BASIN BÜLTENİ Toprak, güvenlik ve garantiler ilk kez masada - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Toprak, güvenlik ve garantiler ilk kez masada
Tarih: 02.08.2016 > Kaç kez okundu? 1071

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirdiği toprak, güvenlik ve garantiler konularının ilk kez beyin fırtınası şeklinde ele alındığı görüşmeyle yoğunlaştırılmış müzakerelerin ilk turu tamamlandı.

Ağustos ayında verilecek aranın ardından yoğunlaştırılmış müzakerelerin ikinci turu 23 Ağustos’ta başlayacak ve liderlerin BM Genel Kurul çalışmaları kapsamında New York’a gidişleri öncesinde toplam 7 görüşme gerçekleştirilecek. Hedef, temmuz ayındaki yoğunlaştırılmış süreçte bir kısmı azaltılan ayrılık noktalarını daha da asgariye indirmek.

Yer adı, harita ve yüzdelik konularına girilmeden genel değerlendirme yapılan görüşmede taraflar birbirlerine güvenlik kaygılarını aktarma fırsatı buldular. Liderler sonraki görüşme tarihlerini ise 23, 29, 31 Ağustos ile 2,6, 8 ve 14 Eylül olarak belirlediler.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, yaklaşık 3,5 saat süren görüşme sonrasında Cumhurbaşkanlığı’na dönüşünde yaptığı açıklamada, toprak, güvenlik ve garantiler konularının Kıbrıs sorununun en çetrefilli konuları olduğunu ve bir çırpıda bir toplantıda bu sorunları aşmanın mümkün olmadığını söyledi.

Akıncı, “Politik irade ve kararlılık, her iki tarafta da niyet olduğu sürece çıkış yollarının bulunabileceğine inanan insanlar olarak kararlılığımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.

Ağustos ve eylül ayında yapacakları görüşmelerde yine bütün konulara değinileceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, gerekirse toprak, güvenlik ve garantiler konusunun da yeniden konuşulabileceğini söyledi. Akıncı, ancak asıl olanın ilk 4 başlıktaki ayrılık noktalarını daha da asgariye indirmeye devam etmek olduğunu, ağustos ve eylülde daha da yakınlaşmayı arzu ettiklerini söyledi.

Bugüne kadar süren yoğunlaştırılmış müzakere sürecinde sağlanan yakınlaşmaları yabana atmamak gerektiğini ifade eden Akıncı, bu çalışmaların bundan öncekiler üzerine inşa edilerek iki taraf arasındaki yakınlıkları artırdığını kaydetti.

Bazı başlıklardaki ayrılık noktalarının devam ettiğini, zorlukların bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, ancak bu zorlukları aşmanın mümkün olduğunu, çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdüreceklerini, hedefin 2016 yılını çözüm yılı yapabilmek olduğunu belirtti.

Açıklamalarını yaparken ihtiyatlı davranmak durumunda olduklarını, sürece zarar vermek istemediklerini ifade eden Akıncı, sürecin kesinlikle tıkanmış olmadığını kaydetti. Akıncı, vardıkları aşamada ileriyle umutla bakmaları için nedenleri olduğunu, fakat zorluklar da bulunduğunu belirtti.

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Akıncı, bir soru üzerine, görüşmede toprak ve güvenlikle ilgili genel anlamda tarafların birbirlerine pozisyonlarını ve kaygılarını aktardıklarını, birbirlerini daha iyi anlayarak çözüm yolunda nasıl yardımcı olabileceklerini konuştuklarını dile getirdi.

Kıbrıs müzakerelerinde 6 başlığın söz konusu olduğunu ve bu altı başlığın dönüşümlü olarak konuşulacağı üzerinde uzlaşılmış olduğunu belirten Akıncı, fakat geçen yıllarda toprak ve garantiler konusunun konuşulacağı noktaya hiç gelinemediğini, şimdi geldikleri aşamanın olumlu bir aşama olduğunu belirtti.

Güvenlik ve garantiler meselesinin 5’li bir konferansta bağlanacak olan bir konu olduğunu ifade eden Akıncı, bunun nedeninin de çok açık olduğunu, uluslararası bir anlaşmadan söz edildiğini, 3 tane garantör ülkenin altında imzası bulunan bir uluslararası anlaşmadan söz edildiğini vurguladı. Akıncı, bu noktaya hızla gitmeyi sağlamaya çalıştıklarını kaydetti.

Başka bir soru üzerine de Cumhurbaşkanı Akıncı, yürütme başlığında henüz tam mutabakat sağlanamayan konuların başında dönüşümlü başkanlık konusunun geldiğini söyledi.

Bu konunun kendileri için öneminin altını defalarca çizdiklerini dile getiren Akıncı, “ Bu önem karşı tarafça anlaşılmıştır, umarım önümüzdeki süreçte bir pürüz olmaktan çıkacaktır. Şimdi üzerinde her şeyiyle anlaştık diyemem, çünkü o noktada değiliz” diye konuştu.

Bir başka soru üzerine Akıncı, yoğunlaştırılmış müzakerelerin ikinci safhasında hedeflerinin açıkta kalmış olan konuları mümkün olduğu kadar kapatmak olduğunu belirtti ve bu gibi müzakere süreçlerinde başlıkların her birinin tümüyle kapanmasının kolay olmadığını dile getirdi.

Müzakere süreçlerinde bazı başlıkların ya da konuların sonraya bırakılmasının doğal olduğunu da belirten Akıncı, bu süreçlerde tümüyle her konuda uzlaşıya varılmadıkça parçalar üzerinde yapılan uzlaşmaların geçerli olmadığını söyledi.

Bir yıllık sürede ve özellikle son aylarda uzlaşılan parçaların adet ve içeriğinin çoğaldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, şunları kaydetti:

“O nedenle bu süreci umutsuz bir vaka olarak görmüyorum ve bir ışık olduğunu, önemli bir fırsat olduğunu söylüyorum. Ama belki de son deneme olduğunun altını çizmekte de fayda var. Bu fırsatın yitirilmemesi için hep birlikte kararlılıkla devam etmemiz lazım, bu sürece yardım etmesi gerekenlerin de yeri geldiğinde yardımlarını yapmaları lazım. Önemli olan sonunda halkın önüne huzur içerisinde ‘evet bu çözüm senin ve senin genç kuşaklarının geleceği için yapılabileceğin en iyisidir, bu çözüm sizin geleceğiniz için bu şartlarda en iyisidir’ diyebilecek noktaya gelmektir. Temenni ederim ki bu noktaya hep birlikte gelebilelim”.



Akıncı, Lord Richard Balfe’yi kabul etti



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Birleşik Krallık Parlamentosu Dostluk Grubu Üyesi Lord Richard Andrew Balfe'yi kabul etti.

Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleşen kabulde açıklama yapılmadı.



Akıncı, Bozkurt’u kabul etti



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, emekliye ayrılan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral İlyas Bozkurt'u kabul etti.

Bozkurt'un KKTC'den ayrılmadan önce devlet yetkililerine veda ziyaretleri kapsamındaki kabulde, Cumhurbaşkanı Akıncı Bozkurt'a GKK ve KTBK'ndeki hizmetlerinden dolayı bir anı plaketi sundu.

Kabulde Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı'na vekalet edecek olan Tümgeneral Erhan Uzun da hazır bulundu.



Anastasiadis: “Mevcut anlaşmazlıklara rağmen yaratıcı bir görüşmeydi”



Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, geçtiğimiz Cuma günkü liderler görüşmesinin, mevcut anlaşmazlıklara rağmen yaratıcı bir görüşme olduğunu söyledi.

Rum haber kaynaklarına göre, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirdikleri görüşmenin ardından Rum Başkanlık Sarayına dönüşünde basına açıklama yapan Anastasiadis, derin konulara girdiklerini ve daha alınacak yol olduğunu ifade etti.

Anlaşmazlıklar tespit edildiğini, fakat taraflarda endişeye sebep olan sorunların ele alınması için irade bulunduğunu dile getiren Anastasiadis, samimi bir ortamda, var olan anlaşmazlıklara rağmen, tarafların tezlerinin ele alındığını kaydetti. Anastasiadis, iki ciddi konu diye nitelediği toprak ve garantilerin nasıl ele alınabileceğine dair görüş alışverişinde bulunduklarını da anlattı.



Başbakan Özgürgün: “2016 sonu çözüm hedefi sulandırılmamalı”



NTV’nin sorularını yanıtlayan Başbakan Hüseyin Özgürgün, Rumlarda Kıbrıs sorununda yılsonuna kadar çözüm niyeti görmediklerini ama yine de Cumhurbaşkanı’na destek verdiklerini belirterek, “Ortaya konan 2016 sonu çözüm hedefinin sulandırılması, 48 yıldır devam eden görüşmelerin bir 48 yıl daha devam edeceğini gösterir. Onun için orada durmak lâzım” dedi.

Kıbrıs konusunun konuşulmamış bir yanının kalmadığını, Rum tarafında bir çözüm niyeti görülmediğini ifade eden Başbakan Özgürgün, “Kilise hiçbir anlaşmayı kabul etmez, kilisenin kabul etmediği hiçbir anlaşmayı hiçbir siyasi Rum lider yapamaz, imzalayamaz. Güney’de siyasetin üzerinde bir kilise var. Kilise siyasete yol açmadığı sürece siyaset karar alamıyor, bu net. Bu kilise 1950’den başlayarak Kıbrıs’a felaket getirdi. Bir kere kiliseyi aşmak gerekir. Belki de bu görüşmenin Anastasiadis’le değil, Hrisostomos ile yapılması gerekir” diye konuştu.

ELAM örgütünün kiliseden beslendiğinin bilindiğini, Rum devleti içinde örgütlendiğini, bunların başında polis ve yargının geldiğini anlatan Başbakan Özgürgün, önceden EOKA-B ne iseydi şimdi de ELAM’ın aynı olduğunu kaydetti.

Annan Planı’nda koşullar çok daha uygun iken bir anlaşmaya “hayır” diyen Rum tarafının bugünkü yapıda “evet” demesinin beklenmediğini ifade eden Başbakan Özgürgün, özetle şöyle devam etti:

“Bunları bildiğim halde, bunları bilmezmiş gibi davranamam. Kimlerle bir anlaşma yapacağız, anlaşma zemini arıyoruz. Anlaşmanın bir felaketle sonuçlanmaması için çok dikkatli olmak lazım. Bunu görmediğimiz sürece de zorla anlaşma yapma peşinde de olmamamız lazım.

Anlaşmaya dilenen taraf değiliz. Biz, ne anlaşma dilenen tarafız ne de anlaşmaya mahkûmuz. Bizim kadar Rum tarafının da anlaşmaya ihtiyacı var. Bir anlaşma olacaksa adadaki herkese bir refah getirmesi gerekir.”

Başbakan Özgürgün, bir anlaşmanın, emlak davaları ile insanları yıllarca karşı karşıya getirmemesi gerektiğini ifade ederek, “Bir anlaşamaya mahkûmuz, anlaşma olmadan hayır etmeyiz” düşüncelerinin de asla kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Başbakan Özgürgün, Kıbrıs Türk halkının 1950’lerden itibaren çok büyük yokluklar içinde varoluş mücadelesi vererek bu günlere geldiğini belirterek, “Bu mücadeleyi yapmış bir halk, hiçbir şeye mahkûm olmaz. Koşulların daha iyi olması için, koşulların ekonomik anlamda daha ileriye gitmesi için Kıbrıslı Rumlarla bir anlaşmaya yapmaya hazırdır. Ama mahkûm kelimesi yanlıştır, dilenme kelimeleri kesinlikle kabul edilemez. Anlaşmaya Rum tarafının da ihtiyacı var” dedi.

Rum tarafının, stratejik ortak olan Türkiye’nin de yardımına ihtiyacı olduğunu, su projesinin bunun somut göstergesi olduğunu vurgulayan Özgürgün, tüm bunların iyi görülmesi gerektiğinin altını çizdi.

Aplıç ve Derinya kapısının eş zamanlı açılması gerektiğini, önce Derinya kapısı açılırsa Rumların Aplıç kapsının açılmasına hiç yanaşmayacağını belirten Başbakan Özgürgün, Lefke’nin Türk bölgesi olduğu için Rumların Aplıç kapısının açılmasına yanaşmadığını, bu nedenle iki kapının da aynı anda açılması gerektiğini ifade etti.

Başbakan Özgürgün, 1974’e kadar mahkeme ve devlet binaları ile bir merkez olan Lefke’nin ilçe olması yönünde hükümetin çalışmalarının da sürdüğünü açıklayarak, “Lefke’nin altıncı ilçe olması son derece doğal olur. Bu konuda Sayın İçişleri Bakanı çalışmalarını yürütüyor” dedi.

Ankara ziyaretinde Kıbrıs konusunun da gündeme geldiğini, karşılıklı görüşlerin teyit edildiğini, Türkiye’nin müzakereleri desteklediğini anlatan Başbakan Özgürgün, “Türkiye burada garantör devlettir, hakları vardır. KKTC ve Türkiye arasında ikili anlaşmalar vardır. Bu iki anlaşmalar özellikle aradaki deniz geçişinde Türkiye’nin güvenliğini de ilgilendiren konulardır. Zaten garantör olması da bundandır. Burada yaşayan Kıbrıs Türk halkı da büyük Türk ulusunun kopmaz bir parçasıdır, o anlamda mutlaka Türkiye’nin hakları ve söyleyecekleri vardır” dedi.

Güney Kıbrıs ile Yunanistan arasında da benzer ilişkiler olduğunu belirten Başbakan Özgürgün, müzakerelerde çok dikkatli olmak gerektiğini, Rum lider Nikos Anastasiadis’in bazı noktalara çok tuhaf ve anlaşılmaz demeçleri olduğunu kaydetti.

“Güzelyurt verilmeden çözüm olmaz” gibi sözlerin müzakere masasında söylenmemesi gerektiğine işaret eden Başbakan Özgürgün, KKTC’de terör örgütü listesinde olan ELAM’ın Güney Kıbrıs meclisinde olduğunu, bunlara bakınca bir anlaşmanın Kıbrıs Türkleri için ne kadar tehdit oluşturduğunun da görüldüğünü ve çok dikkatli olmak gerektiğini söyledi.

Bir anlaşma isteğinin iki tarafta da yüksek seviyelerde olması gerektiğini, Kıbrıs Türk tarafında bir anlaşma isteğinin yüzde 50 dolayında olduğunu, Güney Kıbrıs’ta ise yüzde 20 civarında olduğunu ifade eden Başbakan Özgürgün, “Müzakerelerde dikkat edilmeli. Bir anlaşmada, özellikle iki kesimlilik net korunmalıdır. İki kurucu devletin eşit statüsü, anlaşma metninin yazılımında da net ve açık olmalıdır” dedi.

Annan Planı dönemindeki anlaşma koşullarının bugün dörtte birinin dahi olmadığını, bir anlaşmaya ”evet” dense bile, bu anlaşmanın nereye gideceğinin çok dikkatli değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Özgürgün, Avrupa Birliği’nin (AB), varılacak bir anlaşmayı birincil hukuk kabul etmesi ve anlaşmada hiçbir şekilde mahkeme yolunun açık olmaması gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, müzakere ekibinde ana muhalefet ve muhalefet partisinin temsilcilerinin bulunduğunu ama hükümetin bir temsilcisinin heyette olmadığını belirten Başbakan Özgürgün, “Bir önceki dönem, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarına kadar heyetteydi. Şuanda Dışişleri Bakanlığımız da bu anlamda dışarıda. Şikâyet olarak söylemiyorum, kendi inisiyatifindedir ama hükümetle bu kadar kopuk götürülen bir görüşme sürecinde nereye varılabileceğini veya ne kadar başarılı olabileceğini de Sayın Cumhurbaşkanı’nın düşünmesi gerekir” dedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile ilişkilerin iyi olduğunu ve sıkıntı yaşanmasını istemediklerini, ufak tefek sıkıntılar olursa da aşılacağını kaydeden Özgürgün, “Sayın Cumhurbaşkanı da halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanıdır. Bizim saygımız var, sonuçta devletin başıdır. Biz hükümet olarak Cumhurbaşkanı ile sorun yaşamak istemeyiz. Sayın Cumhurbaşkanı da aynı düşüncededir diye düşünüyorum. Devletin zirvesindeki uyum da çok önemlidir. Koalisyondaki uyumun önemli olduğu kadar, cumhurbaşkanı ile hükümetin ilişkileri de önemli. Bu konuda herhangi bir sıkıntı yaşanmamasına çok önem veriyorum” dedi.

Başbakan Özgürgün, “Hükümetin ilk yüz gününü nasıl değerlendirdiği” sorusuna karşılık, bunu öncelikle halka sormak gerektiğini ifade ederek, koalisyon hükümetinin uyum içinde olduğunu söyledi.

UBP-DP ve bağımsızlardan oluşan bir hükümet bulunduğuna işaret eden Başbakan Özgürgün, 5 yılda 5 hükümet değiştiğini, ülke hükümetsiz kalmasın, bir erken seçime gidilmesin diye hükümet kurduklarını anlattı.

Böyle bir koalisyonun zorluklarını bile bile hükümeti kurduklarını kaydeden Özgürgün, “Geldiğimiz noktada bir uyum var, bu konuda bir sıkıntı yaşamadık. Gerek 27 milletvekili, gerek üçlü koalisyon olması anlamında sorunların çok yaşanabileceği tahmin edilen bir yapı, ancak şu ana kadar bunu en küçük şekilde bile hissetmedik. 27 değil, 37 milletvekiliymiş ve tek partiymiş gibi yürüyen bir yapı oluştu. Bu bize olumlu yansıdığı gibi tabi halkımıza da olumlu yansıdı” dedi.

Ekonomik ve mali alanda alınan kararlarla, devletin piyasaya olan tüm borçlarının ödendiğini, piyasaya ciddi nakit akışı sağlandığını, bazı ciddi kararların hızlı alındığını, Türkiye’den gelen su konusunda siyasi anlamda da kararlar alındığını, suyun ülkenin büyük bölümüne ulaştığını anlatan Başbakan Özgürgün, şöyle konuştu:

“Alınması gereken tedbirlerin bu kısa süre içerisinde alınması ve piyasanın rahatlatılması 100 gün içine sığdı. Hükümet de uyum anlamında olumlu görüntü verdi. Zaten o görüntü gerçekte olmasa bu kadar hızlı karar alıp üretemezdik. Gerek mali ve ekonomik anlamda, gerekse siyasi temel teşkil eden kararlarda hızlı ve üretken davranıldığını düşünüyorum.”

Başbakan Özgürgün, geçen 100 günün, geçmiş iki yıl içinde sıkışmış mali politikaların ve ekonomin düzeltildiği ve yoluna girdiği bir dönem olduğunu, ancak yapılması gereken birçok reform ve projeler bulunduğuna da dikkat çekti.

Yapılması gereken yasal düzenlemeler de olduğunu, ekim ayından itibaren birçok yasal düzenlemenin Meclis’e gideceğini anlatan Başbakan Özgürgün, küçük ama acil olan ve reform gerektiren yasal düzenlemeler yapılacağını belirtti.

Yerel yönetimler, tarım ve hayvancılık, çalışma hayatı, Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü çerçevesinde düzenlenmesi gereken çalışmalar olduğunu ifade eden Başbakan Özgürgün, birçok yasal düzenlemenin ekim ayından itibaren Meclis’in gündeminde olacağını kaydetti. Ekimde bütçenin de Meclise geleceğine işaret eden Başbakan Özgürgün, bazı yasal düzenlemelerin 2017’in başında tamamlanabileceğini söyledi.

Başbakan Özgürgün, belediyelerle ilgili, sayı azaltma da dâhil birçok çalışmanın önceden de yapıldığını belirtti.

Hükümete yönelik yapıcı eleştirileri dikkate aldıklarını, eleştirilerin mutlaka olacağını, yüzde yüz memnuniyetin mümkün olmadığını, eleştiri olacak diye tedbir almaktan vazgeçmeyeceklerini ifade eden Başbakan Özgürgün, 2009’da aldıkları can yakıcı tedbirlerin bugün ekonomi ve mali anlamda rahatlama sağladığını, bugün öyle mali tedbirler almaya gerek olmadığını kaydetti.

Başbakan Özgürgün, “O gün biz iktidara geldiğimizde, yardım almadan bir gün bile ayakta duramayacak bir yapı vardı. Şimdi ise uzun süre sürdürebiliriz. Bunun en ideali, hiç yardım almadan sürdürebilmek. Biz bunun hedefindeyiz. Bunu yaparken bazı eleştiriler olabilir. Ama o tedbirlerin de alınması gerekirdi. Eleştiri var diye tedbir almamazlık etmeyiz” dedi.

Başbakan Hüseyin Özgürgün, eğitim ve turizmin KKTC’nin gözbebeği olduğunu vurgulayarak, tarım ve hayvancılık sektörünün de önemli olduğunu, bütün sektörlerin sağlıklı gelişme potansiyeli içinde olmasını hedeflediklerini kaydetti.

Küçük dokunuşlarla ciddi değişikliklerin olabileceği ekonomik ortam ve coğrafyada yaşadıklarına işaret ederek, bu duruma, İstanbul Atatürk Havaalanı’nda yaşanan patlamadan dolayı uçuşlarda yaşanan sıkıntının, KKTC turizmine etkisini örnek gösteren Başbakan Özgürgün, “Bazı şeyler dışa bağlı olarak, mutlaka belirli koşullardan dolayı sizi etkileyebilir” dedi.

Ankara ziyaretinde, altı aylık süre için Türkiye’den KKTC’ye yapılacak uçuşlarının iç hatlardan sağlanmasını gündeme getirdiklerini, bu konuda iki ülke turizm bakanının çalışmalarını sürdürdüğünü açıklayan Özgürgün, Türkiye’de dış hat uçuşları normale dönene kadar, KKTC’ye uçuşların iç hat uçuşu gibi yapılmasının değerlendirildiğini, bu uygulamayla, öğrencilerin ve turizm amaçlı gelişlerin daha rahat olacağını söyledi.

Başbakan Özgürgün, KKTC’de 80 bin civarında öğrenci olduğunu belirterek, iç hatlardan uçuş konusundaki teknik çalışmaların kısa sürede bitirilmesini beklediğini kaydetti.

Başbakan Özgürgün, geçtiğimiz hafta içinde Ankara’ya yaptığı ziyarete ilişkin bir soru üzerine, Ankara’da, darbe girişimi sonrası gergin bir ortama rağmen, çok sıcak, çok samimi ve dostane karşılandıklarını, bu havanın toplantılarda da devam ettiğini vurguladı.

Görüşmelerde, Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü çerçevesinde varılan anlaşmanın kısa süreli sonuçlarının değerlendirildiğini, çalışmaların verimli olarak başladığı ve verimli seyrettiğinin teyit edildiğini kaydeden Başbakan Özgürgün, şöyle konuştu:

“Güven de oluşmuş durumda. Çünkü biz kısa sürede de olsa gereken adımları atıyoruz. Türkiye de, anlaşma koşulları ne ise o çerçevede yerine getiriyor. Karşılıklı olarak bir güven oluşmuş durumda. Bunun da yansıması önümüzdeki dönemde çok daha olumlu olacak. Bunlar, karşılıklı güvenin çok önemli olduğu durumlar. Bu ziyarette, tam bir uyum ve işbirliği içerisinde, o memnuniyet içerisinde karşılandık, üst düzeyde bir karşılama, çok sıcak, samimi bir karşılama oldu. Gerek Sayın Başbakan, gerek Sayın Cumhurbaşkanı; Cumhurbaşkanı ile baş başa görüştüm. Gerek Sayın Genelkurmay Başkanı, gerekse TBMM Başkanı çok olumlu karşıladı.”

Turizm, eğitim, tarım, hayvancılık, mali ve ekonomik konuların masaya yatırıldığını, hepsinde ilerleme sağlanacak zeminin oluştuğunu aktaran Başbakan Özgürgün, bunların tüm sektörlere olumlu yansıyacak gelişmeler olduğunu aktardı.

Hükümetin, son iki yılda biriken ciddi borçları olduğunu, göreve geldiklerinde, devletten kaynaklanan ve etkileri küçük esnafa kadar yansıyan, piyasalara olan tüm borcu kapattıklarını piyasaların ve reel sektörün rahatladığını anlatan Başbakan Özgürgün, hükümetin, doğrudan gelir desteğini ilk defa bu yıl, ekim ayında peşin ödeyebilecek durumda olduğunun altını çizdi.

Narenciye sektörü için de benzer düşünceler olduğunu aktaran Başbakan Özgürgün, “Halkımızın desteğini de aldığımızı düşünüyoruz. O güçle daha iyi işler yapabileceğimizi düşünüyoruz. Halka güven veren bir yönetim düşüncesindeyiz. Çözülmesi gereken çok sorun, atılması gereken çok adım var, bunlar çözülemeyecek sorunlar değil. Küçük sorunları da en küçük noktasına kadar çözme düşüncesindeyiz” diye konuştu.



Özgürgün: “1 Ağustos tarihi Kıbrıs Türk’ünün adadaki varlığını simgeleyen en büyük göstergesidir”



Başbakan Hüseyin Özgürgün, “1 Ağustos tarihinin; Kıbrıs Türkü’nün adadaki varlığını simgeleyen en büyük göstergesi olduğunu” vurguladı.

Başbakan Hüseyin Özgürgün, 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı dolayısıyla mesaj yayınladı.

Özgürgün, Kıbrıs Türk tarihinde, Kıbrıs Türk halkı için her biri ayrı ayrı önem taşıyan 3 yıldönümün aynı günde kutlandığı 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’nı idrak etmenin coşku ve gururunu yaşadıklarını vurguladı.

Kıbrıs’ın fethinin 445’inci, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın 58’inci, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın ise 40’ıncı kuruluş yıldönümü olan 1 Ağustos tarihinin, Kıbrıs Türkü’nün adadaki varlığını simgeleyen en büyük göstergesi olduğuna işaret eden Özgürgün, şöyle devam etti:

“1 Ağustos, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kıbrıs adasını fethetmesiyle adada Türk hakimiyetinin sağlandığı, Kıbrıslı Türkleri top yekun yok etmek isteyen güçlere karşı en zor şartlarda birlik ve beraberliği sağlayarak örgütlü mücadelenin başlatıldığı ve KKTC'nin düzenli ordusunun kurulduğu tarih olması bakımından bizler için anlamı ve önemi çok büyüktür.

Kıbrıs tarihine bakıldığı zaman bugünlere gelene değin geçen süreçte, Kıbrıs Türk halkı bu adada varlığını korumak, huzur ve güven içerisinde can ve mal korkusu çekmeden yaşamını sürdürmek adına kan, gözyaşı dökmüş, büyük acı ve sıkıntılarla dolu yıllar yaşamıştır.

Tüm bu zorluklara rağmen, büyük bedeller ödeyip onurlu bir mücadele sergileyerek bugün sahip olduğu kendi egemen devlet çatısı altında geçmişinden gurur duyarak geleceğine güvenle bakmaktadır.

Gelecekte şartlar her ne olursa olsun geçmişte yaşadıklarımızdan aldığımız dersle varlığımızı kararlılıkla sürdürmek, KKTC’yi ilelebet yaşatmak ve daha ileriye taşımak hepimizin asli görevidir.”

Başbakan Hüseyin Özgürgün, ülkenin milli mücadele tarihinde emek veren, canıyla ve kanıyla toplumun bugünlere gelmelerini sağlayan şehitleri rahmetle, gazileri minnet ve saygı ile andı.

Özgürgün, ayrıca desteğiyle daima Kıbrıs Türkü’nün yanında olan Anavatan Türkiye’ye, tüm TSK ve GKK mensuplarına da teşekkürlerini sunduğu mesajında, Kıbrıs Türkü’nün 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramını en içten duygularıyla kutladığını belirtti.



Tatar’dan Cumhurbaşkanı’na çağrı



Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa milletvekili Ersin Tatar, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya, Rum tarafının Kıbrıs Türkü’nü ve görüşme sürecini hiçe sayarak doğal gaz konusunda attığı adımları karşılamak için ciddi bir mücadele vermesi çağrısında bulundu.

Tatar yaptığı yazılı açıklamada, Rumların açtığı 3ncü tur ihalenin yakında sonuçlanacağına, 2017 yılının başından itibaren kazılar için ciddi adımlar atılacağına işaret ederek, “ Rum tarafına net bir şekilde bu adımlarının yanıtsız bırakılmayacağı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de Türkiye ile işbirliği halinde kazılar yapma yoluna gideceği söylenmelidir” dedi.

Ersin Tatar açıklamasında şunları kaydetti:

“Rum tarafı 2016 yılı sonuna kadar Kıbrıs konusuna bir antlaşma yapılması için çalışmıyor. Rum tarafı bizim istekliliğimiz karşısında ‘ verin istediklerimi antlaşma olsun. Aksi takdirde çok beklersiniz’ diyor. İstedikleri ise ortadadır. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini ortadan kaldırmak, Türk askerinin tamamen geri çekilmesini sağlamak başlıca hedefleridir. Toprak ve mülkiyet konusunda istedikleri ise bizi 1974 öncesine götürecek niteliktedir. Hala Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam etmesini, bizim ona yama olmamızı savunmakta ve bizlere tuzak kurmaya çalışmaktadırlar. Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’ni eyalet olarak gördükleri, egemenliğimize saldırı başlattıkları çok açıktır. Varılacak antlaşmanın Avrupa Birliği’nin birincil hukuku olmasını reddetmekte bir antlaşma sonrasında bizim elde eder gibi olacağımız bazı kazanımları da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolu ile almayı planlamaktadır.

Rum tarafı hiç bir konuda iyi niyetli değildir. Cep telefonlarının iki tarafta da iki halka hizmet verebilmesi bilerek isteyerek bunun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kabul etmek anlamına geleceği gerekçesi ile engellenmektedir.”

Rum tarafının Trodos yangını için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından yapılan yardım teklifini de aynı mantıkla reddettiğini belirten Tatar, “Hala bizlere spor, turizm, ticaret başta olmak üzere her alanda ambargo ve izolasyon uygulayan ve uygulatan bir Rum tarafı ile karşı karşıyayız” dedi.

İşte bu Rum mentalitesi şu sıralarda her şeyi bir taraf bırakmış doğal gaz kaynaklarını nasıl yutacağının uğraşı içine girmiştir. Daha önce yaşanan süreçlere rağmen Anastasiades’in direktifleri ile 3’ncü tur ihaleler açılmış, sonuçlanma aşamasına gelmiştir. Rum lider, Kıbrıs Türk tarafını bu konuda gerekli kararlılık ve dik duruşta görmemektedir ki pervasızca adımlar atmakta, Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Alanı içinde olan 6’nci parseli de işin içine sokarak Türkiye Cumhuriyeti’ni dahi tahrik etmektedir. Hal böyleyken Sayın Akıncı, Rum tarafına gereken yanıtı anladığı dilden vermelidir ki tehlike daha da büyümesin, bir çatışma noktasına gelinmesin.

Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı, Rum tarafının Kıbrıs Türkü’nü ve görüşme sürecini hiçe sayarak doğal gaz konusunda attığı adımları karşılamak üzere ciddi bir mücadele vermelidir. Unutmayalım ki Rumların açtığı 3ncü tur ihale yakında sonuçlanacak ve 2017 yılının başından itibaren kazılar için ciddi adımlar atılacaktır. Kanaatimce böylesi bir aşamada yapılması gereken Rum tarafına net bir şekilde bu adımlarının yanıtsız bırakılmayacağı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de Türkiye ile işbirliği halinde kazılar yapma yoluna gideceği söylenmelidir.

Rum tarafı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin de 2017 yılında kendilerinin kazı çalışmalarına denk adımlar atacağını, bu konuda bir esneme veya geri adımın söz konusu olmadığını bilmelidir. Nasıl ki Rum tarafı görüşme süreci devam ederken bu ihaleleri sonuçlandırabiliyor, bizler de görüşme süreci devam ederken 2017 yılına yönelik çalışmalarımızı şimdiden başlatmalıyız.”



Kanbay: "Müzakerelerin olumlu sonuçlanması ümidini koruyoruz"



Kıbrıs'ta süren müzakere sürecine ilişkin değerlendirmede bulunan Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay, devleti ve milleti hedef alan menfur FETÖ terör örgütü saldırısının, müzakere sürecinde herhangi bir olumsuzluk veya engel yaratmayacağını ifade ederek, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümeti olarak müzakerelerin olumlu sonuca varmasını ümit ettiklerini kaydetti. Derya Kanbay, müzakerelerin kalıcı bir uzlaşıyla, yaşayabilir bir çözümle sonuçlanması için en uygun koşulların mevcut olduğunu vurgulayarak, "Kıbrıs sorununun çözümü hem doğu Akdeniz'de hem de Ortadoğu'da istikrar ve barışın daha da güçlenmesi, Türkiye'nin bu bölgedeki siyasi ve ekonomik menfaatlerinin korunabilmesi bakımından önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükümeti olarak biz bu müzakerelerin olumlu sonuçlanması ümidini koruyoruz" dedi.

Kanbay, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi için, "Bu hain teşebbüsü gerçekleştiren yapının KKTC'de de uzantılarının bulunduğunu biliyoruz. Bunların bertaraf edilmesi, faaliyetlerinin yasaklanması için öteden beri KKTC hükümetiyle işbirliğimiz, çalışmalarımız var" dedi.

Büyükelçi Kanbay, FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, 15 Temmuz'da Türkiye'de devlete ve hükümete karşı girişilen bu menfur darbe teşebbüsünün herkes tarafından nefretle ve üzüntüyle karşılandığını belirtti.

Türkiye'de herkesin bu darbe girişimine karşı olduğunu dile getiren Kanbay, "Zaten aziz milletimiz tüm gücüyle ve cesaretiyle darbe teşebbüsüne karşı çıkarak, hepimizin tutumunu gayet güzel şekilde ortaya koydu. Bu darbe girişimi, tamamen devleti ve hükümeti yıkmaya yönelik aşağılık, iğrenç ve hain bir saldırıdır" ifadelerini kullandı.

Büyükelçi Kanbay, bu olayın, KKTC'deki yönetime ve kendi çalışmalarına etkilerinin en az seviyede olmasını beklediklerini anlatarak, "Şu ana kadar burada çok ciddi olumsuzluk görmüyoruz. Ancak bu hain teşebbüsü gerçekleştiren yapının burada da uzantılarının olduğunu biliyoruz. Onların bertaraf edilmesi, faaliyetlerinin yasaklanması için öteden beri KKTC hükümeti ile işbirliğimiz, çalışmalarımız var" diye konuştu.

Bu hain darbe girişiminden sonra KKTC hükümetinin, FETÖ'nün terör örgütleri listesine alınmasını kararlaştırdığını ve faaliyetlerini yasakladığını anımsatan Kanbay, KKTC hükümetinin, Türkiye ile işbirliği içinde bu unsurun, şahıs ve yapılarının bertaraf edilmesi ve ortadan kaldırılması için birlikte çalışmayı sürdüreceğini kaydetti.

Derya Kanbay, Türkiye'de OHAL kararı alınmasının insanların normal yaşantılarını kısıtlayıcı, insan haklarını engelleyici olumsuz bir ortam yaratma amacı taşımadığına işaret ederek, şunları söyledi:

"Bu, hain terör saldırısını yapan yapının devletin içinde varlığına yönelik bunları ortaya çıkarma, ortadan kaldırma ve bunları bertaraf etmeye yönelik bir dönemdir. Alınan tedbirler de buna yönelik olacaktır. Dolayısıyla kamu çalışanlarının seyahatleri, yurt dışına çıkışları ve izinleri sınırlandırıldı, kontrol altına alındı. KKTC'de faaliyet gösteren üniversitelerde çalışan akademisyenlerimiz var. Onlara bir engel olmayacak. KKTC'de üniversite öğretiminin, herhangi bir aksamaya veya olumsuzluğa maruz kalmaması için elimizden geleni yapacağız. Türkiye ile KKTC arasında ekonomik ve ticari faaliyetler, yürüttüğümüz bazı olumlu projeler aynen devam etmektedir. Türkiye'de bu olağanüstü durumun, terör örgütüyle yürütülen mücadelenin KKTC'ye olumsuz bir etkisi olmayacaktır.

Önümüzdeki dönemde bu çalışmalara yönelik bazı görevden almalar yaşanabilir. Bunların burada yürüttüğümüz çalışmaları etkileyeceğini düşünmüyorum. KKTC'nin eğitim, kültür ve ticari alanlarda gelişimi ve ilerlemesi için çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Bunlarda herhangi bir duraksama veya erteleme söz konusu değil. KKTC'de yaşamın olduğu gibi devam etmesi için hepimiz elimizden geleni yapıyoruz."



Alanlı Azerbaycan’da temaslarda bulunuyor



Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Hüseyin Avkıran Alanlı bir dizi temasta bulunmak amacıyla önceki gün Azerbaycan’a gitti.

Alanlı, Haydar Aliyev’in mezarını, Şehitler Hıyabanı’nı ve Bakü Türk Şehitliği’ni ziyaret ederek çelenk koydu.

Alanlı, şehitlikleri ziyaretinin ardından Bakü’de bulunan 101 bin metre kare alan üzerine kurulan Haydar Aliyev Kültür Merkezi’ni ziyaret etti.

Alanlı, ziyaretlerden sonra bir dizi temasta da bulunacak.



Ercan Havalimanı Larnaka ve Baf Havaalanlarına rakip



Ercan Havalimanı’nın Larnaka ve Baf havaalanlarının büyük rakibi haline geldiği belirtildi.

Rum Fileleftheros gazetesi manşetten verdiği ve iç sayfalarında ayrıntısıyla aktardığı haberinde, Larnaka ve Baf havaalanlarında yolcu ve uçak hareketliliği açısından iki yıldır önemli rekorlar kırıldığını, ancak Ercan Havalimanı’nda da tüm uçuşlar sadece Türkiye destinasyonlu olmasına rağmen yolcu ve uçak sayısında sürekli art arda rekor kaydedilmekte olduğunu yazdı.

Yolcular, havaalanları ve havayolu şirketleriyle ilgili verileri toplama ve işlemede uzman olan OAG’nin verilerine göre 2015 yılında, 3,5-4 milyon yolcunun Ercan Havalimanı’nı kullandığını kaydeden gazete, karşılaştırma yaparak aynı dönemde Larnaka Havaalanı’nı 5,4 – ki bu rakam tarihi bir rekor olarak kabul ediliyor – Baf Havaalanı’nı da 2,3 milyon yolcunun kullandığına dikkat çekti.

Rakamların Güney Kıbrıs’ın, Larnaka ve Baf havaalanlarının işletmecisi Hermes Airports’tan elde ettiği gelirlerinde düşüş olduğunu gösterdiğini kaydeden gazete, Kıbrıs sorununun çözümü durumunda havacılık piyasasında yaşanacak şekillenmenin kaygılara sebebiyet verdiğini belirtti.

Adadaki üç havaalanı göz önünde bulundurulduğunda, Kıbrıs’tan yurtdışına birinci destinasyonun Türkiye olduğunu belirten gazete, 2015 yılında Ercan Havalimanı’ndan Türkiye’ye giden yolcu sayısı 1,4 milyon olurken, 2016’da yüzde 14,2 artış hesaplandığını yazdı.

Haberde, ikinci destinasyonun Larnaka ve Baf havaalanlarından 1,2 milyon giden yolcu ile İngiltere, üçüncü destinasyonun ise 646 bin giden yolcu ile Yunanistan olduğu kaydedildi.

Adadan çıkış yapan yolcuları taşıyan havayolu şirketleri arasında birinci sırada 565 bin yolcu kapasiteli Pegasus Havayolları, ikinci sırada Larnaka’dan havalanan 412 bin yolcu kapasiteli Aegean Airlines ve üçüncü sırada 377 bin 100 yolcu kapasiteli Türk Havayolları’nın bulunduğunu aktaran gazete, Atlasglobal ve Onurair’in koltuk kapasitelerine de dikkat çekti.



KKTC bayrağı Meksika’da dalgalandı



Girne Belediyesi Halk Dansları Topluluğu, Birleşmiş Milletler UNESCO’ya bağlı Uluslararası Festivaller ve Geleneksel Sanatlar Festivalleri Organizasyonu Konseyi (CIOFF) tarafından 4 yılda bir düzenlenen Dünya Halk Dansları Olimpiyatı’nda (World Folkloriada) KKTC’yi temsil ediyor.

Meksika’nın Zacatecas şehrinde 30 Temmuz-14 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen olimpiyatta, farklı kıtalardan 55 ülkeden halk dansları toplulukları yer alıyor.

Girne Belediyesi Halk Dansları Topluluğu, olimpiyatın açılış ve kortej yürüyüşüne KKTC bayrağıyla katıldı. Dünyadaki farklı kültürleri tanıtmak ve kültürler arası alışverişi sağlamak amacıyla yapılan etkinlikte KKTC ve Girne’yi tanıtan broşürler de dağıtılıyor.

Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Girne Belediyesi meclis kararıyla Meksikaya gidilen olimpiyatta, Kıbrıs Türk gençlerinin dünyanın 54 farklı ülkesinden gelen 16 yaş ve üzerindeki gençlere ülkeyi ve kültürü tanıtma fırsatı yakalayacağını söyledi.

Güngördü, gençlerin ülkeyi en iyi şekilde temsil edeceğini belirterek, dünya gençleriyle kaynaşarak yeni dostlukların gelişmesine katkı konulacağını aktardı.

CIOFF Kuzey Kıbrıs Başkanı Özlem Kadirağa ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yaptığı engelleme girişimlerine rağmen Girne Belediyesi Halk Dansları Topluluğu’nun etkinliğe KKTC bayrağıyla katıldığını söyledi.









Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Website





Instagram













Dışişleri Bakanlığı











Facebook





Twitter





YouTube





Websitesi













KKTC Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 228 3365 / 228 3241

Fax: +90 (392) 228 4847

E-Mail: pio_news@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: TRNC Public Information Office / KKTC Enformasyon Dairesi

Youtube: KKTCDisisleri





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 54
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1540
Toplam Tekil 4076321
IP 3.145.131.238






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu