‘’Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa hem budala hem de alçaktır. Bir adamın ‘’benden başka herkes aldanıyor’’ demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın?’’ Dantel de Foe



Türkiye, küresel sermayenin ve ülke içerisinde sanayi ile sermayeyi elinde tutan etkin kesimler tarafından ekonomik olarak maniple ediliyor. Yaklaşan 24 Haziran seçimleri, sermayenin ve sanayicinin ileriye doğru hedeflerini belirleyecek.



Ülke siyasetinde ekonominin direkt mesajı; yaklaşan seçim sonucuna etki etme çabası. İstedikleri uzun vadede seçimlerin yapılıp, her akla estiğinde ülkeyi seçime götürmeyi hedefleyen hükümetler ile çalışmak.



Sermayenin kontrolünde olan hükümetler, küresel alanda iletişimde bulundukları ortaklarına referans ola biliyorlar. Böylelikle ekonomik olarak ülkede nefes alan bir siyaset söz konusu oluyor.



Son günlerde $ ve €’nun istenmeyen ölçüde tavan yapması, sonrasında Merkez Bankasının faiz artırımı ile müdahalesi, ileriki günlerde iç piyasaya olumsuz etki yapacak. Bu olumsuz etki ülkeyi yöneten hükümetin seçim sürecinde işini zorlaştıracağa benziyor. Konuyla alakalı olarak, hükümet tarafından aday listesine giremeyen Ekonomi ve Maliye Bakanları televizyonlar aracılığı ile -inandırıcı olmadığı halde- beyanatlarda bulunuyorlar.



Türkiye, 16 senelik yatırımları dışarıdan aldığı borçlarla yapmış bir ülke. Şimdi ise borcu veren eller, dünyanın içinde bulunduğu ekonomik durumu öne sürerek verdikleri parayı anlaşmalar çerçevesinde kazançlarıyla beraber istemekteler.



$’ın 1 Kuruşluk artışı ülkenin dış borcuna ‘Milyar Türk Lirası’ olarak yansımakta. Her Kuruş yükseliş vatandaşın cebinde bulunan ‘Türk Lirası’nın erimesi demek. Bunu anlayan ve sokakta birbirine dertlenen vatandaş kendini kurtarma çabasına girmek için $’la yatırım yapar iken; bir taraftan yaşadığı ülke ile ülkeyi yöneten hükümetin kuyusunu kazmakta.



Seçim mitinglerinde vatandaşa seslenen hükümet çağre-çağrı olarak seçmenine Türk Lirasında kalmalarını, ellerinde dövizi olanların bozdurmalarını telkin etmekteler.



Ancak ortada bir sorun bulunmakta. Bu sorun seçmenin ekonomik olarak her dönemde güdülenemeyeceği, en çokta ekonomik kaygı yaşayan seçmenin, küreselleşen dünyada teknolojiyi her daim takip edip, dünya finansından haberleri olması.



Kısacası, hükümetin sözcülerinin de dediği gibi; küresel bir kriz söz konusu. Hal böyle olunca yurdum insanı seçim meydanlarında nutuk atan siyasiler yerine, haber kanallarının küçük punto ile ekran kenarlarından verdikleri döviz kurlarını daha dikkate almakta ve dövize yatırımı arttırmaktalar.



Türkiye hem ekonomik hem de siyaseten ‘metal yorgunluğu’ yaşamakta. Köylerde ve varoşlarda yaşayan halk fakirken daha fakir; orta halli memur ise önümüzdeki günlerde yapılacak zam ile alt orta seviye haline düşecek. Zengin ise; her iki toplum kesiminin payını sermayesine katıp daha zengin olacağa benziyor.



24 Haziran seçimlerini direkt etkileyecek olan propaganda enstrümanı ‘’Sanayi ve Ekonomi’’ Tröstleri olacağa benziyor. Meydanlarda ekonomik ve huzur projesi vaatlerinde bulunan muhalefet güçlenirken; muhalefetin çizgisinden gidip aynı vaatleri tekrarlayan hükümet çıkmada görünüyor.



24 Haziran seçim sonuçlarının sürprizlere gebe olacağı görünüyor. Sandıktan her ne çıkar ise çıksın, umuyor ve istiyoruz ki ülkemizin yararına-yarınlarına olsun.



Emrah BEKÇİ

Yazar-Yönetmen