Siyasal Kürtçülük - Emrah BEKÇİ - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Siyasal Kürtçülük - Emrah BEKÇİ
Tarih: 24.09.2014 > Kaç kez okundu? 2682

Paylaş


Ülkemizde yakın tarihsel süreçle ''Ayrıştırılma'' denilen, bazen ağır, bazen ise hızlı bir şekilde devam eden siyasal bölücülük söz konusudur. Bu ayrıştırma sürecinin günümüzde ki bir adı ve sorun haline getirilmiş vaziyeti ''SİYASAL KÜRTÇÜLÜK'' tür.

Kürt sorunu hakkında, gerek medya, gerek ise siyasi kurumların tamamı çaba harcama içerisindeler. Ama anlaşılmayan bir husus vardır.

Sorun nerededir ?

Üzülerek belirtmek istiyorum ki, ''Kürt'' kelimesinden tutunda, Kürtlerin antropolojik-sosyolojik-kültürel yapısına dair çok az çalışma yapılmış olup. Yapılan çalışmalar ise, Oryantalizm destekli yabancı menşeili ''Vakıfların'' desteği ile gerçekleştirilmiştir. Kürtler ayrı bir millet olarak gösterilip, ''Türkler tarafından sömürüldüğü'' iddiası ortaya atılmış. Atılan iddia günümüzde sorunsal bir konu olarak ele alınıp, hayal ve gerçek dışı olan hadiseler, tümüyle sorun haline getirilip, bölünme çizgisinde ki sınıra doğru hadiseyi taşımıştır.

Kürtler kimdir ? Nereden gelmişlerdir ? Türklerden farkları nelerdir ? Ki...Kürtler ile Türkler arasında ki sorunlar bulunsun.

Okuyacağınız araştırma-incele yazım, bu konuda bilimsel içerikler sunarak, kendisini gerek Kürt, gerek ise Türk olarak hisseden insanlarımıza bir klavuz ve zihinsel aydınlanma olur ümidiyle hazırladığım gerçekler özetidir. Günümüzde, siyaset camiasında, inancın oylara devşirildiği, mevcut milletin siyaseten bölünerek, oy olarak devşirilip, gayri bilimsel bir şekilde insanlarımız üzerinden siyaseten rant elde edilmesi, bölenlerin kendilerini kahraman ve zulümden kurtarıcı, doğruyu dillendirenlerin ise, ihanetin adresleri olduğunu dillendirdikleri ''Siyahın, kişisel çıkarlar ile Beyaz'' denildiği zor zamanlardayız.

Bu zor zamanlarda, ayrıştırmadan, bölmeden, ''BİR'' olan, bütünü ayrı gösterenlere karşı kaleme alınmış bir çalışmadır. 2000 sayfaya yakın bilimsel inceleme özetinden sonra, bir araya topladığım bu makalemi ''Ülkemizde Ben Kürdüm Diyen, Aslı Türk Olan Kürtlere'' atf ediyorum.

Böyle hakikatler içeren bir yazıya yer verildiği için, ''Türkiye Kamu-Sen'' kurumu-çalışanları ve yayın organı ''Kamu Türk Dergisi'' ve en başta, Sayın Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail KONCUK ve ''Kamu Türk Dergisi'' Genel Yayın Yönetmeni Sayın Yusuf Ziya ERASLAN ve dergi çalışanlarına, Selam ve Sevgilerimi iletiyorum.

Var Olunuz.

''Siyasal Kürtçülük Oyununu'' anlamak için tarihsel bir yolculuğa çıkıp, bazı terimlerin içini bilimsel olarak doldurmamız gerekmektedir. İşte tam bu noktada, ''Kürt-Kürtçe-Kürtler-Türk-Türkçe-Türkler '' nedir iyi bir şekilde bilmemiz gerekmektedir. Yanıltıcı kaynaklar dışında, az bilinen bazı (bendeniz bilerek gizlenen kaynaklar diyorum) kaynaklarda şu ifadeler yer almaktadır.

Çarlık Rusyası Erzurum Başkonsolosu Alexander Jaba, Petersburg Bilimler Akedemisi'nden aldığı talimat ile 1856 yılında, Erzurum ve çevresinde incelemeler yapmış, temas kurduğu aşiret ağızlarının sözcüklerini tesbite çalışmıştır. Bu inceleme. ''Recueil De Notices et Recits Kourds'' adı altında 1860 yılında St.Peterburg'da yayımlanmıştır. Dr.Fritsche tarafından kaleme alınan ve 1918 yılında dilimize çevirilen, ''Kürtler hakkında tarihi ve içtimai tetkikat'' adlı eserden öğrendiğimize göre; Alexander Jaba bu incelemesinde Kürtçe'de (8307) sözcüğün (3080)'inin Türkmence, (2640)'nın Eski Farça ve (2000)'nin yeni lisanda Arapça olduğunu belirtmektedir. Yazarın asıl Kütçe diye ifade ettiği rakam ise sadece (300) kadardır. Bu üçyüz kadar sözcüğün de, aslında Proto-Türklerin bölgede bulunuşu gözönüne alınırsa, onomastik (özel isimleri inceleyen bilim dalı) ve toponomik (Onomastik bilimin alt dalıdır) tesbitler sonucu, Türkçe kalıntılar olduğu görülür. Ancak Alexander Jaba bunları araştırmaya yanaşmamıştır.

Neden ?

Çünkü, araştırmaya devam edilse idi, günümüzde azınlık-etnik kavramlar arasına ''Kürtler'' girmeyecekti. Üzülerek belirtmek isterim ki, belki de bu makale, bu hususta yazımsal olarak ele alınan, son 10 yıl içindeki ilk veya ikinci makaledir. ''Azınlık ve Etnik'' kelimelerinin içeriğini doldurmadan günümüzde sistemli olarak yürüyen ''Siyasi Kürtçülüğün'' resmini göremeyiz. Devam edelim...

Azınlık:

Sosyolojik olarak azınlık, yönetimi elinde bulunduran hakim topluluğun dışında kalan anlamını taşır. Bu kavram, Osmanlı deyimi ile ''millet-i hakime'' nin yönetimi altında bulunan, fakat ondan ırk, millet, dil ve din gibi dört önemli unsurla ayrılmış bulunan topluluklar için kullanılır. Şu anda ülkemizde yaşayan Rumlar, Yahudiler, ve Ermeniler, bu dört unsur gözönüne alınırsa, birer azınlık guruplarıdırlar. Aynı şekilde, dünyamız üzerinde insanlar; eğer dil, din, ekonomik durum, giyim biçimleri ve aile düzeniyle birlikte hakim kültürden farklı bir kültürel ayrılık taşıyorlarsa o takdirde bu guruplara etnik guruplar diyoruz. Görülüyor ki, azınlık daha çok soy gibi biyolojik niteliklere dayandığı halde, etniklik daha ziyade kültürel pratiklerde ki farklılaşmaları yansıtmaktadır. Güneydoğu'da yaşayan bu kardeşlerimiz, suni bir lehçe dışında-ki bu da Türkçe'nin değişik bir ağzıdır- hakim kültürden hiçbir sapma göstermemektedir. Bu nedenle, bu kardeşlerimizin etnik halk olarak yorumlanmaları sosyolojik açıdan yapılmış en büyük hatadır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ki Kürtlere ''Azınlık ve Etnik'' nedirin açıklanması yapılıp, örnekleriyle birlikte akla göre izahla anlatılmalıdır.

Kürtlerin ilk tarihini yazan Bitlis'li Şeref Han'dır. 1597'de dönemin padişahı III-Mehmed'e sunduğu ''Şerefname: Kürt Tarihi'' (Çev. Mehmet Emin BOZASLAN, Ant Yayınları, 1971) adlı eserinde Kürtlerin soyunun birtakım anekdotlara dayandığını, bunlardan birinin de ''Türkistan'ın büyük hükümdarlarından biri olan Oğuz Han'a dayandığını, göstermektedir. (s.24-25). Ayrıca, annesinin de Tokat Bayındırlı diye bilinen (Bayındır, 24 Oğuz boyundan biri) bir zatın kızı olduğunu belirtmektedir. (s.514) Şerefname'de ileri sürülen kişi adları, yer adları ve aşiret adlarının hemen büyük çoğunluğu Türk kökenlidir. Örnek olarak önemli Kürt beylerinin birkaçını burada zikretmek gerekirse: Atabey, Salur, Tekeli, Alp Ergun, Uğurlu Bey, Alp Ertun, Turan Şah, Tuğrul Tekin, Türkan, Devlet Hatun, Tuğ Tekin, Bayındır Bey, Budak Bey, Saruhan'dır.

Türkiye'nin Güneydoğu yöresi ile ilgili konuları ''bilim metodu'' ile ele aldığını ileri süren bazı Kürtçü teorisyenler bölgenin tarihçesi hakkında şu yanılgıları ileri sürmektedirler; ''Kürdistan tarihinde çok önemli dönüm noktaları vardır. Örneğin Guti-Asur, Med-Pers ilişkilerinin, Urartular'ın bu ilişkilerdeki konumlarının incelenmesi önemlidir. M. Ö. 3100 yıllarından itibaren Gutiler hakkında bilgi vardır. Ve Gutiler Mezopotomya'nın yerli haklarından biridir.'' Bu ifadeler, araştırmacının Kürtlere bir köken arama zihniyetinin en tipik örneğini teşkil eder. Yazar, görüşlerine devam etmektedir: ''Gutilerin, Asurların, Urartuların ve Medlerin birbiriyle ilişkileri aydınlığa kavuşturulmalıdır. Gutilerin ve daha sonra Medlerin Kürtlerin ataları olduğunu biliyoruz. Ermenilerin ise Urartularla çok yakın bağları vardır.'' Diyorlar.



Bu ifadelerin tarihi gerçeklerle uyum sağlayan hiçbir yönü yoktur. Amaç, Kürtlerin ayrı bir millet olduğu, Türkler tarafından sömürüldüğü izlenimini yaymaktır. Bu teze karşı, gerçekleri ortaya koymak, Kürt kardeşlerimizin nasıl ve ne tür yalanlarla belirli odak noktalarına itildiklerini göstermek bir vicdan borcudur, yoksa ırkçılık değildir. Irkçılığı siyasal Kürtçüler yapmaktadır. Kürtler bu konuda bilinçlenmelidir.

Yukarıda ki ifadeler derin bilgi eksikliği mahsulüdür. Bir kere Guti veya Gutlar Mezopotamya'da 3100 yıllarında değil, M. Ö. 2150-1950 yıllarında yaşamışlardır. İkinci önemli hata, Kürtlerin ilk atalarının Gutiler, daha sonra da Medler olarak kabul edilmesidir. Bilindiği üzere, Gutiler Mezopotomya'da hüküm süren Türk kökenli bir millettir. Ünlü Sümerelog B.Landsberger, Gutilerin kökeni hakkında aynen şöyle diyordu: ''...Gutiler M. Ö. 2150-1950 yılları arasında tarih sahnesinde görünmüşlerdir. Bu nedenle, Türklere en yakın bir suretle münasebettar olan, hatta belki de ayniyet gösteren kabile Gutlardır.''

Aynı görüşleri Prof.Dr. Veciha HATİPOĞLU da paylaşmaktadır: ''...Güney Mezopotomya'daki Sümer uygarlık halkası, daha yukarılarda Kuzey Mezopotomya'ya yayılarak sürdüren, yaşatan Gutlar, daha sonra da Kaş'lardır. Kaş'ların dillerinin Türkçe oluşunun açıklanması ile, Sümerce sorunu da aydınlığa kavuşmuştur.''

Günümüzde ''Kürt'' adı ile ilgili olarak, gerek alaycı, gerek ise asıl olan Türk milletinden ayırıcı tutum ve gayri bilimsel yollar izlenilmiştir. Amaç ''Siyasal Kürtçülük''tür. Siyasal Kütçülük, mevcut aynı haslet ve mefkure içinde bulunan, örf adet, yaşayış, yeme, içme, folklörü aynı olan güçlü Türk Milletini fiziksel ameliyat ile parçalayıp güçsüz hale düşürmektir.

Kürt Adı:

Dünyada ve ülkemizde ki araştırıcıların bir bölümü ''Kürt'' sözcüğüne etnik bir meşei bulmaya çalışmışlar, fakat başarı sağlayamamışlardır. Bunlardan Ksenofan'ın sözünü ettiği Karduk veya Kardu'larla Kürtler arasında bağ kurmaya çalışılmıştır. Ancak, bu iddia kısa zamanda çürütlmüştür. Th.Nöldke, M.Hartmann ve Weisbach gibi Oryantalistler, Kürt ile Kardu terimi arasında etimolojik olarak herhangi bir bağın bulunmadığını kanıtlamışlardır.

Kısacası, Kürt sözcüğüne de Kardu dilinde ne de Kaide ve Asur salnamelerinde (yıllıklarında) rastlanmıştır. Asurlular bu isimde bir kavim tanımıyorlar, hatta Kürtlerin kökeni-İskitlerde ve Medlerde-arayan Minosky'nin bu tezini, Prof.Dr. Zeki Velidi TOGAN'ın ''İskitlerin Türk asıllı olduklarını belirleyen görüşü ile çürütülmüştür.'' (Z.V.TOGAN, Türkistan Tarihi, s.48). Ancak ünlü Kürdolog Bazil Nikitin, Kürtlerin Asyatik kökenli olduğu görüşünde kararlıdır. Aynı şekilde, Encylopedia Britannica'da ''Kürterin kökenlerinin kesin olmadığı'' noktasında görüş beyan etmektedir.

Kürt sözcüğüne, açık ve kesin biçimde ilk defa, bir uruk veya boy olarak Yenisey'deki Elegeç (Gök Türk) yazıtlarında rastlamaktayız. Gerçekte Elegeç yazıtlarında şunları okuyoruz: ''...Kürt elinin Hanı Alp Urungu altunlu okluğumu bağladım belde, ülkem....'' Bu yazıttan önce ''Kürt'' sözcüğüne çıplak ve yalın olarak rastlanılmamıştır. Bu yazıtın orjinal yazmını ve çevirisini kütüphanemde bulunan, 1938 senesinde Hüseyin Namık ORKUN tarafında hazırlanan, ''Eski Türk Yazıtları'' kitap sayfa resimlerini ekliyorum. Çünkü ''KÜRT'' kelimesi tarihte ilk defa bu runik (oyulmuş-kazınmış) metinde geçmektedir. Kürt kardeşlerimizin bunu bilmesi gerekmektedir. ''KÜRT'' ismi Türk yazıtlarına kazınmıştır. Çünkü Kürtler aynı vücudun bir uzvudur.

Kürtlerin kökeni, bayrağı ve yaşadığı topraklar hakkında yorum ve değerlendirmeler, iç ve dış kaynakların da kışkırtmasıyla önemli boyutlara ulaşmıştır. Oysa, kendilerini uzun süre Kürt soyundan kabul eden ve bu kimlikle Avrupa ve ABD'de yoğun siyasi eylemlere katılan iki düşünür vardır. Bunlardan biri Dr.Şükrü SEKBAN'dır. 1918 yılında İstanbul'da kurulan Kürt Teali Cemiyeti'nin de bir üyesi olan Dr.SEKBAN, ancak derin incelemeler sonucu gerçeği görmüş ve 1933'de Paris'de Fransızca olarak kaleme aldığı ''Kürt Meselesi'' adlı eserinde: ''Kürtlerle Türklerin aynı ırktan olduklarını'' kanıtlarıyla ortaya koymuştur.

Aynı şekilde, idealist bir öğretmen olan ve Zaza Türklüğünün temsil eden M.Şerif FIRAT'ın da Doğu illeri ve Varto Tarihi'nde Muş'un Varto ilçesi Kasman köyünde doğduğunu ve bölgenin Türklüğünü, zengin kültür miraslarını, örf ve gelenekleriyle dile getirdiğini görmekteyiz. M.Şerif FIRAT'ın bu eseri yayınlandıktan bir hafta sonra toplattırılmış, kendisi de gizli eller tarafından şehit edilmiştir. Bu eser, Kürtçe'nin bir dil değil, lehçe olduğunu ve Kürtlerin de Türk soyundan geldiğini, sosyolojik ve etnografik verilerin ışığı altında kanıtlamaktadır.

Kısacası, Ziya GÖKALP'in 1922 yılında Diyarbakır'da çıkarttığı Küçük Mecmua'da belirttiği üzere: '' Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.'' Sözü, herşeyin öteti ve yaşamın gerçeklik tarafıdır.



''Siyasal Kürtçülük'', tek millet olan ''Kürt ve Türk'ün'' sırtına saptlanmış hançerdir. Tedavi ise iki tarafın gerçekleri idrak edip, inanç ve kimlikler üzerinden siyaset yapan ve yaptıranlara. İnsanlarımızı ve yaşadığımız topraklarımızı bölgelere ayırıp, gelişmiş-az gelişmiş, biz-siz-o, ak-kara, sarı-kırmızı-yeşil diye siyasal söylem ve renklere ayıran yapılara dur demeli. Kendileri ''Ne Kürt, Nede Türk'' olan her türlü, ayrıştırıcı ve kışkırtıcı, hatta militarist siyaset dili ile Tanrıyı bile politikaya alet eden yapıyı görüp. Türkün Kürtten, Kürdün Türten farkı olmadığını, aynı ailenin çocukları olduğunu yazımsal ve eğitimsel olarak haykırmalıdırlar.



Aksi halde, Türk milleti içinden daha çok ''Habil ve Kabil'ler'' çıkartacaklar ve çıkacaktır.



Saygı ve Sevgilerimle



Emrah BEKÇİ

Araştırmacı-Yazar



İstifade edilen kaynaklar:

1-Prof.Dr.Orhan TÜRKDOĞAN'ın tüm eserleri.

2-Ahmet Buran, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Üzerine Araştırmalar I ve II (Ağızlar) Boğaziçi yayınları, 1992.

3-Yinaç, Türkiye tarihi, Selçuklular dönemi, İst. 1944.

4-Minorsky, İslam Ansiklopedisi, Kürtler maddesi, s.1102-1109.

5-İ.Beşikçi, Kürtlerin Mecburi iskanı, s.143, 1977.

6-Arthur Koestler, Onikinci Kabile, s.10. Ada yayınları, 1976.

7-B.Landsberger, Ön Asya Kadim Tarihinin Esas Meseleleri, II.Türk Tarih Kongresi Tebliğleri, 20-25 Eylül 1937.TTK Yayınları, 1943, s.103.

8-V.Hatipoğlu, Türk tarihinin başlangıcını ararken, Milliyet gazetesi, 20 Eylül 1980...

9-Ksenofon, Anabasis, Çev. H.Örs, 1939, s.105.

10-Bazil Nikitin, Kürtler, s.22. 1976.

11-Encyclopedia, col. 13, p. 514, 1970.

12-Hüseyin Namık Orkun, eski türk yazıtları TDK birleştirimiş 3 baskı, ankara 2011 , yenisey yazıtları elegeş bölümü s.179-180-181. / 589-590-591.





Resim: 1



Resim: 2







Resim:3





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 37
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1327
Toplam Tekil 4076108
IP 18.223.172.252






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.788 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu