İlhan KARAÇAY'dan haber potporisi - - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









İlhan KARAÇAY'dan haber potporisi -
Tarih: 25.11.2014 > Kaç kez okundu? 2072

Paylaş


Alttaki yazılar:



-Veyis Güngör nereye koşuyor?



-Corendon'dan Amsterdam'a ultralüks otel



-Alın size bir kahpelik daha



-Bu yiğitçe çıkışı alkışlamak lazım



-Hollanda medyasından Türkler'e övgü ve yergi...



-Avrupa'nın Prensi şarkıcı Sabit Gürses Mersin'de



***********



Hollanda'ya sığamayan Veyis Güngör nereye koşuyor?





UETD Başkanlığını bıraktı ama,



Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı



olarak Anadolu'da,



Balkanlar'da ve Asya'da cirit atıyor...







Dünya Türk Forumu'nun 'Akil Kişiler Kurulu'nda yer alan Veyis Güngör'e, kimler göz kırpıyor



İlhan KARAÇAY yazdı



Recep Tayyip Erdoğan'ın inisiyatifi ile kurulmuş olan, Avrupa Türk Demokratlar Birliği (Union of European Turkish Democrats) UETD'nin tam 8 yıl Hollanda başkanlığını yapan Veyis Güngör, bu görevi bıraktıktan sonra da Ankara'nın gözdesi olmaya devam ediyor. Erdoğan'ın, Avrupa'daki Türkler'e ve özellikle Türk gençlerine, Avrupa toplumunun asli bir parçası olduklarını anlatmak ve onlara bu yolda yardımcı olmak için kurulmasına önayak olduğu UETD, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra, öksüz kalmış gibi görünüyor.



Veyis Güngör, 2015 yılında İstanbul'da yapılacak olan 'Küresel Kalkınma ve Göç Forum Konferansı'nın ön hazırlığı için, Hollanda'yı temsilen gittiği Ankara'da, çeşitli davetlere katılırken, önemli yerlerde ikili görüşmeler de yaptı.







Veyis Güngör, Başbakanlık Başdanışmanlığı'na atanan Vedat Bilgin ve AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile yaptığı uzun görüşmeden sonra, UETD'ki 8 yıllık faaliyetlerini içeren kalın kitabını sundu ve oradan akşam yemeğine geçildi







Amsterdam Türkevi Araştırmalar Merkezi'nin Başkanı olan Veyis Güngör, Ankara ziyaretinde, kısa bir süre önce göreve atanan Başbakan Başdanışmanı Prof. Dr. Vedat Bilgin ve AK Parti Grup Başkan Vekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ile akşam yemeğinde bir araya geldi. Veyis Güngör, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dışilişkiler Genel Başkanı Prof. Dr. Yasin Atay, AK Parti İstanbul milletvekili Dr. İsmail Safi, TİKA Dış İlişkiler ve Ortaklıklar Dairesi Başkanı Dr. Mehmet Yılmaz, EkoAvrasya Derneği Başkanı Hikmet Eren, Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu’nu ziyaret etti. Güngör, eski Meram Belediye Başkanı Dr. Serdar Kalaycı’yı da yeni görev yeri olan Cumhurbaşkanlığı köşkünde ziyaret etti. Güngör’e ziyaretlerde Türkevi Topluluğu’ndan Metin Yazarel eşlik etti.







Veyis Güngör, AK Parti Dışilişkiler Veyis Güngör, beraberinde EkoAvrasya Başkanı Hikmet Eren



Başkanı Yasin Aktay ile görüştü olduğu halde, AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Safi ile görüştü







Görüşmelerde öncelikle Avrupalı Türkler'in sorunları ele alındı. Ayrıca Türkevi Topluluğu’nun yeni dönemde Hollanda’da, Avrupa’da ve uluslararası alanda yapacağı faaliyet ve projler üzerinde de fikir alışverişi yapıldı.



Çok yakın bir zamanda genişletilmiş bir iştişare toplantısıyla Türkevi Topluluğu yapısı, çalışma sistemi ve öncelikli çalışma alanlarının belirlerneceğini söyleyen Veyis Güngör ile, Ankara'daki görüşmeler doğrultusunda yeni yapılanma ve yapılacak bazı faaliyet ve projelerle ile ilgili olarak bir söyleşi yaptım.







Hollanda'da, öğrencilik yıllarından itibaren son 30 yılda, bini aşkın etkinlik düzenleyen, yüzü aşkın eser yayınlayan, din, dil, siyasi görüş ayırmaksızın her sivil toplum kuruluşuna maddi ve manevi yardımları esirgemeyen Veyis Güngör sorularımı şöyle yanıtladı:



- Veyis bey, UETD başkanlığını bıraktınız ama, sosyal ve kültürel faaliyetleriniz devam ediyor. Bize öncelikleTürkevi Topluluğu hakkında bilgi verir misiniz?



-''Türkevi Topluluğu, Hollanda’da yaşayan Türk kökenli bir grup gönüllünün bir araya gelerek, Anadolu’dan getirilen norm ve değerlere yabancılaşmadan, içinde bulunulan toplumun da değerlerine farkındalık yaratarak göç, kültür, bilim, siyaset, uluslararası ilişkiler alanında çeşitli faaliyetler yapan bir sivil toplum kuruluşudur.



Hedefimiz; öncelikle vatandaşı olduğumuz ve aidiyet duyduğumuz ülkelere sadakat, gönül ve kültür coğrafyamızdaki insanlara karşı da sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmek, yerelden küresele düşünen ve hareket edebilen etkin bireyler ve saygın vatandaşlar olmak, her alanda katılımı ön planda tutan sosyal Avrupa’nın oluşmasına da kendi çapımızda katkıda bulunmaktır



Türkevi Topluluğu; Türkevi Araştırmalar Merkezi, Avrasya Sivil Toplum Forumu, Amsterdam Tartışmaları, Türkevi Yayınları ve Mesnevi Okumaları gibi alt birimlerden oluşacaktır.''



- Sizin bir de Avrasya Sivil Toplum Buluşmaları çalışmanız var. Bu konuda bilgi verir misiniz?



-''Her yıl yapılmakta olan Avrasya Sivil Toplum Buluşmaları bu yıl Aralık ayında Amsterdam’da yapıllacaktır. Hollanda’da yaşayan Türk ve Akraba diaspora Toplulukların da katıllacağı faaliyet öncelikle topluluklar arası tanışma ve kaynaşmayı hedef alır. Aralık ayında yapılacak Avrasya Sivil Toplum Buluşmalarının şeref misafiri Macaristan’da her iki yılda bir yapılan Turan Kurultayı Başkanı Birö Andras Zsolt ve Türkolog Atilla Mateffy olacaklardır.''



-Hollanda'ya Göç’ün 50'nci yılı çerçevesinde son bir çalışmanız daha olacak. Bu konuda bilgi verir misiniz?



-''Türk İşgücü Göçünden Diaspora’ya; Göç'ün 50. Yılında Hoĺlanda Türkleri Sempozyumu Aralık ayında Ankara’da gerçekleştirilecek. Dünya Göçmenler Günü çerçevesinde yapılacak seppozyum Ankara partneri EkoAvrasya Derneği olacak. Programda ele alınacak başlıca konular şöyle: Birinci Nesil Serüvenleri; Hollanda'da Türkçe Medya; Hollanda'da Türk Girişimcileri; Siyasi Katılım ve Türk Gençleri; AB Türkiye ilişkileri ve Hollanda Türkleri; Hollanda Türk Sivil Toplum Kuruluşları; Hollanda'da dan Tersine Göç. Sempozyum’da ayrıca fotograf sergisi açılacak. Uzmanların davet edileceği sempozyum sonuçları kitap halinde yayınlanacak.''



- Sizin, yüzü aşkın eser çalışmanız var. Şimdi de Yunus Emre hakkında bir çalışmanız oldu.



-''Türkevi Araştırmalar Merkezi olarak, kültür ve medeniyet değerlerimizin içinde yaşadığımız ülkede tanıtılması yönünde sayısız faaliyetler yaptık. Bunları bazıları; Kaşgarlı Mahmud, Evliya Çelebi, Ahi Evran, Mevlana Celaleddin Rumi ve Hoca Ahmed Yesevi gibi değerlerimizi anlatan Hollandaca kitap yayını ve tanıtım programlarıdır.



Bu doğrultuda son olarak Yunus Emre ile ilgili Hollandaca bir çalışmayı tamamlamış durumdayız. Hollandalı yazar Abdulwahid van Bommel’in hazırladığı; başta Yunus Emre’nin hayatı olmak üzere şiirlerinden tercümelerin bulunduğu kitap yayınlanacak. Devamla organize edilecek bir programla kitap tanıtımı ve Yunus Emre programı organize edilecek.''



- Sizin bir de Afrika projeniz olacak. Bu konuda neler söylemek istersiniz?



-''Kalkınma İşbirliğinde Paradigma Kayması; Afrika’da yeni aktör Türkiye başlığı ile Den Haag’da yapılacak uzmanlar toplantısında, Türkiye’nin Afrika’da uyguladığı yardım politikaları tartışılacak.



Bilindiği gibi, Afrika kıtası yüzyılımızda küresel sahnede ağırlığı giderek artan bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Afrika’nın, zengin doğal kaynakları ve insan kapasitesi tüm dünyanın ve hasseten gelişmiş devletlerin ilgisini çekmektedir. Bu ilgi uluslararası ilişkileri doğrudan etkilemektedir.



Türkiye de Afrika kıtası ile çok yakından ilgilenmektedir. Yakın zaman Türk dış politikasının kaçınılmaz hedefleri arasında yer alan Afrika ülkeleriyle ilişkiler tüm dünya tarafından gıptayla ve ilgiyle izlenmekktedir. Uluslararası aktörler, düne kadar bir Afro-Avrasya (Avrupa-Asya-Afrika) ülkesi olan Türkiye’nin Afrika politikasını anlamaya çalışıyorlar. Bir çok uluslararası yardım kuruluşu; siyasi, insani, ekonomi ve kültür ayakları olan, devamla ikili, bölgesel, kıtasal ve küresel boyuları olan Türkiye-Afrika işbirliğini analiz ediyor. Türkiye’nin bütün bunları uygularken, Avrupalı krum ve kuruluşlardan farklı olarak neler yaptığını merak ediyor, Turkiye’nin kısa sürede elde ettiği başarının sırlarını ögrenmek istiyor.

Bu çerçevede Den Haag’da organize edilecek Afrika’da yeni aktör Türkiye çalıştayı yukarıdaki merakı gidermeyi hedefliyor.''



- Bir de Afganistan projeniz olacak.



-''Hollanda’daki Türk sivil toplum kuruluşları ile Afganistan’da etkin olan sivil toplum kuruluşlarının karşılıklı ilişkilerinin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi çerçevesinde bugüne kadar yürütülen projelere bir yenisi daha eklenecek. Geçtiğimiz yıllarda Şıbırgan’da Kuzey Afganistan’da açılan ilk özel Gülistan Kütüphane ve Araştırma Merkezi projesine önümüzdeki yıl yeni bir eğitim projesi eklenmiş olacak. Hollanda’da yaşayan Afganistan diasporasının da dahil edileceği proje çerçevesinde Türkevi Topluluğu altında hizmet veren Avrasya Sivil Toplum Forumu Hollanda’da projeyi anlatmak için bir dizi faaliyetler yapacak.''



- Veyis bey, maşallah, bunca uğraştan sonra durulmanız gerekirken daha da aktif hale geldiniz. Nedir bu aktivitelerin kaynağı, daha neler yapacaksınız?



- '' Uğraşılarımın ardında bir şey aramayın lütfen. İnsanlar başkoydukları yolda ilerlemeyi hedef alırlar. Ben de bu yolda devam ediyorum. Yapacağımız aktiviteler aralıksız devam edecek. Pazartesi günü, NATO toplantısına gelen milletvekillerimizi medya ve sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle yemekte buluşturacağız. Bu ayın sonunda da, Amsterdam tartışmaları çerçevesinde yapılacak olan toplantıya, AK Parti Grup Başkan Vekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal bey de katılacak. Gelecek yılın programı da bir hayli kabarık olacak.''



-Size son olarak bir soru yöneltmek istiyorum. Bu soru belki hoşunuza gitmeyecek ama, ben bir gazeteci olarak bunu sormak mecburiyetindeyim.

Soru şu: UETD Başkanlığını bıraktıktan sonra, yerinize gelen yeni başkan ve yöneticiler, size karşı suçlamada bulundular. Medya yoluyla sizi suçladılar.



Bir web sayfası nedeniyle mahkemeye vereceklerini söylediler. Sizi kendilerine ihanet etmiş biri gibi lanse ettiler. Aynı yola baş koyduğunuz şimdiki UETD yöneticileri ile aranızdaki bu husumetin sebebi nedir?



-'' İlhan bey, ben bu sorunuza yine de cevap vermeyeceğim. Zira kendi içimizdeki küçük bir ihtilafı medya yoluyla dillendirmek istemiyorum. Sözünü ettiğiniz arkadaşlar ile bu konuda yazıştık ve durumu Genel Merkeze ve Ankara'daki ilgililere aktardık. Aynı camianın içinde olan insanlar olarak polemiğe girmek istemiyorum.''



Veyis Güngör, bu son soruma verdiği yanıtta bile iyi bir politikacı olduğunu ve adımlarını atarken nerelere dikkat edeceğini çok iyi bildiğini göstermiş oldu.



Nereye koştuğunu sorduğum Veyis Güngör, bana göre Ankara'ya koşuyor.

Bekleyeceğiz ve göreceğiz.



********



Corendon Vitality Hotel Amsterdam Hollanda'daki gururumuz olacak





Çağüstü otelde Türk mutfağı, Türk hamamı ve Türk dükkanı ile gözler kamaşacak



İlhan KARAÇAY'ın haberi



AMSTERDAM (ÇAYPRESS/AJANS)- Atilay Uslu ve Yıldıray Karaer'in Hollanda'ya kazandırdığı Corendon Tur Operatörlüğü ve Hava Yolu Şirketi'nden sonra şimdi de Amsterdam'a muhteşem bir otel kazandırılıyor.



Corendon Vitality Hotel Amsterdam, dünyanın en yeni teknolojisi ve mimarisi ile inşa ediliyor. 30 miyon Euro'ya mal olacak, 12'si Junior Suites, 14'ü de Vitality tipi 263 odalı (700 yataklı) otelde, Türk mutfağı, Türk hamamı ve Türk dükkanının yanında, İtalyan, Fransız ve diğer Akdeniz ülkelerinden yemekler servis edilecek.



Bir nevi termal otel kaplıcası olarak hizmet verecek olan otelde, Türk hamamında masörlerin yanında tellaklar da görev yapacak. Oteldeki kaplıca alanı 1000 metrekare olacak.







Şubat 2015'te açılması planlanan otelde, dünyada eşine rastlanmamış bir de Boeing 737 uçağının Cockpit'i görünümde bir suit oda yer alacak. Yedinci katta yer alacak olan

'737 Cockpit Suite' tam 120 metrekare olacak. Uçuş simulatorlü olan bu odada, gecelemenin yanında iş toplantıları da yapılabilecek.



Bu oteldeki ayrıcalık, sadece Cockpit Suite'den ibaret değil. Odaların tamamında özel yaptırılmış 'Corendon Karyolaları ve Yatakları' göz kamaştıracak. Türkiye'de Sabah Firması tarafından yapılan bu karyola ve yatakların, daha sonra diğer lüks oteller tarafından kapışılacağı bekleniyor.



Otele müdürlük yapacak olan Kees Teer, ihtiyaca cevap verecek olan elemanları titizlik içinde aramaya devam ediyor. Elemanların tamamı özel bir eğitimden geçirilecek. Otelde Loby'nin yanında simit ve hediyelik eşya satılacak dükkanların bulunduğu bir Bazaar olacağını, Loby ile Bar arasında muhteşem bir dekorasyon ile AY Restaurant & Bar yer alacak. 170 kişilik bu restaurant'ın AY adı, iki ortak Atilay Uslu ve Yıldıray Karaer'in 'Atilay ve Yıldıray' baş harflerinden kaynaklandı.







Otel Müdürü Kees Teer, otelden sadece uluslararası müşterilerin değil, Amsterdamlılar'ın da yararlanabileceğini belirtiyor. Hafta sonları saat 14.00-17.30 arası 'Çay-Kahve Time' yapılacağını belirten Teer, bunlar ile yetinilmeyeceğini ve bir televizyon şirketi ile yapılan anlaşmaya göre, Otel ili ilgili bir soap serisi yayınlanacağını söyledi.



**********







Alın size bir kahpelik daha !!!



Yeni bir araştırma sonucu: Hollanda'daki Türk gençlerinin yüzde 87'si islami şiddetten yanaymış



İlhan KARAÇAY yazdı



Yine o malum araştırmacılar ve araştırmalar. Daha doğrusu yine o kahpelikler.



Hollanda'da gündem değiştirilmek istendiği zaman, hemen bir kurum ortaya çıkar ve bir araştırma emri verir. Araştırma, tabii ki dünyanın her yerinde olduğu gibi 'ısmarlama' bir araştırmadır. Yani sonucu, sipariş üzerine bir sonuç.



Daha önceleri de defalarca dile getirmiştim. Türkler üzerinde yaptırılmış olan sözde araştırmalardan söz etmiştim. Yaptıran tabii ki hükümetler, bakanlıklar ve de Derin Devlet'tir.



Yıllar önce J. Dagevos adlı bir araştırmacıyı devereye sokmuşlar ve “Türkler Hollanda'da entegre olmuyor” başlıklı bir rapor hazırlatmışlardı. Ben de bunun üzerine Türkçe ‘Zavallı Dagevos' , Hollandaca da ‘Arme Dagevos' başlıklı yorumlar yazmıştım.



Hükümetler, bakanlıklar ve de 'Derin Devlet' bu konuda sadece kendi araştırmacılarını değil, içimizdekileri de kullanırlar.

Sübvansiyon verdikleri kuruluşlar da sözümona araştırma yaparlar.

Yeniden bir polemiğe yol açmamak için isim zikretmiyorum.

Hollanda hükümeti, bizi temsil ettiği söylenen bir kuruluşa bir araştırma için tam 75 bin euro vermişti.

'Bizim (!)' kuruluşumuz, yaptırdığı araştırma sonucunda, akraba ve hemşehri evliliklerinin ne kadar sakat olduğunu iddia eden bir sonuç çıkartmıştı. Akraba evliliğine tabii ki biz de ‘hayır' deriz. Ama bunun çerçevesini genişletip ‘Türkiye'den evlenmeyin' kampanyasına kadar götürenlere söyleyecek lafımız vardı. Biz lafımızı o zaman söylemiştik.



Bir zamanlar ‘Türk gençleri radikalleşiyor' başlıklı araştırma raporu açıklanmıştı.

Hollanda'da Ulusal Terörizm ile Mücadele Koordinatörü T.H.J. Tjibbe Joustra, yine yukarılardan aldığı bir talimat doğrultusunda bir araştırma yaptırmıştı.



Aslında araştırmayı yaptıranlar, araştırmayı yapanlara 'Sonuç şöyle çıksın' demiyor ama, nasıl bir sonuç beklendiği imasını ortaya koyuyorlar. Araştırmayı yapanlar da, kendilerine bunun için para verenlerin isteği doğrultusunda bir sonuç çıkarmayı zaruri görüyorlar.



O zaman kendisine de ‘Zavallı' demek ihtiyacı hissettiğim Joustra'nın hazırladığı rapora karşı, Amsterdam Üniversitesi de bir araştırma yaptı.

Ne var ki bu araştırma sonucunda tokat gibi bir belirleme var: “Türk gençlerinin radikalleşmekte oldukları hakkında bir gözlemimiz olmadı.”



3 yıl önce de ortaya çıkan bir Türk Düşünce Grubu’nun, Türk gençlerinin tehlikeli bir şekilde radikalleşmekte olduğunu iddia eden manifestosu, ‘de Volkskrant’ gazetesinde manşet olmuştu.



Konunun Hollanda medyasında geniş bir şekilde ele alınmasından sonra, Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanlığı hemen bir araştırma talimatı vermişti.

Araştırma, Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanlığı Bilimsel Araştırma ve Dokümentasyon Merkezi’nin isteği doğrultusunda Hollanda’daki Türk gençleri üzerine yapılmıştı. Araştırma sonuçları `Hollanda’daki Türk Gençleri neden radikalleşmiyor‘ başlığı ile yayınlanmıştı.



Araştırma sonucunda, Hollanda’daki Türk gençlerinin radikalleşme ve kriminaliteye ilgi duymadıkları ve bu konuda var olan kanaatin doğru olmadığı anlaşılmıştı. Türk gençlerinin, tıpkı yerli Hollandalı gençler gibi istekleri olduğu, bunun yanısıra aşırılıktan etkilenmeyen iyi birer müslüman olmak istedikleri belirtilmişti.



Son olarak, geçen hafta içinde bir araştırma sonucu daha yayınlandı. FORUM adlı kuruluş Motivaction bürosuna yaptırdığı araştırmada 300 Türk ve 404 Faslı gençle mülakat yapılmış.

Sağlıklı ve doğru olmadığı her aklıselim tarafından hemen anlaşılacak olan bu araştırmaya göre, Türk gençlerinin yüzde 87'si, Arap topraklarındaki cihadist eylemleri tasvip ediyormuş.



Bu da yetmezmiş gibi, Türk gençlerinin yüzde 80'ni, diğer inançlılara karşı yapılan şiddet olaylarını da yanlış bulmuyormuş. Hollanda'daki Türk gençlerinin yine yüzde 87'si, ISİD'e destek veriyormuş. Türk gençleri, Suriye'ye savaşmaya gidenleri de 'kahraman' görüyorlarmış.

Araştırmadaki sonuçlar böylesi zırvalarla dolu.Ama ne var ki, Faslı gençlerdeki bu oranlar ise çok daha düşük çıkmış.



Hangi gençlerle konuştu bu araştırmacılar?

Fanatik dincilerin doluştuğu bir yere mi uğradılar acaba?



Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB'nin Başkanı Mustafa Ayrancı ve Amsterdam Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör, bu araştırmaya karşı ilk tepki verenler oldu. Daha sonra da çeşitli kuruluşlar bu araştırma sonucuna tepki gösterdi. Başbakan Yardımcısı Asscher de, bir Türk camisine yaptığı ziyaret sırasında, bu araştırma sonucunun sağlıksız olduğunu söyledi. Başbakan Yardımcısı Ascher'den, daha sağlıklı bir araştırma yapılması istendi.



Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanlığı Bilimsel Araştırma ve Dokümentasyon Merkezi’nin isteği üzerine daha önce yapılan sağlıklı araştırma sonuçlarına göre, `Hollanda’daki Türk gençleri radikalleşmiyor'.



Bu araştırmaya göre, Hollanda‘daki Türk gençleri içinde yaşadıkları toplumda, sosyal, kültürel ve ekonomik konumlarını toplumun genelinin seviyesine çıkartmak için uğraş vermekteler. İş pazarındaki olumsuzluklara rağmen Türk gençleri eğitim ve mesleki bakımdan ileri konumdalar.



Türk gençlerindeki din algısı, gençlerin radikalleşmeleri ve kriminaliteye bulaşmalarını teşvik etmeyip, tam aksine gençlerin bu tür girişimlere katılmalarını engelliyor. Diğer taraftan Türk toplumundaki sosyal kontrol da gençlerin aşırılığa kaçmalarını önleyen önemli bir faktör.

Araştırmada, Türkiye’nin köklü bir seküler islam geleneğine sahip olduğu, gençlerin ideallerini Hollanda siyasi arenasında gerçekleştirme imkanı buldukları gibi, argümanlara da yer verilmiş. Araştırma sonucunda, Hollanda şartlarının Türk gençlerine ‘iyi bir müslüman’ olabilme olanağı verdiği de belirtiliyor.



Bize, Avrupa’da yaşayan ve bu medeniyete ait olan bireylere ve kurumlara bu dünya görüşünü anlatmak düşmektedir. Bu sadece bir medeniyetin propogandası değil aynı zamanda üzerimize farz olan insani bir görev, sosyal sorumluluk ve küresel misyondur.



Bu saçmalıklara artık bir son verilmelidir. Bir zamanlar, Hollanda'daki Türk medyasının popülerliği hakkında bir araştırma yapılmıştı. Bu araştırma sonucunda ne çıktı biliyor musunuz?

Hollanda'da hiç satılmayan Milliyet, 'En çok okunan' gazeteymiş.



İşte, araştırmalar böylesi saçma sonuçlara da imza atıyor.



Pes vallahi !







**********



İlhan KARAÇAY yazdı



Bu yiğitçe çıkışı alkışlamak lazım



Hollanda parlamentosunda yer alan Türk kökenli iki milletvekili Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, üyesi oldukları İşçi Partisi'nden dışlandılar.



Ben bu gelişmeye derinlemesine girmeyeceğim. Zira bu gelişmeyi çeşitli kalemlerden okumuşsunuzdur.



İnanır mısınız, 'Şöyle yazmıştım, böyle söylemiştim' teranelerinden de bıktım doğrusu...



Ama yine de hatırlatmak gerekecek.

Bu İşçi Partisi'nin, sosyal demokratlığına bakmayın siz.

Bu İşçi Partisi'nin, yabancıların haklarını savunan bir sosyal demokrat parti olmadığını taaa 1976'da Hürriyet'te günlerce yazmıştım.



O tarihte, 'Wet Arbeid Buitenlanders' başlıklı yasa tasarısı meclisten geçirilmek isteniyordu.

Bu taslakta yer alan pek çok maddeye karşı çıkıyorduk. Hatta Utrecht'te yapılan ve onbinlerce kişinin katıldığı bir gösteride bu yasa taslağını protesto etmiştik.

O zaman Hürriyet sayfalarına Hollandaca haber ve yorumlar koymuştuk.

Bu sayfaları astığım büromun camları gece yarısı parçalanmıştı.



O zaman bize ne dediler biliyor musunuz?

'Bu yasa sizin yararınızadır. Siz bunu anlayamıyorsunuz'



İşte o zamanlar ben, 'Bu İşçi Partisi yabancıların haklarını savunamaz. Zira bu parti, kendi tabanının sesine kulak verir.' diye yazmıştım. 'Kim bu taban?' diye sorsanız, bunun da yanıtı şudur: Yabancılardan en çok rahatsız olan işçi sınıfı. Yani, İşçi Partisi'nin seçmeni.







Selçuk Öztürk ve Tunahan Kuzu Öztürk: Allah cezanı versin







2006 seçimlerinden önce, sözde Ermeni soykırımını tanımadıkları gerekçesiyle iki Türk kökenli aday, seçim listesinden çıkarılmışlardı. CDA Partisi Ayhan Tonca'yı, İşçi Partisi de Erdinç Saçan aday listesinden çıkarmışlardı. Hıristiyan Demokratlar Birliği CDA'nın yaptığına 'hadi neyse' diyebilirdik ama, sosyal demokrat ve insan hakları savunucusu (!) İşçi Partisi'den böyle bir hareket beklenmezdi. O zaman parti lideri Wouter Bos ile görüşmüştük. Sözde soykırım hakkında sağlıklı bilgiler vermiştik.



Ama nafile. Erdinç Saçan adaylıktan atılmıştı.

O zaman biz Türkler de yığınlar halinde Demokrat 66'lı Fatma Koşer Kaya'ya oy verdik ve Kaya'yı tercihli oylarla meclise kazandırdık.



İşçi Partisi, geçmişteki bu olumsuz gelişmelerden hiç ders almamıştı.

Şimdi iki yıldır iktidar ortaklığı yaptıkları hükümette, yabancılar ve haliyle Türkler için hiçbir hayırlı işe imza atamadılar.



Hatırlarsınız, yabancılara karşı tutumu nedeniyle kendisine 'Vicdansız Sabuha' lakabını taktığım Rita Verdonk'un yerine getirilen İşçi Partili Bakan Ela Vogelaar bize umut vermişti. Ama ne var ki o da Verdonk'un izinden gitmeyi tercih etti.



Bir gün, Lahey'de katldığım bir basın toplantısında bayan Vogelaar'a sorular yönelttim. Aldığım yanıtlar hep olumsuzdu. Sorular, aile birleşimi için yapılmakta olan entegrasyon sınavları üzerineydi. 'Bir Romanyalı, bir Polonyalı veya bir Bulgar, Türklerden daha çabuk mu entegre oluyorlar?' şekindeki soruma da olmusuz yanıt veren Vogelaar'a, 'Verdonk'tan sonra siz bizi umutlandırmıştınız. Ama maalesef görüyorum ki siz de Verdonk'un klonlaşmışısınız' dediğim zaman salondakiler buz kesilmişti. Ne yalan söyleyeyim, ben de biraz sonra tutuklanacağımı zannetmiştim.



Şimdi de, koalisyonun Sosyal İşler Bakanı olan Asscher başımıza dert oldu.

Asscher, entegrasyonla ilgili faaliyetlerinde biz yabancıları hiç mutlu etmiyor.

Asscher, geçen hafta, başta Diyanet Vakfı olmak üzere, Milli Görüşçüler, Süleymancılar ve Fetullah Gülenciler olarak nitelenen kuruluşlar için 5 yıl sıkı takip kararını açıkladı. Bunun gerekçesini de 'Entegrasyona mani oluyorlar' diye açıkladı. İşin en garip tarafı da, Türk Devleti'ne bağlı olan Diyanet İşleri Müşavirliği'mizin, buradaki Türkler'e devlet baskısı yaparak entegrasyonu engellediği suçlamasında bulundu.



Bu karar çeşitli kuruluşlar tarafından protesto edilirken, bir sözde araştırma sonucu açıklandı. Bu sözde araştırmaya göre, Hollanda'da yaşayan Türk gençlerinin yüzde 87'si, IŞİD'e sempati duyuyormuş ve Suriye'de çarpışanları da kahraman olarak görüyorlarmış.



Bu sözde araştırma sonucu da ben dahil, tepkilere yol açtı.



İşçi Partisi, Başbakan Yardımcısı da olan Asscher'in entegrasyon planına rıza göstermeyen iki Türk kökenli milletvekili Tunahan Yazır ve Selçuk Öztürk'ü, 3 saatlik bir tartışmadan sonra partiden ihraç kararı aldı. Bu karar allandıra ballandıra medyada kıyameti koparttı.



İşçi Partisi, üyelikten de attığı iki Türk kökenlinin milletvekilliğinden de istifa etmelerini istedi.



Ama iki Türk kökenli milletvekili yiğitçe bir tavır sergilediler ve 'Halkımız tarafından bize verilen milletvekilliği görevini sonuna kadar sürdüreceğiz ve ezilenlerin hakkını savunacağız.' dediler.



Sansasyon gazetesi De Telegraaf'ın birinci sayfadaki kocaman başlığı 'Allah senin belanı verecek' anlamındaydı. Bu lafı, Selçuk Öztürk, Fas kökenli partidaşı Ahmet Marcouch'a söylemişti. De Telegraaf, konuyu 'Allah' üzerinden sürdürdü. Televizyonlar da konuyu 'Allah' istismarcılığı yaparak devam ettirdi. Bu da yetmedi, bu dilek 'tehdit' olarak lanse edildi. Bunun üzerine Elsevier dergisinin prof. etiketli bir yazarı ekranlara çıkarıldı ve konu bu kez İslam istismarcılığına dönüştürüldü. Bu Prof. yazara göre, Hollanda millet meclisinde görev yapanlar kendi etnik kimliklerini ve dinlerini bir kenara bırakmalılar.

Şimdi bu Prof. etiketli zavallıya sormak lazım: Sizin Maastrich milletvekilleriniz kendi yörelerindeki sorunları dile getirmiyorlar mı? Sizin Groningen milletvekilleriniz çiftçinin derdini dile getirmiyor mu? O halde Türk kökenli olan ve Hollanda'da Türk kökenli seçmeni olan milletvekilleri, neden kendi seçmeninin sorunlarını dile getirmesin?



İşte bu nedenle, Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk'ün bu çıkışlarını 'Yiğitçe bir çıkış' olarak niteliyor ve kendilerine başarı diliyorum.



**********



Hollanda medyasından Türkler'e övgü ve yergi...



İlhan KARAÇAY yazdı



Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk konusundaki haberler, Hollanda medyasında farklı bir şekilde yorumlanıyor.



Başta De Telegraaf olmak üzere bazı yayın kuruluşları, Türk kökenli iki milletvekilinin 'radikal' olduğunu ve muhtemelen bir İslam Partisi kuracaklarını iddia ederken, bazı yayın organları da, İşçi Partisi'nin hatalarını gözler önüne serdiler.



De Telegraaf gazetesi cumartesi günkü hafta sonu sayısında birinci sayfaya kocaman bir 'Türk PvdA'lılar radikal' başlığı attı.



İki Türk kökenli milletvekilini kesin bir dille 'radikal' olarak niteleyen De Telegraaf, çok uzun yazısında hep tribünlerdeki adamları konuşturup durdu. İki milletvekilini suçlayanların hiçbirinin adını yazmayan De Telegraaf, iç sayfadaki geniş yazının başlığına 'Truva'nın Türk atları' başlığını koydu.



Aynı partiden Sultan Günal-Gezer, Keklik Yücel ve Yasemin Ceğerek'in fotoğraflarını kullanarak bir de 'Türkler arası polemik' yaratmaya çalışan De Telegraaf'ın kötü amacı belli oluyordu.



De Telegraaf gazetesinin uzatmalı köşe yazarı Rob Hoogland da köşesini Özturk ve Kuzu'ya ayırdı. Daha önceleri de Türkiye ve Türkler hakkında küstahça yorumlar yazan Hoogland, bu kez de 'Hühühü' başlıklı küstahça bir yorum yayınladı. Ankara'nın Hollanda'daki Türkler'e etki yapmak için çaba sarfettiğini iddia eden Hoogland, Türk kökenli iki milletvekilini de 'Turuva atına bindirilen neferler' olarak niteledi.







Kuzu ve Öztürk Pauw programında Başbakan yardımcısı Asscher Paul Witteman







Hollanda'nın en çok izlenen tartışma programı Pauw'a konuk olan Öztürk ve Kuzu, programı yöneten Jeroen Pauw'un zorlu sorularına rahatlıkla cevap vererek yüreklerimize su serptiler.



Yayınların en ilginci pazar günü öğle saatinde yayınlanan Paul Witteman'ın yönettiği Buitenhof programında yaşandı. Son gelişmelerin başrol oyuncusu olan Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher'i konuk eden Witteman, Bakan'a ter döktürdü.



Türk kökenli iki milletvekilini, sadece Türkler ve Türkiye sorunlarıyla ilgilenmekle suçlayan Asscher'e, 'Bunda kötü olan ne? Adamlar kendi seçmenlerine hizmet ediyorlar. Bundaki acayiplik ne?' diye sordu.



'Hollanda'daki Türkler ve bu milletvekilleri sürekli olarak Türk gazeteleri okuyor, Türk televizyonlarına bakıyor ve Türkçe web sayfalarında dolaşıyorlar' şekilndeki suçlamaya da,' Bunda yanlış olan nedir? İnsanlar tabii ki ana dillerine önem verecekler ve böylece kendilerini geliştirecekler' diyen Witteman'a kaçamak cevap vermek isteyen Asscher yeniden ter döktü.



Türk kökenli iki milletvekilini radikallıkla suçlayanlara karşı ne diyeceği sorulan Asscher, bu soruya da kaçamak cevap vermek isteyince, 'İnsanlar dillerini ve dinlerini özgürce yaşamalıdır' diyen Witteman, sosyal demokrasi içinde yer alması gereken her türlü özgürlüğün, bu olay sırasında görülmediğini sözlerine ekledi.



Hollanda'a var olan dört Türk kuruluşu hakkında neden bir araştırma ve takip kararı aldığı sorulan Asscher, bu konuya da kaçamak cevap vermek istedi. Bunun üzerine Asscher'in sözünü kesen Witteman, 'İnsanların dini ve siyasi görüşleri ne olursa olsun, kendi aralarında örgütlenmeleri faydalı değil mi? Böyle bir gelişmeyi neden engellemek istiyorsunuz' şeklindeki sorusuna da tam bir cevap alamadı.



Hollanda'da birkaç gündür gündeme oturan bu konunun, önümüzdeki günlerde de önemini koruması bekleniyor.



İki Türk kökenli milletvekilinin, kolalisyon ortağı olan İşçi Partisi'nden ayrılmaları ile, koalisyonun sandalye sayısı 77'ye düştü. Bu da yarının iki fazlası oluyor. Ama Hollanda'daki bazı kesimler de şunu soruyor: Koalisyondaki sandalye sayısı 74'e düşecek olsaydı, İşçi Partisi ve hatta diğer ortak VVD Partisi aynı cüretkarlığı gösterir miydi?



Bakalım önümüzdeki günler daha neler getirecek.



**********



Mersin’de ‘Avrupa’nın Prensi’ olan bir şarkıcı yaşıyor: Sabit Gürses



* Şans veya tesadüfler O'na yardım etseydi Türkiye'nin en ünlü sanatçısı olurdu



* Şarkı ve filmleri ile Avrupa’da ve özellikle Hollanda’da idol olan Sabit Gürses, Mersin’de işlettiği balık lokantasında her akşam program yapıyor







* Ünlüler O’nun için ‘Türkiye’nin en iyi yeteneği’ demişti



* Zeki Müren: Türkiye’nin en iyi sesi



* Hulki Saner: Elime geçseydi sahne ve beyaz perde kralı olurdu



* Turgut Akyüz: Kibariye’yi yarattığım gibi, Sabit’i de yaratacağım



İlhan KARAÇAY yazdı



Nasıl ki Johan Cruyff dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusuysa, Türkiye'nin en güzel sesli şarkıcısının da Sabit Gürses olduğuna inanıyor ve iddia ediyorum.



1970’li yılların başında ve de çocuk yaşta iken, ‘Uykuda mısın sevgili yarim uyan’ şarkısını Türk müzükseverlere çok sevdiren, daha sonra gittiği Hollanda’da müzik çalışmalarını sürdüren ve tüm Avrupa’da ‘Prens’ olarak şöhret olan Sabit Güres, şimdilerde Mersin’de yaşıyor.



Adanalı Gürses ailesinin tüm erkek bireylerinin müzisyen oluşu tabii ki bir tesadüf değil. Baba ve altı erkek evlat, hem birkaç müzik enstrümanı çalıyor ve hem de şarkı söylüyordu. Büyük ağabey Necati Gürses Hollanda’nın Rotterdam kentine yerleşmiş ve orada şöhret olmuştu. Küçük kardeş Sabit ağabeyinin yanına gitmişti.



Ve gidiş o gidiş...



Sabit, ağabeyi Necati’nin şöhretini egale etmeye başlamıştı.







Sabit Gürses Almanya’daki Türküola şirketi ile anlaşmıştı.



Türküola Kaset ve video firmasının sahibi olan Yılmaz Asöcal’ın, eşi Yüksel Özkasap’tan sonra en çok yararlandığı şarkıcı olan Sabit Gürses’in kariyerinde büyük başarılar var.

Ne var ki, firma sahibi Yılmaz Asöcal, Sabit Gürses için Türkiye'de büyük bir reklam kampanyası yapma sözü vermişti. Asöcal'ın eşi olan ve 'Köln Bülbülü' olarak isim yapan Yüksel Özkasap kıskançlık emareleri gösterince, Asöcal bu sözünde durmadı.



O’nu ilk keşfeden, zamanın Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşgüzar olmuştu 1978-1979 yıllarındaki 2. Ecevit Hükümeti’nde yer alan İşgüzar, o zamanın spor yazarı Ali Şen ile birlikte götürdüğüm Amsterdam'daki Türkiye Restaurant'ta dinlediği Sabit Gürses’e hayran olmuş ve ‘Bu çocuk Türkiye’nin tanıtım elçisi olur. Bu çocuğu bana getirin’ demişti.



O yıl, Türkiye’deki ses ve sahne sanatçılarına ilk kez emeklilik maaşı bağlanacaktı. Bunun için de Maxim Gazinosu’nda bir gala gecesi düzenlenmişti. Türkiye’nin en ünlü sanatçıları, film ve plak yapımcılarının hazır bulunduğu bu galaya Sabit Gürses de Bakan İşgüzar’ın özel davetiyle gelmişti.



O gala gecesi, fantezi filmlerdaki sahnelere benzer şeyler yaşandı. Sabit Gürses ‘Konuk sanatçı’ olarak sahneye çıktığı zaman masalardan büyük gürültü fışkırıyordu. Masadakilerin kulaklarına gelen büyüleyici ses, onların bir anda susmasına ve sahneye dönüp merak ve beğeni ile dinlemelerine neden oldu.



O gece, Türkiye’de ne kadar gazinocu, ne kadar filmci ve ne kadar plakçı varsa, Hilmi İşgüzar’ın masasındaki Sabit Gürses’e teklif yağdırdı.



Sabit Gürses, Hollanda’da İKON Televizyon Kurumu’na benim hazırladığım 5 bölümlük bir serinin müzik yapımını üstlendi ve bölümlerden birinde de başrol oynadı. ‘Ceremeyi çeken çocuklar’ isimli seride, yabancı kökenli çocukların sorunları dile getiriliyordu. Sabit Gürses bu serinin yayınından sonra tüm Avrupa’da sevilen ve aranan bir sanatçı oldu.



Kibariye’yi keşfedip onu sahneye çıkaran, Beyaz Kelebekler grubunun lideri olan merhum Turgut Akyüz, sık sık geldiği Hollanda’da dinlemeye doyamadığı Sabit Gürses’e, ‘İstanbul’a gelirsen seni de Kibariye gibi Türkiye’ye kazandırırım’ demişti. Ama Akyüz’ün ömrü buna yetmedi. Zira, o zamanlar Stardust adlı gazinoyu da çalıştıran Akyüz öldürülmüştü.



Hollanda’yı ziyaret eden tüm şöhretlerin mutlaka görüp dinledikleri ve ‘Çok büyük yetenek, buralarda kalması ve Türkiye’ye gitmemesi büyük yanlış’ dedikleri Sabit Gürses, Zeki Müren ve film yapımcısı Hulki Saner’in tavsiyelerini de dinlemedi.







Sabit Gürses Zeki Müren ile Sabit Gürses Orhan Gencebay ile







Merhum Zeki Müren, şişman ve sağlıksız olduğu günlerde tedavi için Amerika’ya gidiyordu. Bir gece Amsterdam’da kalıp, ertesi gün ABD’ye uçacaktı. Zeki Müren’i havalimanından aldım ve oteline götürdüm. Akşam yemeği için bir lokantaya gidilecekti. Zeki Müren’e ‘Bir Türk lokantasına gideceğiz. Orada sana bir çocuğu dinleteceğim’ dediğim zaman, Zeki Müren ‘Ne olursun beni bir batakhaneye götürme’ ricasında bulunmuştu. Zeki Müren pişman olmamıştı. Zira, Sabit Gürses’i dinlediği zaman, ‘Yazık oluyor. Bu çocuk neden burada kalıyor? Türkiye’de böyle bir ses yok. Getirin bu çocuğu bana. O’nun elinder tutar ve zirveye oturturum.’ demişti.



Ünlü film ve müzik yapımcısı Hulki Saner’i de Gürses ile tanıştırmıştım. Gürses’i birkaç kez dinleyen Hulki Saner de, ‘Elime geçseydi Türkiye’de ses ve beyaz perde kralı olurdu. Bu çocuğu bana getirin O’nu buradaki ünvanı ile Türkiye’de prens yaparım.’ demişti.



Sabit Gürses’in dostları arasında ünlü sanatçı Orhan Gencebay da vardı. Gencebay da Gürses’e Türkiye’ye gelmesi için sık sık teklifler yapmıştı.



Ama her gurbetçi gibi, o zaman yaşadığı ortamı değiştirmek istemeyen Sabit Gürses, ‘Avrupa prensliği’ ile yetiniyor ve tavsiyelere kulak kapatıyordu.



Öyle ya, Avrupa’da Türk müziğinin her dalındaki şarkı ve türküleri büyüleyici bir ses ile okuyan Sabit Gürses, aynı zamanda da genç kızları çıldırtacak kadar da güzeldi. Çok iyi kazanıyordu Gürses. O zaman uyuşturucu ticaretinin merkezi olan Hollanda’daki tüm mafya babaları Sabit Gürses’i dinlemeye geliyordu. Babalar, Sabit Gürses için bir şampanya patlatıyordu ama kasalar dolusu şampanyayı da parasını ödeyerek ikram ediyorlardı. Sahneye para da yağıyordu. O zamanki gulden birimimden binlik banknotlar sahneye yağıyordu.



Eeee, böylesine sevilen ve böylesine kazanan Sabit Gürses neden İstanbul’a gitsin ki ???



İşte o Sabit Gürses şimdilerde Mersin’de yaşıyor. Hem de, Rotterdamlar’a kadar peşinden gittiği ağabeyi Necati Gürses ile birlikte. Necati kendini emekli olmaya sevketmiş. Ama Sabit yerinde duramıyor. Mersin'in sayfiye ilçesi Mezitli'nin kıyı şeridinde Tarabya isimli bir balık lokantasını işletmekte olan Sabit Gürses hem patron hem de mekan şarkıcısı olarak yaşamını sürdürüyor.







Gürses’in arkasında şimdi bir kadın desteği de var. Mersin’de Melek Terim ile evlenen Gürses, yaşamının en mutlu günlerini Mersin’de geçirmekte olduğunu söylüyor. Melek Terim-Gürses, Mersin ve Adana’da musiki cemiyetlerinde sanat müziği okumuş biri olarak Kumkapı’da Sabit’e eşlik etmekten de geri kalmıyor.



Biz de gittik Sabit Gürses’in Mersin’deki mekanına. Öyle bir gece geçirdik ki, o geceye katılanların nasıl mutlu ve neşeli olduklarını gördükçe biz de mutlu ve neşeli olduk.



Pek çok şarkıcı çıktı Adana’dan. Adana bir zamanlar Türkiye’ye şarkıcı üreten bir kentti. Bırakalım eskileri. Yenilere bakalım. Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Faruk Tınaz ve Vahdet Vural. Hepsi Sabit Gürses’in çocukluk arkadaşı.



Ama Zeki Müren’e göre, hiçbiri Sabit’in eline su dökemezdi.



Bu yazı sizlere sakın ola bir mizansen hissi vermesin. Sabit Gürses'i dinleyer zaten bu iddiaların gerçek olduğunu bilirler. Mersin’deki Tarabya'ya bir kez uğrarsanız ve Sabit Gürses'i dinlerseniz gerçeği sizler de öğrenirsiniz. Mersin'e gidemezseniz Youtube'ye girin ve Sabit Gürses ile röportajlarımı seyredin ve dinleyin.



Merhum Zeki Müren’in dediği gibi: ''Türkiye’deki en güzel sesi'' dinleyeceksiniz.







Tarabya Fasıl Restaurant'ın adres ve telefonları:



Viranşehir Mahallesi, Sahil Yolu, Madımak Apartmanı altı, Mezitli-Mersin:

Tel:00903243598010. GSM:00905304949553. Gürses GSM:00905358366454



E-mail: tarabya@tarabyafasil.com



Web: www.tarabyafasil.com







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 35
Dün Tekil 1787
Bugün Tekil 50
Toplam Tekil 4067972
IP 3.12.162.179






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























11 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Sevgim - Millete!
Vurgunlu um - Azadl a ve adalete!
itaatim - Hocalar ma!
Borcum - Dostlar ma ve meslekta lar ma!
Nefretim - Yalanc lara ve iki y zl lere!

(Eb lfez EL BEY)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu