“TURAN-SAM” DERGİSİNDE AZERBAYCAN EDEBİYATI - Eren KORKMAZ - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









“TURAN-SAM” DERGİSİNDE AZERBAYCAN EDEBİYATI - Eren KORKMAZ
Tarih: 26.06.2014 > Kaç kez okundu? 4680

Paylaş






T. C.

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ

İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTESİ

ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ

–––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––



( Lisans Bitirme Tezi )





“TURAN-SAM” DERGİSİNDE AZERBAYCAN EDEBİYATI





Hazırlayan:

EREN KORKMAZ







Ardahan 2014



T. C.

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ

İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTESİ

ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ

–––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––

( Lisans Bitirme Tezi )



“TURAN-SAM” DERGİSİNDE AZERBAYCAN EDEBİYATI



Hazırlayan: Eren KORKMAZ

Danışman: Prof. Dr. Şureddin MEMMEDLİ



Öğrenci Adı Soyadı: Eren Korkmaz

Öğrenci numarası: 100801013

Sınav tarihi: 12 Haziran 2014

Sınav yeri: ÇTL Bölümü



Danışman onayı: • Tez çalışması kabul edilmiştir. İmza:

• Tez çalışması düzeltmeye alınmıştır. İmza:

• Tez çalışması kabul edilmemiştir. İmza:





Ardahan 2014





ÖZET: Çalışma kapsamında ilk olarak; Turan-SAM (Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi) hakkında bilgilere yer verilmektedir. Kurumun, onun yayın organı olan “Turan-SAM” dergisinin amacı, hedefi, yönetim kurulu, danışma kurulu, faaliyetleri hakkında genel tanıtım bilgileri sunulmaktadır. Bunun yanında, tez konusundan yola çıkarak, “Turan-SAM” dergisindeki Azerbaycan edebiyatıyla ilgili materyallere daha çok özen gösterilmektedir. Çalışma sürecinde ilk olarak kurumun ve derginin internet sitesi olan “www.turansam.org” adresi ziyaret edilmiştir. Buradan derginin 2009 yılından itibaren 2014 yılına kadar çıkmış olan 22 sayısının elektronik biçimi sağlanmıştır. Tüm sayılar tek tek incelenmiş ve konuya ilişkin makalelerin listesi ve bibliyografyası çıkarılmıştır. Makalelerin belirlenmesinden sonra bu makaleler sınıflandırılmış ve incelenmeye alınmıştır. Turan-SAM'ın kurucu genel başkanı, Kafkas Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan Mikail'le dergi hususunda söyleşi gerçekleştirilmiştir.

Anahtar kelimeler: Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi, dergi, Azerbaycan edebiyatı

---------------------------------------------------------

ÖZ GEÇMİŞ: 1989 Kars ili Akyaka ilçesi Hacıpiri köyü doğumluyum. İMKB Akyaka Lisesi mezunuyum. İletişim: 05319630564, ero363636.ek@gmail.com

---------------------------------------------------------

© KORKMAZ, Eren: “Turan-SAM” Dergisinde Azerbaycan Edebiyatı / Lisans bitirme çalışması, Danışman Prof. Dr. Şureddin Memmedli / İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Ardahan Üniver¬sitesi, Ardahan 2014, 71 s.







İÇİNDEKİLER



ÖN SÖZ 4



1. TURAN-SAM KURUMU VE AYNI ADLI DERGİ HUSUSUNDA 5

2. DERGİDE AZERBAYCAN EDEBİYATI MESELELERİ 15

2.1. Azerbaycan Edebiyatının 19. Yüzyıla Kadarki Dönemi Üzere 20

2.2. Azerbaycan Edebiyatının 19. Yüzyıl Dönemi Üzere 28

2.3. Azerbaycan Edebiyatının 20. Yüzyıl Dönemi Üzere 33

2.4. Türkiye – Azerbaycan Edebi-Kültürel İlişkileri Üzere 49



3. SONUÇ 60



4. KAYNAKÇA 61



EK 1: Dergide Azerbaycan Kültürüyle İlgili Makaleler Listesi 62

EK 2: Derginin Genel Yayımcısıyla Yaptığımız Röportaj 68





ÖN SÖZ



Kısaltmada Turan-SAM olarak bilinen Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin yayın organı olan “Turan-SAM” adlı uluslararası bilimsel hakemli mevsimlik dergi, Türkiye'nin ve dünyanın saygın akademik dergi yayınları tarama sistemleri tarafından taranmakta, dizinlenmekte ve indekslenmektedir. Dergide amacına, hedefine uygun olarak Türk dünyasıyla ilgili materyallere daha çok yer verilmektedir. Özellikle, derginin sayfalarında Azerbaycan'la, Azerbaycan edebiyatıyla ilgili yazıları sıkı şekilde görürüz.

Azerbaycan edebiyatı hakkında makalelerin incelenmesi Türkiye – Azerbaycan edebi ilişkilerinin öğrenilmesi açısından da önem taşımaktadır.

Bana bu çalışmayı vererek kendimi geliştirmeye yönelik adımlar attıran, çalışmam süresince her türlü yardımı sağlayan, bilgisiyle, akademik tecrübesiyle ve güler yüzüyle araştırma-incelememe ışık tutan çalışmamın yöneticisi Sayın Prof. Dr. Şureddin Memmedli hocama minnettarım. Ayrıca, Turan-SAM kurucu genel başkanı, Kars Kafkas Üniversitesi öğretim üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan Mikail hocaya, bana zaman ayırıp bürosunda ağırladığı, sorularımı canı gönülden cevapladığı ve değerli bilgiler verdiği için teşekkürlerimi sunarım. Yine tezimin hazırlanması sırasında beni cesaretlendiren ve manevi destek sağlayan değerli arkadaşlarım Mesut Kaplan'a ve Hasan Uygun'a teşekkürü bir borç bilirim. Bu çalışmayı yetiştirmemde emeği geçen ve benden maddi, manevi hiçbir desteği esirgemeyen aileme de teşekkürlerimi iletirim.

Eren Korkmaz

15 Mayıs 2014, Kars







1.

TURAN-SAM KURUMU VE AYNI ADLI DERGİ HAKKINDA





Kısaltmada Turan-SAM olarak bilinen Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi 2007 yılında kurulan bir sivil toplum kuruluşudur.

Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi kurumunun internet ağ adresi “www.turansam.org”dur.

2009 yılından bu kurumun yayın organı olarak “Turan-SAM” dergisi de yayınlanmaya başlamıştır.

“Turan-SAM”, uluslararası bilimsel hakemli mevsimlik dergi (International Scientific Peer-Reviewed Journal) statüsünü taşımaktadır. Nüfuzlu bilimsel dergilerden biri olup, Türkiye'nin ASOS–Index, Araştırmax-Arastırmax-Bilimsel-Yayın-İndeksi, To-Kat-Ulusal-Toplu-Katalog, Akademik-Dizin-Akademik-Türk-Dergileri-İndeksi, Tei-Türk-Eğitim-İndeksi tarama sistemleriyle, ayrıca dünyanın EBSCO–HOST (ABD), Index Copernicus International – ICI (Polonya / Avrupa Birliği), Google-Scholar (ABD), Pro-Quest (ABD), Ulrıch's-Web-Global-Serıals-Dırectory (ABD), CEEOL – Central and Eastern European Online Library (Almanya / Avrupa Birliği) gibi saygın ve itibarlı ulusal ve uluslararası akademik dergi yayınları tarama sistemleri tarafından taranmakta, dizinlenmekte ve indekslenmektedir. E-ISSN: 1309–4033.

Derginin şimdiye kadar 22 sayısı ışık yüzü görmüştür. Yılda dört sayısı çıkmaktadır.



Kurumun ve derginin düşünce sloganı:

“Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan, Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” (Ziya Gökalp)



Neden Turan?

Bu soruya kurumun ağ sayfasında Turan-SAM yönetim kurulu üyesi Andaç Karabulut'un açıklamasında yanıt buluruz: “Öncelikle toplum değerler bakışında uygun ve farklı algılara sebep olan Turan kavramını açıklamaya çalışmalıyız. Turan kavramı için bilimsel ve bilimsel olmayan alanlarda çeşitli açıklamalarda bulunulsa da, Türk Dil Kurumunca, Turan “Turancıların dünyadaki tüm Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları ülkenin adı” olarak ifade edilmektedir. Çağımızda Turan ve Turancılık kavramları çeşitli şekillerde eleştirilse de, aslında Orta Asya ve Doğu kültürü sayesinde medeniyetle tanışmış olan günümüz Avrupa ve ilgili kuruluşlarının Turan mantığı ve bakış açısıyla hareket ettikleri, ancak bu duruma Birleşmiş Milletler denildiği unutulmamalıdır. Turancılık, Turan fikrinin felsefesini savunanlar olarak özetlenmelidir, düşünürüz. Nitekim bu durum Türk toplumlarının zihninde gerçekleşmiş, Turan, politik ve fiziki olarak gerçekleşmese de, toplumların fikrinde ve zikrinde gerçekleştiği gerçektir... Fikirlerde gerçekleşen Turan Birliği'nin diğer milletlerin haklarına saygı gösterilerek, gerçekleştirilmesi de önemli bir unsurdur. Bu hususlar neticesinde Stratejik Araştırma Merkezi'nin adı Turan olarak belirlenmiştir”.



Kurumun ve derginin kuruluş amacı:

Dünyanın dört bir tarafına yayılmış şekilde yaşamakta olan Türk nüfusu bugün birçok eziyetlere maruz kalmaktadır. Örneğin Çin sınırları içerisinde yaşayan Uygur Türkleri soydaşlarımız Çin emperyalizminin zulümleri sayesinde ezilmektedirler. Rusya'da Sibirya bölgesinde Saha-Yakutistan, Tuva, Hakasya, Başkurdistan, Tataristan, Çuvaşistan, Kabardın Balkar özerk bölgesi, Karaçay-Çerkez özerk bölgesi, Karakalpakistan, Taymir, vd gibi özerk devlet ve Türk toplulukları da buna başka bir örnektir. Irak terkibindeki Kerkük-Türkmeneli kardeşlerimiz, İran'daki 45 milyon Azerbaycan Türkü, Gürcistan sınırları içerisinde yaşayan yaklaşık 1 milyon kadar Borçalı–Karapapak Türkü de bugün yaşadıkları ülkede ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedirler. İşte Turan Derneği'nin amacı dünya üzerinde yaygın şekilde yaşayan yaklaşık nüfusu 300 milyon civarında bulunan soydaşlarımızla diaspora (kopuntu), lobi faaliyetleri çerçevesinde örgütlenmek, temsilcilikler açmak ve o ülkelerde ne gibi haksızlıklara maruz kaldıklarını tespit ederek acil çözüm önerileri sunmaktır.



Kurumun ve derginin program hedefi:

Dünyada bir Türk Birliği'nin kurulması için günümüzde hiçbir engel bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi, Türk Birliği bir gün gerçekleşecektir. Türk Birliği bir hakikattir ve bu birliğin oluşması için önce ekonomik alanda bir işbirliği içerisine girmemiz gerekmektedir. Turan Derneği bünyesinde çalışan ülke, özerk devlet ve Türk toplulukları uzmanlarımız sayesinde ticaret yapmak isteyen Türk firmalarına her türlü danışmanlık hizmeti sağlanır. Türk Birliği'nin hayata geçebilmesi için öncelikle Türk ülkeleri arasında ekonomik bir anlaşma imzalanmalıdır. Daha sonra Türk Birliği parlamentosu kurulmalıdır. Daha sonraki aşamalarda ise ortak alfabe ve ortak dil gibi projelerin ortaya çıkması ön görülmelidir. Merkez, Türk devletlerinde bulunan Türkçü yanlısı partilerle iş birliği içerisinde çalışmaktadır ve onun hemen tüm Türk ülkelerinde temsilci ve ülke uzmanları bulunmaktadır. Turan Derneği, kısaca özetlemek gerekirse, Türk Birliği'nin kurulup dünya Türklerinin üstün refah seviyesine erişmeleri için ve maddi manevi olarak üstün konuma gelebilmeleri için çalışmaktadır. Bu yolda Türklerin yaşadıkları topraklardan çıkan doğal kaynakların Türkler tarafından tüketilmesi tercih edilir. Türk milletini hak ettiği mertebeye çıkarmak amaçlanmaktadır.



Kurumun ve derginin öncelikli öz görevi (misyonu):

Turan-SAM'ın kuruluş öğesel hedefini Türk dünyasının kültürel, iktisadi ve sosyal alanlarda birliğinin sağlanması oluşturmaktadır. Kurumun temel ilkeleri geniş Türk tarihi boyunca olagelen Türk devletçilik geleneğinin benimsenmesidir.

Tarihimize göz atmalı, milletimizin İslam dinini kabulü öncesi de, sonrası da hiçbir zaman aşırı veya aykırı sapmalarda ve uç noktalarda gayri ahlaki boyutta olmadığını görmeliyiz.

Sonuç olarak, biz Turancılara göre, her Türk dininden, mezhebinden bağımsız olarak her şeyden önce Türkoğlu Türk'tür ve Türklük kavramı irsidir, yani doğuştandır.



Kurumun ve derginin ön görüşü (vizyonu):

Kurtuluş Savaşını kazanarak destan yazan Mustafa Kemal Paşa Atatürk'ün kurduğu “laik” cumhuriyet olan Türkiye bugün müstakil ve bağımsız olarak yaşamakta, tüm dünyanın, İslam âleminin en güçlü, kudretli, ekonomik ülkelerinden biri konumundadır. Netice itibariyle, bugün İslam dinine mensup olmayan Gagavuz, Saha-Yakut, Taymir bölgesindeki, Sibirya'daki Türk kardeşlerimiz de kurulacak olan Turan Birliği'nin bir parçasıdırlar. Dolayısıyla, kurumun uzak görüşlülüğü gereği, önerilen Turan modeli laiktir. Her Türk istediği gibi serbest ibadet yapabilir.

Turan = Türk–İslam sentezi diğer Hıristiyan ve Musevi olan Türkleri rencide edebilmekte ve soğutabilmektedir. Bu yüzden de Turan-SAM'ın Turancılık felsefesi hiçbir dine veya mezhebe üstünlük vermemektedir. Bu konuda Türkçülüğün fikir babaları olan İsmail Gaspralı, Ali-bey Hüseyin-zade Turan, Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Zeki Velidi Togan, Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Ebülfeyz Elçibey, vb gibi bayrak şahsiyetlerimizin kuramsal bilgileri ve deyimleri kurumun hedefinde metodolojik esas rolü üstlenmektedir.



Kurumun ve derginin faaliyet yönleri:

Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi, faaliyetlerinde günümüzde var olan bağımsız Türk devletlerine, özerk Türk devletlerine, Türk ellerine ve Türk topluluklara öncelik tanımaktadır. Kurumun resmi internet sitesinde bu Türklerden haberlere, gelişmelere geniş yer ayrılmaktadır.

Kurum, Türk halkları ve topluluklarına şu başlıklar altında yer vermektedir:

Bağımsız Türk devletleri – Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, KKTC

Özerk Türk devletleri – Adıge, Altay, Başkurdistan, Çuvaşistan, Dağıstan, Doğu Türkistan, Gagavuzya, Hakasya, Kabardın Balkar, Kalmıkistan, Karaçay, Karakalpak, Kırım Tatar, Nahçıvan, Nogay, Tataristan, Taymir, Türk Kayık Adaları, Tuva, Yakutistan

Türk illeri – Afganistan Türkleri, Ahıska Türkleri, Almanya Türkleri, Altay Türkleri, Batı Trakya, Belarus Tatarları, Borçalı Türkleri, Bosna Türkleri, Bulgaristan Türkleri, Girit-Ege Türkleri, Gökçe-Zengezur Türkleri, Güney Azerbaycan Türkleri, Güney Türkistan Türkleri, Güney Türkmenistan Türkleri, Halaç Türkleri, Hazar Türkleri, Horasan Türkleri, Hırvatistan Türkleri, Irak Türkmenleri, İdil Ural Türkleri, Kansu Türkleri, Karaçay Türkleri, Karaim Türkleri, Karakum Türkleri, Kazan Türkleri, Kaşkay Türkleri, Kosova Türkleri, Kumuk Türkleri, Moğolistan Türkleri, Polonya Türkleri, Pomak Türkleri, Romanya Türkleri, Sancak Türkleri, Suriye Türkleri, Talas Türkleri, Türkmeneli Türkleri, Üsküp Türkleri ve Yakut Saha Türkleri

Türk toplulukları – Arnavutluk, Çeçenistan, Çerkezler, İnguşetya, Tacikistan Türkleri



Kurumun ve derginin Yönetim Kurulu aşağıdakilerden oluşmaktadır:

• Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan Mikail – Kurucu Genel Başkan

• Cihan Küçükyıldız –Yönetim Kurulu üyesi, Genel Başkan yardımcısı ve Yazı İşleri müdürü

• Uzman Andaç Karabulut – Yönetim Kurulu üyesi



Kurumun ve derginin Danışma Kurulu'nda Türkiye'den ve Türk dünyasından ünlü bilim insanları arasında aşağıdaki Azerbaycanlı ve Gürcüstanlı ünlüler de yer alırlar:

Ordinaryüs Prof. Dr. Bekir Nebiev

Prof. Dr. Akif Musaev

Prof. Dr. Cemil Hasanlı

Prof. Dr. Mahire Kulueva

Prof. Dr. Minire Karaeva

Prof. Dr. Muharrem Kasımlı

Prof. Dr. Musa Kasımlı

Prof. Dr. Nadir Memmedli

Prof. Dr. Şureddin Memmedli

Prof. Dr. Teymur Kerimli

Prof. Dr. Vakıf Arzumanlı



> Ord. Prof. Dr. Bekir Nebiev: Azerbaycan'ın belli başlı edebiyat bilimcilerindendir. “Muasırlık ve Sanatkârlık Uğruna”, “Edebi Düşünceler”, “Kemalin Tentenesi”, “Roman ve Muasır Kahraman”, vb monografileri, Ahmet Cevat, Elmas Yıldırım, vb hakkında kitapları vardır.

> Prof. Dr. Akif Musaev: Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi asli üyesidir. Azerbaycan Üniversitesi rektörüdür. Bilim insanı olarak vergi kültürü meselelerini incelemektedir.

> Prof. Dr. Cemil Hasanlı: Siyasetçi, diplomat, tarihçi olarak bilinir. Türkiye–Azerbaycan tarihsel ilişkilerini de araştırmaktadır.

> Prof. Dr. Mahire Kulueva: Klasik Doğu şiirinin tanınmış araştırıcısıdır.

> Prof. Dr. Minire Karaeva: Dil bilimcidir. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde de çalışmıştır.

> Prof. Dr. Muharrem Kasımlı: Âşık sanatı uzmanıdır. “Ozan-Âşık Sanatı” kitabı Türkiye'de de yayınlanmıştır. “Folklor ve Etnografya” uluslararası bilimsel dergisi sahibidir.

> Prof. Dr. Musa Kasımlı: Tarihçidir. Siyasal tarih ve uluslararası ilişkiler konusunda önemli kitapları, bu sıradan SSCB–Türkiye İlişkileri, Azerbaycan–Türkiye Diplomatik-Siyasal İlişkileri konularında monografileri vardır.

> Prof. Dr. Nadir Memmedli: Dil bilimcidir. “Eski Doğu Dilleri” kitabı Türkiye'de de yayınlanmıştır.

> Prof. Dr. Şureddin Memmedli: Edebiyatçıdır. Daha çok mensup olduğu Borçalı'da edebi muhit meselelerini araştırmaktadır. Ardahan Üniversitesi'nde öğretim üyesidir.

> Prof. Dr. Teymur Kerimli: Tanınmış edebiyat bilimcisidir. “Nizami ve Tarih”, “Görünmeyen Fuzuli” ve diğer monografileri vardır.

> Prof. Dr. Vakıf Arzumanlı: Edebiyatçıdır. Edebi ilişkiler, karşılaştırmalı edebiyat bilimi üzere önemli eserleri vardır.



Kurumun ve derginin Bilim Kurulu'nda da Azerbaycan'dan ve Gürcistan'dan aşağıdaki bilim insanları vardır:

Doç. Dr. Elman Aliev

Doç. Dr. Toğrul İsmail

Doç. Dr. Ülker Mahmudova

Yrd. Doç. Dr. Zülfiye İsmail



Turan-SAM daha çok bilim alanında faaliyet göstermektedir. Bunun yanı sıra, kültürel etkinlikler de hayata geçirilmektedir.

Kurum başkanı Elnur Hasan Mikail bu hususta söyleşilerinin birinde böyle altını çizmiştir: “Turan-SAM 2008 yılının Mayıs ayından faaliyettedir. Bilimsel ve araştırma gücü, yurtdışı ülkelerle ilişkileri hesaba alınırsa, Türkiye'nin en büyük strateji araştırma merkezidir... Turan-SAM'ın kuruluş amacı, adından da belli olduğu gibi, dünyanın her tarafına yayılmış Türkler ve Türk halkları arasında strateji, kültürel-eğitimsel, fikir ve düşünce birliği alanında iş birliği oluşturmaktır. Merkez dünyada sayısı 300 milyondan çok olan Türkleri ortak strateji meraklar ve ideler etrafında birleştirmeyi amaçlamıştır. Bu gün merkezimiz 50 profesör, 30 doçent, yardımcı doçentten ibaret güçlü bir bilimsel kadro potansiyeline sahiptir”.

Yine genel başkan, bizimle söyleşisinde böyle vurguladı: “Başta akademisyenler olmak üzere halka da hitap eden ve bu doğrultuda makaleler hazırlayan yazarlarımız bulunmaktadır. Fakat dediğim gibi dergimizin hitap ettiği en büyük kesim akademisyenlerimizdir”.



Turan-SAM adına kurumun kurucu genel başkanı Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan Mikail, Nisan 2012'de Kars Kafkas Üniversitesi'nde “Ermeni Sahteliği” konusunda konferans vererek, bilimsel yöntemleri kullanarak, Ermeni soykırımı iddialarının hiçbir aslının olmadığına dair deliller getirmiştir.

Kurum, “Geleneksel Türk Dünyası Şiir Yarışması” düzenlemiştir. 23 adet şiirle katılım olmuştur. Yarışma galipleri site ziyaretçileri tarafından tespit edilmiştir. Ayrıca yarışmaya gönderilen şiirler kurum sitesinde yayımlanmıştır. Ziyaretçi oylarıyla yarışmayı kazanan 2 bin küsur tıklanmayla Ömer Sıddık Narin'in “Mefkûre”" isimli şiir çalışması olmuştur.



Şiirden:

Sevdam bir elma ağacı

Asya'nın göbeğinde kökleri

Çıksın gönlümüzün kılıcı

Fethedelim yeniden gökleri

Bu yeryüzü bize yetmez...

Son Yecücü vurana dek

Bütün kalpler durana dek

Milli Devlet kurana dek

Savaşalım Turan'a dek...

Parça parça bölündük

Gelmedi mi artık zaman?

Gel ey Turan! Gel ey Turan!









2.

DERGİDE AZERBAYCAN EDEBİYATI MESELELERİ





Dergideki Azerbaycan edebiyatıyla ilgili makaleleri sınıflandırırsak, aşağıdaki görünüş alınır:

Azerbaycan anonim sözlü edebiyatı üzere

– “Miralı Seyidov ve Türk Halk Bilimi” (Emin Ağaev)

– “Oğuz Miti ve Onun Azerbaycan Mitoloji Düşünce Tarihinde Yeri” (Seyfeddin Rızasoy)

– “Alegorik Masallarda Deyimlerin Kullanılma Biçimleri (Azerbaycan Masalları Örneği)” (Neriman Seyitaliev)

– “Köroğlu Destanının Avrupa'da ve Rusya'da İncelenmesi Tarihinden” (Sevda Serkerova)

– “Azerbaycan Şiirinde Nevruz” (Şureddin Memmedli)

– “Elmeddin Demirci-zade'nin Yaratıcılığında “Kitabî Dede Korkut” Süje ve Motifleri” (Yegâne İsmailova)

– “Azerbaycan ve Arap Kahramanlık Destanlarında Dolandırıcılık ve Kendini Değişim Motiflerinin Kıyaslanması” (Çınara Mütellimova)

– “Âşık Garip Halk Öyküsü ve Tiflis–Borçalı Mekân İmgesi” (Şureddin Memmedli)

Azerbaycan âşık edebiyatı üzere

– “Âşık Şenlik Baba ve Borçalı” (Şureddin Memmedli)

– “Gürcistan'da Âşıklık Geleneğinin Birincilleri” (Şureddin Memmedli)

– “Ziya Borçalı ve Cönk-Beyazı” (Şureddin Memmedli, Gülnara Gocaeva)

– “Azerbaycan Şiirinde Nevruz” (Şureddin Memmedli)

– “Gürcistan'daki Borçalı Azerî Türklerinde Âşıklık Geleneği” (Şureddin Memmedli, Gülnara Gocaeva Memmedova)

– “Âşık Garip Halk Öyküsü ve Tiflis–Borçalı Mekân İmgesi (Şureddin Memmedli)

– “Âşık Şenlik'in Şiirlerinde Güzel Tipi” (Cengiz Gökşen, Bağdagül Bulut)



Azerbaycan yazılı edebiyatı üzere

– “Yusuf Vezir Çemenzeminli'nin Hayatı Üzerine Bir Araştırma” (Sevil İrevanlı Atilla)

– “Hüseyin Cavit'in “Azer” Poemasında İnsan Konseptsisi” (Cavide Memmedova)

– “Şehriyar'ın Haydar Baba'ya Selam Manzumesi Türkiye Edebiyatında” (Halide Halit)

– “Hüseyin Cavit'in Dilde Birlik İdealı” (Azer Turan)

– “Üç Farklı Dönemin Şairi: Bahtiyar Vahabzade” (Erdal Karaman)

– “1920–1950'li Yıllar Azerbaycan Edebiyatında Milli Manevi İdealler Hâkim İdeolojinin Girdabında” (Yaşar Rızaev)

– “Nebi Hazri'nin Şiirlerinde Tabiat Mevzusu” (Feride Sefieva)

– “Gazi Bürhanettin Yaratıcılığında Kahramanlığa Çağırış” (Araz Esedov)

– “Mirza Feteli Ahundzade'nin Aldanmış Kevakip Hikâyesinin Bazı Sanatkârlık Meseleleri (1970–1980 Yıllarının Araştırmaları Esasında)” (Samire Mehtieva)

– “Azerbaycan Edebiyatında Karabağ Konusu (Oluşum Tarihi ve Gelişim Aşamaları)” (Elçin Mehreliev)

– “Kemale'nin (Ağayeva) Lirik Şiirlerinde Vatanperverlik Mevzusu” (Günay Şirelieva)

– “Dahi Azerbaycan Şairi Nizаmi'nin Yaratıcılığında Mütalaa Mevzusu” (Knyаz Аslаn)

– “Kültürel Kalkınma Yıllarında Azerbaycan Edebiyatı (1946–1960'lı Yıllar)” (Elçin Veliev)

– “Samet Vurgun'un Poemalarında Hayat ve Ölüm Anlayışıyla İlgili Kullanılan Deyimler” (Sevinç Alieva)

– “Abbaskulu-ağa Bakihanov'un Yaratıcılığında Celalettin Rumi İrsinin Eksi” (Vugar Teymurhanlı)

– “Ziya Borçalı ve Onun Cönk-Beyazı” (Şureddin Memmedli, Gülnara Gocaeva Memmedova)

– “Azerbaycan Şiirinde Nevruz” (Şureddin Memmedli)

– “Hüseyin Cavit'in İlk Facialarında İnsan Talihi Problemi” (Saadet Cihangir-zade)

– “Edebi İrs ve Varislik: Samet Vurgun Şiirinde Fuzuli” (Afak Yusifli)

– “Mahcur Şirvani'nin Yaratıcılığında Sofiliğin İzleri” (Tahmine Bedelova)

– “Bahtiyar Vahabzade Poeziyası Zaman, Poetik Entelekt ve Yaratıcı İdrak Faalliği Kontekstinde” (Aşıki Mensur)

– “Mirza Feteli Ahundov, Haydar Hüseyinov'un Tetkikinde” (Reşat Eskerov)

Bunların yanı sıra, Azerbaycan edebiyatıyla bu ve ya diğer derecede ilgisi bulunan aşağıdaki makalelere de rast geliriz:

– “Azerbaycan Yurt Bilgisi Dergisinde Azerbaycan–Avrupa Edebi Alakaları Meselesi” (Altuntaç Memmedova)

– “Azerbaycan'ın Orta Asya, Türkiye ve İran'la Edebi-Medeni Alakaları (1920–1930 Yılları)” (Şikâr Kasımov)

– “Azerbaycanlı Şairlere İlham Veren Türk Uçakları” (Erdal Karaman)

– “Azerbaycan'ın 18. Yüzyıl İlk Yarısındaki Tarihi Azerbaycan ve Rus Yazarlarının Eserlerinde” (Elmar Halilov)

– “Azerbaycan Türklüğünün Kahramanı Mehmet Emin Resul-zade (1884–1955)” (Nurgül Uzunel)

– “Ali-bey Hüseyin-zade, Ahmet Ağaoğlu ve Türkçülük Düşüncesi Üzerine” (Mehmet Doğan)

– “Konya Selçuklular Sarayındaki Tiflisli Âlim” (Şureddin Memmedli)



Yukarıdaki sıralamadan da gördüğümüz gibi, Azerbaycan edebiyatıyla ilgili makalelerin daha çok bilimsel özgülüğüyle seçilenleri Azerbaycan yazılı edebiyatına aittir.





2.1.

Azerbaycan Edebiyatının 19. Yüzyıla Kadarki Dönemi Üzere



Dergide bu dönemle ilgili aşağıdaki makaleler bulunmaktadır:

 “Dahi Azerbaycan Şairi Nizаmi'nin Yaratıcılığında Mütalaa Mevzusu” (Knyаz Аslаn)

 “Gazi Bürhanettın Yaratıcılığında Kahramanlığa Çağırış” (Araz Esedov)

 “Ziya Borçalı ve Onun Cönk-Beyazı” (Şureddin Memmedli, Gülnara Gocaeva)

 “Azerbaycan Şiirinde Nevruz” (Şureddin Memmedli)

 “Mahcur Şirvani'nin Yaratıcılığında Sofiliğin İzleri” (Tahmine Bedelova)



Bu makaleleri özetlemeyelim.



* * *



“Dahi Azerbaycan Şairi Nizаmi'nin Yaratıcılığında Mütalaa Mevzusu”

Makale yazarı: Doç. Dr. Knyаz Аslаn

Azerbaycan halkının büyük şair ve âlimi, Batı'da oldukça tanınan Nizami Genceli (1141–1209) Türk edebiyatı içinde de muhteşem bir yere sahiptir.

Azerbaycan'ın Gence şehrinde doğmuş, tüm eserlerini burada yaratmış ve burada ölmüş Nizami Genceli eserlerinde kendisinin Türk olduğunu açıkça göstermiştir. Peygamberi de akılca ve zekâca bir Türk'e benzetir.

Nizami, Türk edebiyatında ilk defa “Hamse” (Beşlik) yazmış olan bir şairdir. Hamse'ye dâhil olan eserler bunlardır: “Sırlar Hazinesi”, “Hüsref ve Şirin”, “Leyli ve Mecnun”, “Yedi Güzel”, “İskender-name”.

Nizami gücün, kuvvetin kemalde, var-devletin ise akılda olduğunu söyler:

Yücelmek istesen bir kemale çat,

Kemale ihtiram gösterir hayat.

Nizаmi'nin fikrince, manevi zenginliği, ahlaksal saflığı ve fiziksel kâmilliği kendisinde birleştiren kâmil şahsiyetin yetiştirilmesini etkileyen unsurlar sırasında kitabın ve mütalaanın müstesna yeri vardır. Diyelim ki, eski çağlardan beri “şiir”, “söz”, “nazım”, “kitap” aynı anlamda kullanılmıştır.

Şairin fikrince, şahsiyeti her hansı bir rütbe yok, yalnız bilim, terbiye yücelte bilir:

Âlimdir gözümde en aziz insan!

İlimle, hünerle! Başka tür hiç kes

Hiç kese üstünlük eleye bilmez!

Rütbeler içinde seçilir biri,

Herkesten yücedir âlimin yeri!

Bir sözle, büyük hikmet sahibi ve dahi âlim olan Nizami, şahsiyetin formalaşmasında ilmin, bilginin, kitabın, mütalaanın rolüne üstün değer vermiş, aynı zamanda kendisi de ömrü boyu değerli kitaplardan, zengin kütüphanelerden istifade ederek, kâmil insan gibi formalaşmış, gelecek kuşağa miras koyduğu eserleriyle misilsiz dünya şöhreti kazanmıştır.

* * *

“Gazi Bürhanettın Yaratıcılığında Kahramanlığa Çağırış”

Makale yazarı: Araz Esedov

Türk dilli edebiyatımızın şiir dili olarak gelişmesini sağlayan ve daha da güzelleşmesinde özel yeri olan şairlerden biri de Gazi Bürhaneddin olmuştur.

Yaratıcılığı, mefkûre ve konu bakımından oldukça çeşitli yönlere sahip olan şair, kahramanlık ruhlu şiirleriyle daha çok farklılık yapmaktadır. Şairin kendi fikir ve arzularını ifade eden mücadele ruhlu şiirler yazmakta maksadı halkını mert, cesur ve vatanını azat-hür görmek isteği olmuştur.

Bildiğimiz gibi, Gazi Bürhaneddin'in hayat yolu, yaratıcılığı Türk halkının mücadelesiyle ve kahramanlığıyla ilgilidir. Kahramanlık, savaş sahneleri şairin Divan'ında özel yer alarak, okuyucuyu zaman zaman mücadeleye çağırmıştır.

Gazi Bürhaneddin yaratıcılığında kahramanlarını savaşa çağırarak, hüner göstermek zamanı olduğunu böyle ifade eder:

Geçti geçen var ise, devran budur,

Şimdi kopan canlara cavlan budur,

Kimde ki var ise gelsin ortaya,

Gizlemek peki ne için, meydan budur.

Gazi de kahramanlarını sezgili, görevli olarak değerlendirerek böyle ifade eder:

Erenler öz yolunda er tek gerek,

Meydanda erkek kişi ner tek gerek,

Yahşi-yaman, katı yumuşak olsa hoş

Serverım diyen gibi er gerek.

Gazi Bürhaneddin şiirlerinin sonraki yıllarda ana dilli şiirimizin gelişiminde büyük ve değerli rolünün olması kaçınılmaz gerçekliktir.

* * *



“Ziya Borçalı ve Onun Cönk-Beyazı”

Makale yazarları: Prof. Dr. Şureddin Memmedli, Doç. Dr. Gülnara Gocaeva

Makalede 20. yüzyılın başlarında düzenlenmiş “Cönk-Beyaz” adlı arşiv belgesindeki şiirlerin incelenmesi söz konusudur. Adı geçen kaynakta Borçalı–Ahıska–Kars edebi-âşık şebekesine mahsus şairlerin şiirleri daha çok yer almaktadır. Bakü'de Azerbaycan Devlet Edebiyat ve Sanat Arşivinde Ziyeddin Efendiev'in (Ziya Borçalı'nın) 533 sayılı şahsi fonundaki 63 ve 64 sayılı dosyalarda Arap harfleriyle "ﺑﻴﺎذ ﺟﻨﮓ" ("Cönk-Beyaz") adlı 260 sayfalık kıymetli edebi kaynağı özellikle değerlendirmeliyiz.

Ziya Borçalı'nın babası – Hasanhocalı Allahyarlar soyundan Yusuf Efendi Allahyar oğlu Türkiye'de yüksek ruhani tahsili almış, devrin savatlı şahıslarından sayılmış, Borçalı kadısı olmuş, güzel şiirler yazmıştı. Bu cönk-beyaz da tıpkı onun bireysel saklançlarındandır.

Defterlerin "Cönk-Beyaz" adlandırılmağına ilişkin, onlarda hem cönkün, hem de beyazın özelliği var; işte, burada tertipçinin severek seçtiği değişik türlü şiirler yazıya aktarılmış, arada maddeyi-tarihlere, başka notlara de yer verilmiştir.

Şartı olarak Ziya Borçalı cönk-beyazı adlandırdığımız bu edebi kaynakta düzenleyicinin sevip seçtiği, Borçalı yörelerinde yayılıp-sevilmiş şiirler, nağmeler cemleştirilmiştir.

Kohumlar, kardaşlar, dostlar, yaranlar,

Görünmez gözüme o hanümanlar,

Dökülür çeşmemden derya ummanlar,

Gark olup sellerde kalan men oldum.

Zabit

Şibehin, şahbazın methin eyleyen,

Bilirsen güzelde ne nişan gerek,

Yavru keklik gibi okuyup gülen,

Güzeller içinde aşiyan gerek.

Yadigâroğlu Sadık-bey

Makalede sonuç olarak vurgulanır ki, Ziya Borçalı'nın Gürcistan Azerilerinin edebi-kültürel geleneklerinin, Tiflis'teki milli toplumsal-edebi muhitimizin incelenmesi ve tebliğinde hizmeti büyük olduğu gibi, onun bireysel arşivinde korunan cönk-beyazın da bu yönde özel önemi vardır.

Makaleye ek olarak söz konusu “Cönk-Beyaz”dan sayfalar verilir.

* * *



“Azerbaycan Şiirinde Nevruz” (Şureddin Memmedli)

Makale yazarı: Prof. Dr. Şureddin Memmedli

Bin yılların, yüzyılların kültür olgusu olan Nevruz'un – Yeni Yıl'ın ilk gününün bahar heyecanını uluslar çeşitli mitolojik unsurlarla, kendi örf ve gelenekleriyle kaynaştırarak bugün de büyük coşkuyla kutlamaktadırlar.

Nevruz, zaman zaman kültürü, edebiyatı, şiiri de etkilemiştir.

Azerbaycan klâsik şiirinde Nevruz, Katran Tebrizli, Hakanî Şirvanlı, Nizamî Genceli, Kadı Bürhaneddin, Hidayet, Kişverî, Hakirî, Hetayî, Fuzulî, Emanî, Mesihî, Vidadi, Vakıf, Seyit Ezim, Sabır, Abbas Sehhet, Hüseyin Cavit, Ahmet Cevat ve başkalarının epik, lirik şiirlerinde konu edilmiştir.

12. yüzyıl sonlarında ve 13. yüzyıl başlarında yaşamış Nizamî'nin “Yedi Güzel” eserinde (Farsçadan çeviren: Memmed Rahîm) “Baharın Tarifi” bölümü vardır:

Nevruz havasında olan itidal,

Âleme bahşetti nuranî bir hal.

Nevruzun naşımı yeni ahdiyle

Kattı öz canını çiçeğe, güle.

Dolayısıyla Azerbaycan edebiyatına mensup bir sair olarak kabul edilen 14. yüzyıl şairi Kadı Burhaneddin'in Nevruz'la ilgili bazı beyitleri:

Nevruz'dur, senünile bir eyş edim gerek,

Ki, dünya ehli görevü eyad yâd ola.

Ve ya: Nevruz olalı cihanı görsen,

Bu keven ile mekânı gör sen.

Ünlü düşünür İmadeddin Nesimi'nin Nevruz konulu gazeli dikkati çeker:

Mevsimi-Nevruzu neyistan aşikâr oldu yine,

Şehrimiz şeyhi bu gün hoş bade har oldu yine.

Goncadan gül baş çıkardı, saldı yüzünden nikap,

Bülbülü-Şeyda hatibi-lâlezar oldu yine...

Azerbaycan edebiyatının ana dilli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen 16. yüzyıl şairi Şah İsmail Hetayî'nin "Deh-name" eserinde kapsamlı kısımlardan biri "Bahariye" adlanmaktadır. Hetayî'nin "Bahariye"sinden örnek:

Nevruz gülünün açık dehanı,

Mürğ anda hazar okur zebanı.

Hetayî'nin Nevruz'la ilgili birkaç beyiti de şöyledir:

Geldi Nevruz ü bahar ü ahdi devri dost-kâm,

Yâr eli tek yeryüzü nakıs ü nigâr oldu yine.

16. yüzyıl şairi Muhammed Fuzulî, bir beytinde Nevruz'un yılda bir defa geldiğini ve Nevruz gülleri açtığını söylemektedir:

Her gün açar gönlümü zevk-i visalin yenliden,

Gerçi güller açmağa her yılda bir Nevruz olur.

Fuzulî şiirlerinden daha bir örnek:

Her yerde ta Nevruz ola,

Gül bustan afuruz ola,

Nevruz tek firuz ola

Eyyamı-şahı evliya.

Türk devletlerinin ve akraba topluluklarının büyük bölümünde kültür ve gönül bağı oluşturan Nevruz / Taze Gün / Ergenekon / Bahar Bayramı gibi böylesi geleneklerin devam ettirilmesi, aynı kaderi paylaşan, ortak hisler duyan, aynı ülkü taşıyan insanlarımızı uzlaştırmak, kopmamalarını sağlamak için de gereklidir.

* * *



“Mahcur Şirvani'nin Yaratıcılığında Sofiliğin İzleri”

Makale yazarı: Tahmine Bedelova

Mahcur Şirvani (Şirvanlı) Azerbaycan'ın 18. yüzyıl şairidir. Cönklerde gazelleri, muhammesleri, kasideleri, vb tür şiirleri bulunmaktadır. “Kıssa-i Şirzad” manzumesinin de ona ait olduğu düşünülür.

Bu makalede Mahcur Şirvani'nin Tasavvufa bağlılığı incelenir.

Mahcur'un yaratıcılığında tasavvufun izlerinden bahsederken “Mahcur” isminin anlamının açıklanmasının ayrıca bir önemi vardır. Mahcur, Arapça bir kelimedir. Türkçe karşılığı – uzaklaşmış, kenarda kalmış, ayrı düşmüş; unutulmuş; eski (söz); terk edilmiş (sözlük anlamında) anlamlarına gelmektedir. Burada fâni dünyadan, döneminin haksızlık ve adaletsizliğinden (onun yaşadığı dönemin toplumsal ve politik tartışmalarını hatırlayalım) uzak durduğunu, vefasız, “hal-hatır sormaz” sevgilisinden ayrıldığını, terk edildiğini, unutulduğunu, tek kelimeyle günahkârlar arasında günahsız olduğunu, cahiller arasında bilgili olduğunu, dolayısıyla tasavvuf tabiriyle ifade edecek olursak “garip” olduğunu anlatmak istemiştir.

Mahcur'un da şiirlerinde “ruhun gözü olan kalp” her zaman şairin sırdaşıdır, dertlerinin mahremidir.

Bela-yi aşka, ey dil, yok nihayet intihasız,

Bulunmaz çare herkiz derdine, bil kim, devasızdır,

Nice laf eyleyenler munda bisebr-ü rızasızdır,

Rakipler pür cefa, maşuk bimehr-ü havasızdır,

Acep müşkül hikayet kim, bilinmez, mecrasızdır.

Şair, aşk belâsının sonsuzluğu, sevdiğinin aldırmaması ve bunun da çaresi olmadığı konusunda fikirlerini bölüşmek için en yakını gibi kendi kalbine seslenir. Zaten bu sırrını bir başkasına söyleyemez. Mahcur'un bela-yi aşktan şikâyet eden şu şiirinde dev selefi Fuzuli'nin etkisi duyulmaktadır.

Mahcur'un gazellerinde “şevk” kelimesinin kullanılması, anlam çalarları şairin tasavvuf felsefesinde kullanılan sözlerin, sembol ve simgelerin ince mahiyetine ve sıralarına tanık olduğunun kanıtıdır:

Kabe-yi varım çok şevk ile,

Hacetler mabat pişman emaneti!

Mahcur Şirvani tam anlamıyla sofi şairi olmamıştır, ama onun yapıtlarında sofilikle sesleşmeler de yok değildir. Belki bu onun genetik hafızasında korunan, her fırsatta sevk-i tabii olarak ortaya çıkan felsefesel düşünceleridir.



2.2.

Azerbaycan Edebiyatının 19. Yüzyıl Dönemi Üzere



Söz konusu dönem üzere dergide bulunan makaleler aşağıdakilerdir:



 “Abbaskulu-ağa Bakihanov'un Yaratıcılığında Celalettin Rumi İrsinin Eksi” (Vugar Teymurhanlı)

 “Mirza Feteli Ahundzade'nin Aldanmış Kevakip Hikâyesinin Bazı Sanatkârlık Meseleleri (1970–1980 Yılları Araştırmaları Esasında)” (Samire Mehtieva)

 “Mirza Feteli Ahundov Haydar Hüseyinov'un Tetkikinde” (Reşat Askerov)

 “Ziya Borçalı ve Cönk-Beyazı” (Şureddin Memmedli, Gülnara Gocaeva)

Görüldüğü gibi, makalelerin biri Azerbaycan 19. yüzyıl yazarı Abbaskulu-ağa Bakihanlı, ikisi Azerbaycan modern edebiyatının kurucusu sayılan Mirza Feteli Ahundzade, biri de Borçalı edebi muhitinin 19. yüzyıl temsilcileri hakkındadır.



Makaleleri izleksel özetleyelim:



* * *

“Abbaskulu-ağa Bakihanov'un Yaratıcılığında Celalettin Rumi İrsinin Eksi”

Makale yazarı: Vugar Teymurhanlı

Makale, ünlü sofi ve düşünür Celaleddin Rumi'nin 19. yüzyıl Azerbaycan düşünürü Abbaskulu-ağa Bakıxanlı'yla ilgili edebi konuların ilmi tahlilini konu edinir. Yazıda Azerbaycan'daki bilim insanlarının ve eleştirmenlerin konuyla ilgili düşünceleri üzerinde durulmuş, A. Bakihanlı'nın eserlerinde Mevlana'dan yapılmış alıntılar tespit edilmiştir. Her iki düşünürün eserlerinde konu, yapı ve didaktik amaç bakımından benzerlikler araştırılır.

Görkemli âlim “Tehzib-ül Ahlak” eserinde üç yerde, muhtelif makamlarda Mevlana'nın eserlerinden misal getirir: “Mevlevi der: Dünyada mutlak kötülük yoktur. Bil ki, kötülük de nispidir”.

Eserde insan davranışının pedagojik kanunları hakkında ilmi bilgileri tebliğ eden yazar, yersiz konuşmayı insan için büyük kusur hesap eder ve fikrini yine de Celaleddin Rumi'ye müracaat etmekle esaslandırır: “Mevlevi demiştir: Büyükler bunun için demişler ki, dünyada insanın rahatlığı dilini saklamaktadır”.

Tekrarsız üslubuyla ve idraki-şiirsel ilmelerle, aynı zamanda fikir tutumu açısından zengin olan “Mişket-ül Envar” manzumesinde eserde yalnız ”Mesnevi” eserinin adının hatırlanması rastgele hesap oluna bilmez:

Bu hikmete sübut için lazım gelse hikâyet,

Koy söylerim “Mesnevi”den bir münasip rivayet.

A. Bakihanlı kelamının umumi ruhunda, estetik mazmununda, hatta şekil ve ahenginde Celaleddin Rumi düşüncesinin izlerini görürüz.

* * *



“Mirza Feteli Ahundzade'nin Aldanmış Kevakip Hikâyesinin Bazı Sanatkârlık Meseleleri (1970–1980 Yıllarının Araştırmaları Esasında)”

Makale yazarı: Samire Mehtieva

Klasik edebiyat örnekleri içerisinde konu ve ide tutumuna, edebi düzeninin yeni niteliklerine göre farklaşan “Aldanmış Kevakip” (kandırılmış yıldızlar) hikâyesi yalnız Ahundzade yaratıcılığının değil, genellikle, klasik ulusal nesrin en değerli incilerindendir. Eseri “povest” (anlatı), hikâye, hatta roman adlandıranlar var. Bazı araştırmacılar şu eserin içeriğiyle ilgili, şunu “siyasal pamflet“, “maarifçi-realist satirik eser”, “içtimaî ve felsefi povest” adlandırmakla yetinmişler.

Böylece, realist nesrin gelişiminde mühim yer tutan “Aldanmış Kevakip”in türü, sanatkârlığı meselelerinin tetkiki 1970–1980 yılları Ahundzade araştırmacılarının dikkat merkezinde olmuş, önceki eleştirmelerde bırakılmış bir sıra kusurların aradan kaldırılmasına nail olunmuştur.

* * *



“Mirza Feteli Ahundzade Haydar Hüseyinov'un Tetkikinde”

Makale yazarı: Reşat Askerov

Makalede Mirza Fatali Ahundzade'nin felsefesel, bilimsel görüşleri, etik ve estetik bakış açısı, ayrıca din konusundaki fikirleri, alfabe ıslahatı ve diğer konular araştırılır. Bu araştırmada Ahundzade'nin Batılı aydınların eserlerine referansları ve bununla ilgili Haydar Huseyinov'un araştırmaları ışığında Azerbaycan'da aydınlanma felsefesinin gelişimindeki hizmetleri tetkik edilir.

Makalede Haydar Huseyinov'un araştırmaları sonucunda Ahundzade'nin ilmi mirasının tüm Doğu halklarının, özellikle Azerbaycan halkının milli kültürel gelişimindeki rolü vurgulanır.

* * *



“Ziya Borçalı ve Onun Cönk-Beyazı”

Makale yazarları: Şureddin Memmedli, Gülnara Gocaeva

Makalede Bakü arşivinde bulunan “Cönk-Beyaz” belge doğrultusunda Borçalı – Ahıska – Kars edebi-âşık şebekesine mahsus şairlerin şiirlerinin incelenmesi söz konusudur. Bu şairlerin çoğunluğu 19. yüzyıl sanatçılarıdır.

Dolayısıyla, şairler Allahverdi, Abbas, Eliyar, Deli Yusuf, Kamber, Karanı, Kelbi, Molla Halis, Molla Ehmed, Molla Mustafa, Nebi, Muhammed Şindili, Hasta Hasan, Sadık, Haydar Bey, Cebbar, Şenlik Baba, Talip, Şeker Hanım, Emrah, Kahraman, Mirsisi, Pirverdi, Mehdi, Halı-Vatan, Abdullah, Sona Hanım ve başkalarının şiirleri, açılmamış sayfalar olarak dikkati çeker.

Fahralı Allahverdi'nin bu diziden koşmaları coşku güzelliğiyle seçilir.

Şairin “Yeriyir” redifli koşmasını alalım. Seher vahtı (sabahleyin) gözüne tuş olan güzelin her kıya bakmağı yüz kan eyler, rüzgâr söyleyince kalağayı yana sallanır, bulut arasından güneş cemali dağa-taşa şöyle salar, bu ceylan sunasının gamzeli yerişi aşığı ateşlere yakar:

Allahverdi dertten odlara yandı,

Hayal o hayaldir, deme usandı,

Ne şahtı, ne sultan, ne de ki handı,

Sanki başı taçlı paşa yeriyir.

Yayla Borçalı'sında – Başkeçit'te ve bağ Borçalı'sında – Bolus'ta ömür sürmüş

Muhammed Şindili mahlaslı şairin şiirlerinden örnekler yüze çıkarmışız.

Cönk-beyazdaki şiirlerinden biri onun hayatına ilişkin belirli noktalara ışık salar:

Meylim hey sendedir, men de sanlıyım,

Hoş ihtilatlıyım, şirin canlıyım,

Aslim Gaffarlıdır, Mirhasanlıyım,

Karabulaklıyım, Saca demeyin.

Şairin sanatkârlık açısından kâmil eserlerinden biri "Kekliğim" redifli koşmadır.

Dağlar başı hiç şen olmaz, virandır,

Bulut çıkıp, yağış yağır, borandır,

Âşıkların bağrın başın yarandır,

Ayakların batıp kana, kekliğim.

Ziya Borçalı'nın arşivindeki şiirlerinden örnekler derlenmiş Haydar Bey, Molla Halis, Yunus, Molla Ehmed, Eliyar, Şenlik, İsmail Efgan, Kamber, Evez, Karanı, Deli Yusuf, Hasta Hasan, Mirsisi, Talip, Hamdullah, Nuru, Aydın, Müştakı, Sadık, Cebbar, Emrah, Pirverdi, Kahraman, Sayyat, Kalbi, Molla Mustafa, Himmet, Esat, Hali-Vatan, Abdullah, Zahit, Suna Hanım, Vekil Kızı ve başkalarının da çoğunu, bizce, Borçalı–Ahıska–Kars edebi şebekesine (bazılarının Kazağ, Gökçe–Akbaba muhitlerine) aitliğini düşünebiliriz. Bunların da arasında Karanı, Hasta Hasan, Nuru, Şenlik daha çok, ayrıca Halis, Emrah, Evez, Ehmed, İsmail, Mirsisi, Talip, Müştakı, Pirverdi, Kahraman, Esat ve başkaları daha çok meşhurlaşmışlardı.

Ziya Borçalı'nın Gürcistan Azerilerinin edebi-kültürel geleneklerinin, Tiflis'teki milli toplumsal-edebi muhitimizin incelenmesi ve tebliğinde hizmeti büyük olduğu gibi, onun bireysel arşivinde korunan cönk-beyazın da bu yönde özel önemi vardır düşünüyoruz.





2.3.

Azerbaycan Edebiyatının 20. Yüzyıl Dönemi Üzere



Bu döneme ait makaleleri aşağıda listeliyoruz:



 “Hüseyin Cavit'in Azer Poemasında İnsan Konseptsisi” (Cavide Memmedova)

 “Hüseyin Cavit'in Dilde Birlik İdealı” (Azer Turan)

 “Hüseyin Cavit'in İlk Facialarında İnsan Talihi Problemi” (Saadet Cihangir-zade)

 “Yusuf Vezir Çemenzeminli'nin Hayatı Üzerine Bir Araştırma” (Sevil İrevanlı Atilla)

 “1920–1950'li Yıllar Azerbaycan Edebiyatında Milli Manevi İdealler Hâkim İdeolojinin Girdabında” (Yaşar Rızaev)

 “Kültürel Kalkınma Yıllarında Azerbaycan Edebiyatı (1946–1960'lı Yıllar)” (Elçin Veliev)

 “Samet Vurgun'un Poemalarında Hayat ve Ölüm Anlayışıyla İlgili Kullanılan Deyimler” (Sevinç Alieva)

 “Edebi İrs ve Varislik: Samet Vurgun Şiirinde Fuzuli” (Afak Yusifli)

 “Şehriyar'ın Haydar Baba'ya Selam Manzumesi Türkiye Edebiyatında” (Halide Halit)

 “Nebi Hazri'nin Şiirlerinde Tabiat Mevzusu” (Feride Sefieva)

 “Üç Farklı Dönemin Şairi Bahtiyar Vahabzade” (Erdal Karaman)

 “B. Vahabzade Poeziyası Zaman, Poetik Entelekt ve Yaratıcı İdrak Faalliği Kontekstinde” (Aşıki Mensur)

 “Azerbaycan Edebiyatında Karabağ Konusu (Oluşum Tarihi ve Gelişim Aşamaları)” (Elçin Mehreliev)

 “Kemale'nin Liriğinde Vatanperverlik Mevzusu” (Günay Şirelieva)



Bu listeyi incelerken görürüz ki, dergide 20. yüzyıl başları ünlü şairi Hüseyin Cavit, 1920–1960 yılları edebi süreci ve bu dönemin yazar-şairleri Yusuf Vezir Çemenzeminli, Samet Vurgun, yüzyılın ikinci yarısı şairleri Şehriyar, Nebi Hezri, Bahtiyar Vahabzade, yüzyıl sonları ve günümüz edebiyatında Karabağ konusu, günümüz edebiyatın temsilcisi Kemale, vb konular hakkında araştırma çalışmalarına yer verilir.



Bu makalelerden bazılarını özetleyelim.



* * *



“Hüseyin Cavit'in Azer Poemasında İnsan Konseptsisi”

Makale yazarı: Cavide Memmedova

Azerbaycan şairi Hüseyin Cavit'in sanatı 20. yüzyıl başlarında edebiyatımızın edebi, felsefesel içeriğini, Türkçülük ruhunu, İslam varisliğini, Batı ve Doğu felsefesini kavuşturan düşünceyi kapsar. İnsan sorunu Cavit sanatının temelinde duran, edebi felsefesel anlamını yansıtan önemli konulardandır.

Şairin insanlık hakkında düşünceleri “Azer” eserinde daha sürekli olarak belirtilmiştir. Burada Cavit'in gözlemlediği insan algılama çevresinde ikiye bölünüyor: kendisini algılayarak mükemmelleşen ve bilinçsizliği yüzünden manevi mahva uğrayan insanlar. İkinci kısma ait edilen kahramanların örneğinde Cavit, Freyd'in, Nitsshe'nin, Feyrebah'ın ve diğer Batı filozoflarının bakış açılarına yaklaşıyor, mükemmel insan idesine ise sofizmin teorik temellerini izlemiş olur.

* * *



“Hüseyin Cavit'in Dilde Birlik İdealı”

Makale yazarı: Azer Turan

Azerbaycan Türk edebiyatında romantizm akımının seçkin temsilcilerinden Hüseyin Cavit (1882–1941) aynı zamanda ortak Türk kültürünün, edebiyatının gelişmesi uğrunda mücadele vermiş şahsiyetlerimizin önde gelen isimlerinden biridir. Verdiyi mücadelenin sonucunda Cavit, Rus-Sovyet rejiminin lideri Stalin tarafından cezalandırılmış, katle yetirilmiş binlerce Azeri Türk aydınlardan biridir.

Cavit'in dili, Cavit'in felsefesi kadar ve belki de ondan daha önemli bir mazmun taşır. Başka sözle, Cavit'in felsefesi, aslında onun dil siyasetinin felsefesidir. Çünkü Cavit, bilirdi ki, ittihat, öncelikle, dilden başlana biler.

H. Cavit'in dili, milli şuurumuzun alt yapısında temerküzleşen Turancılık kavramının öz ifade imkânlarının sayesinde tezahür ettirir. Yani, bu edebi dil Turancı bir dildir. Cavit'in dili onun düzenli dünya görüşünün, mefkûresinin dilidir. Romantik ve edebi mahiyetinden daha önce ise bu dilin siyasal-mefkûreci bir mahiyeti vardır.

Cavit, aslında, Turan edebi dilinin kurulması namına mücadele vermişti.

Hüseyin Cavit'in dili onun mefkûresini ifade etmek ve bütün Turan idealını gerçekleştirmek namına hâsıla getirdiği edebi bir hadiseydi ve Fuat Köprülü onun dilini “temiz ve işlenmiş bir üslup” gibi değerlendirmişti: “Hüseyin Cavit'e gelince, bu dönem (yenileşme dönemi – A. T.) Azeri edebiyatının en kudretli sanatkârı, şüphesiz, odur... Mamafih Azeri edebiyatında ilk manzum piyesleri yazması, sahnede İstanbul Türkçesini kullanması temiz ve işlenmiş bir üsluba malik olması, eserleri üzerinde hakiki bir sanatkâr hassaslığıyla çalışması, Azeri şiirinin tekâmülü tarihinde, ona mühim bir mevki temin etmiştir. Bilhassa, “İblis” piyesi Azeri edebiyatında, hiç mukayese edilmeyecek bir esedir”.

Hüseyin Cavit'in takip ettiği dil siyaseti bakımından müsavatçıydı, Milli Azerbaycan idesinin temsilcisiydi. Onun edebi dil siyaseti Müsavat'ın edebi dil sahasında yürüttüğü siyasete tam cevap vermişti.

* * *



“Hüseyin Cavit'in İlk Facialarında İnsan Talihi Problemi”

Makale yazarı: Saadet Cihangir-zade

Görkemli romantik şair ve filozof Hüseyin Cavit, Azerbaycan edebiyatında büyük facia-nefis (facia yazarlığı ustası) olarak bilinir. Edebiyat bilimciler Hüseyin Cavit'i manzum dramaturgimizin kurucusu hesap ederler. Çünkü Hüseyin Cavit edebiyatımıza az zaman çevresinde manzum facianın klasik örneklerini armağan etmiştir.

Makalede Hüseyin Cavit'in “Meral”, “Siyavuş”, “Şeyh Senan”, “İblis” faciaları insan talihi açısından ayrıntılı, imgesel-simgesel açılardan incelenir.

* * *



“Yusuf Vezir Çemenzeminli'nin Hayatı Üzerine Bir Araştırma”

Makale yazarı: Sevil İrevanlı Atilla

Azerbaycan edebiyatında “Kan İçinde”, vb gibi ünlü romanlarıyla bilinen Yusuf Vezir Çemenzeminli'nin hayatının Türkiye yılları, özellikle onun 1918–1919 yıllarında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin Türkiye Büyükelçisi olarak İstanbul'da diplomatik faaliyetleri, edebi üreticiliği hususunda bilgiler dikkat çekmektedir.

* * *



“1920–1950'li Yıllar Azerbaycan Edebiyatında Milli Manevi İdealler Hâkim İdeolojinin Girdabında”

Makale yazarı: Yaşar Rızaev

20. yüzyılın son on yıllığında Azerbaycan halkı tarihi arzusuna kavuştu – bağımsız devletini kurdu. Bağımsızlığa götüren yollar tarihin sert ve karışık sınamalarından geçti. Kuşkusuz, bu zor yollarda milli bilincin formalaşması önemli etken olmuştu. Milli bilincin formalaşmasındaysa edebiyatın – nesrin, şiirin, dramaturginin, gazeteciliğin rolü yalanlanamaz.

1920 yılından başlayarak 70 yıl süresinde Azerbaycan Sovyet rejimini yaşadı. O zaman bu dönemi nasıl değerlendirmeli?

Bu makalede şu soruya geniş açıklama bulmaktayız.

Böylece, mevcut rejimin, komünist ideolojisinin talepleri düzeyinde yazılmış eser gibi sunulan birçok edebi örnekler aslında söz ustalığı sonucunda beyinlere sokulmuş sahte kamuoyunu silkiyor, milli özelliğin, milli idealin, milli düşünce tarzının, milli psikolojisinin karşısındaki setleri, tedricen de olsa aşıyordu. Böyle sanatçılar, kollarında ideoloji prangalar olsa da, yaratıcılığında milli manevi ideallere sadakati yaşattılar.

* * *



“Kültürel Kalkınma Yıllarında Azerbaycan Edebiyatı (1946-1960'lı Yıllar)”

Makale yazarı: Elçin Veliev

1946–1960'lı yıllarda savaş sonrası onun getirdiği belalar, savaştakilerin kahramanlıkları tüm kültür alanları gibi, edebiyatı da belirgin düzeyde etkilemişti. Birçok yazarlar eserlerini savaş motiflerine adamışlardı. İnsan duygularını tavsif eden yazarlarsa kendiliğinde, ideolojik hizmete dayanan bazı eleştirmenlerin olumsuz eleştirileriyle karşılaşıyorlardı. Bu dönemde verilen edebi eserlerin, aynı zamanda lirik şiirin ana problemi insan kalbinin manevi gelişimiydi.

Samet Vurgun'un (1906–1956) “Muğan” şiirindeki Sarvan karakteri işçi gençlerin genelleştirilmiş karakteridir. Onun “Aygün” şiirinde hem dönemin yanlışları eleştirilir, hem de Azerbaycan kadınının siması, aile, kültür ve ahlak meseleleri esas hat gibi götürülürdü. “Zencinin Arzuları” şiirinde şair evrensel problemleri ele alır, ırkına bağlı olmayarak insanların hak beraberliğini destekliyordu.

Azerbaycan şiiriyle birlikte ağır koşullar altında Azerbaycan nesri de gelişiyordu. 1940'lı yılların sonu edebiyatımıza Güney Azerbaycan konusu dâhil olur. Azerbaycanlıların İran zulmüne karşı mücadelesi Mirza İbrahimov'un “Güney Öyküleri” eserinde edebileştirilir. “Gelecek Gün” romanı M. İbrahimov'un Güney konusunda yazdığı ilk büyük romanıdır. Son derece tipik, gerçek ve canlı yaşam materyaline, güçlü ideolojik istikametine, zengin, kâmil imajlar âlemine ve devrimsel coşkusuna göre bu roman kendisinden önce ve sonra Güney konusunda yazılmış eserlerden köklü şekilde farklaşır.

Mehdi Hüseyin'in Azerbaycan amele ve mühendislerinin yaşamına adanmış “Abşeron” romanında emekçi insanların yaşamı tüm taraflarıyla ışıklandırılır.

Kalkınma yıllarında oyun ve tiyatro sanatı yeni yükseliş dönemine girer. Kalkınma işlerinin sahne için konu seçilmesi bu dönem için nitelikseldir.

1960'lı yılların başlarından Azerbaycan edebiyatında bir uyanış görülür. Bu yıllar Azerbaycan nesrinin milli ruha dönüş dönemidir. İsmail Şıhlı “Deli Kür” romanında Azerbaycan toprak ağasının olumlu çalarlarıyla genelleşmiş imgesini ortaya koyar.

Bahtiyar Vahabzade'nin “Gülistan” poeması yüksek sanatkârlıkla zengindir.

Sonuç olarak, 1946–1960'lılarda Azerbaycan edebiyatı çiçeklenme dönemini yaşamıştı. Halkın milli-manevi değerleri yansıtılmakla şiir, dramaturgi, nesir alanlarında muhteşem eserler verilmişti.

* * *



“Samet Vurgun'un Poemalarında Hayat, Ölüm Anlayışıyla İlgili Deyimler”

Makale yazarı: Sevinç Alieva

Bu makalede Azerbaycan'ın halkça tutulan şairi Samet Vurgun'un poemalarında hayat ve ölüm anlayışıyla ilgili kullanılan deyimlerden bahsedilmektedir.

Burada konuyla ilgili şiir örneklerine de yer verilir. Bu örnekler şairin “İsyan”, “Komsomol Poeması”, “Aygün”, “Muğan”, vb poemalarından alınmıştır.

Makalede poetik deyimsel birimlere geniş yer ayrılır.

Samet Vurgun'un poemalarında (öyküsel uzun şiirlerinde) hayat ve ölüm anlayışı bildiren birçok deyim kullanılmıştır ki, bunların çeşitli anlam incelikleri ve bir birinden farklı yöntem özellikleri bulunmaktadır. Bu deyimlerde eşanlamlı kelimelerden yararlanılmıştır. Bu durum söz konusu poemaların üslup zenginliğini artıran asıl etkenlerdendir. Araştırmalar zamanı şairin poemalarından hem hayat, hem de ölüm anlayışıyla ilgili çok sayıda deyim tespit ettik.

İnsan yaşamında iyi günler de, kötü günler de olur. Samet Vurgun, bu günleri yani iyi, mutlu günleri “ağ gün” (ak gün), iyi yaşamı “kaynar hayat”, kötü, bedbaht günleri “kara gün”, “kanlı gün”, “dar gün” gibi ifadelerle kullanmıştır.

Bu kaynar hayatla bağlıdır yakam,

Onunla çırpınır menim lirikam;

Belki de ilk arzum, son emelimsen,

Menim dar günümde kömek elimsen;

Bu kanlı günlerin, kara günlerin,

Sualı, sorgusu uzun çekecek.

* * *



“Edebi İrs ve Varislik: Samet Vurgun Şiirinde Fuzuli”

Makale yazarı: Afak Yusifli

Başlıktan da görüldüğü üzere, makalede dahi Azerbaycan şairi Fuzuli'nin 20. yüzyıl Azerbaycan şiirinin zirvesi olarak değerlendirilen Samet Vurgun'un edebi yaratıcılığında koyduğu iz araştırılır. Bu daha çok edebi türlerin kullanılmasında, Fuzuli edebi karakterlerinin tekrarlanmasında sergilenir.

Makalede bu iki ünlü şairin eserlerinin incelenmesiyle klasik ve çağdaş şiirin ayrılmaz ilişkisi üzerinde durulur.

Meşhur “Azerbaycan” şiirini örnek alalım. Bu şiire Fuzuli de dâhil olmuştur. Azerbaycan dehasının, Azerbaycan varlığının bir tecessümü, tasdiki, göstericisi olan nadir, belli başlı zirve şahsiyet gibi. Fuzuli bu şiire Azerbaycan tarihinin iftihar, yücelik zirvesi kimi, şer, senet ocağı olan bir yurdun söz, şiir yadigârı, hüner pehlivanı gibi:

Ölmez gönül, ölmez eser,

Nizamiler, Fuzuliler.

Elin kalem, sinen defter,

De gelsin her neyin vardır,

Denilen söz yadigârdır.

İran irticacılarının 1940'lı yıllarda Azerbaycan dilinde olan kitapları vahşicesine yandırdıkları haberini işiten şair meşhur “Yandırılan Kitaplar” şiirini yazar. Azerbaycan'ın şanlı geçmişinden iftihar dolu bir duyguyla sohbet açar. Yene de yakılan kitaplar Fuzuli timsalinde hatırlanır. Fuzuli irsi Azerbaycan'ın Türk dilli şiirinin umumi tecessümüne çevrilir.

Söyle, sen mi hor bakarsın menim şiir dilime,

Koca Şark'ın şöhretidir Fuzuli'nin gazeli.

“Bakü” şiirinde yene Fuzuli halkın tarihinin en büyük tecessümü gibi imgelenir.

Fuzuli dört yüz il mateme battı,

Sustu ana yurdun doğma destanı.

* * *



“Şehriyar'ın Haydar Baba'ya Selam Manzumesi Türkiye Edebiyatında”

Makale yazarı: Halide Halit

Türk dünyasının en güçlü söz sahiplerinden olan Muhammed Hüseyin Şehriyar Türkçe yazdığı manzume ve şiirleri ile Güney Azerbaycan'daki edebi hayata büyük bir canlılık ve tekrar olunmaz bir milli ruh getirmiştir. Onun dillerde ezber olan Haydar Baba”ya selam manzumesi yazıldığı günden bu zamana kadar sevilerek okunuyor ve hakkında bitip tükenmeyen araştırmalar yapılıyor.

Şehriyar, Türke ve Türkücülüğe karşı duran ve İran'da yaşayan Türklere zülüm eden bir rejimin olduğu memlekette doğdu. Uzun zaman memleketinde kenarda yani doğduğu Tebriz şehrinden uzakta olmasına rağmen hiç zaman dilini ve adetlerini unutmadı. Bu makalede her zaman Türküm diye, Türkiye'ye hayali seferlerde bulunan, üstat Şehriyarın kendisi ve onu dünyaya Haydar Baba şairi gibi tanıtan Haydar Baba”ya selam manzumesinin Türkiye edebiyatındaki akislerinden bahsediliyor.

* * *



“Nebi Hezri'nin Şiirinde Tabiat Mevzusu”

Makale yazarı: Feride Sefieva

Dünya edebiyatında, sanatkârların en fazla müracaat ettiği mevzulardan biri olan tabiat, Azerbaycan sahasında hususi ile Nebi Hezri'nin şiir âleminde son derece önemli bir yer tutar. Eğer böyle söylemek mümkünse şairin yaratıcılığını bu mevzu olmadan tasavvur etmek mümkün değil. Buna göre Nabi Hezri'yi “tabiat şairi” adlandırsak yanlış olmaz.

Nebi Hezri”nin şiirlerinde tabiat anneye, babaya duyulan muhabbetin kaynağı, şairin yürek sözleri, yazılmış ve yazılmayacak şiirlerin sonucu, sevgiliye sunulacak en güzel hediye, insanların derdini dinleyen, onları rahatlığa davet eden samimi bir dost, hiç bir ressamın çizemediği tablolar harikası gibi çıkar karşımıza. Onun eserlerinin isminden hareketle Nebi Hezri'nin ruhuyla tabiat arasındaki gizli sırları açıklaya bilirsiniz: “Ummandan damlalar”, “Yıldız kervanı”, “Salkım söğütler”, “Bakü'nün seheri”, “Dereler”, “Deniz zirveden başlar” gibi tabiat görüngüsüne göndermeler yapacak isimlerin seçilmiş olması şairin tabiatla ne kadar içli dışlı olduğunu gösterir.

Tabiatın tasviri, onun ayrı ayrı hadise ve hususiyetlerinin ifadesi, sanat tarihi kadar eskilere dayanır. Nebi Hezri tabiattaki hadiselerle öylesine bütünleşmiştir ki, onun ruh hali kendini tabiat hadiselerinde göstermiştir:

Bazen zirvedeki

Bulut gibiyim,

Şimdiyse yerlere

İneceğim ben.

Bazen deredeki

Sükût gibiyim,

Şimdiyse tufana

Döneceğim ben.

“Deniz, Gök, Muhabbet”, “Dereler”. “Yer de, Gök de susuyor”, “Tezatlar”, “Mavi Gölün konuşması”, “Çınar”, “Yıldırım”, “Mavi Göl uykuda”, “Dağlar da dünyada insan gibidir” ve başka şiirlerinde kahramanın tabiat olduğunu görürüz. Yani şair bunu kendisi ifade eder. Tabiatın insana benzetilmesi, bizatihi insan olarak değerlendirilmesi dikkat çekicidir. Tabiat unsurlarından ele alınan her hangi varlığın kendine ait yaşı ve ömrü vardır.

Tabiat şiire getirilirken şiir de tabiata götürülür. Her şiir sanki gökyüzü ve deniz oluyor. Tasvir edilen boş bir arazi parçası değildir. Hatıraların, hayallerin, duygu ve arzuların teknesinde yoğrulmuş, üzerinde yaşayan insanlarla ünsiyet kurmuştur.

* * *



“Üç Farklı Dönemin Şairi Bahtiyar Vahabzade”

Makale yazarı: Erdal Karaman (Kafkas Üniversitesi)

Makale Azerbaycan'da ve tüm Türk dünyasında çok sevilen milli şair Bahtiyar Vahabzade'nin edebi yaratıcılık yolunu izlemektedir.

Vahabzade'nin eserlerinde birbirinden farklı üç dönemin izlerini görmek mümkündür. Şairin çocukluk yılları, Sovyetlerin Azerbaycan'da hâkimiyet kurmak için vermiş olduğu mücadelelerin en kesif olduğu döneme denk gelir. Doğup büyüdüğü şehir Şeki'de yönetime isyan eden binlerce insan Sovyet askerleriyle mücadele eder. Sovyet yönetimine boyun eğmeyen, baş kaldıran Şekililer mücadelesini, 1945 yılına kadar sürdürür. Hadiseleri çocuk merakı ve hissiyle anlamaya çalışan Vahabzade, çocuk yaşlarında şahit olduğu hadiselerin mahiyetini daha sonraki dönemlerde daha iyi anlayacaktır.

İkinci dönem ise, şairin, güzel eselerin altına imza attığı, dünyada olup bitenleri idrak ettiği bir dönemdir. Bu dönemde Sovyet ideolojisini tenkit etmeye başlar. Bahsedilen devir şairin bitmez tükenmez mücadeleler verdiği yıllardır. Sovyetler Birliği döneminde o, kırk ikindi yağmurlarını hatırlatan bir çizgide hayatını idame ettirmek zorunda kalır. Bazen yüzü güler, bazen düşüncelidir, bazen de yazdığı bir eserden dolayı sorguya çekilir.

Üçüncü dönem ise, şairin olgunluk dönemi diyebileceğimiz, yeniden yapılanmanın Sovyetleri darmadağın ettiği, diğer Türk cumhuriyetleri gibi, Azerbaycan'ın da bağımsızlığına kavuştuğu yıllardır. Ne yazık ki, şairin bu dönemde de yüzü gülmez. Bağımsızlığın eşiğinde bu defa genç cumhuriyet kendisini savaşın içinde bulur. Bu dönemde Azerbaycan halkı Karabağ için mücadele verir. Karabağ savaşında Azerbaycan binlerce gencini şehit verirken, yüz binlerce Karabağlı da mülteci durumuna düşer. Bu savaşta ülke topraklarının yüzde yirmisi işgale uğrar.

Bahsedilen üç dönemi de idrak eden şair, ülkesindeki gelişmelere karşı bigâne kalamaz. Azerbaycan'da oynanan oyunlar onun eserlerinde aksi seda bulur. Halkın aydınlanması, milli, manevi değerlere karşı yapılan tahriplere karşı bilinçlenmesi için kalemini ustaca kullanır.

Bazı mısralarında şair, 1930'lu yıllarda okul yıllarını hatırlayıp çocukken yaşadığı güzel günlerin özlemini çekerken, bazılarında ikinci dünya savaşına katılan bir askerin çektikleri sıkıntıları, kendisi savaşa katılmış gibi anlatır.

Bazı şiirlerinde de, baskı ve şiddetin en yoğun olduğu dönemde, kafese hapsedilmiş bir kuş misali, azatlık günlerinin geleceği günleri hasretle bekler. O, halkının haletiruhiyesini eserlerine taşıyan bir şair olması yanında, toplumun sorunlarıyla yakından ilgilenen, problemlerin halli için tavsiyelerde bulunan bir aksakaldır.

Şairin sanat hayatında Samet Vurgun'un ayrı bir yeri vardır.

* * *



“B. Vahabzade Poeziyası Zaman, Poetik Entelekt ve Yaratıcı İdrak Faalliği Kontekstinde”

Makale yazarı: Aşıki Mensur

Makalede halk şairinin coşkusallığı yeni bakış açısından araştırılır. Müellif psikoloji tahlil neticesinde bele bir kanaate gelir ki, B. Vahabzade sosyal-psikoloji hususiyetleri kasten, bilerekten edebiyata getirmekle onları ideoloji meramını ifade etmek vasıtasına çevirir.

İnsan, zaman, cemiyet hakkında şairin ferdi duyguları gittikçe daha çok umum beşeri mana kesbedir ve böylelikle de zaman-insan ilişkisini felsefi-psikoloji tahlil hususiyeti onun yaratıcılığında özgü unsur gibi biçimleşir. Bu bakımdan “Ömür” şiirinde lirik kahramanın psikoloji kendini ifadesi tesirsiz kalmaz:

Yaşamak yanmaktır, yanasın gerek,

Hayatın manası yalnız ondadır.

Şam eğer yanmazsa, yaşamaz demek,

Onun yaşamağı yanmağındadır.

İster milli azatlık harekâtında, isterse de tecavüze karşı mücadelede ilk sesini kaldıran istiklal şairlerimizden biri B. Vahabzade oldu. O, hadiselerin köküne istinat etmekle milletlerarası münasebetlerin psikoloji ve mantıksal tahlilini verir, toplumsal-siyasal sebeplerini açardı.

Bu bakımdan “Şehitler” poeması özellikle vurgulanmalıdır. Bu eser hele şehitlerin kanı kurumadığı günlerde bir nefese yazılmıştı, Şair kalbinin isyan sesi idi, dili, üslubu da bu gayeye hizmet ederdi.

Karabağ uğruna muharibe illerinde B.Vahabzade bütün gayretlerini milli devletçiliğin güçlendirilmesine yöneltmiş, bu maksatla milli kendini idrak bakımından mühim ehemmiyet kesp eden, Azerbaycan'ın muasır devletçiliğinin talihiyle, yeni müstakil Türk devletlerinin bu günü ile sesleşen yeni-yeni eserlerini yazmıştır.

* * *



“Azerbaycan Edebiyatında Karabağ Konusu (Oluşum Tarihi ve Gelişim Aşamaları)”

Makale yazarı: Elçin Mehreliev

Karabağ eskilerden Azerbaycan'ın tarihi coğrafi arazilerinden, önemli strateji merkezlerinden, gelişmiş kültür ocaklarından biri olduğu için burada geçen olaylar, mevcut toplumsal münasebetler hem Azerbaycan'ın siyasi hayatına, hem de yeni yeni edebi nesillerin yaratıcılığına büyük etki göstermiş, onların edebi, felsefi, dini, siyasi görüşlerini inkişaf ettirmiştir.

Son dönem Azerbaycan edebiyatında Karabağ konusunun edebi süreçte ilerici istikamete çevrilmesi bu geleneğin devamıdır. Bu gün Karabağ konusu edebi estetik düşüncede milli arazi bütünlüğünün ve bağımsızlığın korunması uğrunda mücadele açısından derk ve ifade edilir, problemin en çeşitli yönlerden ve rengârenk edebi formalarda inikâsı yeni yaratıcılık istikametlerinin formalaşmasında büyük rol oynamakla birlikte, edebiyatın konu biçim özelliklerinde de geniş ölçüde etkilerini sürdürür.

Konunun kapsamlılığı – tarihiliyi ve çağdaşlığı onun edebi yansıyışını önceki yüzyıllardan başlayarak izlemeye, bir edebiyat bilimi problemi kimi detaylı araştırmaya imkân verir.

Celil Memmedkuluzade “Kaman”, Yusuf Vezir “Din Ayrı Kardeşler”, Abdullah Şaik “İntihar mı, Yaşamak mı?”, Ebdürrehim-bey Hakverdili “Horttan'ın Cehennem Mektupları” eserleriyle her şeyden önce dostluğa, huzura, genel problemleri birlikte halletmeye sesliyorlardı. Milli ve dini ayrımcılık zemininde yeni, kitlesel kıyımların yapılacağını duymuş gibi, Neriman Nerimanov'un “Bahadır ve Sona” romanının facialı sevgi motifi esasında yaklaşık yirmi yıldan sonra aynı adlı faciasını yazması da rastgele olmamış, beklenen nöbeti kıyımların karşısını almak amacı taşımıştır.

M. C. Ordubadi'nin “Kanlı Seneler” adlandırdığı edebi ve hayattan alınmış eseri 1905–1906 yılları Ermeni–Müslüman çatışmasını yansıtma açısından büyük öneme sahiptir.

Buna örnek olarak, Cafer Cebbarlı'nın “1905 Yılında” oyununu, Yusuf Vezir Çemenzeminli'nin “Studentler” (Öğrenciler), “Kan İçinde”, M. S. Ordubadi'nin “Dumanlı Tebriz” romanlarını, Samet Vurgun'un “Vagif” dramını göstermek olar. Bu eserlerin konusundan belli olur ki, yazarlar ve dramaturglar Ermeni hilesinin ne zamansa yeniden baş kaldıracağına inanmış ve tarihsel kaynaklara istinat etmekle bednam komşunun esassız iddialarına edebi biçimde cevap vermeye çalışmışlar. Aynı zamanda “Şamo” (S. Rehimov), “Zengezur Kartalları”, “Öten Günler”, “Budak'ın Hatıraları” (E. Veliev), “Zengezur” (E. Abbasov), vs gibi yeni Azerbaycan romanlarında yakın geçmişin mücadele tarihinden bahsedilirken, dönemin zıddiyetleri, Karabağ'da ve onun etrafında geçen münakaşalı olaylar da unutulmamış, Ermenilerle Azerbaycanlılar arasında nifak sokmak niyeti kötülenmiş, Ermeni Taşnak faaliyetinin cinayet mahiyetini açan rengârenk edebi levhalar, tasvirler ortaya koyulmuştur. Öten yüzyılın 50–80'li yıllarda cemiyetteki tebeddülatlar, Stalin terörünün ifşası, sert yasakların kısmen yumuşaması Azerbaycan edebiyatında vatanın bütünlüyü edebi yönelimine doğru götürmüştür ki, bu açıdan bir sıra kalem sahiplerinin yaratıcılığı Karabağ konusuna hassas yanaşma özelliğiyle de seçilir.

Özellikle de, yazar-dramaturg İlyas Efendiyev'in “Şarkı Dağlarda Kaldı”, “Geriye Bakma, İhtiyar”, “Üç Atılan”, “Hurşudbanu Natevan”, “Tenha İğde Ağacı”, vs gibi eserlerinde, B. Bayramov'un yaratıcılığında Karabağ konusu esas yer alır, her iki yazara aziz olan bu füsunkâr diyarın tarihi geçmişi, doğası, gelenek görenekleri, sosyal-manevi yaşantıları yüksek sanatkârlık ve ilhamla terennüm olunmakla beraber, eserlerin konusu Azerbaycan'ın bağımsızlığı ve bütünlüyü probleminin çözümüne yöneltilir.

Bu bakımdan Sabır Ehmedli'nin “Ahret Sevdası”, V. Babanlı'nın “Ana İntikamı”, Elçin'in “Bayraktar”, E. Hacızade'nin “Mucize”, M. Süleymanlı'nın “Ermeni Adındaki Harfler”, H. Mirelemov'un “Yanan Kar”, A. Abbas'ın “Çadırda Üzeyir Hacıbeyli Doğulamaz”, “Dolu”, A. Rehimov'un “Canavar Balası”, “İkili Dünyam”, Nigar'ın “Taş Hasar”, F. Günay'ın “Kara Kan”, Elabbas'ın “Helal Kan”, M. Abdulla'nın “Agâh”, “Ağdere'den Yüzü Beri” vs gibi nesir örnekleri, N. Hacızade'nin “Kısas Kıyamete Kalmaz”, A. Hesenoğlu'nun “Kişiler Dönerler”, H. Mirelemov'un “Utanç” ve diğer dram eserleri hem edebi, hem de düşünce değerine göre özellikle kaydolunabilir.

Azerbaycan halkının bağımsızlık uğruna mücadelesinin yenilmezliğini yansıtan bu düşünce motifi Karabağ konusunda yazılan tüm eserlerimizden kırmızı hat gibi geçir.

* * *



“Kemale'nin Liriğinde Vatanperverlik Mevzusu”

Makale yazarı: Günay Şirelieva

Azerbaycan günümüz şairleri arasında Kemale (Kemale Ağaeva) özgü sesi olan kadın şairlerden birisidir. Makalede bu şairin şiirlerindeki Vatanseverlik konusunu coşkusal boyutu ele alınır.

“Vatana Sevdalıyım” söyleyen ve kitaplarının birini bele adlandıran Kemale'nin liriği bu konuya ilişkin şiirlerle zenginleşir, kâmillik kazanır.

Vatanperverlik konusu şairin lirik dizelerinde yüksek vurguyla da (“Azerbaycan Vatanımdır” şiirinde olduğu kimi), hazin, insani bir sevgi de (“Vatan Sevgisi”) yansıyor. O, çılgınlıkla, yüksek etkiyle, hem de gurur hissi ile doğma yurdu Azerbaycan adlı bir memleket olduğunu ve bu “etiketi” iftiharla taşıdığını beyan eder:

Yağı, göz dikme yurduma,

Bir bak yenilmez orduma,

Tanrım da gelir yardıma,

O menimdir, o menimdir,

Vatanımdır, Vatanımdır.

Vatanın toprağını, taşını gül gibi koklamak gerektir. Bütünlükle Vatan güzellik sembolüdür. Vatan, ebedi mesken seçtiğimiz toprak, gözümüzün nuru, gönül mabedimizdir. Bu sonsuz dünyada bize düşen güzel kısmet, aziz pay gibidir Vatan. Şair “Vatan Sevgisi” şiirini de tıpkı bu tür manalandırır.







2.4.

Türkiye – Azerbaycan Edebi-Kültürel İlişkileri Üzere



Bu konudaki makaleler şunlardır:



 “Konya Selçuklular Sarayındaki Tiflisli Âlim” (Şureddin Memmedli)

 “Azerbaycanlı Şairlere İlham Veren Türk Uçakları” (Erdal Karaman)

 “Ali-bey Hüseyin-zade, Ahmet Ağaoğlu ve Türkçülük Düşüncesi Üzerine” (Mehmet Doğan)

 “Azerbaycan Türklüğünün Kahramanı Mehmet Emin Resul-zade (1884–1955)” (Nurgül Uzunel)

 “Azerbaycan Yurt Bilgisi Dergisinde Azerbaycan–Avrupa Edebi Alakaları Meselesi” (Altuntaç Memmedova)

 “Azerbaycan'ın Orta Asya, Türkiye ve İran'la Edebi-Medeni Alakaları (1920–1930 Yılları)” (Şikâr Kasımov)



Bu makalelerin de izleğini özetleyelim.



* * *



“Konya Selçuklular Sarayındaki Tiflisli Âlim”

Makale yazarı: Şureddin Memmedli

Abū-l Fezl Hubeyş (Hüseyin) Şerefeddinn et-Tiflis-î olarak kaynaklarda tanıtılan bu şahsiyet 12. yüzyılda, tahminen 1114–1204 yılları arasında yaşamış, çocukluğunu, ilk gençliğini önce İslam Emirliğinin Kafkas'ta başkenti olmuş, sonra Selçuk devletinin kültür merkezlerinden birine dönüşmüş olan Tiflis şehrinde geçirmiş, bir süre Arran devletinde – Gence şehrinde öğrenim görmüş, faaliyet göstermiş, sonra, tahminen 1155 / 1156 yılında Selçukluların başkenti Konya şehrine göçmüş, Selçuk sultanı sarayında hizmet etmişti.

Hubeyş, en önemli eserlerini Konya'da İkinci Kılıç Arslan'ın sultanlığı döne-minde (1156–1193) onun fermanlarıyla hazırlamış, birçok yapıtlarını Sultana, onun büyük oğlu Kutbeddin Melik şah'a ithaf etmiştir. Hubeyş, Sultan tarafından azledildikten sonra Sivas'a gelmiştir.

Hubeyş'in 30'a yakın eseri tespit edilmiştir ki, şunun da 16'sı tıp, 4'ü Arap dili ve edebiyatı, 3'ü astroloji, 2'si kıraat, 1'i rüya yorumu, 1'i çeşitli sanat sahalarına aittir ve bunların 10'u Farsça, kalanı Arapça yazılmıştır. Hubeyş'in Yunancadan tercümeleri de bellidir.

“Loğet-e Kafiye-t-i Eşâr” = 'Şiirlerin Kafiyeler Sözlüğü', Hubeyş'i edebiyat bilimcisi, şair olarak tanıttıran bu risaledir.

Risalenin ana kısmı Arapça kafiye kelimelerin Farsça karşılığını bildiren sözlüktür ve o, 'elif' uyaklı kelimelerle başlar. Burada Fars şiirinde uyak için kullanılan Arap kelimeleri kafiyeleşen harflere göre alfabe düzeniyle sıralanmıştır, önce iki harften, sonra üç, daha sonra dört, beş, altı, yedi harften oluşan kafiye kelimeler verilmiştir. Sözlük kafiyeleşen kelimelerin dilbilgisel çalarlarının, kafiye oluşturan harf ve harekelerin, uyak çeşitlerinin sistemliğiyle, kafiyeler düzenindeki keşiflerle karakterlidir. Bilginlerin yüksek değerlendirdikleri bu risale on ikinci yüzyıldan Arapça, Farsça dillerinde filoloji tefekkürün gelişiminde büyük rol oynamış, eserden yüzyıllar boyunca Doğu'nun edebi söz-fikir üstatları esinleşmiş, Doğu halkları içerisinde şiir sanatını öğrenmek, öğretmek için temel araçlardan birine dönüşmüştür.

Makalenin sonucu böyledir: “Tiflis-î (Tiflisli) nisbası taşımış İslam-Türk ünlüleri arasında Hubeyş Abū-l Fezl Tiflis-î tek değildir. Onun yanı sıra, tasavvuf şiirinin temsilcisi Abū-l Beka Necmeddin Tiflis-î, anlamlı rubailer yazarı Şemseddin Ömer Tiflis-î ve başkalarının da edebi yaratıcılıkları ilgi çekmektedir.

* * *



“Ali-bey Hüseyin-zade, Ahmet Ağaoğlu ve Türkçülük Düşüncesi Üzerine”

Makale yazarı: Mehmet Doğan (ABD'de Yüksek Lisans öğrencisi)

Ali-bey Hüseyin-zade Turan, Azerbaycan'da ve tüm Türk dünyasında profesyonel Türkçü sayıla bilecek kişilerin birincilidir, söyleyebiliriz.

Ali-bey Jön Türkler hareketinin iktidara gelmesiyle birlikte 1910'da İstanbul'a gelmiş ve burada “Türk ocağı” ve “Türk yurdu” dergisinin açılması çalışmalarında bulunmuştu.

Ona Turan mahlasını-soyadını kazandıran 1892'de yazdığı, ünlü Turan şiiri ise şöyledir:

Sizlersiniz ey kavmi Macar bizlere ihvan,

Ecdadımızın müştereken menşei Turan.

Bir dindeyiz biz, hepimiz hakperestan;

Mümkün mü ayırsın bizi İncil ile Kuran?

Cengizleri titretti şu afakı seraser,

Timurları hükmetti şehinşahlara yekser,

Fatihlerine geçti bütün kişver-i kayser.

“Turan” derken Ali-bey, her şeyden önce tek manevî mekânı, bütün Türkler için sabit değişmez manevî vatanı göz önünde bulunduruyordu. Bu vatanın arazisi, vahit İslâm idi. Vahit Türk kültürü, dili ve maneviyatı idi.

Ali-bey'in Turan düşüncesi: “İttihat, Kuvvet, Terakki” adı altında üç kısımdan oluşmaktadır. Kendisi bir yazısında şöyle ifade eder; “Bir millet için her şeyden öncede arzu edilecek şey kuvvettir. Çağımızda milletlerin selametine, saadetine yegâne vasıta budur. Bilhassa kuvvet için kalkınma, kalkınma için ise ittihat (birlik) gereklidir”.

Ali-bey yazılarında genellikle “Türkler Kimdir ve kimlerden ibarettir?”, “Bize Hangi ilimler lazımdır?” konularına değinmiştir.

Ali-bey, gerek "Hayat" gazetesinin Başyazarlığında, gerekse "Füyuzat" dergisindeki yazılarında dil konusuna, Türkçülüğe ve yeni bir edebiyat akımına destek veriyordu.

Azerbaycan'da İstanbul lehçesinin hâkim olmasını savunuyordu. Bu düşünce Ali-bey'in o yıllardaki gayretlerini bize oldukta açıklayıcı bir şekilde göstermektedir.

Ali-bey yazılarında yine İran ve Rus etkisinin kırılmasına çalıştığı, onların yerine Türkçeyi yerleştirmeyi amaçladığı söylenebilir.

Türk halklarının bütün bir birlik yaratması gerektiğini kaydeden edip, “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak” idealini ileri sürerek “Millî birlik” düşüncesini tebliğ etmiştir. Bu ideal, Türk dünyasının büyük şahsiyetlerinden Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ali Süavi, Ahmet Ağaoğlu ve diğerleri tarafından da desteklenmiştir.

Hatta Ziya Gökalp'ın Ali-bey hakkındaki “Hüseyin-zade Ali-bey'in üçlü düsturu bütün Türk dünyasında yeni ufuklar açtı” ifadesi buna sadece küçük bir örnek teşkil etmektedir.

Ali-bey, Türk dili ve tarihine bağlılığını, millî düşüncenin esas unsurlarından olan “Türkleşmek” düşüncesine bağlı kalarak açıklıyordu.

Ali-bey ileri sürdüğü “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” düşüncesinde yine Yusuf Akçura gibi Türkleşmek zemini üzerinde varlığını hissettirmektedir.

Ahmet Ağaoğlu da Türkçülük hareketinin liderlerinden biridir.

Milliyetçilik düşüncesini gazetelerinde Azerbaycan Trükleri'ne ilim ilim nakşeden Ahmet-bey'in yukarıda aynı zamanda bağımsızlık düşüncesini yaşama geçirmeye çalıştığını görmekteyiz.

O da “Jön Türkler” dergisinin kurucuları arasına girmiş olmakla birlikte Türk Ocakları yönetiminde bulunmuş ve “Türk yurdu”nda yazılar yazmıştır.

Yine Yusuf Akçura'da gördüğümüz “Üç tarz-ı siyaset” Ahmet-bey'de “Üç medeniyet” adında kendisini göstermektedir, İslamcılık, Sosyalizm, Liberalizm. Kendisinde, Türklüğün İslamiyet olmadan anlamı olmadığını söyleyerek İslamiyet'i; yetiştirildiği ortam olan Rus sosyalizmini yakından tanıması itibarı ile sosyalizmi ve Avrupa'daki çalışmalarının etkisi ile de liberalizmi görmekteyiz.

Ahmet-bey “Türklüğe hizmet İslam'a hizmettir” ve “Türkü anlamak ancak İslamiyet'i anlamakla olabilir” diyerek Türklüğün İslamiyet'le birbirinin ayrılmazı olduğuna dikkat çekmiştir.

* * *



“Azerbaycan Türklüğünün Kahramanı Mehmet Emin Resul-zade”

Makale yazarı: Nurgül Uzunel

Azerbaycan Milli İstiklal Davası'nın en önemli savunucularından olan Mehmet Emin Resul-zade, önce Çarlık, ardından da Bolşevik Rusya'sına karşı fikirleri ve kalemiyle savaşmıştır. Resul-zade, Azerbaycan'ın “Himmet”, “Füyuzat”, “İrşat”, “Terakki”, “Yoldaş” adlı yayın organlarından uzun yıllar başta Azerbaycan Türkleri olmak üzere, tüm Türk dünyasının haklarının savunmuştur. İran'dan Türkiye, oradan da tekrar Azerbaycan'a uzanan serüvenin sonucunda Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Resul-zade, devleti ve milleti için yaptığı başarılı çalışmalarıyla takdire şayan olmayı başarmıştır. Ayrıca Ziya Gökalp'ın İslamlaşmak, Türkleşmek, Muasırlaşmak sloganını kendine şiar edinerek milleti için en iyi geleceği planlamış ve bu uğurda vatanından sürgün olmak zorunda kalsa da bu fikriyatından asla vazgeçmemiştir.

Bu makalede amaç da başta Azerbaycan Türklüğüne olmak üzere, eserleri ve faaliyetleriyle tüm Türklüğe hizmet etmiş olan Mehmet Emin Resul-zade'nin hayatı, ilmi ve kültürel faaliyetleri, fikriyatı ve eserleri hakkında bilgi vererek bilinmesi gereken önemli bir döneme ışık tutmaktır.

Makalede Mehmet Emin Resul-zade'nin hayatı, ilmi ve kültürel faaliyetleri, ayrıca Osmanlı'yla siyasal ilişkileri, Resul-zade'nin milliyetçilik anlayışı, Rusya'ya ve komünizme bakışı konularına da ayrıntılı değinilir.

İstanbul'daki sürgün hayatı boyunca zaman zaman başta Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Adalet Ağaoğlu, Ali Bey Hüseyin-zade ile görüşen Resul-zade, Ziya Gökalp mefkûreciliğinin mürevvici olmuştur. Ziya Gökalp'ın İslamlaşmak, Türkleşmek, Muasırlaşmak makaleleri adeta Resul-zade'nin ruhunu sarmalamıştır. Bakü'ye döner dönmez de basındaki şiddetli dil münakaşalarında Ziya Gökalp nazariyesinin muhafazasını yapmış, hatta Açık Söz gazetesinde Ziya Gökalp'ın İslamlaşmak, Türkleşmek, Muasırlaşmak umdesini ideolojik şiar olarak benimsemiştir. Resul-zade, bu şiarla Azerbaycan'a hem Türkçülüğü, hem de Türkiyeciliği sokmayı başarmıştır. Resul-zade, bu sloganı daha sonraları “Türk Ümmetindenim, İslam Ümmetindenim, Garp Ümmetindenim” şekliyle değiştirerek milliyetçilerin oluşturduğu Müsavat Partisi'nin programına önsöz yapmıştır.

Böylece Resul-zade ve arkadaşları, Türkçülükle halkçılığa hizmet gayesi ile kurulmuş bulunan Açık Söz gazetesi, Azerbaycan'ın bağımsızlık dümenini elinde tutan Müsavat Partisi Feyzi Aküzüm, Mehmet Emin Resul-zade ve Çeşitli Cepheleriyle Azerbaycan İstiklal Davası ve Ziya Gökalp'ın şiarı sayesinde Milli Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır. Aynı dönemde Osmanlı Devleti'nin Birinci Cihan Harbi'nden yenik çıkması Azerbaycan Türklerini kendi başına bir müstakil devlet kurmaya mecbur etmiştir. Mehmet Emin Resul-zade, 1917'de Müsavat Partisi'nin Birinci kurultayında başkan seçilmiş ve böylece Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'ne giden yolu açmıştır.

İdeal bir Türk milliyetçisi ve imanlı bir Müslüman olan Resul-zade, devlet idaresinde milliyetle dini inançların ayrı düşünülmesi gerektiğini söylerken bu iki ifadenin soysal hayatta birbirini tamamladığını düşünüyordu. Resul-zade, Açık Söz'ün ilk sayısında milliyetçilikle ilgili yazdığı “Tuttuğumuz Yol” isimli makalesinde milli kimlikle ilgili şu şekilde bir açıklama yapmıştır: “Sağlam, metin ve uyanık mefkûreli bir milliyet getirmek istiyorsak şayet mutlaka üç esasa sarılmalıyız: Türleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak”. Resul-zade'nin bu sözleri onun Ziya Gökalp fikriyatına ne kadar bağlı olduğunu göstermektedir.

* * *



“Azerbaycan'ın Orta Asya, Türkiye ve İran'la Edebi-Medeni Alakaları (1920–1930 Yılları)”

Makale yazarı: Şikâr Kasımov

Makalede 1920–1930 yıllarında formalaşan inzibati-amirlik sisteminin Azerbaycan'ın medeni ilişkilerinin genişlenmesine gösterdiği tavsatıcı tesirden sosyalizm kuruculuğu yıllarında inzibati-amirliğin yaratıcı aydınlara vurduğu zarardan, onların Türk Halkları ile yaklaşmasına imkân verilmemesi hakkında konuşulur. Zengin kaynaklar esasında Azerbaycan'ın Orta Asya, Türkiye ve İran'la edebi-kültürel ilişkileri ve şu ilişkilerin Türk halklarının yaklaşmasındaki rolüne ışık tutulur.

Makalenin ana malzemesini tiyatro ekiplerinin turneleri oluşturmaktadır.

* * *



“Azerbaycan Yurt Bilgisi Dergisinde Azerbaycan–Avrupa Edebi Alakaları Meselesi”

Makale yazarı: Altuntaç Memmedova

Bu çalışmada Ahmet Caferoğlu'nun müdürlüğünü yaptığı “Azerbaycan Yurt Bilgisi” dergisindeki Azerbaycan–Avrupa edebi ilişkilerinden bahsedilmektedir.

Araştırmada “Azerbaycan Yurt Bilgisi” dergisi bu çerçevede çeşitli yönleriyle incelenir. Mesela, dergide Avrupa basınında yayınlanmış Azerbaycan Türkçesi, edebiyatı ve kültürü hakkında bilimsel çalışmalar ve Avrupalı bilim adamlarının bu konudaki makaleleri mercek altına alınır. Ayrıca, derginin “Tahlil ve Tenkitler” köşesinde belirli çalışmalara dair görüşler, eleştiri yazıları da incelenir.

Makalede, özellikle Ahmet Caferoğlu'nun “Azerbaycan Yurt Bilgisi” dergisinin 4. sayısında yayınlanmış “Şark'ta ve Garp'ta Azeri Lehçesi Tetkikleri” adlı temel çalışması ve başka yazarların Azerbaycan'la ilgili yazıları üzerinde durulur.

İncelemeler sonucu, Azerbaycan–Avrupa edebi ilişkilerinin sürekli derginin dikkat merkezinde olduğu, faaliyetinde önemli bir yer tuttuğu kanısına varılır.

* * *



“Azerbaycanlı Şairlere İlham Veren Türk Uçakları”

Makale yazarı: Erdal Karaman (Kafkas Üniversitesi)

Makaleden özekler:

Azerbaycan'da şiirin ve şairin, halk nezdinde müstesna bir yeri vardır. Büyük şehirlerin güzide mekânlarında dikilen şair heykelleri, bu ülkede, şiire ve şaire verilen değerin en güzel göstergesidir. Fuzuli, Nizami, Hüseyin Cavit, Samet Vurgun gibi, Azerbaycan halkının duygu ve düşüncelerini terennüm eden şairlerin Azerbaycan'ın farklı yerlerinde heykelleri yükselirken, büyük şehirleri süsleyen bir parkın, sokağın ya da caddenin şairlerden birisinin ismini taşıdıkları da görülür. Fazla uzağa gitmeden Bakü sokaklarında bir tur atsanız, Azerbaycan halkını coşturan, halkın iyi ve kötü gününde yanında olan, tabiri yerindeyse, insanların hissedip söyleyemediklerini, sancısını çekip dile getiremedikleri duygu ve düşünceleri terennüm eden, halkın gözü kulağı mesabesindeki şairler, bu ülkede hiçbir zaman unutulmamış, onların hatıraları kentin herhangi bir köşesinde ebedileştirilmiştir. Hüseyin Cavit Parkı, Samet Vurgun Bağı, Nizami Metrosu, Fuzuli Meydanı, Sabır Bağı, Vahit Payeziye Evi bunlardan sadece birkaçıdır.

Sözün ve şiirin bu derece önem kazandığı, her düşüncenin şiirle dile getirildiği Azerbaycan'da, çocuğunu kaybeden bir annenin, düşman tarafından işgal edilen toprakların, gezilen görülen güzel bir yerin şiire konu olması, şairlerin dilinden mısralara dökülmesi, bu ülkede, çok sık karşılanan bir durumdur. Bu şiirlerde bazen Azerbaycan ve Türkiye arasındaki münasebetler, bazen iki ülke için önemli kabul edilen tarihi bir gün, şairlerin dilinden etkileyici ve duygusal bir dille ele alınır. Hadiselerin şiirleştiği Azerbaycan'da kısaca her önemli mesele şiirle anlatılabilir.

Nitekim İran'la Azerbaycan arasında çıkan anlaşmazlık sırasında Türk uçaklarının Bakü semalarında yapmış oldukları gösteriden etkilenen şairlerin, bu anı duygu dolu mısralarla ifade etmeleri gibi. 2001 yılında Hazar deniziyle ilgili bir anlaşmazlıktan dolayı İran ve Azerbaycan arasında gergin anlar yaşanır. İki ülke bu sıkıntının ortaya çıktığı anlarda savaşın eşiğine gelir. Her geçen gün karşılıklı beyanatlarla ülkeler arasındaki gerilim hat safhaya ulaşır. Bu sıkıntının yaşandığı günlerde, Türkiye, Azerbaycan'ın yanında olduğunu göstermek için F–16 savaş uçaklarını Azerbaycan'a gönderir. Uçaklarımız, binlerce insanın toplandığı Azatlık Meydanı semalarında çizdikleri kalp resmiyle, Azerbaycan halkına, ″Endişe etmeyin, geçmişte olduğu gibi, bugün de sizlerin yanındayız″ mesajını verir. Bu gösteriyle, Azerbaycan'a ve Türkiye'ye karşı tavır alanlara en güzel şekilde cevap verilmiş olur. Sözünü ettiğimiz gelişmelerden sonra İran ve Azerbaycan arasındaki gerginlik sona erer.

Tarihi günde, binlerce insan Türk uçaklarının Bakü'de yapmış oldukları gösterileri gözyaşları içerisinde izler. Birçok şair de unutulmaz günü şiirlerinde dile getirir. Halk, o gün, uçakların Bakü semalarında yapmış olduğu gösteriyle Türkiye'ye olan bağlılığını tazelerken, Azatlık Meydanı'na gelemeyen birçok insan, evde televizyonları başında, dostluk gününü göğüsleri kabararak, iç geçirmelerin peşi sıra geldiği anlarda yaşarlar. Gösteriyi izlemek için meydandaki yerini alan şairlerin, sevinç gözyaşları yanaklarından süzülürken içlerinden sökün edip gelen duygular mısralarla ebedileşir. Türk uçaklarının yapmış olduğu gösteri birçok şairin eserinde ölümsüzleşir.

Bu şairlerden birisi de her vesile ile Türkiye'ye olan sevgisini dile getiren, Türkiye'yi kendi ülkesi kadar aziz tutan, ülkemizi kendi vatanı olarak kabul eden Bahtiyar Vahabzade'dir. Türk uçaklarının Bakü semalarında yapmış olduğu dostluk gösterisinden Vahabzade'nin göğsü kabarır, gözyaşlarına hâkim olamaz. Bir şiirinde bu güzel gündeki sürurunu ima ederek, Allah'a, “Allah'ım! Beni Ağlatanda Böyle Ağlat” diye seslenir. İçinden coşup gelen duygular, Vahabzade'yi ziyadesiyle heyecanlandırır. Sözü edilen şiirde, o, Azerbaycan'ın dünyada yalnız olmadığını, kendilerine güç gösterisi yapanlara en güzel cevabı Azerbaycan semalarına kalp resmi çizen Türk uçaklarının verdiğini, kendilerine parmak gösterenlerin Türk uçaklarının yapmış oldukları gösteriyle seslerini kestiklerini dile getirir:

Öz helal Türk yıldızlarım,

Uçtu benim öz yurdumda.

Aslan gücü, kaplan azmi,

Bana parmak gösterenlere,

Öz yerini bellettiler.

Onlar Bakü semasında,

Yürek şekli resmettiler.

Dediler ki, sizinledir

Daim bizim yüreğimiz,

Her aşkımız, dileğimiz...

O gün bakıp gökte uçan yıldızlara,

Ben kendimi arkalı bir dağ sanırdım.

Sevincimden ağlayırdım,

Biz bir daha anlıyorduk

Nedir inam, nedir inat.

Uçakların gösterisini şiirinde dile getiren diğer bir şair de Bahtiyar Vahabzade'nin adaşı, Bahtiyar Türkcanlı'dır. Türkiye'ye ve Türklere sevgisinden dolayı, o da Türkcan soyadını alır. Bu soyadı ömrünün sonuna kadar gururla taşır.

Diğer taraftan, Türkiye uçaklarının Bakü semalarında kalp şekli çizdiğini gördüğünde gözyaşlarına hâkim olamayan şair, milyonlarca insanın Azatlık Meydanı'ndaki sevincini eserinde dile getirir.

Genç, yaşlı, kadın, erkek binlerce insanın o gün duygularının en yüksek seviyede olduğunu, kalabalığın, adeta bir deniz gibi coştuğunu, meydandaki insanların coşkusunun çiçek, damlasının da nergis olduğunu dile getirir:

Görünüp, gösterip, peyda olan dek,

Bakü semasında Türk uçakları.

Millet iftihardan oldu sevincek,

Yaşlısı, genci, hem de çocukları.

Azer Türkünden ″alkış!″, ″tebrikler!″,

Yaşasın Türkiye, var olsun Türkler!

O gün Türk uçaklarının yapmış olduğu gösteriden etkilenip, duygularını dile getiren şairlerden birisi de Karabağlı mültecilerden Ağdamlı şair Elhan Hüseyinov'dur.

Semada fırlandı Türkün uçağı,

Bu lerzeye saldı komşu alçağı,

Güman var daima bizde kalması,

Türkoğlu Türkünü Türk gibi karşıla!

Şairlere ilham veren tarihi gösteriyle Azerbaycan halkının gönlü ziyadesiyle alınır. Halk, kendilerine gözdağı vermek isteyenlere verilebilecek en güzel cevap olarak görür, Anadolu Türklerinin yapmış olduğu bu güzel jesti. Bu gösteri, Azerbaycanlı şairlerin diliyle ayrı bir güzellik kazanmıştır. Aslında bu durum, halkın kalbindeki sevgi selinin, gözyaşı şeklinde dışarıya yansıttığı duyguların, şairlerin, mısralarıyla mücessem bir hal almasıdır.

Bundan dolayıdır ki, halkın hissiyatını dile getiren şairler, Azerbaycan'da el üstünde tutulmakta, her zaman kalplerdeki layık oldukları yeri muhafaza etmektedirler. Şairleri duygulandıran tarihi olay, Azerbaycan şiirine yeni bir sayfa açarken, Bakü semalarında çizilen kalp resmiyle, Azerbaycan insanının kalbi arasında da güzel bir bağ kurulmasına vesile olur. Çizilen kalp resmi, Azerbaycan semalarında silinmez iz bırakır. Bu önemli gün, nesilden nesle de aktarılmak suretiyle ilelebet yüreklerde yaşayacağa benzer.





3.

SONUÇ



 Yapılan Lisans bitirme çalışmasında 2007 yılında kurulmuş, bir sivil toplum kuruluşu olan Turan-SAM Kurumu hakkında bilgiler sunulur ve yine aynı adı taşıyan, 2009 yılından bu yana yayımlanan, geniş kitlelere hitap eden, Türk dünyasından önemli isimlerin makalelerinin bulunduğu “Turan-SAM” dergisi hakkında bilgilere yer verilir. Yine çalışmada “Turan-SAM” dergisinde (22 sayı) yer alan Azerbaycan sözlü edebiyatı ve Azerbaycan âşık edebiyatı hakkındaki makaleler de ele alınmıştır.

 Çalışma sürecinde şu yöntemler kullanılmıştır: Derginin internet sitesi www.turansam.org adresi üzerinden dergi hakkında bilgiler edinilmiştir. Derginin 2009 yılından itibaren 2014 yılına kadar çıkmış olan 22 sayısının hepsinin elektronik biçimi toplanmıştır. Edinilen bu dergiler incelenmiş ve Azerbaycan edebiyatı hakkındaki makaleler seçilmiştir. Bu aşamadan sonra Turan-SAM'ın kurucu genel başkanı, Kafkas Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi, Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan Mikail ile kurum ve dergi hususunda bilgi edinmek üzere bir söyleşi gerçekleştirilmiştir.

 Bu sayede; Kurum ve dergi hakkında bilgiler toplanmış ve çalışma süreci bu yönde hızlanmıştır. Başlangıçta konulan hedefe ulaşmada elde edilen bu bilgilerin katkısı olmuş, hemen hedeflenen süreç başarıyla gerçekleştirilmiştir.

 Dolayısıyla, “Turan-SAM” dergisi sayfalarında Azerbaycan edebiyatı hakkında önemli bilgiler verilmesi açısından geleceğe yönelik önemli bir kaynak oluşturur.







4.

KAYNAKÇA





4.1. Basılı ve elektron kaynaklar

• Mikail, Elnur Hasan: Tek Kutuplu Dünyanın Özellikleri / Selam-Pres, gazete, sayı 22, s. 10, Bakü 2010

• Turan-SAM, uluslararası hakemli mevsimlik dergi, sayılar 1–22, Konya–Kars 2009–2014

• http://www.turansam.org (erişim 21.03.2014)



4.2. Kaynak kişi:

• Mikail, Elnur Hasan, Yrd. Doç. Dr., Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi; Turan-SAM Kurucu Genel Başkanı: Bu tezi hazırlayan öğrencinin hazırladığı röportaj, Kars, 21.03.2014





EK 1:

“TURAN-SAM” DERGİSİNDE

AZERBAYCAN KÜLTÜRÜYLE İLGİLİ MAKALELER LİSTESİ





“Turan-SAM” dergisinde Azerbaycan edebiyatıyla, ayrıca Azerbaycan diliyle, tarihiyle, kültürüyle ilgili makaleleri derginin sayıları ve uygun sayfaları belirtmekle genel olarak bu şekilde listeleyebiliriz:



Sayısı Sayfalar Konu Yazar

1 27–36 Âşık Şenlik Baba ve Borçalı Şureddin

Memmedli

1 37–42 Azerbaycan ve Türk Diasporaları

İşbirliğinin Perspektifleri Emin

Memmedov

1 43–58 Eski Türk Orhan-Yenisey Alfabesinden

Yaranan Motif ve Nakışlar Metanet

Alieva

1 59–68 İsmail Gaspralı Yaratıcılığında

Türk Milletinin Gelişimi Meseleleri Elman

Kuluev

1 69–76 “Azerbaycan Yurt Bilgisi” Dergisinde

Azerbaycan–Avrupa Edebi Alakaları Altuntaç

Memmedova

1 77–82 Yusuf Vezir Çemenzeminli'nin

Hayatı Üzerine Bir Araştırma Sevil

İrevanlı

1 93–97 Alımcan İbrahımov Görkemli Edip ve

Tanınmış İlim Hadimidir Vakıf

Arzumanlı

1 98–104 Sözün Semantik Strüktürü ve

Mana Tipleri Sabine

Memmedova

1 105–110 Hüseyin Cavit'in “Azer” Poemasında

İnsan Konseptsisi Cavide

Memmedova

1 111–117 Muhacir Arap Yazıcıları ve

Şark Dünyası Besire

Ezizelieva

1 118–124 Şehriyarın “Haydar Baba'ya Selam”

Manzumesi Türkiye Edebiyatında Halide

Halit

1 125–134 Hüseyin Cavit'in Dilde Birlik İdealı Azer

Turan

1 135–147 Üç Farklı Dönemin Şairi

Bahtiyar Vahabzade Erdal

Karaman



2 12–17 Miralı Seyidov ve

Türk Halk Bilimi Emin

Ağaev

2 18–25 Dağlık Karabağ Münakaşasının

İnkişaf Dinamiğinin Psikolojik Tahlili İlham

Mirzaev

2 26–29 İngiliz ve Azerbaycan Dillerinde

Sade Cümlenin Fonksiyonel Hususiyetleri Yusuf

Süleymanov

2 45–50 Oğuz Miti ve Onun Azerbaycan

Mitoloji Düşünce Tarihinde Yeri Seyfeddin

Rızasoy

2 63–68 1920–1950'li Yıllar Azerbaycan

Edebiyatında Milli Manevi İdealler Yaşar

Rızaev

2 79–85 Azerbaycan'ın Orta Asya, Türkiye ve

İran'la Edebi-Medeni Alakaları (1920–30) Şikâr

Kasımov

2 85–89 Morfolojik Yolla Yapılan Ekonomi Terimleri

(Azerbaycan ve İngiliz Dilleri Örneğinde) Jale

Hüseyinzade

2 125–132 Nebi Hezri'nin Şiirinde

Tabiat Mevzusu Feride Sefieva

2 139–142 Gazi Burhanettın Yaratıcılığında

Kahramanlığa Çağırış Araz

Esedov

2 148–152 M. F. Ahundzade'nin “Aldanmış Kevakip”

Hikâyesinin Bazı Sanatkârlık Meseleleri Samire

Mehtieva

2 163–169 Osmanlı Türkiye'sinin Gence Karabağ

Eyaletinde Vergi Politikası (1725–1735) Hatice

Abbaslı

2 170–178 Azerbaycan Edebiyatında Karabağ Konusu

(Oluşum Tarihi ve Gelişim Aşamaları) Elçin

Mehreliev

2 195–197 Kemale'nin Liriğinde

Vatanperverlik Mevzusu Günay

Şirelieva

2 198–207 Dahi Azerbaycan Şairi Nizаmi'nin

Yaratıcılığında Mütalaa Mevzusu Knyаz

Аslаn



3 13–16 Kültürel Kalkınma Yıllarında

Azerbaycan Edebiyatı (1946–1960) Elçin

Veliev

3 17–20 Türk Dillerinde -sa, -se Ekli

Yan Cümleler Leyla

Gocaeva

3 21–25 Deyimsel Kınayanın Nego-Pozitif

Değişimin Yaranmasındaki Rolü Ulduz

Aslanova

3 26–29 Eylem Kategorisine

İşlevsel Yaklaşım Visale

Memmedova

3 30–35 Azerbaycanlı Şairlere İlham Veren

Türk Uçakları Erdal

Karaman

3 49–52 Alegorik Masallarda Deyimlerin Kullanılma

Biçimleri (Azerbaycan Masalları Örneği) Neriman

Seyitaliev

3 53–58 Azerbaycan Cumhuriyetinde İletişimin

Uluslararası İlişkileri Samir

Selimli

3 61–65 Tiflis'te “Şeyh Nizami” Okulu

(1918–1921 Yılları) Gülnara

Gocaeva

3 66–73 Gürcistan'da Âşıklık Geleneğinin

Birincilleri Şureddin

Memmedli

3 74–80 “Köroğlu” Destanının Avrupa'da ve

Rusya'da İncelenmesi Tarihinden Sevda

Serkerova

3 81–88 “Each” ve “Every” Zamirlerinin Semantik

Özellikleri ve Azerbaycan Dilinde Karşılığı Şifakat

Mahmudova

3 89–94 Azerbaycan'ın 18. Yüzyıl Tarihi

Azerbaycan, Rus Yazarlarının Eserlerinde Elmar

Halilov

3 95–99 Arka Plandaki Psikolojik İşleyişin Tahlili İlham

Mirzaev

3 105–109 Samet Vurgun'un Poemalarında

Hayat ve Ölüm Anlayışıyla İlgili Deyimler Sevinç

Alieva

3 113–117 Azerbaycan Dilinin Leksik Zamansallık

Alanının Yapısal-Semantik Modeli İlham

Tahirov

3 143–146 Nаhçıvаn'ın Düzlük Alanlarında Yerleşen

Toprak İhtiyatlarının Еко-Coğrafyası Latife

Nоvruzоvа

3 147–154 Bilgi Toplumu ve Azerbaycan Natik

Penahlı

3 180–184 Eski Türk Devrinden Orta Türk Devrine

Geçiş: Türklerde Dini-Mitolojik Sistem Yadigâr

Aliev

3 216–222 Abbaskulu-ağa Bakıhanov'un

Yaratıcılığında Celalettin Rumi İrsinin Eksi Vugar

Teymurhanlı



4 62–70 Ziya Borçalı ve

Onun Cönk-Beyazı Ş. Memmedli

G. Gocaeva



5 5–15 Azerbaycan Şiirinde

Nevruz Şureddin

Memmedli

5 102–108 Şimdiki ve Gelecek Zaman

Fiilimsi Sıfat Ekleri Kamil

Beşırov



6 37–41 Muasır Türk Dilciliğinde Modal Sözcükler

Yardımcı Kelime Türü Gibi Gülahmet

İmanov

6 42–44 Şiir Dilinde Omonimlerin

Üslupsal İfade Tarzı Мeherrem

Hüseyinov

6 45–51 Hüseyin Cavit'in İlk Facialarında

İnsan Talihi Problemi Saadet

Cihangirzade

6 56–62 Elmeddin Demirci-zade Yaratıcılığında

“Kitabi Dede Korkut” Süje ve Motifleri Yegâne

İsmailova

6 142–146 Azerbaycan Toponimisinde

Coğrafi Terimler Bir Kaynak Gibi Mahire

Abbasova



7 4–6 Azerbaycan ve Arap

Kahramanlık Destanlarında Dolandırıcılık Çınara

Mütellimova

7 30–37 Edebi İrs ve Varislik:

Samet Vurgun Şiirinde Fuzuli Afak

Yusifli

7 56–60 Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti

Doğal Kaynakları Ilgar

Şıhaliev

7 69–75 Azerbaycan Türklüğünün Kahramanı

Mehmet Emin Resul-zade (1884–1955) Nurgül

Uzunel

7 76–79 Azerbaycan Demokrat Fırkasının

Muhacerette Faaliyeti Hakan

Balaev

7 95–99 Ali-bey Hüseyin-zade, Ahmet Ağaoğlu ve

Türkçülük Düşüncesi Üzerine Mehmet

Doğan

7 100–106 Konya Selçuklular Sarayındaki

Tiflisli Âlim Şureddin

Memmedli



8 76–80 Mahcur Şirvani'nin Yaratıcılığında

Sofiliğin İzleri Tahmine

Bedelova



9 33–42 Azerbaycan Başbakanı Hasan Hasanov'un

Çocukluğu ve 1940'ların Gürcistan'ı Yılmaz

Polat



10 22–26 B. Vahabzade Poeziyası:

Zaman, Poetik Entelekt ve Yaratıcı İdrak Aşıki

Mensur



12 61–68 Azerbaycan'ın Orta Asırlar Siyasi Hukuki

Fikrinde Kanun ve Kanunculuğa Dair İdeler Agşin

Kuluev

12 100–107 Rusya'nın Kuzey Azerbaycan'da Sömürge

Politikasının Anti-Türk Mahiyeti Mehman

Abdullaev

12 108–115 Azerbaycanlı Gezgin:

Zeynelabidin Şirvani (1780–1837) Emrullah

Günay



13 4–9 Tek Türk Alfabesi Vefa

Hasanova

13 105–115 İran Türk Safili Devleti'nin Kuruluşu ve

Türk Tarihine Stratejik Etkisi M. Serkan

Taflıoğlu



14 28–36 Gürcistan'daki Borçalı Azerî Türklerinde

Âşıklık Geleneği Ş. Memmedli

G. Gocaeva

14 82–91 Türkler ve Kafkasya Elvira

Latifova

14 154–158 Talış Hanlığı'ndan Geçen

Transit Ticaret Yolları ve Para Devriyesi Mayıs

Caferov



15 24–30 Alban Etnosu Konusuna Dair Rühsare

Kulueva

15 31–38 Şeki Türbeleri Cemale

Seferova

15 121–127 “Âşık Garip” Halk Öyküsü ve

Tiflis–Borçalı Mekân İmgesi Şureddin

Memmedli



16 20–30 Âşık Şenlik'in Şiirlerinde Güzel Tipi Cengiz Gökşen

Bağdagül Bulut

16 59–64 İpek Yolunda Bakü–Tiflis–Kars

Kesintisiz Demiryolu Hattı Projesi Cihan

Küçükyıldız



17 49–60 Karabağ Meselesi ve

Uluslararası Boyutu Hakkı

Büyükbaş



18 31–37 Mirza Feteli Ahundov

Haydar Hüseyinov'un Tetkikinde Reşat

Eskerov



19 2–13 Azerbaycan ve Ermenistan,

Gürcistan ve Ermenistan Arasında Çatışma Vefa

Kurban







EK 2:

DERGİ GENEL YAYIMCISIYLA YAPTIĞIMIZ

RÖPORTAJ



“Turan-SAM” dergisinin editörü, Turan-SAM kurumu kurucu genel başkanı

Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan Mikail sorularımızı yanıtlamıştır





– Elnur Hasan Mikail kimdir?

– 12 Eylül 1977 yılında Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de doğdum. Ziyalı (akademisyen) bir ailede doğdum. 1984'te ilkokul, 1992–1994'te Bakü'de Türk Kolejinde okudum. Daha sonra Türkiye'de üniversite okumak için girdiğim sınavı kazanınca Türkiye'de İstanbul ve Selçuklu Üniversitelerinde okudum. 1995 yılından beri de Türkiye'de yaşıyorum. Selçuk Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler bölümünde lisans, daha sonra yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Tez danışmanım Süleyman Karaçor, Şaban Çalış gözetiminde, Rus dilini bilmemden de dolayı “Putin Döneminde Rusya Dış Politikası” üzerine tez çalışması yaptım. 2004 yılında da Doktora programına başladım. 2004–2010 yıllarında “Atatürk Dönemi Türkiye Azerbaycan İlişkileri” üzerine hazırladığım Doktora çalışmamı tamamladım. Türkiye ve Azerbaycan Türkçesi dışında iyi derecede Rusça ve İngilizce biliyorum.

2011 yılından beri de Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde Üç yıldır Yrd. Doç. unvanında görev yapmaktayım. Bunun dışında, Türkiye Yazarlar Birliği Üyesi ve Turan-SAM Sivil Toplum Kurumu kurucu başkanlığı göverini de üstlenmekteyim. Bu güne kadar yedi kitap ve 25 makale yayınladım.



– Turan-SAM kurumunu bize anlatır mısınız?

– Turan-SAM kuruluşu, 2007 yılında benim teşebbüslerim sonucunda kuruldu. Ayrıca Turan-SAM bir sivil toplum kuruluşudur.

Bu kurumumuz ayrıca milliyetçi görüşe sahip olan gençlerimizin talepleri doğrultusunda da bir araya gelinerek oluşturulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.



– Turan-SAM'ı kurma fikri nasıl doğdu?

– Aslında, bu bir ilham sonucunda böyle bir fikir ortaya çıktı. Bir internet sayfası kurma düşüncesi oluştu ve Türk Dünyası Stratejik Araştırmalar Merkezi olacaktı. Fakat bazı sebeplerle bu isimden vazgeçip Turan-SAM isminde karar kıldık.



– Turan-SAM'ı kurma sürecinde nelerle karşılaştınız?

– Doğrusu, Turan-SAM'ı kurma süreci çok zorlu oldu ve çok zorluklarla karşılaştık. Ardından 2009 yılında Turan-SAM adında bir dergi oluşturma fikri gelişti, derginin ilk sayısını çıkardık. Bugün Kurumun yedinci, derginin de beşinci yılını doldurduk. Turan-SAM dergisinin de bugüne kadar yirmi bir sayısını da yayınlamış durumdayız.



– Bu süreçte size yeteri kadar destek verildi mi?

– Bu süreçte bana en çok yardımcı olan isim yardımcım ve öğrencim Cihan Küçükyıldız oldu. Özellikle, derginin dağıtımda büyük emekleri bulunmaktadır.



– Turan-SAM'ın amacı ve hedefi nedir?

– Dünyanın dört bir tarafına yayılmış şekilde yaşamakta olan Türk nüfusu bugün birçok eziyetlere maruz kalmaktadır. Örneğin, Çin sınırları içerisinde yaşayan Uygur Türkleri soydaşlarımız Çin emperyalizminin zulümleri sayesinde ezilmektedirler. Rusya'da Sibirya bölgesinde Saha-Yakutistan, Tuva, Hakasya, Başkurdistan, Tataristan, Çuvaşistan, Kabardin Balkar özerk bölgesi, Karaçay-Çerkes özerk bölgesi, Karakalpakistan, Taymir vs. gibi özerk devlet ve Türk Toplulukları da buna başka bir örnektir. Irak terkibindeki Kerkük-Türkmeneli kardeşlerimiz, İran'daki 45 milyon Azerbaycan Türkü, Gürcistan sınırları içerisinde yaşayan yaklaşık 1 milyon kadar Türk de bugün yaşadıkları ülkede ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedirler.

İşte Turan-SAM böyle bir ulvi amaçla kurulmuştur. Tek amacımız Dünya üzerinde yaygın şekilde yaşayan yaklaşık nüfusu 300 milyon civarında bulunan soydaşlarımızla diaspora (kopuntu), lobi faaliyetleri çerçevesinde örgütlenmek, temsilcilikler açmak ve o ülkede ne gibi haksızlıklara maruz kalıyorlar onu tespit ederek acil çözüm önerileri sunmaktır.

Dünya'da muhtemel bir Türk Birliği'nin kurulması için bugün hiçbir engel bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi, Türk Birliği bir gün gerçekleşecektir. Türk Birliği bir hakikattir ve bu birliğin oluşması için önce ekonomik alanda bir işbirliği içerisine girmemiz gerekmektedir.

Turan-SAM bünyesinde çalışan ülke, özerk devlet ve Türk toplulukları uzmanlarımız sayesinde ticaret yapmak isteyen Türk firmalarına her türlü danışmanlık hizmeti sağlanabilecektir. Türk Birliği'nin hayata geçe bilmesi için öncelikle Türk Ülkeleri arasında Ekonomik bir anlaşma imzalanmalıdır. Daha sonra Türk Birliği parlamentosu kurulmalıdır. Daha sonraki aşamalarda ise ortak alfabe ve ortak dil gibi projelerin ortaya çıkması amaçlanmaktadır. Merkezimiz Türk devletlerinde bulunan milliyetçi partilerle işbirliği içerisinde çalışmaktadır ve hemen-hemen bütün Türk ülkelerinde temsilci ve ülke uzmanlarımız bulunmaktadır.

Turan-SAM, kısaca özetlemek gerekirse Türk Devletler Topluluğunun kurulup bütün Dünya Türklerinin üstün refah seviyesine erişmeleri için ve maddi manevi olarak diğer milletler gibi daha üstün konuma gelebilmeleri için çalışacaktır. Bu yolda Türklerin yaşadıkları topraklardan çıkan doğal kaynakların Türkler tarafından tüketilmesi amaçlanmaktadır. Bugün hemen-hemen bütün Türk halklarının yaşadıkları topraklardan çıkan doğal kaynakların gayri Türkler tarafından sömürülmesi görülmektedir. Amacımız bunu önlemek ve Türk milletini hak ettiği mertebeye çıkarmaktır.



– “Turan-SAM” dergisi hangi kesime hitap etmektedir?

– Başta akademisyenler olmak üzere halka da hitap eden ve bu doğrultuda makaleler hazırlayan yazarlarımız bulunmaktadır.

Fakat dediğim gibi dergimizin hitap ettiği en büyük kesim akademisyenlerimizdir.



– “Turan-SAM” dergisinin Türk dünyasında nasıl bir yer teşkil ettiğini düşünüyorsunuz?

– “Turan-SAM” dergisi olarak Türk dünyasından bize gelen ve yayınladığımız makaleleri taban aldığımızda önemli bir yer teşkil ettiğimizi düşünüyorum.



– Son olarak; özellikle belirtmek istediğiniz hususlar nelerdir?

– Son olarak sizlerin de bu yolda bir gönül fedaisi olacağınıza inanıyorum.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 32
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 1257
Toplam Tekil 4067391
IP 3.146.65.212






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu