15 Kasım 2009



ABD”nin Türkiye ve civar ülkelerinde bulunan Kürt nüfusa karşı ilgisi yeni değildir. ABD Başkanı Wilson”ın, gelecekte yapılacak barışın ilkelerini açıkladığı “Wilson Prensipleri”nin 10. Maddesi”ne göre, “Türk egemenliği altında yaşayan diğer milletlere kendini yönetme hakkı verilecek.”tir.

Birinci Körfez Harekâtından sonra Kuzey Irak”taki askersiz bölgede konuşlandırılan Amerikan “Çekiç Güç”ün kuvvetlerinin sadece Barzani ve Talabani”nin peşpergelerine değil, PKK”ya da ne kadar destek olduğu bugün gün gibi ortaya çıkmıştır.

ABD Kuzey Irak”ta kendi eliyle kurdurduğu devleti kendinden sonra yaşatmak için yeni projeler üretmiştir. Kuzey Irak”taki Kürt Yönetimi”ni ayakta tutmak için geliştirilen “Kuzey Irak Açılımı” aslında Türkiye”de yaşadığımız süreç olan “Kürt Açılımı”ndan başka bir şey değildir. Bu açılım da açılımın gerekçelerini oluşturacak bir olayla, “Dağlıca Baskını”yla başlamıştır.

Hakkâri”nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca köyünde 4 ay önce konuşlanan piyade taburu, 21 Ekim 2007 gecesi 250 PKK”lı teröristin saldırısına uğradı. İlk ateşle karşılaşan 12 asker şehit oldu, 16 asker de yaralandı. Saldırı sırasında 32 PKK”lı da ölü olarak ele geçirildi. Daha da acısı 8 askerimiz de PKK tarafından kaçırıldı.

Bir hafta önce de PKK”lı teröristler, Şırnak”ın Gabar Dağı”nda 7 Ekim günü operasyona katılan bir time de yine uzun namlulu silahlarla saldırmıştı. Timi pusuya düşüren teröristler 1 astsubay ve 12 eri şehit etmişti.

Bir hafta içerisinde yaşanan bu olaylar kamuoyundaki tansiyonu yükseltti. Kamuoyunda Kuzey Irak”a karşı büyük bir askerî operasyon isteği oluştu. Baskının hemen ardından yaşanan istihbarat ve iletişim zafiyetleri de kamuoyundaki öfkeyi arttırmıştı. Örnek vermek gerekirse Kiev”de ABD Savunma Bakanı Robert Gates ile görüşen Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül PKK”nın elinde 8 Türk askeri bulunduğuna dair haberleri yalanlamışsa da PKK”ya yakın bir internet sitesinde PKK kampına götürülen Türk askerlerinin fotoğrafları yayınlanınca her şey ortaya çıktı.

Kamuoyunda Dağlıca baskınından 4 gün önce meclisten 19 red oyuna karşılık, 507 oyla geçen “Tezkere” hatırlatılarak, Türkiye”nin biran önce Kuzey Irak”a girmesi gerektiği seslendiriliyordu. Fatih Çekirge ise 22 Ekim 2007 tarihinde Hürriyet internet sitesinde yazdığı yazıyla “Sınır ötesi resmen başladı” diyecekti.

Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, Dağlıca baskınındaki saldırıyı protesto etmek amacıyla 12 şehit için 12 gün boyunca 1 dakikalık “ışık kapatma eylemi” yapılması çağrısında bulundu. Aynı gün Aygün eylemin başlangıcını Hurşit Tolon”la birlikte verdi.

Barzani”nin “Türkiye Kuzey Irak”a girerse karşılık veririz açıklaması” çok geçmeden sokağa yansıdı. Türkiye”nin her yerinde başlayan protesto gösterilerinde, Irak”a “hemen girilmesi” isteniyordu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Barzani”nin açıklamalarına sert bir cevap verdi: “Benim muhataplarım bellidir. Irak terör örgütüne karşı üzerine düşeni yapmazsa Türkiye hakkı olan şeyi yapmakta kararlıdır. Terörün asıl hedefi aramızdaki kardeşlik duygusunu baltalamaktır. Buna izin vermemeliyiz.”

Saldırının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül”ün başkanlığında Çankaya Köşkü”nde güvenlik Zirvesi toplantısı yapıldı. Toplantı”ya Başbakan Tayyip Erdoğan, Kuvvet Komutanları ilgili bakanlar, MİT Müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürü katıldı. Zirvenin ardından yapılan yazılı açıklamada özetle, “Terör örgütünün bu hain saldırılarla toplumumuzun birlik ve beraberliğini bozmak amacı güttüğü aşikârdır. Buna karşılık halkımızın haklı tepkisini gösterirken, kardeşlik duygularına zarar verecek davranışlardan kaçınmalıdır” denildi. Cumhurbaşkanı Gül, bir gün sonra bu kez tüm siyasi parti liderleriyle Köşkte ayrı ayrı buluştu.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan da ABD Dışişleri Bakanı Rice”ın kendisini arayarak Türkiye”nin operasyon yapmaması için birkaç gün süre istediğini açıklarken hamaseti de ihmâl etmedi: “Birileri istiyor diye olağanüstü hal ilan edemeyiz. Talabani”nin açıklamaları bizi tatmin etmiyor. Medyada yapılan yayınlar toplumsal psikolojiyi olumsuz etkiliyor. Sınır ötesi için çıkarılan tezkere bugünler için çıkarıldı. Gereken adım neyse atarız.”

ABD Başkanı George Bush adına Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Gordon Johndrú tarafından yapılan açıklamada PKK”nın saldırılarının kabul edilemez olduğu ve hemen durması gerektiği açıklandı. İşte bu noktada ABD Savunma Bakanı Robert Gates de Türkiye”nin PKK”ya yönelik sınır ötesi bir operasyon yapması için elinde tam yerini belirleyecek bir istihbarat olması gerektiğini belirtti. Bu açıklama “Kürt Açılımı” konusunda ABD-Türkiye işbirliğinin ilk işaretidir.

“Kürt Açılımı”nın miladının “Dağlıca Baskını” olduğu AKP Hükümeti”nin iki dışişleri balanı tarafından da ortaya konmuştur.

2009 Kasım ayı başlarında G-20 Bakanlar Toplantısı için İngiltere”ye giderken uçakta gazetecilerle sohbet eden Ali Babacan bugünkü “Kürt Açılımı”nın ilk fikirlerinin Dağlıca Baskını”ndan sonra Başbakan Erdoğan ile Bush arasındaki telefon görüşmesiyle ortaya çıktığını yaptığı açıklamada, 5 Kasım 2007 Beyaz Saray Görüşmeleri”nde ise şekillendiğini belirtti. Babacan “Ekim 2007”deki Dağlıca baskını sonrası yeni strateji geliştirdik. MİT Müsteşarı Emre Taner Bey”i Kuzey Irak”a göndermemiz o tarihe rastlar” derken bu sürecin o zaman başlatıldığını belirtmiştir.

Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile “PKK”nın tasfiyesi” ve “Kürt Açılımı” görüşmelerini yürütmüş olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Dağlıca saldırısını sıradan bir saldırı olarak görmüyor.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu”nun Barzani heyetiyle yaptığı temaslarda Dağlıca baskınına işaret ettiği de belirtiliyor. Davutoğlu, Dağlıca saldırısını sıradan bir saldırı olarak görmüyor ve bunu Barzani tarafına şöyle yansıtıyor:

“Dağlıca baskınından sonra Türkiye bir yol ayrımına gelmişti. Ya savaşa yönelecekti ya da ortak akılla hareket edip barışa. Biz bu yolu seçtik, akıllı hareket edip temaslarımızı yoğunlaştırdık. Dağlıca belki bir Türk-Kürt savaşı çıkarmak için yapılmıştı. Bunu isteyenler vardı. Ancak biz bunu akıl yoluna giderek aştık.”

Dağlıca Baskını”nda yaşanan askerî ve astihbarî zafiyetler ayrıca tartışılacak bir konudur ama bu baskın ne maksatla yapılırsa yapılsın bir sürecin, “Kürt Açılımı”nın başlangıcı olmuştur. Baskından sonra yaşananları ve “Kürt Açılımı”nın şekillendiği süreci diğer yazımızda ele alacağız.