalışmalar ve silahların bir gün ateşlenmesi ile insanlığın görülmemiş bir felaket yaşayabileceği söyleniyor. Ortada böyle bir tehlike varken, çalışmaları desteklemek ve sorumsuzca hareket etmek doğru bir yaklaşım olabilir mi?

Kuzey Kore'nin test ettiği hidrojen bombasının, dünyadaki en tehlikeli silah olduğu söyleniyor. Gerçekleşen testte ortaya çıkan yıkıcı etki, 120 kiloton. Bu, 120 bin ton TNT'nin patlatılmasına eş değer ve birden çok şehri haritadan silme kapasitesine sahip bulunuyor. Uzmanlar, test edilen hidrojen bombasının ABD tarafından Hiroşima'ya atılan atom bombasından sekiz kat daha güçlü olduğunu belirtiyor.

Bu tehlikeli çalışmalara karşı Birleşmiş Milletler nasıl bir tavır koyacak,önlem almaya çalışacak? Bunu biz de merak ediyoruz.

Asıl sorun, BM’nin daimi üyelerinin elinde de nükleer silahların olmasıdır.

Gözlerin çevrildiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ise, ABD, Japonya, Fransa, İngiltere ve Güney Kore'nin çağrısıyla acil toplanıyor. Konsey, son bir haftada ikinci kez Kuzey Kore'yi masaya yatıracak. Daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere olan BMGK'nın bu kez Pyongyang'a karşı nasıl bir adım atacağı merakla bekleniyor. Zira, ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz Nisan ayından bu yana Çin üzerinden Kuzey Kore'ye baskı kurarak nükleer ve füze testlerini engellemeyi denedi ancak başarılı olamadı. Kuzey Kore'nin en önemli müttefiki konumunda bulunan Çin, genelde taraflara sağduyu çağrısı yaparak gelişmeleri takip ediyor.

Rusya’nın tutumunun şaşırtıcı olduğunu söylemeliyiz.

Nedenine gelince:

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Ryabkov ise, yaptığı açıklamada Kuzey Kore'nin gerçek bir nükleer tehdit olmadığını savundu. Moskova'nın Güney Kore'nin devreye soktuğu yeni ABD füze savunma sistemine karşılık vereceğini belirten Ryabkov, "Daha güçlü ve zeki olanlar, kendini kontrol etmeli. Herhangi bir savruk hamle, patlamaya neden olabilir" dedi.

Çin resmi haber ajansı Şinhua, dün geçtiği haberde, BRICS liderler zirvesinde bir araya gelen Şi Jinping ile Rusya lideri Vladimir Putin'in Kuzey Kore'ye karşı atılacak adımlar için anlaştığını bildirmişti.

Türkiye’nin tutumu ve tepkilerini de yerinde buluyoruz.

Kim Jong-un'un depreme yol açan hidrojen bombası denemesine, Türkiye de sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinde yer alan açıklamada, "Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin (KDHC) 3 Eylül 2017 tarihinde uluslararası hukuk ile bölgesel barış ve güvenliği hiçe sayarak yaptığı hidrojen bombası denemesini, sorumsuz ve kışkırtıcı bir hareket olarak görüyor, en güçlü şekilde kınıyoruz" denildi.

Rusya’nın tutumu burada şu gerçeği yansıtıyor:

Dikkat edilecek olursa Rusya Dışişleri Bakanı ABD füze savunma sistemlerinden rahatsızlık duyduklarını ve Kuzey Kore’nin bunlara karşılık verebilecek güce kavuşması ile dengelerin kurulabileceğini söylemeye çalışıyor.

BBC tarafından Kuzey Kore'nin füze yapımında kilometre taşlarının şöyle şekillendiği belirtiliyor:



Kuzey Kore'nin füze programı 1976 yılında Mısır'dan gelen ilk paket Scud füzeleri ile başladı. 1984 yılında kendi tasarımları olan Hwasong'lar yapıldı. Bin kilometre menzili olan bu füzeler konvansiyonel, kimyasal ya da biyolojik savaş başlığı taşıyordu.

Hwasong'dan 1300 kilometre menzile sahip Nodong tasarımı üretildi.

2016 yılında Stratejik Çalışmalar Uluslararası Enstitüsü'nün analizinde füzelerin 'Güney Kore'nin tümünü ve Japonya'nın büyük bir kısmını vurma' kapasitesine sahip olduğu aktarıldı.

Daha güçlü kapasiteye sahip olan Musudan füzeleri geliştirildi ve bu füzeler 2016 yılında test edildi.

Ne kadar uzağa gidebilecekleri ise kaynaklara göre değişiyor, İsrailistihbaratı 2 bin 500 kilometre derken Amerikan Füze Savunma Ajansı 3 bin 200 kilometre diyor. Başka kaynaklar ise 4 bin kilometre olabileceğini aktarıyor.

Ağustos 2016'da ise Pukguksong adında bir denizaltında bulunan 'yüzeyden yüzeye, orta menzilden uzun menzile' füzelerin test edildiği belirtildi.

4 Temmuz'da kıtalar arası füze denendiğinin açıklanması ise Pukguksong füzelerinin bir adım öteye taşınarak ABD'nin bir nükleer savaş başlığı ile tehdit edilebileceği anlamına geliyor.



3 Eylül'de gerçekleştirilen hidrojen bombası testi ise, yeni bir dönemin başlangıcı oldu.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz

***

Başkent Günlüğü / Necdet Buluz

e.mail: necdetes@mynet.com





“PKK-PYD tek ortağımız…”





Amerika ve Batı’nın bugüne kadar terör örgütü PKK ve PYD’ye perde arkasından desteğinin bugün çok açıktan sürdüğünü görmekteyiz. Türkiye’nin bütün uyarlarına ve baskılarına rağmen adı geçen ülkeler terör örgütlerine destek vererek Türkiye’nin de önünü tıkmaya çalışıyor. Bununla da kalmayıp, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya, bölmeye planları yapıyorlar.



Şu sözler Amerikalı General Townsend’e ait:



“Suriye’nin petrol rezervi açısından en zengin bölgesi Deyrizor’u alıp 250 kilometrelik hattı kontrol etmek istediklerini söyleyen ABD’li general Townsend, “Deyrizor’la birlikte Orta Fırat bölgesine yerleşip Tabka, Münbiç ve Rakka’dan sonra Suriye’nin doğusunda da tek egemen güç olmayı planlıyoruz. Bu harekatta PKK-PYD tek ortağımız.”



Kamışlı, Tel Abyad, Ayn el-Arab, Tabka ve Münbiç’te PKK’ya eğitim kampları kuran ABD, Şedadi’de diğerlerinden daha büyük bir terör kampı hizmete soktu. Suriye’deki en büyük terör eğitim kampına ‘Askeri Akademi’ ismi verildi.



Atılan bu adımlarla Amerika’nın PKK/PYD’den vaz geçmeyeceği ve bu terör örgütleri ile olan işbirliğini sürdüreceğini görmekteyiz.



Bunlar ne anlama geliyor?



Daha önce DEAŞ’a karşı silahlandırılan PYD’lilerden savaş sonrası silahların alınacağını söyleyen Amerikalılar, bu konuda doğruyu söylemedi. Türkiye’nin tansiyonunu düşürmek için ortaya koydukları hiçbir sözün arkasında durmadıklarını da gelişen bu olaylarla anlayabiliyoruz.



Yıllardır dost ve müttefik dediğimiz Amerika’nın böylece bölgede tek oratğının PKK/PYD olduğu da görülüyor. Görülüyor çünkü, son günlerde her Amerikalı yetkili bunu açıkça ifade etmekten kaçınmıyor.





2015 yılında Ayn el-Arab (Kobani) bahanesiyle Suriye iç savaşına dahil olan ABD, Suriye’nin doğusunda 17 askeri üs inşa etti. Şimdiye dek “DEAŞ’ı göster PYD’yi yerleştir” taktiğiyle kuzey Suriye’ye ‘çöken’ Pentagon, bu oyunun son sahnesiRakka’nın ardından ülkenin enerji merkezi Deyrizor’a girecek. ABD’nin bölgede görev yapan en üst düzey isimlerinden Korgeneral Stephen Townsend, bir sonraki hedeflerinin Deyrizor olduğunu açıkladı. Deyrizor saldırısında ABD-PKK ortaklığının devam edeceğini belirten ABD’li general, Fırat’ın doğusunda 250 kilometrelik alanı PYD haritasına katacaklarını söyledi.



Amerika’nın şimdiki hedefi ise şöyle:



Türkiye’nin güney sınırında Haseke ve Rakka’da zengin enerji hatlarını PKK’ya teslim eden ABD, Deyrizor’u da ele geçirdiğinde Türkiye sınır hattında 3 bölge ve 6 kantondan oluşan ‘federal’ yapıya son şeklini vermiş olacak. ABD’nin nihai hedefi ise terör koridorunun batı ucunda işgal ettiği Afrin’in ardından İdlib’i de ele geçirerek sınır hattı boyunca sömürge valileri aracılığıyla Suriye’nin bakir enerji potansiyeline sahip olmak. ABD böylece işgal ettiği bölgelerdeki petrolü Akdeniz’den pazarlama imkanı bulacak.



Sorun bu kadarla da sınırlı değil.



Suriye’nin kuzeyini PKK eliyle işgal eden ABD, bir yandan da petrol şirketlerini getirip bölgenin kaynaklarını pazarlıyor. Aralarında Fransız, Kanada, ABD, İngiliz petrol şirketi yöneticilerinin de bulunduğu gruplar, haziran ve ağustos ayları içerisinde PKK/PYD işgalinde bulunan Rakka ve Haseke’ye iki ayrı ziyaret gerçekleştirdi. Aşiret temsilcileri ve PKK’nın sözde kanton yöneticileriyle gizli görüşmeler yapan Batılı petrol şirketi temsilcilerine Trump’ın sömürge valisi Brett McGurk eşlik etti. ABD, Irak sınırından başlayarak Rakka-Deyrizor ve Haseke’de kurduğu alan hâkimiyetinin ardından günde milyonlarca dolarlık petrol üretimini Akdeniz hattından Suriye dışına taşımayı hedefliyor. Halen Şam rejimi mühendislerince çıkarılan petrol kuyularından DEAŞ ve PYD’nin günlük 6-7 milyon dolar gelir elde ettiği biliniyor.



Bölgedeki yeni gelişmelere de kısaca göz atalım:



ABD-PKK ittifakı Suriye’nin doğusundaki Deyrizor’a kuzeyden yaklaşırken, Esed-İran güçleri de batıdan hızla kente doğru geliyor. Humus güzergahını takip eden rejim güçleri, Deyrizor’a 30 kilometreye kadar yaklaştı. Kent merkezindeki bazı bölgeler zaten rejimin elinde. DEAŞ ile Kalamun bölgesinde anlaşan rejim güçlerinin Deyrizor merkezinde 3 noktada hakimiyeti devam ediyor. Bölgenin en büyük petrol rezervine sahip kentte ABD destekli PKK ile Rusya ve İran’ın müttefiği Esed güçlerinin karşı karşıya gelebileceği belirtiliyor. Bölge kaynakları iki güç arasındaki çatışma ihtimalinin yüksek olduğunu kaydediyorlar.



Daha önce bu konuda yazdığımız yazılarda “Yanı başımızdaki büyük tehlike” demiştik. Amerika’nın ve Batı’nın PKK/PYD desteği ile bölgede bağımsız bir Kürt devletinin de temellerin atılmaya başladığına dikkat çekmiştik. Bu yazdıklarımızın gerçekleşmeye doğru hızla yol aldığını görmekteyiz.

Bu gelişmelere Kuzey Irak’taki peşmergebaşı Barzani’nin bağımsızlık için referandumda direnmesini de eklediğimizde bölgedeki sıkıntıların daha da büyümekte olduğunu görüyoruz.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 49
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1378
Toplam Tekil 4078106
IP 18.117.107.90






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.215 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu