Demokratik Anayasa - Doğan Yiğit USYILMAZ - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Demokratik Anayasa - Doğan Yiğit USYILMAZ
Tarih: 15.12.2009 > Kaç kez okundu? 3161

Paylaş




1. Kavram Olarak

1.1 Anayasa

Anayasa kelimesi “esas yasa”, “temel yasa” anlamına gelmekte ve “diğer yasalardan daha kapsamlı, geniş ve onlara dayanak oluşturan yasa” şeklinde ifade edilmektedir.[1] Türkçede esas kanun, temel kanun şekillerinde anılan Anayasa kelimesi İngiliz ve Fransız dillerinde de karşılığı temel, kurulum, oluşum gibi anlamlara gelen “Constitution” kelimesi ile ifade edilir. Devlet ve Anayasa üzerine çalışmalar yapmış bir çok teorisyen ve filozof, devlet ve anayasa kavramları hakkında farklı ve bir çok çeşitli görüş ortaya koymuşlardır. Ancak şu bir gerçektir ki ülke adı verilen belirli coğrafi sınırlar içerisinde ve o sınırlarda yaşayan halk/zümre/kral iktidarının kurumsallaşmış hali olarak tanımlanan devlet, nasıl yönetileceği, esaslarının neler olacağı, kurallarının belirlendiği bir anayasasından yoksun düşünülemeyecektir. Bu anayasa kuralları yazılı bir belirli metin olabileceği gibi bu şekilde metin halinde de olmayabilir. İlk hâle örnek olarak Türkiye, Fransa gibi ülkeler ikinci hâle de tipik örnek olarak anayasa metni olmayan İngiltere verilebilir.[2] Toplum ihtiyacı gereği ortaya çıkan Anayasa, her bir bireyin tekil olarak toplumun bütünü ile yaptığı anlaşma niteliğindedir.[3] Bu sebepten ötürü toplum ve devlet arasındaki yönetimsel bağı kuran ve bunların ilişkilerini düzenleyen temel bir kanun olan anayasa yazılı veya yazısız olsun, var olması gereken önemli bir metin iken, içerdiği hükümler bakımından da bireyle toplumu ve devleti birbirine bağlayan bir özelliğe sahip olması nedeniyle meşru, ait olduğu toplum ve ülke karakteristiği ile uyuşur ve uygulanabilir olmalıdır. Anayasa, hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amacıyla çerçeve yasa özelliği ile de gereklidir. Çünkü pozitif hukuk değiştirilebilir olduğundan yeni çıkarılan yasaların kazanılmış hakları ortadan kaldırma ya da hak sahiplerinin bu haklarından sınırsız ve rahatça yararlanmalarını engelleme, birbiriyle çelişik ve toplumun bir araya geliş ruhuna aykırı olmaları ihtimallerine karşın Anayasa yüksek bir konuma sahip kılınmıştır.[4] Aynı zamanda anayasa, bütünün bireyler üzerindeki egemenliğinin de bir örgütleniş biçimidir.[5] Bu yolla kuvvetçe ve zekaca eşit olmasa dahi doğanın zorlu koşullarının bir arada yaşamaya ittiği insanoğlu anlaşma yoluyla hakça eşit, kendilerinden güçlü başkalarına değil kendi iradelerine itaat eder hale gelmiş olur. [6]



1.2 Demokrasi

Tanımı ve çeşitleri bir hayli çok olan bu yüzden de tanımlanması çok zor olan bir kavramdır. En basit ve kolay anlaşılır tanımı ile tüm toplum fertlerinin yönetime katılmasıdır. Yönetime katılma kriteri kimi zaman yaş ile belirlenmiş, kimi zaman vergi verme ile kimi zaman da cinsiyete göre belirlenmiştir. Kelime köküne bakıldığı zaman yunanca dimos (halk) ve kratia (iktidar) kelimelerinin birleşimi ve Türkçeye demokrasi olarak uyarlanışı ile karşımıza gelmektedir. Bir çok yönetim biçimi arasından sıyrılıp günümüzde en yaygın yönetim biçimi olabilmiştir. Sosyal, liberal, klasik demokrasi gibi modelleri vardır. Demokrasi eski yunan çıkışlı bir kavram olmasına karşılık şaşırtıcı biçimde Aristotales ve Platon tarafından “ayak takımı olan halkın yönetim biçimi” olarak görüldüğünden eleştirilmiştir. Öyleki Aristo, iktidara gelen halkın sayı çokluğuna dayanarak zenginlerin mallarını kendi aralarında paylaşmaya kalkabileceklerinden dahi korkmuştur[7]. Ancak yüzyıllarca belirli bir zümre veya kral tarafından yönetilen halk kesiminin yine uzun süren yönetime katılma çabaları günümüzdeki demokrasi anlayışına yakın olarak 18 ve 19uncu yüzyıllardan itibaren Amerika ve Fransa’daki gelişmlerle netice bulmaya başlamıştır. Bu gelişmelerin sonucu olarak halk artık yönetime katılacak ve çoğulcu bir anlayışla kendi idaresini belirleyecektir. Cumhuriyet kavramı ile ilişkisi cumhuriyet sisteminin bir rejim, demokrasinin ise cumhuriyetin uygulanış biçimi olmasıdır. İran’da islam cumhuriyeti, Çin’de halk cumhuriyeti, İngiltere de oligarşik cumhuriyet vardır. Türkiye demokratik cumhuriyetin uygulandığı ülkelere örnek olarak gösterilebilir. Çünkü demokrasinin temeli halkın yönetime katılırken bunu engelsiz, özgürce, çoğulcu bir biçimde, bütün farklılıkları içine alarak yapabilmesidir. Bu söylenişi ve işitilişi hüsniyyata sahip olan sistemin elbetteki gerçek anlamıyla tıpkı teori edildiği gibi hayat bulması çok zor olacaktır. Hatta bu hususta Rousseau, kendini zaten çok iyi idare edebilen bir milletin idare edilmeye ihtiyacının kalmayacağını ve gerçek demokrasinin hiç bir zaman var olmayacağını söylemektedir.[8] Ancak bunu söylemesine karşın kendisi halk idaresinin en şiddetli savunucularındandır. Rousseau, Platon’un “Ender bir şahsiyet olan iyi ve başarılı bir krala taç giydirmek için tabiatla talih kaç kez el ele vereceklerdir?” sorusu neticesinde başarılı kralların ender olarak iktidara geleceğini, diğer sayıca çok olacak iyi olmayan iktidar dönemlerinde kralın, idarecilerini seçerken yanılacağını çünkü bu seçilecek idarecilerin kralın gözüne girebilmek için hile ve entrika yapacağını (Machiavelli de Prens eserinde idarecilerin bir tilkinin kurnazlığına sahip olması gerektiğini belirtmiştir) halkın ise bunları seçerken daha az yanılacağını ancak bütün bunlarla birlikte demokrasinin iç karışıklıklara elverişli olduğunu öne sürmüştür. Yani Rousseau, iyi kralların sayılarının kötü krallarınkinden farkla az oluşu ihtimali sebebiyle, zaman zaman iç karışıklıklara elverişliliği ile veya gerçek anlamda var olmayacağı yönünde eleştirse dahi demokrasi yönetimini diğer yönetim biçimlerinden daha makul görmüştür.

2. Kavramların Birleşimi ve Görüş

Demokrasi ve Anayasa kavramları çok kısa ve yüzeysel bir biçimde incelendikten sonra, günümüzün çağdaş ülkelerinde mevcudiyetlerinin zorunlu olduğu kabul görecektir. Demokrasi, yönetim biçimi olarak diğer yönetim biçimleri arasından sıyrılmış topluma kendi kaderini tayin etme yetkisi tanımış, Anayasa ise toplumun ne şekilde bir araya geldiğini, bu birliğin esaslarının, temellerinin neler olduğunun belirlenmesini sağlamıştır. İşte buradaki toplumun bir araya geliş ve kendilerini idare ediş şekli ve bu şeklin nitelikleri hiç şüphesiz Anayasada belirlenecektir. Buradan demokrasinin, ancak anayasada yazılı olabilecek bir nitelik olduğu kolayca anlaşılabilmektedir. Devletin yönetim şekli nitelik bakımından demokratik olabilir fakat anayasanın demokratik olması, “demokratik anayasa” mantıksal ve hukuksal olarak bir araya getirilişi ve kullanılışı hatalı kavramlar olacaktır. Anayasa hukuku açısından da anayasaların çeşitlere ayrımına bakıldığında bu dallandırmalar arasında “demokratik anayasa” şeklinde bir tür yer almamaktadır. Bu söyleme telafuz bakımından en yakın kavram “anayasal demokrasi” kelimelerinin bir araya gelerek oluşturduğu kavram olacaktırki, demokratik anayasa tabiri ile anlatılmak istenen daha az yasaklar ve daha çok özgürlüklerin yer aldığı anayasa ile denk olmayacaktır. Çünkü anayasal demokrasi ile anlatılmak istenen, demokrasi niteliğinin ve bunun sınırları ile kapsamının ve içeriğinin, temel, çerçeve ve esas yasa olan anayasada belirtilerek güvence altına alınması ve üst bir norm olarak yer edinmesinin sağlanmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, anayasasının içerdiği 2nci madde hükümlerine göre nitelik bakımından demokratik bir cumhuriyettir. Bu bağlamda yürürlükteki anayasayı tümüyle tedavülden kaldırıp kendi istek ve iradelerine göre bir anayasanın oluşturulmasına çabalayanların bunu daha demokratik bir anayasa için gerçekleştirecekleri yönündeki söylemleri de yanlış ve hatalı olacaktır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti zaten demokratiktir. Halkın yönetime katıldığı, geniş haklar ve çoğulcu bir yaklaşımla kendi idarecilerini kendisinin seçtiği bu nedenle de halk için onurlu ve tercih edilen bir idare niteliği olan demokrasi, bu halk yanlısı özelliklerinin varlığı sebebiyle, anayasa karşıtı görüşlerce kendilerine yöneltilecek eleştirilere karşı, gerçek anlamı yıpratılan kalkan pozisyonuna düşürülmüştür. Yeni yapılacak olması planlanan anayasa açısından da bir başka noksanlık ise meşruiyet sorunudur. İki anayasanın aynı anda meşru olabilmelerinin mümkün olmaması nedeniyle yeni yapılan anayasanın meşruiyet kazanabilmesi açısından yürürlükteki anayasanın meşruiyetini kaybetmiş olması gerekir. Gerçekten de toplumun tümünün var olan anayasanın değişmesini istemesi halinde, değişmiş anayasanın meşru olacağında şüphe yoktur.[9] Ancak burada mevcut anayasanın sahip olduğu meşruiyet derecesi ilk etapta saptanmalı daha sonra yine toplumca meşru görülecek anayasanın oluşturulması gerekmektedir. Yürürlükteki T.C. Anayasası aksine görüşlerin olmasına rağmen meşru bir anayasadır, %91.37 kabul görmüştür. Bunu bir Anayasa Önerisi dahi hazırlamış olan Türkiye Barolar Birliği de böyle kabul etmektedir.[10] Ayrıca oylamaya katılanların %91,37’sinin de asker olamayacağını göz önünde bulundurursak 1982 T.C. Anayasası, yine bir araya getirilişi kavramsal hatalar içeren ancak popülist söylemle “sivil” bir “anayasadır”. Askerler tarafından yapılmış olması, ki hazırlanışında sivil uzmanlar yer almıştır, anayasayı zıt söylemle askeri veya hâki yeşil renkte bir anayasa yapmaz. Önemli olan sivil halkça kabul görüp görmediğidir.

Her kim tarafından ve ne yöntemlerle oluşturulursa oluşturulsun, meşru olmayan bir anayasanın kalbi atmıyor demektir. İster üyeleri halk tarafından belirlenecek bir Anayasayı oluşturacak kurulun, ister her kim ve ne yöntemlerle oluşturulacağından çok oylama sonucu yüksek kabul görecek bir anayasa oluşturacak bir heyetin varlığı ile olsun, değiştirilen anayasanın meşruluğu toplum düzeni, hukuksal düzen ve diğer tüm yasaların meşruluğu bakımından hayati önem arz etmektedir. Aksi takdirde toplumun üzerinde ortak olarak anlaştığı bir sözleşme ortadan kalkacaktır. Meşru ve yürürlükte olan anayasanın yeterince özgürlük içermediğinden yakınanlar taleplerinin anayasadan çok, onu %91.37 oy çokluğu ile kabul eden topluma uymadığını anlamak zorundadırlar. Son ve ek olarak, insan hakları-demokrasi-özgürlük sihirli sözcüklerini kendilerine dayanak görenlerin, anayasada kurucu ideolojiye yer verilmemesi ve “renksiz anayasa” talepleri siyasi bilimlere ve anayasa hukukuna gülünç bir biçimde ters düşmektedir. Anayasalar ülkelerin klavuzlarıdır. Bütün anayasalar yapıldıkları ülkelerin tarihsel birikimlerini ve toplumun karakter özelliklerini içerisinde barındırır. Bu anayasaların kimi zaman başlangıç metinlerinde kimi zaman da içerdiği madde ve hükümlerde görülebilir. Bu görüşlerinde batılı devletleri örnek aldıklarını söyleyenler, AİHM kararlarında da anayasaların ve yasaların ülkelerin ve toplumların karakteristiğine uygun olması gerektiğine ilişkin hükümleri görebilirler.



KAYNAKLAR

1. ERDOĞAN TEZİÇ, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, 11. Bası, İstanbul, Ekim 2006, s. 136.

2. ERDOĞAN TEZİÇ, Anayasa Hukuku, Beta Basım A.ş., 11. Bası, İstanbul, Ekim 2006, s. 145.

3. JEAN-JACQUES ROUSSEAU, Toplum Anlaşması, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1997, s. 42.

4. GIANFRANCO POGGI, Modern Devletin Gelişimi, Bilgi Yayınları, 2. Bası, İstanbul, Ekim 2002, s. 125.

5. ARISTOTALES, Politika, Remzi Kitabevi, 11. Bası, İstanbul, Şubat 2009, s. 79.

6. JEAN-JACQUES ROUSSEAU, Toplum Anlaşması, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1997, s. 42.

7. ARISTOTALES, Politika, Remzi Kitabevi, 11. Bası, İstanbul, Şubat 2009, s. 85,86.

8. JEAN-JACQUES ROUSSEAU, Toplum Anlaşması, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1997, s. 92

9. JEAN-JACQUES ROUSSEAU, Toplum Anlaşması, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1997, s. 146

10. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ, Anayasa Önerisi, T.B.B. Yayınları, 4. Bası, Ankara, Kasım 2007, s. 7.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 32
Dün Tekil 1787
Bugün Tekil 484
Toplam Tekil 4068406
IP 18.116.8.110






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























11 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Sevgim - Millete!
Vurgunlu um - Azadl a ve adalete!
itaatim - Hocalar ma!
Borcum - Dostlar ma ve meslekta lar ma!
Nefretim - Yalanc lara ve iki y zl lere!

(Eb lfez EL BEY)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.287 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu