Rumların Kuzey’e geri dönme hakkının olmadığı, Avrupa’dan sonra Amerika’da da bir emsal karar(case-law) oldu. ABD Federal Mahkemesi 09 Ekim 2014 tarihinde Rumların Kuzey Kıbrıs’a geri dönme ve/veya tazmin isteklerini reddetti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 27.05.2010 tarihinde, “Rum Kıbrıslıların Kuzey Kıbrıs’tan göç ettikleri yerler, hayatlarının hemen hemen hepsini başka yerlerde yaşadıklarından ve iddia ettikleri mülkle somut ve kalıcı bağları (concrete and persisting links) olmadığından artık evleri (home) değildir. Bu yüzden, Rumların Kuzey’e geri dönüş hakkı yoktur” şeklindeki kararının ardından şanslarını ABD’de deneyen Rumlar umduklarını bulamadı.

ABD Federal Mahkemesi, 09 Ekim 2014 tarihinde, “Rumlar Kuzey Kıbrıs’ı kontrol eden hükümetin kendi evlerini Türk Kıbrıslılara verdiğini iddia edemezler”, “Her ne kadar ABD KKTC’yi bir devlet olarak tanımasa da, KKTC’nin bir başkan, bir başbakan, yasama ve yargısı ile birlikte demokratik bir cumhuriyet olarak işlediği söylenebilir”, “KKTC, Washington’daki bir hukuk davasında ele alınamaz” kararını aldı. Kıbrıslı Türkler açısından “hayati” olarak nitelendirilen kararın, KKTC’ye yatırımları artıracağı ifade edildi. (STAR KIBRIS)

Haberin ingilizcesine http://www. courthousenews.com/2014/10/13/72392.htm linkinden ulaşılabilir



CUMHURİYET MECLİSİ BAŞKANI SİBER: “ULUSLARARASI CAMİADAN, RUM TARAFININ MASAYA DÖNMESİ İÇİN GİRİŞİM BEKLİYORUZ”



Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber, uluslararası camiadan, hidrokarbon arama çalışmalarında kriz yaşadığını bahane ederek görüşme masasından kalkan Rum tarafının tekrar masaya dönmesi konusunda girişim yapmasını istedi.

Dış dünyanın Kıbrıs Türk toplumunu yok saymaması ve Rum yönetimin tavrına uymak yerine, kendileriyle görüşmekten çekinmemesi gerektiğini söyleyen Siber, “Bir taraftan iki toplumlu bir çözümden bahsederken diğer taraftan Uluslararası tanınmışlığının getirdiği avantajla sadece Kıbrıs Rum toplumunu dinlemek adil olamaz ve aynı zamanda sürece olumlu katkı da sağlamaz” dedi.

Siber, şöyle devam etti: “Çözüm iradesi yüksek, barışı özümsemiş ve çözümü umutla bekleyen bir halkın temsilcilerine, dolayısıyla toplumun sesine ambargo konması ne insani yönden ne de sosyal ve siyasi yönden bir fayda sağlamaz. Çözüm sürecine zarar verir. İki toplum arasında geliştirilmesi gerek güven bağlarının zayıflatır. Bu tür temasları engelleyici her girişim, toplum algısını karşı taraf ile ilgili olumsuz yöne iter”

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber, Alman Hans Crished Eichhorst başkanlığındaki Kuzey Rhine West Phalia Avrupa Akademisi yetkililerini kabülde yaptığı konuşmada, Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri ve Kıbrıs Türk toplumunun uluslararası camiadan beklentilerini dile getirdi.

Bununla birlikte Siber, Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs Türk toplumunu temsilen iki sandalyenin verilmediği, bunun yerine temsiliyetin Kıbrıslı Rum Milletvekillerine verildiğini kaydetti.

Siber, uluslararası platformlarda gözlemci üye olarak bile Kıbrıs Türkü’nün temsiliyetine engel çıkarıldığına işaret ederek, bu tür girişimlerin barış sürecine olumsuz etki eden girişimler olduğuna da dikkat çekti.



DIŞİŞLERİ BAKANI ÖZDİL NAMİ, MACARİSTAN’A GİTTİ



Dışişleri Bakanı Özdil Nami, KKTC Macaristan Temsilciliği’nin açılışını yapmak ve bir dizi temaslarda bulunmak üzere bugün Macaristan’a gitti.

Dışişleri Bakanı Özdil Nami’ye, Macaristan temasları sırasında Dışişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Hüseyin Özel eşlik edecek.

Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Macaristan temaslarını tamamlamasının ardından 19 Ekim 2014 tarihinde yurda dönecek.



GSM’DE BİRLEŞMEYE GÜNEY’DEN ENGEL



Kıbrıs Türk Ticaret Odası ile Güney Kıbrıs’taki Sanayi ve Ticaret Odası yetkililerinin, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum GSM şirketleri arasında dolaşım ağı kurma çalışmalarının en önemli halkası olan izinlendirme, Kıbrıs Rum liderliğine takıldı.

KTTO Başkanı Fikri Toros, yaptığı değerlendirmede, Güney’deki Sanayi ve Ticaret Odası’yla yürüttükleri mobil operatörler arasındaki dolaşımın sağlanması konusunda topun Kıbrıs Rum liderliğinde olduğunun altını çizerek, “Roaming konusunda bildiğinizin dışında bir gelişme yok. Top tamamen Rum liderliğinde” dedi.

Toros, gelinen son aşamada,2 Kıbrıslı Türk ve 3 Kıbrıslı Rum mobil operatörünün birbirlerine bağlanması ve karşılıklı faturalandırmaların da Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde hayata geçirilebilmesi için, Kıbrıs Rum liderliğinin Kıbrıslı Rum mobil operatörü şirketlere onay vermesi gerektiğini de vurguladı.

(DETAY)



MÜZAKERECİ OLGUN: “MÜZAKERELERDE KARARLIYIZ VE POZİTİF SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR SONUÇ ALMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”



Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisi Mustafa Ergün Olgun, Türk tarafının müzakerelerde süreç açısından bir eksiğinin bulunmadığını belirterek, "Müzakerelerde kararlıyız ve pozitif sürdürülebilir bir sonuç almak için çalışıyoruz" dedi. Olgun, amaçlarının her iki tarafın da kazanacağı bir sonuç elde etmek olduğunu, bu konuda hiçbir şeyin kendilerini engelleyemeyeceğini söyledi.

Değerlendimelerde bulunan Olgun, Kıbrıs Rum tarafının müzakerelerde her iki tarafın söz sahibi olduğu doğal kaynaklar konusu ile ilgili kendi kendini bir çıkmaza sokacak şekilde yönettiğini dile getirdi.

Olgun, Rum tarafının bölgede hakimin kendisi olduğunu iddia ettiğini, doğru olanın ise bölgede Türk tarafının da haklarının bulunması olduğunu ifade etti.

Müzakereci Ergün Olgun, adada iki tane siyasi eşit halk olduğuna da işaret etti.

Rum tarafının bir ortaklık ruhu ile hareket etmediğini dile getiren Olgun, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkının adadaki haklarını yok sayarak bir ortak gibi davranmadığını söyledi. Rum tarafının esas amacının adada ele geçirmiş olduğu, işgal etmiş olduğu mevkiyi korumak olduğunu ifade eden Olgun, Rumların bir koruma arayışı içerisinde olduğu müddetçe de Kıbrıs'ta bir federal ortaklığın kurulmasını ve gerçekleştirilmesini kendi eli ile engelleyeceğini savundu.

Rum lider Anastasiadis'in müzakereleri askıya almadan önce kendi kamuoyunda ve Yunanistanlı yetkililerle görüşmeler yaptığını hatırlatan müzakereci Olgun, bunun planlı alınmış bir karar olduğunu, amacın ise Kıbrıs Türk tarafının izolasyonunu sürdürerek, Türk tarafını sıkıştırmaya devam etmek ve kendi istedikleri noktaya getirebilmek olduğunu vurguladı.

"Adada sürekli olarak bir gerginlik içerisinde yaşamak doğru değil" diyen Olgun, sonuçta her iki tarafın da kazanacağı bir çaba gösterilmesi gerektiğini bildirdi.

Olgun, Kıbrıs Türk tarafının görevinin Kıbrıslı Türklerin meşru haklarını koruyarak, sürdürülebilir, sonuç elde edilecek müzakerelere devam etmek olduğunu belirterek, bunun için çalışacaklarını ve önlerindeki misyonun bu olduğunu vurguladı.

Öte yandan Olgun, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin yeni Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin Norveç'ten gelmesi nedeniyle Norveç'in uluslararası toplumda yerleşmiş tarafsızlığını koruyarak bu süreci yöneteceğine inandığını dile getirdi.



TÜRKİYE GENELKURMAY BAŞKANLIĞI: “TCG GELİBOLU SAİPEM-10000 İSİMLİ PLATFORM GEMİSİNİ BEŞ DENİZ MİLİ MESAFEDEN İZLEME GÖREVİ İCRA ETTİ”



Türkiye Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca, Akdeniz Kalkanı Harekatı'nda görevli TCG Gelibolu gemisinin, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Kıbrıs adası güneyindeki sözde petrol - doğalgaz arama ruhsat sahalarında sondaj çalışmaları yapan Bahama Bayraklı “Saipem-10000” isimli platform gemisini beş deniz mili (dokuz kilometre) mesafeden izleme görevi icra ettiğini bildirdi.



BİLGİÇ: “AB’NİN, GEÇ DE OLSA RUM TARAFINI SORUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNLENDİRECEK DENGELİ VE DAHA GERÇEKÇİ BİR TUTUM BENİMSEMESİ GEREK”



Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Avrupa Birliği’nin Kıbrıs konusunda çıkmazdan kurtularak, geç de olsa Rum tarafını sorunun çözümüne yönlendirecek dengeli ve daha gerçekçi bir tutum benimsemesi gerektiğini kaydetti.

Bilgiç, “Avrupa Birliği ancak bu sayede Doğu Akdeniz’in bir refah ve işbirliği bölgesi haline gelmesine yardımcı olabilecektir” dedi.

Tanju Bilgiç, AB Konseyi Başkanı Van Rompuy’un Kıbrıs konusundaki açıklamalarına tepki gösterdi.

Bilgiç, AB Konseyi Başkanı Rompuy’un Rum tarafının Kıbrıs’ta BM kapsamında sürdürülen müzakereleri askıya alması sonrasında yaptığı açıklamalar hakkındaki bir soru yanıtladı.

Bilgiç verdiği cevapta, “AB’nin Kıbrıs konusuna ve bu bağlamda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarına dair tek taraflı girişimleri nedeniyle ortaya çıkan ihtilafa dair durumu ve bunun sebeplerini anlamamakta ısrar ettiğini bir kere daha ortaya koyduğunu” kaydetti.

Bilgiç, bu durumun kendi hatasıyla Kıbrıs sorunu çözülmeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni içine alan AB’nin “kapsamlı çözüm için sürdürülen çabalara yardımcı olabilmesinin güçlüğünü de gösterdiğini” belirtti.



KIBRIS'IN İLK İKİ TOPLUMLU “BUFFER FRINGE” PERFORMANS SANATLARI ETKİNLİĞİ 18–19 EKİM’DE ARA BÖLGE’DEDÜZENLENECEK



Ara bölgede bulunan Dayanışma Evi, “iki toplumlu ilk Buffer Fringe Performans Sanatları etkinliğini”, 18-19 Ekim’de ara bölgede bulunan Çetinkaya Sahası’nda düzenleyecek.

On iki ekibin 13 gösteri sunacağı etkinlik kapsamında Dayanışma Evi’nin finansal olarak desteklediği iki toplumlu tiyatro grupları ile Kıbrıs’ın her iki kesiminden tiyatro toplulukları tiyatro ve performans gösterileri sergileyecek.



RUM HÜKÜMETİ “BOĞAZINA KADAR BORÇ İÇİNDE”



Rum Hükümeti’nin, 472,4 milyon Euro’luk iç borcu bulunduğu ve bu yılın sonuna kadar bu parayı ödemesi gerektiği bildirildi.

Rum Simerini gazetesi, Rum Maliye Bakanlığı’na bağlı Kamu Borcunun Yönetimi İdaresi’nin yayımladığı verilere göre, Rum Hükümeti’nin üçü Ekim, biri de Kasım sonuna kadar olmak üzere 417,1 milyon Euro’luk 4 senedi ödemesi gerektiğini; ayrıca 18 Kasım ve 9 Aralık tarihine kadar da biri 34,2 milyon, diğeri de 21,1 milyon Euro’luk ödemesi gereken iki senet daha bulunduğunu yazdı.

Haberde, Rum Hükümeti’nin Sosyal Sigortalar Fonu’na da 7,3 milyon Euro’luk borcu olduğu belirtildi.