Adalet (barış), Millet İradesi ve Üstünlük - Mustafa Nevruz SINACI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Adalet (barış), Millet İradesi ve Üstünlük - Mustafa Nevruz SINACI
Tarih: 06.09.2014 > Kaç kez okundu? 1765

Paylaş


Adı “Adalet ve Kalkınma” olan partinin olağanüstü büyük kongresinde, hatipler adeta haykırıyor, başta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) olmak üzere, Cumhuriyet Baş Savcıları dâhil bütün adalet ve hukuk cihazı camiasına telkin, tembih ve tehdit dolu mesajlar göndermekte birbirleri ile yarışıyorlardı!.. (Ankara, 27 Ağustos 2014)



Onlara göre: Hiçbir şey (güç, kuvvet veya erk) millet iradesinden üstün olamazmış!.



Özellikle, 27 Mayıs sonrası ve bizatihi 27 Mayıs’ın (12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve sair post modern darbe, sulta/cunta, vesayet kalkışmalarının) henüz yargılanmadığı; Şahsi ahvaller dışında (Nürmberg Mahkemeleri gibi), bütün olayın maşeri vicdan (HÂKİM) önüne çıkartılıp sorgulanmadığı bir Türkiye’de, bu söz çok iddialıdır. Mübalâğalı, ağdalı, abartmalı ve belli ki “icraattan dolayı duyulan rahatsızlıklardan mütevellit”, aba altından sopa gösterme amacına matuf bir söylem kabilindendir!..



Esası demagoji, hayal ve ütopyadır.



Zaten de öyle algılanmıştır…



Yine de gelin, bu iddia ve ihtirasın mümkün olup olamayacağına bir bakalım:



Ancak burada, öncelikle millet iradesinin tezahür biçimi son derece önemlidir.



Medeni ülkeler ve yerleşik, kurumlaşmış namuslu-dürüst, ilkeli-onurlu, sorumlu-soylu ve saydam demokrasilerde “bire/bir” yani, doğrudan vekâletle temsil hakkı verilmiş bireylere Millet Vekili denir. Doğrudan seçmen tarafından önerilerek, tayin ve tespit edilmemiş kişinin milleti temsil hakkı yoktur. Bu ve mümasil (benzer) kişiler ancak patronları, parti sahipleri ve icabında dâhil oldukları “saadet zincirinin” menfaatlerini temsil ve ilzam ederler…



Dolayısıyla Milletin değil; Vesayetin vekillerine parlamenter denilir.



Son elli yılda bu usul-esas ve kriterlere uygun olarak: Namuslu, dürüst, demokrat ve şeffaf usullerle seçilmiş, gerçek bir “MİLLET VEKİLİ” var mı acaba?. Malûm sürece dair tarihte yazmıyor. Bilen varsa beri gelsin!.. Velev ki, Milletvekilleri bu esas ve usullere uygun seçildi. Millet tercihinin eseri, şaibesiz vekiller ve “devlet idaresinde millet iradesinin” tecelli unsurları oldu. Bu takdirde adalet’in üzerinde ve adalete rağmen bir irade ortaya konulabilir mi? Müştereken Meclis dahi adalete aykırı bir karar alabilir ve uygulamaya sevk edebilir mi?



Cevap: Kesinlikle HAYIR, asla ve kat’a mümkün olamaz’...



Tam burada bir hatırlatma yapayım:



Bu gün 1 Eylül Dünya Barış Günü (01 Eylül 2014)



Barış öyle bir kavramdır ki; Sadece Adalet hüküm sürdüğünde gerçekleşir.



Bir ülke, aile, kabile, kurum veya dünyada Adalet yoksa Barış yoktur. Ülkenin bütün kurum ve kurulları ile hayatın her alanında adalet yoksa sadece zulüm, eziyet, işkence, gasp, irtikap, terör/tedhiş ve sömürü vardır. Nizamı âlemde; Daha açık ve doğru bir tanımlama ile evrensel hukukta; Haklı, doğru-iyi ve dürüstlerin güçlülüğü>meşruiyeti esastır. Özellikle vahşi batının ‘şeytani kuramı’ olan “insan insanın kurdudur” itikadında ‘güçlülerin haklılığı, hâkimiyeti ve meşruiyeti’ esas olmakla beraber; Bu yol, meslek veya meşrep orijinal/objektif İnsan (canlı) Hakları, Adalet, adalet ahlâkı ve hukuka kesinlikle aykırıdır.



Amma lâkin (sözde) Müslüman âlemin içine düştüğü gayya çukuru; Nefret, ifrat, hırs, ihtiras, zaaf, fetret ve “kifayetsiz muhterisler” ile millet iradesini “sahtecilik, yalan ve hileyle” gasp ederek hükümferma olan kripto tiranlar dolayısıyla, yüzler Kâbe’den batı’ya çevrilerek; Adalet, hakikat ve faziletin nuru, kötülük ve kul hakkının karanlığına iblâğ olmuş (dönüşmüş) bulunmaktadır. Bunun anlamı:



Şu anda dünyada özgür, hür ve hükümran bir İslâm ülkesi yok demektir.



Oysa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılında, başta İran olmak üzere; Afganistan ve Türkiye hür, bütünüyle özgür ve hükümran (egemen) ülkeler idi!..



İşte günümüzün fotoğrafı budur.



Peki, “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” ne demek?



Adalet Mülkün Temelidir; Ne Demek?..



Mustafa Nevruz SINACI



Önce “Adalet” ne demektir? ADALET: Hak (Rab) kanunlarına, yani evrensel hukuk kurallarına uygunluk.. Herkese hakkını vermek, lâyık oldukları muameleyi yapmak, haksızları terbiye etmek; Suçluları mutlaka cezalandırmak, zulüm yapmamak, saygı, insaf ve merhamet sınırları dâhilinde insanları idare, barışı koruma, ekolojiyi himaye ve devleti idame etmektir.



Adalet kelimesinden türeyen Mâdelet=adaletli olmak; Kelimenin kökeni olan Dâd ise, Cenab-ı Hakk'ın emrini, emrettiği şekilde tatbik ve suçlu üzerinde icra etmek anlamında olup; Uygulamada “Hak sahibine hakkını vermek” ve “haksız, zalim ve bilumum suçluları te'dip ve terbiye, ta'zip ve tecziye (cezalandırmak ve ıslah) etmek anlamına gelir.



Ayrıca “Evrensel Adalet”, “İlâhi Adalet” hükmündedir. Halkı ve devleti idare, hukuku (kurulu düzeni) idame ile görevli, bizzat halk tarafından (aracısız/dolaysız) seçilmiş vekillerin meşruiyeti ile buna dayalı Yargı erk’i ve hükümetlerin meşruiyeti de adaletle kaimdir. Yargı, tam bir tarafsızlık ve bağımsızlıkla adalet üretemiyorsa, “gayrimeşru” demektir. Ne pahasına olursa olsun Meclisin bu zulmü düzeltmesi zorunludur. Görev hükümete değil Meclis’e aittir.



Hükümetler de aynen mahkemeler gibi; Karar, icra, iş ve işlemlerinde adil olmaya, hak ve adalet üzere hareket etmeye mecburdur. Adil olmayan hükümeti def ile öncelikle ve evvelâ muhalefet görevli-yetkili ve sorumludur. Paralelinde adalet cihazı, Meclis ve nihayet ordu! Şu kadar ki adil olmayan hükümete itaat caiz değildir.



Kuramın Arapça aslı “El-adlü esâsü’l-mülk”tür. Türkçede ‘mülk’ kelimesi ‘Mahkeme kadıya mülk değil’ söylemindeki gibi genellikle taşınmaz (gayrimenkul) anlamında kullanılır. Oysa Arapçada hükümran devlet, müstakil düzen, ülke, egemenlik, iktidar, saltanat, özgürlük anlamlarına gelir. Yani ‘Adalet mülkün temelidir” sözüyle özellikle ve ağırlıkla kastedilen: “Devletin veya düzenin esası adalettir.” Hükmü, hayati unsur ve evrensel gerçeğidir.



Bu gerçek, Mecelle, Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilimi disiplinleri gibi objektif ilmî kaynaklar ve medeni siyaset normunda açıklandığı ve tanımlandığı üzere: Meclis (YASAMA) nezdinde.; Millet Vekillerinin ortak ve mutlak sorumluluğu altında; Adalet cihazı (YARGI) “tarafsız ve bağımsız”; Hükümet (YÜRÜTME) ise, sadece Anayasa ve Anayasaya kesinlikle uygun olmak koşuluyla Yasama ve Yargı Kararlarını uygulamakla memur ve mükellef olup; Kuvvetlerin her biri, devlet içinde “nevi-i şahsına münhasır” erklerdir. Şu kadar ki: Yasama kendine amir; Yargı ve yürütme ise Yasamaya bağlı kurum ve bağlı kuruluşlar hükmündedir.



Yani: Tepeden-tırnağa, tabandan zirveye/çatıya, devlette adalet hâkim ve hükümferma olmadıkça; İnsani, hukuki, ahlâki ve medeni bir devletten söz edilemez. Devlet, Demokrasi, Cumhuriyet ve Lâiklik “olmazsa olmaz” kabilinden özgün kurallar bütünüdür. Hükümetler sadece ve yalnızca bu düzeni geliştirmek, iyileştirmek, mükemmele ulaştırmak; Daha kavi, sağlam ve mükemmel kılarak “haklıların güçlülüğü, iyi insan ve iyi vatandaşların” mutluluğu yönünde yükseltmek için Meclisle ortak çalışarak görev yapmak zorunda ve durumundadırlar.



‘Esas’ kelimesi için seçilmiş olan ‘temel’ yanlıştır. Çünkü bir ‘toplumsal sözleşmenin’ devlet ve adalet temelinde teşkili önemli olmakla beraber; Asıl şart adalet ve hukukun devlet binasının “temelden, tavana bütün huzme ve hücrelerine” nüfuz etmiş bulunmasıdır.



Adalet, devlet temelinde mevcuttur” biçiminde bir iddia ve telâkki ile otaya çıkılıp; hükümet işleri “kitabına uydurulmak” kabilinden sevk, idare ve idame olunamaz. Söz, kuram ve kural’ın sahibi olan Hz. Ömer’in anlayışına göre “adalet bir devletin temelinde olduğu gibi tepesinde de, yani her zerresinde mevcut olarak fiilen hayat ve vücut bulmalıdır.



Adalet temeli üzerine bina edilen kurum ve kuruluşların çatısında zulüm yaşanırsa, o binada adaletin varlığından söz edilemez. Halkın idaresiyle iştigal edip; En az Hazreti Ömer veya aynı dönemin “putperest İran Kisrası Nûşirevan” kadar adil olamayan Amirler ile; “Adaletsiz amirler karşısında dilsiz şeytan kesilen Âlimler” manâ itibarıyla sadece bir Köpek hükmündedirler. Biline…



Netice olarak:



Adaleti Meclisler tesis; Yargı cihazı temin ve Hükümet’ler ifa ve icraya mecburdur.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 42
Dün Tekil 1349
Bugün Tekil 1120
Toplam Tekil 4074396
IP 18.189.170.17






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























15 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Asil yetimler anadan babadan de il, ilim ve ahlaktan yoksun olanlard r. (HZ. AL )


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu