Ülkemizde politik olarak güdülen sistemin sisler arasında ki asıl gerçeği mübadeledir. Mübadeleler sadece savaş sonrası veya sıkıntılı zamanlarda devlet zoruyla yapılmaz. En teknik ve stratejik mübadele tekniği, yaşadıkları yerden kişilere hissettirmeden, kendi rızaları ile yerlerini değiştirmelerini sağlamaktır.



Ülkemizde bu sistem, şu an uygulama aşamasında bulunmakta.



Şöyle ki; Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan vatandaşları, ülke içerisinde kendilerini azınlık hissettirip, sosyal haklar tanındığını bilinç altlarına yerleştirip. Zaten özgür ve sosyal halklara sahip olan kitleyi, ‘’siz şimdi özgür oldunuz…’ söylemi ile, sanki vizesi kalkmış bir ülkeye ziyaret ve ekonomik amaçlı göçe zorlamak.



Böylelikle, mevcut seçimlere oy devşirilip ayriyeten halkın yaşadığı bölgedeki toprakların boşaltılma sürecini, kaplumbağa hızında dahi olsa devam ettirmek. Bu sistemin günümüzde hızlı bir şekilde ilerlediğinin kanıtı, devlet dairelerinin ve başta Akdeniz ve Ege bölgesi olmak üzere, yeni hayat kurmak ve çalışmak için bölgeden akın akın göç eden kitlenin yaşamasından anlaya biliriz.



Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde bulunan topraklar, maden rezervleri konusunda dünyada sayılı yerlerdir. Ayriyeten bu alanlar doğal yaşam ve birçoktan fazla ‘’Terör’’ nedeni ile ekilememiş bakir araziler barındırmaktadır.



Devlet bir şirket gibi ekonomisine dikkat etmelidir. Ekonomiyi ayakta tutan kesim ‘’Milli’’ olmadığı sürece, bakir kalan alanlardan gönüllü göçe tabi tutulan kitlenin arazileri ve hazine arazileri, ismen yerli, gelirinin yabancı bankalara aktarıldığı sömürülen bir yapıya dönecektir.



Osmanlı devrinde yapılan ve sadece erkeklerin sayıldığı 1831 senesi ilk toplu nüfus sayımında. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan aşiretlerin ve Müslüman kesimin tamamına yakının ‘’Türkmen’’ olduğu göze çarpmaktadır. Daha sonraki senelerde bölgede kurulan ‘’Hamidiye Alayları’’ nın tesiri ile, kendisini kültürel ve yapı olarak ‘’Türkmen’’ kabul eden kitlenin, birde ‘’Ben Kürdüm…’’ tanımlaması yaptığına şahit oluruz.



Bu hadisenin en önemli nedeni, Sultan II-Abdülhamid Han’ın bölgede izlediği yanlış ‘’Hamidiye Alayı’’ politikasıdır. Sultan Abdülhamid Han, aşiret çocuklarını eğitmek ve yetiştirmek amacıyla 1892’de ‘’Mekteb-i Hümayyun’’u kurar. Mektep 1894-1907 senelerinde faaliyetini sürdürür. Orta okul seviyesinde olan mektebe, Arap, Kürt muteber ailelerinin çocuklarını aldı. 1911 senesine kadar devam eden bu uygulamada, ‘’Alevi-Kırmanç-Zazalar alınmadı…’’.



Hal böyle olunca, kültürel olarak kendini yönetmek ve kendi içinden kendini yönetecek veya itaat edilecek, aileler ‘’Türkmen’’ kimliklerini terk edip, ‘’Kürt-Arap’’ kimliği altında saflarını aldılar. Bir kısım büyük kitlesel Türkmen aşiretler ise, Sultan tarafından himaye edilip yetki verilen Kürt-Arap Hamidiye Alayına dahil olup günümüze kadar, ‘’Asimle Oldular’’.



Rahmetli Ziya GÖKALP bu konuyu sosyolojik olarak değerlendirip yazılarına taşıdı. Bu süreç günümüze kadar devam etti. Günümüzde ise süreç yerini, geçmişte insanların işlenmesi metodundan- Toprakların işlenmesi metoduna bıraktı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde toprakları olan vatandaşlarımız, ellerinde bulunan hazinenin farkında olup, siyaset mekanizmasının oyununa gelmeden, Ülke Batısına mübadele tezgahına düşmemelidirler.



Terk ettikleri her karış toprak ileride, büyük yabancı firmaların eline geçecek ve kendi topraklarının efendileri yerine işleyen köleleri haline geleceklerinin sinyali şimdiden, bariz bir şekilde ortadadır. Bölge de sosyal bir mübadelenin son noktası yaşanmakta. İleriki yakın tarihlerde, bölge insanı ile toprakları, siyasi teşekküllerin ihale ile sattığı metalara dönecekler.



Bölgeye kayıtsız kalan sosyolog-toplum bilimcileri bu hadiseye fazla eğilmemektedirler. Çünkü tezgahı hazırlayanlar, tezgahın bilim adamlarının maaşını verenlerdir. Siyaset sistemi ‘’Sözde Toplum Bilimi-Akademik’’ yapıya ‘’Şunları araştırıp-yazacaksın….’’ Direktifini delen çok nadir fikir insanımız vardır.



Bu konu bilimsel olarak araştırılıp, önlem alınılması gereken en önemli sorunlardan başlıcasıdır.



Saygılarımla



Emrah BEKÇİ

Araştırmacı-Yazar