Öyle bir haldeyiz ki; toplumun ne bir ideali, ne de birbirine bağlılığı var. Aileler çözülmüş, medya ile saat başından şartlanan tekil fertler halindeler.



Ahlak, terbiye, vicdan, inanç üç dört ucube şarlatanın kelamına kalmış. Sokaklar kaos, terör, şiddet, tecavüz dolu. İnsanlar insanlığından sıyrılmanın son dakikalarına yaklaşıyorlar.



Peki sebep ne, suçlu kim..?



Sebep ve suçlu, toplumu idareye soyunan, idare ve yönetim görevini ‘’…ben iyi yaparım…’’ deyip, vaatler ile halkın vicdanına tesir edip. Sonra da sıcak koltuklarında hiçbir şey olmuyormuşcasına izleyen, ‘’…sonradan görme/ olmalar…’’.



Bir ülke düşünün; ülke içerisinde, canı, malı, namusu ‘’…işe ehil olmayanlara…’’ emanet edilen…



Zalimin alim, Alimin zalim edildiği bir ülke. İşte bu ülke benim ülkem. Kadınların, kızların, çocukların, yaşlıların hükmünün olmadığı ‘’ Osmanlının, ecdadın Darül İslam bırakıp, sonradan görmelerin Darül Harp yaptığı’’ ülkem.



Yönetimin ahlaksız ve gayri adil yapıldığı, yandaşın baş köşede yağlandırıldığı, denetim vazifesinde olan muhalif kesimlerin, işaret diliyle şartlandırıldığı, kepazeliğin diz boyu olduğu ‘’Türkiyem’’.



Cennet olan vatanı, cehenneme çeviren soysuzların ‘’mikrop’’ gibi türediği. Namusun ve ahlakın bez parçasına sıkıştırıldığı. Akıldan önce cismi örteceksin diyen ahlaksız ve örümcek beyinli ‘’yavşakların’’ kol gezdiği. Seçim zamanı örtünenler sağ tarafa değip, Pavlov’un denekleri gibi şartlandırılan insanların yaşadığı ülke.



Benim ülkem ‘’Türkiye’’…!



Bu ülke öyle bir ülke ki; çağdaşlık nağraları atanların, ‘’…anason sofrasında çatallanan meze…’’ olduğu. Sosyal yaşamı ‘’Sosyal-izm’’ ile karıştırıp, hatta Türk’e, Türkçe’ye ait olan ‘’Türküleri’’, ‘’Türkülerin Kardeşliği’’ çatısı altında pazarlayan, şeklen fikri, çay kaşığı ile vurulunca ‘’Kilise Çanı’’ gibi boş öten, ‘’68-78-80..’’ numaralı aklı evelerden medet umulan bir ülke. Medet umulan bu zer-zevat, hayatları boyunca, uçakla dahi ‘’Sosyalist’’ bir ülkenin üzerinden uçmamış olan…Lafa gelince, insanlıktan, insan haklarından bahseden. Antalya’nın 46 derece sıcağında, kışlık yeşil parka ile dolaşan. Akdeniz’in denizcikleri…



Bu ülke, ahlakın, terbiyenin, inancın pazarda emperyalist sermayeye meze edildiği. Sokakta kadınların ve kızların tecavüze uğradığı, erkek çocukların fiili livata’ya maruz kaldığı, kahpelerin ve kötülerin hızla çoğaldığı. Allahın helak edip, gelecek nesillere ibret olarak bırakması gereken bir ülke…



Bu ülke ‘’Türkiye’’, milli yığınlardan oylar alıp, ‘’…siz yola devam edin, biz takipteyiz…’’ şeklinde ki tavırlar ile, iktidar olmayı istemeyen. ‘’..geçmişte iktidar olan hükümetler tarafından, ülküsü ideali, aklı, alimi inekten süt sağar gibi sağılıp…’’ sonrada yalancı meme vaatleriyle kandırılan. Rüyada geçmiş zamanların özlemini kuran, iki rakamlı mebus sayılarından, üç rakamlara evrimini tamamlayamayan… kısacası gelecek için vicdan ve akıllara umut veremeyen, sözde milli olan oy devşirmecilerinin muhalefet zindanında gönüllü mahkum oldukları bir ülke.



İşte burası Türkiye..!



Sokakta yaşamın hiçe sayıldığı, kadınlara tecavüz edilip sonra yakıldığı. Eşkiyanın demokrasi dersi verdiği. Milletimizi katleden komitacılardan özürler dilendiği. Hatta devleti idare eden erke danışman yapıldığı…’’…kimin şeyinin, kimin eline uzatıldığı..’’ belli olmayan. Devlet ihalelerinin, üç İhlas, bir Fatiha’yı okuyana verildiği. Milletin meclisinin LTD Şirket gibi işlediği. Atalarımızın, Şehitlerimizin, Gazilerimizin, magazin ve oy devşirmek için seçimden seçime kullanıldığı.



Kısacası idare ve idareyi kontrol ve tetkik edecek muhalefetin olmadığı, olanların da ‘’Cahil’’ olduğu bir ülke...



Mehmet Akif ERSOY…’’..Allah bu millete İstiklal marşı yazdırmayı nasip etmesin…!...’’ demişti. Acaba Merhum Mehmet Akif ERSOY bu zamanlar da yaşasaydı bu sözünden imtina eder miydi..?



Allah ‘’Türk Milletinin’’ Yardımcısı Olsun…!



Saygılarımla.



Emrah BEKÇİ

Araştırmacı/ Yazar