Annelerimiz, bizleri dünyaya getiren bizlerin biz olması için, saçını süpürge eden kadınlarımız. Başta kendi Annem olmak üzere, günlerini kut’luyorum.



Üzerime vazife olan, bu güzel güne yakışan bir yazı kaleme almaya karar verdim. Son kitabım olan ‘’MEVLANA’’nın ardından, Mevlana Celaleddin Rumi’nin kadınlara bakışı, kadınlar hakkında neler düşündüğü, verdiği değer gibi az bilinen bazı konuları, okuyucularıma aktarmaya çalışacağım.



İlk önce bir hadisle başlamak istiyorum; ‘’Cennet Annelerin Ayakları Altındadır’’ Hz. Muhammed (S.A.V). İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz, Cennet denilen mekanın, annelere olan hoşgörü ve sevgiden geçtiğini bu sözleri ile vurgulamış.



Cennet gerek bu dünyada, gerek ise ahrette, annelerimizin duaları ile şekillenen bir yapı.



Mevlana’da kadın ve anne olgusu, günümüzde farklı bakış açılarından birçok kez değerlendirilmiş. Hatta akademik camiada bu hususta ‘’Mevlana’nın kadını hoş görmediğini…’’ dillendiren birçok sistemin aklı evvel mazbatalı akademisyenleri, her platformda gerçek dışı olmayan söylemlerde bulunmuşlardır.



Bu zümreler, iyiyi bulmak için ‘’Kötü misal…’’ olarak Hak tarafından karşımıza çıkartılan zümreler olarak değerlendirmek için ‘’Şerde Hayır…’’ düsturunun eşi bulunmaz emsaline örnek teşkil etmekteler.



Mevlana’yı doğuran ve yetiştiren de bir anne ve kadın olduğuna göre , nasıl olurda Mevlana gibi bir ‘’Sevgi Seli…’’ kadınlara ve annelere karşı sert ve kötü olabilir.



Aklın almadığı bu hususu, aklı evvel bazı kötü misal mazbatalı merkeplerin zihni yapısı, akıllarına alıyorlar. Amaç kötülemek, ötelemek, ‘’Mevlana üzerinden kendilerine yer bulmak…’’.



Biz konumuza dönelim…



Mevlana Celaleddin RUMİ’nin hayatında iki ‘’Anne’’ çok önemlidir. Bunlardan ilki Ninesi, Aleaddin Muhammed Harezmşah’ın güzel kızı, Hüseyin Hatibi’nin eşi yani Sultanül Ulama Bahaeddin Veled’in Annesidir.



Öyle bir Annedir ki, erken yaşta kaybettiği eşinin ardından, oğlu Mevlana’nın Babası olan Bahaeddin VELED’e, Eşi Hüseyin Hatibi’nin kütüphanesini dolaşırken ‘’Bizi babana bu ilimleri, bu hikmetleri bildiği için verdiler’’ diye, eşine olan saygı sevgi ve övünmeyi belirtmiştir.



İkinci kadın ise Mevlana’yı dünyaya getiren Belh Emiri Rükneddin Muhammed’in Kızı ‘’Mü’mine Hatun’’dur. Karaman’da bir camide ebedi uykuda uyuyan, Sultanul Ulama Bahaeddin VELED’e eş, Mevla gibi bir dahiler dahisine annelik etmiş bir kadındır. Hakkında fazla bilgi halen mevcut değildir.



Mevlana, ‘’ Tanrı’nın kadını erkeğe cana yakın olmak üzere yarattı…’’ sözleri, kadın ve anneye verdiği değerin bir küçük göstergesidir.



Mevlana’nın hayatına onsekiz yaşında bir kadın girecektir. Mevlana’nın eşi olma şerefini kazanan bu kadın, Lal Şerefeddin Semekand’ın kızı ‘’Gevher Hatun’’ dur. Eflaki’nin ‘’Menakıbul Arifin’’ eserinde ‘’Ahlak ve yüz güzelliğinde ve letafette eşi olmayan bir insan…’’ diye tarif ettiği Gevher Hatun, Mevlana’ya iki evlat dünya getirmiştir.



Bu arada Mevlana’nın yaşadığı zamanlarda ‘’Şeriat Makamı’’ dört kadınla evlenmeye izin verirken. Mevlana ‘’Gevher Hatun vefat edene kadar, ek eşli olarak kalacaktır.’’ Çünkü; Mevlana, şahsiyette büyük değer verdiği, dünyaya iki evlat getiren ‘’Gevher Hatun’’a, büyük saygı sevgi duymuştur.



Mevlana ikinci evliliğini, Gevher Hatun vefat ettikten sonra gerçekleştirmiştir. Konya’lı Kerra Hatun’la evlenmiştir. Kızı Melike Hatun, en küçük oğlu Emir Alim Çelebi bu hanımında dünyaya gelmişlerdir.



Bir rubaisinde; ‘’Eğer sensiz beni cennete çağırsalar, cennet sahrası yüreğimi sıkar…’’ sözleriyle Kerra Hatun’a, iltifat ettiği belirtilir. Mevlana en gizli bilgileri ikinci eşi ile paylaşmış. Mevlana’nın sırlarına vakıf, onun büyük şahsiyetine layık bir kadın olduğunu, Eflaki Menakıb’ında yazmıştır.



Mevlana’nın çevresinde, birçok kadın yer almıştır. Kızı Hoca Şihabeddin-i Rugani Karamid’in eşi Melike Hatun, Kerra Hatun’un ‘’Kerrayı Buzurg’’ diye tanınan annesi, Sultan Veled’in dadısı Kiraman Hatun, Şemsi Tebrizi’nin eşi Kimya Hatun o çevrenin en yakın bilinenlerindendir.



Mevlana Anne ve Kadınları sözleriyle çok övmüş ve değer verilmiştir. Bunlardan bir iki tanesini izninizle paylaşmak istiyorum.



‘’Ne yiğitlersiniz sizler, ne yiğitlersiniz. Siz olmasaydınız bu nefisleri kim alt ederdi? Nasıl belli olurdu namusluların namusu.’’



‘’Kadın, Hak nurudur, sevgili değil…Sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil…’’



Mevlana, anneye ve kadına verdiği değer ve övgüler, her şeyin üstünde olduğu aşikardır. Annelerimiz ve kadınlarımıza, eğitimin ve öğretimin en saf hali ve dili olan ‘’Sevgi Dili’’ ile yaklaşmalı. Onlardan ‘’Sevgi ile yoğrulmuş bir dünya’’ istemeliyiz. Bizlere zor gelen onlara zor değil çünkü…



Başta kendi annem olmak üzere, tüm annelerimizin gününü tebrik eder. Tekrardan, ‘’Cennetin abalı sofuların dibinde değil, Annelerin ayaklarında olduğunun önemle belirtirim’’.



Yazıların, daha fazlasını ‘’MEVLANA’’ isimli Kitabımda bulabilirsiniz.



Tüm Annelere ve Anne Olacaklara Sevgilerimle



Emrah BEKÇİ

Araştırmacı-Yazar