Her işin başı, ya kişinin kendini tanıması, yada yaptığı işi iyi bilmesiyle başlamaktadır. Kişi kendini tanımıyor, yaptığı işin tam olarak ne olduğunu bilmiyor ise, zorluklar karşısında ilerleyecek kuvveti tam olarak gösteremez.





Biz Kimiz? Bu soru sorulduğunda, millet olarak ilk önce kendimizi tanıyıp bilmemiz gerekmektedir. Kültürel ''DNA''mız ve ''Sosyal'' yapımız. İnançlarımız, yaşadığımız coğrafyalar ile halen yaşadığımız coğrafyada ki diğer milletler ile ne kadar iç içe girip kaynaştığımızla alakalıdır.





Tüm bu başlıkların cevaplarını zihnimizde oluşturduğumuzda. Geleceğe dönük olarak güçlü bir toplum halinde ilerleye biliriz.





Biz Kimiz? Sorusuna en güzel cevabı verenlerin başında Ziya GÖKALP gelmektedir. Gökalp doğru ve vaz geçilmez bir klavuzdur. Osmanlı İmparatorluğunun 17 asır başlarından günümüze kadar, veya kimliğini yitirmiş Türk toplumuna, ulus-devlet olmanın yolunu açmış. Türk ulus kimliğini kazanmanın yöntemini hazırlamıştır.





Günümüzde Türkiye AB sürecinde ve küreselleşmenin eşinğinden geçen, küreselleşme konağının salonunda, ''gazozuna ilaç atılan, gelmeseydim-yok istemem-yan cebime koyun, diyen misafir Nazende'' rolüne bağımlılaştırılmış bir haldedir.





Küreselleşme denilen konak sahibi, milli değer ve kimliğinden uzaklaşan Türkiye'yi halvete davet etmek istemekte. Halvet sonucu gebe kalan Türkiye'den, farklı isimler altında, gayri milli ''Federasyon'' denilen evlatlar edinme yolundadır.





Ayrıca, ülkemiz geçmişte yer altına çekilen, ve günümüzde fırsat bulmuş ''Cemaat'' gruplarının at oynattığı ovalar halindedir. Bu Cemaat gurupları ''Siyaset'' yapan tüm meclis erklerini, muta nikahı ile, ''Harem hatunları'' gibi kullanıp, kendilerine ve cemaatlerine yeni ve taze yaşam alanları kazandırmışlardır.





Ellerinde ''Keşkül'' ile geçmişte dilencilik yapan bu unsurlar. Günümüzde ise ''Küresel Semayenin Müteahhit''leri konumundadırlar. Geçmişte ''Derviş kılıklı dilenci'' olan bu yapı, zamanla evrimini tamamlayıp, küresel sermaye sahipleriyle ortak müşterek olan ''Halvet''lerde birleşip, Türkiye'nin Ulus-Devlet yapısını tahrip edecek konuma gelmişlerdir.





Ülkemizde ki kimlik krizi, AB'liği, federasyon çığırtkanlıkları, millet olgusu olan ''Türk'' ismine duyulan rahatsızlık. Geçmişin Keşkül taşıyıp dilencilik eden, şeklen ''Derviş'' olan yapının, günümüzde ki sermayesini daha geniş alanlara taşıma gayesinden farklı bir şey değildir.





Siyaset-Cemaat çatışmalarının temeli, ''Türk Milletinin'' huzurunun tesisi değil. Sermayenin kimin tekelinde olacağının savaşıdır. Bir tarafta ''Küreselleşme ile şekillenmiş Siyaset'' diğer tarafta, ''İslamı sermaye halinde siyasallaştırıp, küresel islam modunda hareket eden Cemaatler''.





Tüm bu olanlar karşısında, ''Türk Millet'' Ulus-Devlet yapısı umrunda olan yapılar ise mevcudiyetini ve güvenirliği kayıp etmiştir. Türkiye fırtınalı bir denizde, pusulasız, dümeninde klavuz kaptanı olmadan, inancını kaybetmiş bir şekilde kayalıklara sürüklenmektedir. Kayalıklara çarpacak gemiyi, karadan ''Küreselleşen Siyaset-Cemaat'' korsanları, yağmalamaya hazır bir vaziyette beklemektedirler.





Geçmişte, doğru rotada olan bu geminin pusulası ve haritası var idi. Haritada yolu çizen Ziya GÖKALP, günümüzde tüm fikri ve çizidiği yol haritası devre dışı bırakılmıştır. Hatta ''Türkleşmek-İslamlaşmak-Muassırlaşmak'' fikri. Yerini, ''Türkiyelileşmek-Dinler arası diyalog- Küreselleşmek'' deyimlerine bırakmıştır.





Millet kavramı günümüzde küresel siyasetin ve medyasının etkisiyle ''Faşizm'' olarak gündemdedir. ''Türk''olmak yakında suç teşkil edecek bir hale gelecek. İslam ise, ''Kur'an'' harici kitapların altında bırakılma düşüncesine gidilecektir.





Ziya GÖKALP'in, sermaye-siyaset-cemaat ile devre dışı bırakıldığı, unutulduğu ülkemizde. ''Tek Bayrak-Tek Dil-Tek Din-Tek Vatan''dan ancak ve ancak, kreşteki çocuklara bahsedilmelidir.





Gençlik, afyon yutmuş küresel kültürün bağımlısıdır. Çağdaşlaşmayı ''Batılaşmak'' anlayan ve kabul eden. İnançlı olmayı ''Arap'' olmak, cüppe-entari- saç-sakal uzatmak zanneden bir yapıdadır.





''HARS'' denilen mefkure, azınlık tarafından yüksek sesle dile getirilirken. Geniş toplumda ise sivrisinek sesi gibi kalmaktadır.





Çöküşün arefesinde, ''Araf''ta kalan bir ülke konumundayız.





Ya, Ulus-Devlet kodlarımıza sıkıca sarılacak, ya da ''Küresel konakların içinde, mey masalarında bardağımıza ilaç atılıp, her ülkenin hareminde, entari giyen kaşarlaşmış bir yapıya döneceğiz.''





Toplumu birleştirmenin formülü ''Ziya GÖKALP''in fikirleridir. Ulus-devlet yapısı en ufak darbeyi kaldıramaz nazik, ince, hassas bir cam fanustur. Bu fanus içerisinde yanan ise ''Kadim Türk Nurudur''.





Saygılarımla.





Emrah BEKÇİ





Araştırmacı-Yazar