İFTAR VAKTİ DAVETLİ KOVMAK! - Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









İFTAR VAKTİ DAVETLİ KOVMAK! - Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK
Tarih: 26.02.2014 > Kaç kez okundu? 2071

Paylaş


Bir 28 Şubat klasiği…

Meşum istibdat rejiminden tarihe bırakılan bir iz…

Yer, Sakarya Üniversitesi öğrenci yemekhanesi…

Aylardan Ramazan ayı ve mübarek Ramazan günlerinden bir gün…



Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Mehmet Durman Hoca, Balkanlar’dan ve Türk Dünyası’ndan üniversitemizde öğretim gören öğrencileri iftara davet etmiş. Çok sayıda sivil toplum örgütü başkan ve üyeleri da davetli... Durman Hoca, benim o diyarlardan gelen öğrencilere duyduğum yakınlıktan dolayı beni davet etti. Kendisi de o günlerde açtığı çığır ile bugünlerde de hayırla anılan bir insan… Ben de kendisine gelme sözü verdim. Davetli öğrencilerden bir kısmı evli ve Yüksek Lisans ve Doktora öğrencisi…



Davet günü, iftara 10 dakika kala, Üniversite’nin Merkezi Kafeterya’sının dördüncü katındaki Personel Yemekhanesi’ne çıkıyorum. İlk katta eşi başörtülü bir Kırgız öğrencimizin eşiyle birlikte aşağı indiğini gördüm ve sordum:

- Hayrola? Vakit azaldı nereye gidiyorsunuz?

Verdiği cevap:

- Hocam, yandaki otelin yemekhanesi gidiyoruz! Dedi.

- Hayrola? Dedim.

- Sonra anlatırım hocam! Dedi ve yürümeye devam ettiler.

Kafam karıştı. Bir kat daha çıktım, baktım ki bir Bosnalı başörtülü bir kız öğrencimiz de çıkıyor. Türkçe de bilmiyor.

Yemekhane katının kapısında memur arkadaşlara rastladım. Suratlarından düşen bin parça…

Ne olduğunu sordum, cevap vermek istemediler ama zorladım:

- Hocam Genel Sekreter, başörtülü öğrencilerin ortalıkta görünmemelerini ve salonu terk etmelerini istedi.

Beynimden vurulmuşa döndüm. İçeri girdim ve selam bile vermeden, orada hazır olan zevata ve Rektör Hoca’ya hitaben, yüksek sesle ve herkesin duyacağı şekilde:

- Kraldan çok kralcısınız! Misafir çocukları, öğrencilerimizi hem iftara çağırıyorsunuz, sonra da kovuyorsunuz! Bu memleketin Cumhurbaşkanı’nın eşi başörtülü, Başbakan’ının eşi başörtülü, dünya kadar milletvekilinin eşinin başı örtülü, siz hâlâ başörtüsü düşmanlığı yapıyor, Donkişotluk yapıyor ve karagöz oynatıyorsunuz! Durumdan vazife çıkarıyorsunuz! Lânet olsun sizin verdiğini iftara! Misafir kovma âdetini de tüm Balkanlar’a ve Türk Dünyası’na da böylece öğrettiniz. Bravo size… Ben de gidiyorum. İftarınız sizin olsun.



Kafam iyice dumanlı vaziyette binayı terk ettim. Bina dışına çıkar çıkmaz cep telefonum uzun uzun çaldı, baktım Rektör Hoca… Bakmak istemiyorum, ama çok nazik bir insan, dayanamayıp telefonu açtım:

Dedi ki:

- Hocam, bundan benim gerçekten haberim yok. Lütfen, geri dön gel, rica ediyorum.

Ben de:

- Kovulan öğrencileri geri çağırmazsanız, gelmeyeceğim! Dedim.

- Tamam, onları geri getireceğiz, gel! Dedi



Hoca, gerçekten kovulan öğrencileri geri çağırttı. Onlar da iftar ettiler, ama göz gezdirdim, Bosna’dan gelen bir öğrencimiz yok… Birlikte geldiği Dayana isimli Boşnak öğrencimize onun nerede olduğunu sordum:

- Hocam, o yurda gitti. Dedi.

- İftardan sonra bir yere kaybolma, görüşelim. Dedim.

- Peki, dedi.



Hiçbir şey olmamış gibi, Rektör Hoca’nın iştirakçilere yönelik bir teşekkür konuşması ile iftar faslı bitti.



İftardan sonra, bir arkadaşıyla Dayana’yı arabama alıp kovulan öğrencinin kaldığı yurda gittik. Dayana içeri gidip arkadaşını dışarı çağırdı. Dayana aynı zamanda çok güzel Türkçe öğrenmiş, bizim de tercümanlığımızı yapan Bosna Hersek’in Tuzla Üniversitesi’nde üniversitemizin açtığı Türkçe Bölümü mezunu pırıl pırıl bir geç kızımız.



Dayana içeri gidip, 15 dakika sonra, şimdi adını bile hatırlamadığım, bahsettiğimiz öğrenci ile geldi. Arabama aldım ve Dayana’ya söylediklerimi aynen tercüme etmesini söyledim o da öyle yaptı:

- Bak kızım, hayatımız imtihan… Size yapılan bu muamele hepimizi çok üzdü. Üzgünüz… Herkes bu dünyada imtihan oluyor. Sana bu muameleyi yapanlar da, sen de onların isteklerini yerine getirip başörtünü çıkarmadığın için imtihandasın… Eminim ki sen kazandın! Bak! Seni oradan kovdular, ama Allah sana, Profesör unvanlı bir şoförü aracıyla birlikte sana tahsis etti. Diğer öğrencilerin böyle bir imkânı olmadı. Bu şoför Profesör Hoca, sana, özel bir restoranda yemek ikram edecek. Sen kazandın, ama durumdan vazife çıkaranlar kaybettiler. Ev Sahibi olarak bizler kaybettik. Üzülme. Bizim insanımızın büyük çoğunluğu bunların uygulamalarını tasvip etmiyorlar, ama maalesef durum şimdilik böyle… Gün gelecek, durum tersine dönecek. Ülkenden takip imkânın olursa inşallah, hepimiz bunu göreceğiz.



Buna benzer bazı açıklamalar daha yaptım. Yanımıza iki asistan arkadaş daha alarak otelin restoranına gittik. Yemek ikram ettik. Çay içip sohbet ettik. Sonra onu arkadaşı ile birlikte aracımla öğrenci yurduna tekrar getirdik. Kovulan öğrencimiz, benden ayrılırken çantasından bir CD çıkardı ve bunu kabul etmemi rica etti. Günün anısınaydı. Boşnak müziğinden seçmeler, Sevda Linka… CD’yi Hâlâ muhafaza ediyorum. Dinledikçe o meşum günler aklıma tekrar tekrar geliyor.



Adım gibi eminim ki, bu uygulamadan Rektör Hoca’nın haberi yoktu. Çok üzüldüğünü de çok iyi biliyorum.



O dönemlerde belli bir makamda bulunan pek çok kişi, kendilerinde olmayan yetkileri, varmış gibi, aşırı şekilde kullandılar. Gerekçe soran olursa ‘gizli emir var’ deyip, kimseye hesap vermediler. Hiç akıllarına bile gelmedi, saltanatların sona ereceği, mazlumların âhının yerde kalmayacağı…



Gün geldi devran döndü. Hor görülenler iktidar oldu. Baskı, saltanat ve hegomanyaları ortadan kalkanlar, toplumun yüzde ellisini ‘koyun’ olarak nitelemekten geri kalmadılar. Problemi çok basite indirgeyip makarna, odun ve kömüre bağladılar.



Zalimlerin hangi yüz taşıdıklarını ülkenin tüm insanları gördü, ama toplumun yüzde ellisi kesin tavır koydu.



Son 10 yılda olup bitenlere bakıp da hayıflananlar o günlerin baskı ve zulüm günlerini hatırlasınlar. Hatırlamayacak olanlar, sadece o günlerde bol bol rant elde edip maşalık yaparak mevki ve makam kazananlardır!



Tarih bu tür vakaları daha çok kaydedecek. Her hırsız, hiçbir iz bırakmadığını sansa bile, muhakkak tarihe bir iz düşüyor.



Hülâsa:

Tarih göstermiştir ki, hiçbir zulüm, ilâ nihâye devam edemez!

Gördük, etmedi de…





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 27
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 790
Toplam Tekil 4066924
IP 18.220.160.216






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap