Suudi Arabistan’daki Yönetim Değişikliğinin Şifreleri - Yrd. Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Suudi Arabistan’daki Yönetim Değişikliğinin Şifreleri - Yrd. Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI
Tarih: 06.05.2015 > Kaç kez okundu? 2322

Paylaş


Hafta başında Suudi Arabistan’dan geleneksel siyasal sisteminde alışık olmadığımız bir şekilde art arda gelen üst yönetim kademesindeki değişiklik haberleri, bu ülkenin siyasal gelişmelerini yakından izleyenleri şok edici mahiyette idi. Kimi uzmanlarca şafak darbesi olarak nitelendirilen bu değişikliklerin habercisi, daha birkaç ay önce 90 yaşındaki Kral Abdullah Abdülaziz’in vefatı ile tahta oturan Selman Bin Abdülaziz’in uygulamalarıyla ortaya çıkmıştır.

Bildiğimiz gibi bundan yaklaşık 100 yıl öncesine kadar Arabistan ülkesi küçük şeyhler ve aşiret liderleri tarafından yönetilen önemsiz bir çölden ibaret idi. Esasen hiç kimse Fars Körfezi’nin ve Kızıl Denizin kıyılarından kalkıp bir araya gelerek birilerinin birlik içinde bir ülke meydana getirebileceklerini hayal bile edemezdi.

Yaklaşık bir asır önce Riyad Çöllerinde küçük bir ilde Abdülaziz adında bir çocuk dünyaya gelmiş daha sonra İbni Suud olarak batıda tanınmıştır. Aşiret reisleri, çeteler, kabileler uzun süre birbirleriyle çatıştıktan sonra Vahabilik ideolojisi etrafında birleştiler. 1913 yılında İbni Suud "Tek Tanrıya Tapan Kardeşler " adında bir örgüt kurarak Vahabileri dini askeri bir örgütte birleştirdi. 3 Mart 1924’te Türkiye'de halifelik kaldırılınca Mekke'de Haşimi ailesinden Şerif Hüseyin kendisini halife ilan etti. İbni Suud Eylül 1924'de Hicaz Devletine savaş başlatıp aynı ayın 26’sında Mekke kapılarına dayandı. Mekke zenginleri Hicaz Milli Partisi’nde bir araya gelip Şerif Hüseyin'e baskı yaparak tahtan feragat etmesini sağladılar. 5 Aralık 1924 yılında Medine 19 Aralık’ta ise Cidde İbni Suud'un komutasındaki birlikler tarafında ele geçirildi, böylece tüm Hicaz ülkesi birleşti. Bu başarılı savaşın sonunda Arap yarımadasındaki geniş topraklar İbni Suud'un egemenliği altına girdi. 15 Ocak 1927'de İbni Suud'un Hicaz ve ona bağlı tüm bölgelerde Krallığı ilan edildi. Temmuz ayında Afganistan, Hindistan ve diğer Arap ülkelerinin delegelerinin katıldıkları bir toplantıda Kral Abdulaziz İbni Suud kutsal topraklarının koruyucusu olarak ilan edildi.

Kral Abdulaziz İbni Suud o tarihten, öldüğü 1953 yılına kadar olan sürede kabilesinin adını verdiği Arabistan yarım adası veya Suudi Arabistan denen toprakları Vahabi geleneklerine göre idare etti. İbni Suud yaşadığı sürece başta ABD ve İngiltere olmak üzere batılı devletlerle sıkı ekonomik, siyasi ve askeri münasebetler kurdu. Kralın ölümüyle yerine büyük oğlu Suud Bin Abdulaziz tahta oturdu. Suud Bin Abdulaziz sürekli hasta olduğundan dolayı yaşamının büyük kısmını Avrupa’da hastanelerde geçirmekteydi.

Suudi Arabistan’daki yönetim şekli Vahabiliktir ve ülke Alı-Suud kabilesi geleneklerine göre idare edilmektedir. Bu yapıya göre ülke kurucusu Abdulaziz'in vefatından sonra sırasıyla oğulları tahtın varisi olacaklardır. Bir kardeş tahta geçtiği zaman ondan daha ufak olan kardeşi Veliaht Prens unvanını alarak, hükümet idaresinde kendisine yardımcı olacaktır. Bu ülkede büyüklüğe, yaşlılığa ve örf ile adet ve geleneklere şiddetli bir şekilde saygı gösterilmektedir. Söylentilere göre Kral Abdülaziz'in farklı eşlerinden 70'e yakın erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Bu sayıdan ölenler ve ticaretle uğraşanların dışında 45 şehzade doğrudan doğruya siyaset ve devlet işleriyle haşır neşir olmuştur ve bir şekilde ülkenin en üst siyasi askeri veya hukuk sisteminin başında yer almışlardır. Bu katı geleneği anlamak için bu ülke hakkında en kapsamlı kitaplardan birisi olan "The Kıngdom" kitabının yazarı Robert Loceyn şöyle bir anektod dile getirmektedir; Bir gün Veliaht Prens Faysal'ın büyük oğlu babasını sultana karşı gelmesi için ikna etmeye çalıştı babası ona şöyle dedi;" kardeşim, seni öldürmek için bana emir verirse seni köşke götürürüm ve onun görebileceği bir yerde kurban ederim".

Suud'dan(1902 doğumlu) sonra sırasıyla; Prens Faysal(1904 doğumlu), Prens Halid(1912 doğumlu), Prens Abdullah(1924 doğumlu) Veliaht Prenslik ardından Krallık makamına oturdular. 23 Ocak 2015 yılında Kral Abdullah'ın ölümünün ardından yerine 79 yaşında olan Veliaht Prens Salman Bin Abdulaziz tahta oturdu. Geleneklere göre Veliaht Prensliğine ise üvey kardeşi Prens Megren Bin Abdulaziz getirildi.

Hafta başında yeni Kral Selman Bin Abdulaziz bütün dünyayı şok eden kararlarını açıkladı. Bu kararlara göre; ülkenin kuruluşundan beri uygulanmakta olan gelenekler bir tarafa bırakılarak 69 yaşındaki Veliath Prens Megren Bin Abdulaziz (ülke kurucusu Abdulaziz’in oğlu) Veliaht prens makamından azledilip yerine 53 yaşındaki Muhammed Bin Naif getirildi. Muhammed Bin Naif ülke kurucusu Abdulaziz Bin Suud'un oğullarından Emir Naif Bin Abdulaziz’in oğludur. Kralın uygulamaya koyduğu son kararnamenin en şok edici yönü ise Veliaht Prens makamının naipliğine (yardımcılığına) ise kendisinin en küçük oğlu 34 yaşında olan Muhammed Bin Sultan İbni Selman'ı getirmesidir. Bu uygulamayla Kral Selman Suudi geleneklerine göre tahta geçiş sürecinde süre gelen kardeşten kardeşe geçiş dönemini sonlandırmış ve üçüncü nesil şehzadelerden olan prens Muhammed Naıfı Veliaht Prensliğe getirmiştir. Üstelik 34 yaşındaki kendi oğlunu da ona naip yaparak tahtın önümüzdeki dönemde kendi ailesinde sürdürülmesini sağlamıştır.

Yeni Kral Salman Bin Abdülaziz'in şaşkınlık yaratan bir diğer ataması 40 yıldan beri Ülkenin Dışişleri Bakanlığı görevini sürdüren Prens Suud El Faysalın yerine Suud ailesi mensubu olmayan, ülkenin ABD'deki büyükelçisi ve Yemen işgal harekâtını dünya kamuoyuna duyuran 53 yaşındaki Adil El Cubeyr'in getirilmesidir. Bununla birlikte Kral Salman Bin Abdülaziz 1982'den 2005 yılına kadar Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçilik görevini üstlenen daha sonra ülkeye dönerek istihbarat teşkilatı başkanlığına getirilen Prens Bender Bin Sultanı görevinden azletmesidir.

Kral Salman Bin Abdülaziz ayrıca Suudi Arabistan Petrol şirketi(ARAMCO) başkanlığını yürüten Halid El Falih'i petrol bakanı Ali Naimi’nin yerine atamış, yardımcılığına ise büyük oğlu Abdülaziz Bin Salmanı getirmiştir.Çok kısa sürede gerçekleşen bu atamalar köklü ve katı geleneklere dayanan Suudi siyasal sisteminde deprem etkisi yaratmıştır. Bu atamaların nedenlerini anlatmadan önce atamalardan duyulan tepkilere değinmek istiyorum.

Kuşkusuz en sert tepki Suudi hanedanının en güçlü siyasi aktörlerinden biri sayılan 84 yaşındaki Prens Tallal Bin Abdülaziz (Kral Abdülaziz'in 18.nci oğlu) tarafından dile getirilmiştir. Suudi Arabistan'ın en önde gelen dolar milyarderlerinden ünlü iş adamı Velid Bin Tallal'ın babası olan Tallal Bin Abdülaziz Kral'ın bu keyfi atamalarına karşı en sert tepkiyi gösteren aile mensubu olarak bu atamaların İslam şeriatıyla ve ülkenin hükümranlık sistemiyle çeliştiğini belirtmiştir. Derhal Suudi hanedanının bir araya gelerek bu durumu yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söylemiş, uygulamaları yeni Kralın kişisel tercihleri olarak nitelemiş ve bu atamaları içeren emirlere uyulmamasını dile getirmiştir.

Bununla birlikte, bundan öncede ülkedeki gelişmeleri çok önceden kamuoyuna duyuran twitter fenomeni olan ''Müctehit'' isimli kullanıcı, atamalarla ilgili hanedanın birçok kademesinde ve özellikle geleneksel yapıya mensup şehzadelerin büyük tepkisiyle karşılandığını söylemiştir.

Suudi Arabistan iç ve dış politikasında katı geleneksel ve muhafazakâr yapısıyla bilinmektedir. Oysaki Kral Salmanın tahta geçmesiyle birlikte modern, cesur hatta saldırgan sayılacak uygulamalara imza atılmaktadır. Atamaların ve uygulamaların nedenine gelecek olursak kanımca birkaç nedeni söz konusudur. Bunlar;

• Kral Salman Bin Abdülaziz ülke yönetiminde köklü değişikliğe giderek kardeşler iktidarının yerine hükümdarlığın kendi ailesinde devam etmesini sağlamaya çalışmaktadır. Bunun içinde kendi küçük oğlunu Veliaht Prensin naipliğine getirerek önümüzdeki yıllarda bir şekilde Veliaht Prens Muhammed Naif'in bertaraf edilmesiyle oğlu Muhammed Bin Salman'ın tahta geçirilmesini sağlamayı garanti etmektedir.

• Ülkenin kurucusu Abdülaziz'in eşleri arasında bazı özellikleriyle dikkat çeken Hasse Bin Ahmed El Sudeyri öne çıkmaktadır. Hasse bugünkü Kral Salman Bin Abdülaziz'in veliaht Prens Emir Naıf Bin Abdülaziz'in babası 1982-2005 yılları arasında Kral olan Melik Fehadla birlikte 7 en önemli erkek çocuğun annesidir. Bu kardeşlere Sudeyri adıyla da anılmaktadırlar. Diğer üvey erkek kardeşlerinden ayrılan Sudeyri ailesine mensup şehzadeler sürekli birbirlerini kollamaktadırlar. Bu atamalarda tekrar Sudeyri soyundan gelenlerin taht kavgasında çok önemli bir zafere imza attıklarının göstergesidir.

• Suudi geleneklerine göre aniden Veliaht Prensliği görevinden az edilen 69 yaşındaki Prens Megren Bin Abdülaziz, Kral Suud'un en küçük çocuklarının 35.sırasında olan annesinin Yemenli olmasıyla dikkat çekmektedir. Bildiğimiz gibi Kral Salman Bin Abdülaziz tahta oturur oturmaz Yemende Ensarullah hareketinin ülkeye hâkim olması ve anti siyonist bir yönetim oluşturmalarıyla birlikte bu ülkeye savaş açmış ve işgal harekâtı başlatmıştır. Azledilen veliaht prens Megren Bin Abdülaziz'in annesinin Yemenli olması hasebiyle bu kanlı saldırıya karşı çıktığı bu nedenle görevden uzaklaştırıldığı söylenmektedir.

• Esasen vefat eden Kral Abdullah kendisinden sonra var olan sistemin devamını sağlamak ve herhangi bir sürpriz gelişmeyi engellemek amacıyla 2013 yılında bir ferman yayınlamıştır. 86/1 Nolu bu Kraliyet fermanına göre prens Megren Bin Abdülaziz’in Veliaht Prens makamlığı asla hiç kimse tarafından değiştirilemez ve kimse onun yerine atanamaz. O dönem saraydan sızan bilgilere göre Kral Abdullah söz konusu fermanı bir Anlaşma metni olarak düzenlemiş ve bu anlaşmaya şimdiki Kral Selman bin Abdülaziz’in de imza koymasını sağlamıştır. Bazı uzmanlara göre müteveffa Kral Abdullah kendisinden sonra Selman bin Abdülaziz’in aile geleneklerine uymasından kuşku duyduğu için kendisiyle bu anlaşmayı yapmıştır. Nitekim Kral Selman Megren bin Abdülaziz’i ani bir kararla görevden alarak Kral Abdullah’ın kuşkularında haklı olduğunu göstermiştir.

• Yemen saldırısından haberi olmayanlardan biri de 40 yıldır Suudi Arabistan'ın diplomasi direksiyonunda bulunan Prens Suud El Faysaldır. Enteresan bir şekilde bu saldırı haberini ülkenin Washington büyükelçisi Adil El Cubeyr'in dünya kamuoyuna duyurmasıdır. Ardından kısa sürede ise Suud El Faysal'ın yerine Dışişleri Bakanlığına getirilmiştir.

• Kral Salman ülkedeki gücü tamamen kendisi ve ailesinde toparlamak için Milli Savunma Bakanlığı görevinin yanı sıra Veliaht Prens yardımcılığına küçük oğlu Muhammed Bin Salmanı getirmiştir. Ayrıca başkent Riyad da herhangi bir ayaklanmaya fırsat vermemek için Prens Medep Bin Abdullah komutasındaki Kraliyet muhafız alayını milli savunma bakanlığına bağlamıştır ve isyan edebilecek komutan şehzadeleri başkentten uzakta ülkenin güneyinde yemen sınırına göndermiştir.

• ARAMCO Petrol Şirketi ülke ekonominin en önemli kurumu olarak faaliyet göstermektedir ve dev silah alımlarından, tekfirci terör örgütlerine mali kaynak sağlamaya dek yöneticilerin en önemli ekonomik kaynağını teşkil etmektedir. Bir yıl önce adaletin keskin kılıcı adlı bir hacker grubu bu şirketinin merkezi bilgisayar sistemine sızmıştır. Sistemi çökerttikten sonra veri tabanlarına ulaşmıştır. Elde ettiği belgeleri yayınladığında şirketin çok önemli miktarlarda kaynağı Suriye, Irak’ta ve Lübnan’daki selefi Vahabi terör örgütlerine aktardığı ortaya çıkmıştır.

• Kral Salman bu şirketin başkanını petrol bakanlığına getirmiş yardımcılığını ise büyük oğlu Abdülaziz Salman'ı atayarak ülke ekonomisini ve gelir kaynağını tahakkümu altına geçirmiştir.

Kral Salmanı bu uygulamaları hayata geçirmeye iten sebeplere gelecek olursak:

 Suudi Arabistan ile ABD emperyalizmi ve Siyonist İsrail rejimi arasındaki sıcak ilişki ve münasebetlerle ilgili binlerce makale ve araştırma yazılmış ve yayınlanmıştır. Suudi Arabistan ve Fars Körfezi diğer uyduruk emir ve emircikler yani Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Kuveyt gibi emircik ve kralcıkların kuruluş amacının ülkelerinden batıya akacak petrol vanalarının açık tutulması, her türlü antiemperyalist düşünceyi yerinde yok etmeyi ve Siyonist rejimin güvenliğini sağlamak olduğunu biliyoruz. Nitekim söz konusu çağdışı rejimler bu görevlerini hakkıyla yerine getirmekte ve özellikle son yıllarda İslam dünyasının huzur ve istikrarına karşı oluşturulan selefi ve Vahabi terör örgütlerine her türlü maddi ve lojistik desteği sağlamaktadırlar. Söz konusu terör örgütlerinin en önemli görevlerinin başında Siyonist karşıtı mukavemet cephesini zayıflatmak ve İslam dünyasını bir mezhep savaşına sokarak Siyonist rejiminin güvenliğini sağlamak gelmektedir. Kral Salman son atama ve görevden almalarıyla bu siyasetin pekişmesi için nedenli ısrarcı olduğunu göstermiştir. Nitekim uzun yıllardan beri Suudi Arabistan'ın büyük maddi ve lojistik desteğine rağmen selefi örgütlerin Suriye de Beşar Esed yönetimini yıkmakta yetersiz kaldıklarının sorumlusu olarak istihbarat başkanı Prens Bender Bin Sultan ve Dışişleri Bakanı Suud El Faysal görevden alınmışlardır. Önümüzdeki dönemde Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’de daha saldırgan politikalar izleyecek şahin prenslerin bu görevlere atanmasına şahit olacağız.

 Suudi Arabistan Siyonist rejim ile birlikte İran ile Batı arasında sürdürülen nükleer müzakerelerin fiyasko ile sonuçlanması için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Son aylarda İran ile Batılı devletlerin oluşturduğu 5+1(BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri+ Almanya) arasında Lozan'da ve Viyana'da sürdürülen nükleer müzakerelerde sona gelinmiş ve Haziran ayında nihai antlaşmanın imzalanması doğrultusunda ön tevafuka varılmıştır. Suudi Arabistan’ın yeni kralı Selman Bin Abdülaziz İran ile Batı arasında ve özellikle ABD ile normalleşme sürecini sabote etmek ve baltalamak için bütün imkânlarını devreye sokmuştur. Yemen halkına karşı başlatılan işgal harekâtı bu büyük provokasyonun en önemli cephesini oluşturmaktadır. Kral Salman satılmış Kral ve Kralcıkları da yanına alarak masum Yemen halkına karşı giriştiği işgal harekâtında yüzlerce savaş uçağı ile bu fakir ülkenin altyapı ve üstyapısını yok ederek hastaneleri, pazarlarını, alışveriş merkezlerini, ibadet mekânlarını bombalayarak binlerce sivilin ölümüne neden olmuştur. İran Kızılay'ının Yemen halkına götürdüğü ilaç ve yardım malzemesi taşıyan uçakların başkent Sana'ya inişini engellemiş ve İran'ı tahrik ederek Yemen savaşına çekmek istemiştir. Açıkçası Kral Selman yönetimindeki Suudi Krallığı bölgeye gelecek olan barış, huzur ve istikrardan korkuya kapılmıştır.

 Irak’ta yayın yapan Şefkena Haber Portalı’nın verdiği habere göre 29 Nisan 2015’te Kral Selman tarafından görevinden azledilen eski veliaht Megren bin Abdülaziz yayınladığı bir deklarasyonla Yemen İşgali Harekatı’na karşı çıkmıştır. Suud ailesi ve Ordu komutanlarına hitaben yazılan beyannamesinde Yemen halkına karşı başlatılan kararlılık fırtınası harekâtının ülke hazinesine çok yük olacağını ve kendisinin bu harekâta karşı olduğunu Kral Selman bin Abdülaziz’e bildirdiği beyan edilmiştir. Kendisinin bu itirazlarına karşı Kralın Savunma Bakanlığını yürüten oğluyla birlikte bu saldırıyı başlattığını beyan etmiş, bütün dost ve kardeş ülkelerden Suudi Arabistan ve Yemen’de olup bitenlerin akılcılık ve mantık çerçevesinde diyalog yoluyla çözülmesini önerdiğini bildirmiştir. Ülkesiyle diğer Arap, Müslüman ve Batılı ülkelerden krizden uzak münasebetler kurmasını, Yemen Halkı’na karşı başlatılan operasyonda ülkesiyle birlikte hareket eden ülkelerin derhal askeri operasyona son vermelerini talep etmiştir. Bu söz konusu durumların hassasiyetine binaen istifa etmek zorunda kaldığını, bütün dünyadan Suudi Arabistan’ın ve Suudi Arabistan halkını bekleyen bu felaketten kurtarılması için yardım beklediğini ilan etmiştir.

 Selman Bin Abdülaziz Yemen işgal harekâtıyla birlikte Mısırın darbeci lideri General Abdülfettah El Sisi ile Katar, Bahreyn, Kuveyt ve Ürdün gibi batı kuklası diktatörleri de yanına alarak Mısır’ın Şerm El Şeyh kentinde bir araya gelmiş Yemen halkını bombalarken ortak Arap ordusu kurulması tezini ortaya atmıştır. Bu güne kadar söz konusu yönetimlerin uygulamalarına göz attığımızda kurulacak olan bu ordu İslam dünyasında Siyonist ve emperyalist karşıtı devletler, örgütler ve halklara karşı kurulacak bir ordu niteliğini taşıyacaktır. Darbeci Sisi'nin iktidara geldikten sonra ilk işi olan Gazze halkına açılan tek ulaşım yolu Refah sınır kapısını kapatması; büyük bir hapishane konumunda olan Gazze’ye ilaç, gıda ve inşaat malzemesinin ulaştığı tek kanal olan tünellerin kapatılması; o kanalların inşasına yardım eden veya göz yumanların müebbet hapisle cezalandırmasını öngören yasayı onaylaması onun ne denli Siyonist rejimin emrinde olduğunu göstermiştir. Öte yandan başta Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin; İşid, El Kaide, El Nusra, Özgür Suriye Ordusu ve benzer tekfirci terör örgütlerine verdikleri maddi- manevi ve lojistik desteği göz önünde tutacak olursak söz konusu devletlerin oluşturacağı ordunun da Siyonist rejimin vurucu gücü tekfirci terör örgütlerinin ise destekçisi olacağından kuşku duymamaktayım. Kral Salman Bin Abdülaziz’in yaptığı şafak saray darbesi kamalandığında bu ülkenin bütün imkanları emperyalizmin ve Siyonizm’in emrine verilerek İslam dünyasında ulusal ve bağımsız devletlere yönelik saldırı ve sabotajlar hız kazanacaktır. Esasen Suudi Arabistan önderliğinde yukarıda saydığım satılmış emirliklerin katılımıyla 1982 yılında “Körfez İşbirliği Örgütü” NATO’nun bölgesel kanadı olarak bu sabotaj ve provokasyon görevlerini hakkıyla yerine getirmektedir. Kanımca önümüzdeki aylarda şer ve terör ittifakını oluşturan Suudi-İsrail rejimi birlikteliği sonucunda başta Yemen, Bahreyn, Irak, Lübnan, Suriye ve diğer egemen devletlerde daha fazla sabotaj, provokasyon, mezhep savaşı ve hatta iç savaşlara şahit olacağız. Bu nedenden dolayı başta ülkemizin aydın,yazar, kanaat önderlerini ve İslam dünyasını bu tehlikeye karşı duyarlı olmaya davet ediyorum.

*Giresun Üniversitesi Öğretim Üyesi





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 39
Dün Tekil 1787
Bugün Tekil 1478
Toplam Tekil 4069399
IP 18.222.117.109






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























11 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Sevgim - Millete!
Vurgunlu um - Azadl a ve adalete!
itaatim - Hocalar ma!
Borcum - Dostlar ma ve meslekta lar ma!
Nefretim - Yalanc lara ve iki y zl lere!

(Eb lfez EL BEY)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.502 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu