İHAF BASIN BİLDİRİSİ



02.12.2009









Minareler Üzerinden Yabancı Düşmanlığı ve İslamofobi Sürecini Avrupalı Devletler Durdurmalıdır.



İnsanlığın ortaya koymuş olduğu insan hakları, özgürlükler ve demokrasi değerleri bizi insanca yaşanacak yarınlara taşıyacak temel referanslardır. Bu değerlerin İsviçre de halkoyuna sunulması, insan hak ve özgürlüklerine vurulan en büyük darbedir. İsviçre’de yaşanan referandum eylemi “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin yaklaşımına ve “İnsan Hakları Avrupa sözleşmesi”ne de aykırıdır.



Temek hak ve özgürlükler üzerinde oylama yapılamaz. İsviçre de başlayıp hızla Avrupa’ya yayılan “minare yasağı” temelli yasakçı anlayış, başta Avrupa’daki Müslüman toplum olmak üzere bütün İslam alemini ve insanlığı, insan hakları, demokrasi ve inanç özgürlüğü ilkeleri temelinde derinden yaralamıştır.



İsviçre’den başlayarak bütün Avrupa ya yayılma eyliminde olan bu çarpık anlayış, orta çağda kaldığını düşündüğümüz engizisyon ve cadı avı süreçlerini bizlere hatırlatmıştır. İsviçre bu eylemini kendi yasalarında var olan referandum süreciyle izah edemez. Çünkü İsviçre’nin de altına imza koyduğu uluslar arası belgeler, temel hak ve özgürlükler konusunda referandum anlayışını kabul etmez. Kısaca ortaya çıkan sonuç insanlık adına kaygı ve endişe vericidir.



Bu referandumun Avrupalı yöneticilere göstermesi gereken, Avrupa

Ülkelerinde zenofobi ve islamofobinin ne kadar tehlikeli boyuta geldiğidir. Avrupa da, kendi varlıklarını ırkçılık ve kendinden başka herkesi öteki gören siyasi partilerin önemli katkıları vardır. Avrupa toplumuna yabancı düşmanlığı üzerinden yaydıkları korku duygusu, toplumsal refleks olarak İsviçre de ortaya çıkmıştır.



İsviçre’deki referandum dinsel semboller üzerinden değil minare üzerinden yürütülmüştür. Bu ölçü bile yaşanan sürecin ne kadar sağlıksız olduğunun açık bir göstergesidir. İsviçre genelinde dinsel sembollere bir

yasaklama (minareler hariç) da söz konusu değildir. Yani hedef tüm dini gruplar (Hıristiyanlar, Museviler) değil açıkça Müslümanlardır.



İsviçre hükümetinin tamamen ayrımcılığa dayalı olan ve sokaklarına yerleştirilen binlerce ‘minarelere stop’ afişi, toplum sağlığını bozacak nitelikte olduğunu görmemesi ise bir başka üzücü olaydır.



İsviçre Cumhurbaşkanı Hans Rudolf Merz’in minare referandumu öncesinde yaptığı “minareye evet, ezana hayır” açıklaması da, hem insan hakları açısından hem de toplumsal huzur açısından kışkırtıcı ve kabul edilemez niteliktedir.



Diğer taraftan AB dönem başkanı başta olmak üzere birçok Avrupa

Ülkesinin bakanlarının konuyla ilgili yapmış oldukları açıklamalar Avrupa’daki Müslümanlar başta olmak üzere bizleri sevindirmiştir.



Avrupa’da ırkçılıkla mücadele mekanizmalarının gelişmiş olması ve söz konusu referandumda ortaya çıkan ayırımcılığın, İsviçre’nin de altına imza attığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu açıktır.



Talebimiz başlamış olan ve hala devam eden zenofobi ve islamofobiyi durduracak, etkin eylemsel süreçlerin Avrupalı yürütme organlarınca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları beklenilmeden en kısa bir sürede devreye sokulmasıdır.



Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, zenofobi ve islamofobi bir grip virüsü gibi bütün Avrupa ülkelerine yayılacaktır. Bunun yayılmasını önlemek için gerekli önlemleri almayan yöneticiler de insanlık mahkemesinde hesap vereceklerdir.



Farklı kültürler kültürlere zenginlik kattığı gibi, farklı mimarilerde şehirlerin mimarisine zenginlik katar. Avrupa’nın, üretilmesine, yaşanmasına ve geliştirilmesine büyük katkılar yaptığı çoğulculuk ve din özgürlüğü gibi insanlık değerlerine sahip çıkacağına inanıyoruz.



Avrupalı yöneten akıllar buna dur demediği takdirde, küçük siyasi çıkarlar peşinde koşan küçük gurupların nefret ve yabancı düşmanlığı üzerine inşa etmeye çalıştıkları ve körükledikleri politikaların esiri olacaklardır.



Abdullah BUKSUR

İHAF Başkanı