ipekyolugezgini@hotmail.com



sturksoyipekyolu@gmail.com







Sözde Ermeni Soykırım İddiaları 2015 yılında farklı bir boyuta ulaşacak. Zira, 1915 hadiselerinin 100. Yıldönümü. İftiracı Ermeni Diasporası, yavuz hırsız misali ABD, Kanada, Fransa başta olmak üzere dünyanın her tarafında Türkiye aleyhinde yoğun bir propagandaya hazırlanıyor. Amaçları Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etmek ve böylece geçmişte yaptıkları katliamları, işgalleri ve soykırımları gizlemek. Peki Türkiye, bir yandan içerideki sorunlarla ve uluslararası güç odaklarının tezgahladığı darbe ve kaos girişimleriyle uğraşırken, 2015 yılında maruz kalacağı muhtemel saldırılara karşı yeterince hazırlanabildi mi? Elbette ki devletimizin yetkili kurumları bu noktada birtakım çalışmalar gerçekleştiriyor. Umuyoruz ki, Ermeni Diasporasının haksız ve temelsiz iddiaları tarihçilerimizin, diplomatlarımızın, sivil ve resmi kurumlarımızın çabalarıyla gereken karşılığı bulacaktır. En azından buna inanmak istiyoruz. Bu kapsamda 350 bin üyesiyle ülkemizin en güçlü sivil toplum teşkilatı olan İstanbul Ticaret Odası bünyesinde kurulan Sözde Ermeni İddialarıyla İlgili Meclis Komisyonu’nu sevindirici gelişmelerden biri olarak görüyorum. İTO Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Öztürk Oran ve Komisyon Başkanı Sayın Mustafa Balkuv’un başkanlığındaki heyet üyelerinin, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’yü ziyaret ederek resmi ve sivil kurumların temsilcileriyle, Ermeni iddialarına karşı ortak mücadele ve işbirliği eksenli toplantılar yapmasının önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar iş dünyasının bu tür milli meselelerle çok fazla ilgilenmediği dikkate alınırsa İTO’nun bu girişiminin önemi daha iyi anlaşılır. Nitekim bu komisyonun kurulması ve Azerbaycan’ı ziyaret etmesi, bu kardeş ülkede de sevinç ve heyecanla karşılanmıştır. İTO Yönetiminin bu konuda üzerine düşen ciddiyet ve sorumluluğu başarıyla yerine getirmesini diliyorum. Ziyaretler sırasında çok güzel konuşmalar yapıldı. Aklımda kalan en veciz ve anlamlı ifadelerden birini İTO Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Öztürk Oran söyledi. Dedi ki: ''Eğer bugünkü güçlü - istikrarlı Türkiye olsaydı ve yine bugünkü güçlü- istikrarlı Azerbaycan olsaydı Karabağ asla işgal edilemezdi!'' Bu sözün altına ben de imzamı atıyorum. Ve temenni ediyorum ki, bu iki kardeş ve dost ülke, ortak meselelerini güçlü bir dayanışmayla birlikte çözecekler ve bu işbirliğini her alanda geliştirecekler.







Amerika, İngiltere, Fransa’daki Türkler, neredesiniz?











Milli meselelerde her şeyi devletten beklemenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Sivil toplum örgütlerinin de üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekir. Asılsız Ermeni iddiaları konusunda, Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyanın hemen her yerinde Ermeni Diasporası çok başarılı bir propaganda yapıyor. Haklı olmadıkları bir konuda dünyayı ayağa kaldırıyorlar. Peki sözkonusu ülkelerdeki Türk lobisi ne yapıyor.



Hiçbirşey! Neden? Çünkü siyasi kutuplaşmalar, cemaatleşmeler maalesef bu ülkelerde yaşayan insanlarımızın etki gücünü sıfıra indirmiş. Türkiye Cumhuriyetine karşı açık bir ihanet olan Gezi Eylemlerine destek amacıyla Amerika’daki gazetelerde ilan yayınlayan sözde Türk lobileri, Ermeni grupların Türkiye’ye saldırılarına ve hakaretlerine karşı suspus olmayı tercih etmektedir. Ne yazık ki ne Amerika, ne Fransa ve ne de İngiltere’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları sayıca çok fazla olmalarına karşı, güçlü bir lobi oluşturamamışlardır. O nedenle etkileri yok denecek kadar azdır. Türkiye Cumhuriyeti yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Dairesi’nin yeni Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül’ün



bu konuya özel önem vermesi gerektiğini düşünüyorum. Kendisinin milli meselelere duyarlı ve donanımlı, bilgili bir bürokrat olduğunu biliyorum. Umarım onun Başkanlığı döneminde kurum daha güzel adımlar atacaktır. Yurtdışında faaliyet gösteren çeşitli Türk dernek, vakıf, cemaat ve benzeri toplulukların da kişisel ve grup menfaatleri yerine birlik ve bütünlük yönünde çaba göstermeleri gerekir. Bu tür kurumları kişisel çıkar amaçlı kullanmaya kalkışan dar düşünceli, kötü niyetli kişilere de dikkat etmek gerekir. Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları kurumu bu koordinasyonu sağlayabilir ve güçlü Türk lobilerinin oluşumuna öncülük edebilir.



Aksi halde, Ermeni Diasporası yurtdışında çalar, içimizdeki hayranları da söylemeye devam eder. Bizler de haklı olduğumuz konularda bile kendimizi ifade edememenin ezikliğini yaşamaya devam ederiz!