H. Alperen BURAK

alperenburak67@hotmail.com

09 Aralık 2013



İktidarın “ileri demokrasi” vaadiyle ortaya koyduğu uygulamalar ve sonrasında başlayan “açılım süreci”nin getirdiği aşırı özgürlük havası, siyasal Kürtçülere geniş bir alan bırakmıştır.

Bir yandan silahlı terör örgütü PKK, Türk Milletini açıkça tehdit ederken, diğer yandan PKK’nın siyasi uzantıları bu tehdidi; demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi ulvi kavramlarla süsleyerek kendilerine meşru bir taban oluşturma gayretindedirler.



Kendi tabanını güçlü kılmak ve safları sıklaştırmak için her fırsatta sokaklarda eylem yapan siyasal Kürtçüler, Anadolu'da milli uyanışa dönük yapılan her hareketi “provakosyon” ve “sürecin sabote edilmesi” olarak lanse etmektedir. Siyasi iktidar da ne hikmetse Kürtçülerle ağız birliği etmişçesine, masum bayrak yürüyüşlerine bile tahammül edememektedir.



İstanbul'da Alperenlerin “bayrak” yürüyüşünde polisinin aşırı güç kullanması ve “vatan-millet-bayrak” diyen bir grubu şiddet ve gaz kullanarak dağıtması ne ile açıklanabilir? Oysa o yürüyüşü tertip edenler, “12 Eylül Referandumu” gibi birçok kararda –kendi ilkeleri çerçevesinde- iktidara açık destek vermişlerdi.



Yine Ankara'da - Başbakanın ilk kez Kürdistan ifadesini kullandığı- Barzani ile Diyarbakır buluşmasına tepki adına yürüyen şehit ailelerinin yürüyüşü polis tarafından engellenmiş ve evlatlarının madalyalarını taşıyan şehit anne-babalarının gönlü incitilmişti.



Demek ki “açılım süreci” ve siyasal Kürtçülerin hatırı, “şehit analarının” ve “bayrak sevdalılarının” hatırından önce gelmektedir.



Bu ülkemiz ve geleceğimiz adına büyük bir tehlikedir.



*******************



Anayasanın değiştirilemez maddelerini tartışmaya açan, ülkenin farklı bölgeleri için alternatif haritalar çizen ve bölücülüğü geçer akçe olarak sunan, yandaş-yalaka aydın güruhu, terör örgütü destekçileri ve siyasal Kürtçüler bilmelidir ki;

• Bugün ayrı bir devlet hayalini kurduğunuz ve adına “Kürdistan” dediğiniz coğrafya, Artuklular, Saltuklular, Karakoyunlular, Akkoyunlular’ın hüküm sürdüğü, ata topraklarımızdır. Siz istiyorsunuz diye ata topraklarımızdan vazgeçecek değiliz.

• Sizin “BM sözleşmelerine dayanarak halk oylaması ile özerklik” talebiniz, ülkemizin bölünmesi, yurdumuzun parçalanması anlamı taşır ki; Türk Milleti buna müsaade etmeyecektir. Kanla aldığımız toprakları; sırtların ve çakalların eline bırakıp, sizin belirleyeceğiniz kadere terk etmeyeceğiz.

• “Hayali Kürdistan’a başkent yapmak istediğiniz Diyarbakır, Büyük Türkmen Beği Uzun Hasan’ın şehridir. Don Kişotlar’ın başkenti olamaz.” (H.N.Atsız)

• Özeklik, bağımsızlık vb. çıkışların bölge ülkelerinde neye mal olduğu ortadır. Suriye ve Irak'ta yaşananlardan ders almak lazımdır. Türkiye'ye sizin içerden, sizle aynı kaba pisleyenlerin dışarıdan vereceği zarar, bölge halkına huzur vermeyecek, sonsuz bir düşmanlığa sebep olacaktır.

• Bin yıldır bu coğrafyada vuruşa vuruşa kurduğumuz devletimizi ve kanla ortaya koyduğumuz medeniyetimizi yaşatmak ve bölünmez bütünlüğümüz korumak bizim en doğal hakkımızdır. Türk milleti zor zamanlarda vatanı için bedel ödemeyi bilmiştir tarih bunun en büyük şahididir.



Yazımı, Merhum Başbuğ’un siyasal Kürtçülere yaptığı ihtarla bitiriyorum:

“Türkiye’yi parçalatmayacağız. Buna gücünüz yetmez bunu iyi anlayın. Kan dökmek gerekirse vatanımızın bütünlüğü için kan da dökeriz. Devletimizi ayakta tutmak için canımızı da feda ederiz. O yüzden bundan haberiniz olsun. Yanlış yoldasınız. Kendinizi düzeltin.”



NOT: Yazıyı bitirdiğimde, haber sitelerinde “Meclis Genel Kurulu'nda Bütçe Görüşmesi tutanaklarından "Kürdistan" kelimesinin çıkarılması için yapılan tartışma büyüyünce MHP ve BDP'li vekillerin kavga ettiği, BDP milletvekili Baluken'in, MHP Ankara milletvekili Özcan Yeniçeri'ye yumruk atmaya kalkıştığı” yazıyordu.



Sabrımızın sonundayız… Bıçak kemiği çoktan geçmiştir. Hesap günü yakındır.



“Her hesabın bir tersi, her zulmün süresi var

Bir tilki hükmü varsa, bir de kurt töresi var” (A.KINIK)