kzorlu77@gmail.com

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan son verilere göre ülkemizdeki işsizlik oranı %13.4 seviyesinde görülüyor. Bu oran Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu”nun (TİSK) yaptığı araştırmaya göre Türkiye”ye dünya beşinciliği getiriyor. İlk sırayı ise %24.5 ile Güney Afrika”nın aldığı araştırmada, Tayland 1.2 ile son sırada yer alıyor. İşsizliğe ilişkin olarak The Economist tarafından yapılan araştırmada ise kriz öncesi döneme göre Türkiye”de bu oranın %4.5 seviyesinde arttığı; buna karşılık aynı oranın dünyada %0.9, gelişmiş ülkelerde %2.9 düzeyinde kaldığı ifade ediliyor. Aynı raporda 2010 yılına ait işsizlik tahminleri de belirtiliyor. Buna göre işsizlik artışının öncelikle BDT ülkelerinde ve Türkiye”de devam edeceği öngörülüyor.

İşsizlikte olduğu gibi büyüme rakamları da hayli kötümser tahminler ortaya koyuyor. Türkiye 51 ülke içerisinde %3.3 küçülme ile 24. sırada geliyor. Bu çerçevede Letonya en çok küçülen ülke, Çin ise %8.9 ile en fazla büyüyen ülke konumunda gösteriliyor. Dolayısıyla 23 ülke Türkiye”den fazla küçülürken, 27 ülkenin de Türkiye”den fazla büyüdüğü anlaşılmaktadır.



Kafayı kuma gömmek

Bu rakamlardan hareketle Türkiye”nin en önemli sorununun işsizlik olduğunu ifade etmek mümkündür. Aynı görüşü İzmir”de yaptığı konuşmada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer de seslendirmiştir. Zira bunu görmemek için kafayı kuma gömmek gerekir. Türkiye gibi genç nüfusun ileri düzeyde olduğu bir ülkede, işsizlik oranındaki artışın asayiş, güvenlik ve iç huzuru daha da baltalayacağı çok açıktır. Nitekim ülkemizde sabıkalı sayısı 9 milyona doğru giderken, adli sicil bankasına kayıtlı kişi sayısı 14 milyona ulaşmıştır. 2008 verilerine göre cezaevlerinin kapasitesi, mahkum sayısını karşılamamaktadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının (UNDP) insani gelişme raporuna göre Türkiye”de 12 milyon genç nüfus bulunmasına karşın bunların %40”ı atıl durumda yaşamaktadır. İşin garip tarafı Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı çalışmaya göre Türkiye”deki nüfus artış oranı azalma eğilimi göstermektedir. Bu araştırma önümüzdeki dönemde nüfusun 100 milyon seviyesini aşmayacağını ortaya koymaktadır.



Bu sorun gizleniyor

Demek ki işsizlik, büyüme ve nüfus artış oranları arasında bir ilişki kurmak mümkündür. Bunun en önemli kanıtı ülkemizdeki üretim rakamlarıdır. 2009 Kasım ayı itibariyle Türkiye”nin sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre %2.2 bir önceki aya göre %8.6 azalmaktadır. Yine dünya otomotiv sektöründeki gerileme çerçevesinde en keskin düşüşün başında Türkiye”nin geldiği belirtilmektedir. İşte bu rakamlardan hareketle şu temel değerlendirmeler yapılabilir:

- Denildiği gibi “Türkiye dünyanın 17. büyük ekonomisi” olsa bile, krizin en çok etkilediği ülkelerden birisi olmuştur.

- İşsizlik sorununa çözüm bulmak bir tarafa, artarak devam etmektedir. Aç insanların değer yargılarını yiyebileceği unutulmaktadır.

- Ülkedeki asayiş bozukluğu ve artan suç oranları ile yaşanan ekonomik krizin doğrusal bir ilişkisi vardır. En kötüsü de toplumsal sistem gerilmekte ve sosyal patlamalara zemin hazırlayan eşitsizlikler yaşanmaktadır

- Türkiye çok ciddi ve kronik hale gelmiş ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Üretim artırılamadığı gibi tüketimi körükleyen, tefeciliği tetikleyen ve adeta yan gelip yatmayı kural sayan bir sistem kurulmaktadır.

O zaman bir gerçek ortaya çıkıyor ki; ya biz başka bir ülkede yaşıyoruz ya da Türkiye”yi güllük gülistan gösterenler...