VARDIR BİR HAYIR! - Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









VARDIR BİR HAYIR! - Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK
Tarih: 28.10.2013 > Kaç kez okundu? 2616

Paylaş


Bir Seyyah’ın niyeti ve akıbeti, ya da tamamlanamamış bir seyahat…

Yarım Kalan Bir Seyahat Ya Da Seyahatlerde Niyet Kısmet Meselesi…



Değişik versiyonları olsa da, hani anlatırlar ya; bir zamanlar bir hükümdarın ilginç yapılı bir baş veziri varmış. Kötü ve istenmeyen bir şey de olsa, ‘olmuş’ olan her şeye, hemen ‘vardır bir hayır!’ diyerek yorum yaparmış. Hükümdarın her doğrusuna da, her yanlışına da aynı cümleyi söyler, hiçbir şey yokmuş veya olmamış gibi tabii davranırmış. Hükümdar öyle zamanlar olurmuş ki, vezirin bu yorumuna içten içe kızarmış ama yine de sesini çıkarmazmış.



Günlerden bir gün, bir kaza neticesinde, hükümdarın bir parmağı kopmuş. Bunu görev vezir yine aynı tavrını korumuş ve:

— Vardır bir hayır! Demiş.

Hükümdar çok acı içinde ve kızgın:

— Be adam bunun neresinde bir hayır var? Defol karşımdan be akılsız herif!



Sonra da veziri zindana attırmış ve yıllar geçmiş ve Hükümdar onun zindanda olduğunu unutmuş bile…



Gel zaman git zaman, hükümdar bir başka ülkeyi ziyarete gitmek üzere yola çıkmış. Gittiği yol, büyük bir ormandan geçiyormuş ve orada yaşayan yerliler bunların geçtiği yere baskın düzenlemişler ve hükümdarın adamları kaçmış ancak kendisini yakalamışlar. Orman yerlilerinin âdetlerine göre yakalanan yabancılar, büyük bir kazanda, canlı canlı kaynatılarak ‘kurban’ edilir ve etleri, kabile içindeki kişilere dağıtılırmış. Hükümdarı da soyup kazana yerleştirmişler. Daha ateş yakılmadan oradakilerden biri bağırmış:

— Durun, durun! Bunun bir parmağı yok! Bu canlı kurban olmaz!

Yerli ahalinin inançlarına göre, meğer kurbanlıklarının parmaklarının noksan ve arızalı olmaması gerekiyormuş. Bakmışlar ki söylenen gerçek… Hükümdarı hemen serbest bırakmışlar. Hükümdarın kazandan indirildiğinde aklına gelen ilk şey zindana attırdığı veziri ve onun meşhur sözü olmuş:

— Vardır bunda bir hayır…



***

Bir yıl kadar önceydi. Lise’de öğretmen dostum Abdülkadir Kardeş yanında bir zat ile ziyaretime geldi. Meğer SDMM Akademisi döneminden öğrencimizmiş. Adı, Cemalettin YILKIN… Makine Mühendisi… Yıllardır Almanya’da yaşıyor ve orada çalışıyormuş. Kendine ait bir işletmesi varmış ve değişik vesilelerle Afrika ülkelerine de gidip geliyormuş. Ayrılacağımız zaman kendisine takıldım:

— Sevgili Cemalettin! Benim gezmeyi çok sevdiğimi biraz önce sana örnekleriyle anlattım. Ne olur, bir dahaki sefer Afrika’nın hangi canibine olursa olsun, giderken bana da haber ver, birlikte gidelim. Ben tüm masraflarımı kendim karşılar, sana yük olmam. Yeter ki yalnız olmayayım ve seninle birlikte gideyim.

O da:

— Hocam, neden olmasın? Dedi.



***

İki ay kadar önce idi. Abdülkadir Hoca aradı:

— Hocam, Cemalettin Bey Almanya’dan aradı. Kurban Bayramı tatilinde Afrika’ya yolculuk olacakmış. Gitme niyetin var mı? Henüz hangi ülke olduğu belli değil, ama Tanzanya, Mali veya Benin olabilirmiş.



Körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz… Ne diyebilirdim ki? Hemen atıldım:

— Neresi olduğu önemli değil, varım! Dedim.



***

Kurban Bayramı öncesinde Frankfurt (Almanya) - Casablanka (Fas) – Cotonou (Benin) uçak biletimizi aldık. Önce Almanya, orada iki gün kaldıktan sonra Casablanka’ya gidecek, orada iki saat kadar bekledikten sonra, bir başka uçakla Benin’e uçacağız. Daha önce Casablanka’ya ve havaalanını gördüğüm için bir şaşkınlık da yaşamayacağım için havam iyi…



Beklenen gün geldi ve Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan sabahın erken saatinde uçtuk. Frankfurt Hava Limanı’nda Cemalettin Bey bizi karşıladı. Aracına alıp bir şehir turu yaptırdı. Bir Türk lokantasında kahvaltı yaptık. Gittiğimiz mekân, Türklerin işyerlerinin hâkim olduğu bir caddede… Zannedersiniz Türkiye’den bir cadde… Bazı dostlarının işyerlerine uğrayıp bizleri tanıştırdı.



Akşamüzeri 125 km kadar uzaklıktaki Köln’de bulunan bazı dostlarımızı ziyaret için oraya gittik. Gecemiz, geç saatlere kadar ziyaret ve sohbetlerle geçti. Frankfurt’a döndüğümüzde vakit gece yarısını geçmişti. Cemalettin Bey’in işyerinin de bulunduğu yerdeki evinde hemen uyuduk.



Sabahleyin kahvaltıdan sonra civarı dolaştık. Sonbaharının ayrı bir güzelliğini yaşıyoruz. Her yer rengârenk yapraklı ağaçlar… Hava Türkiye’ye göre oldukça serin. Türklerin meskûn bulundukları bazı yerleri ziyaret edip ‘gurbetçiler’le hasbıhal ettik.



Cemalettin Bey, bulunduğumuz yere (Sinn) çok yakın olduğunu söylediği Herborn şehrinin merkezini görmemizi istedi. Yaklaşık 300 yıllık binaların ne kadar güzel korunduğunu, burada görme imkânımız oldu. 20.000 civarında nüfusu olan kasaba, çok büyüleyici bir güzelliğe sahip. Kasabanın sembolü, bir ayı… Merkezdeki Belediye binanın dış cephesine buraya bağlı olan her köyün bir sembolü yerleştirilmiş. Tarihi binaların ve dokunun nasıl korunduğunu görmek için muhakkak görülmesi gereken bir belde burası…



Oradan ayrılıp bazı ziyaretlerden sonra Frankfurt Hava Limanı’na geldik. Bagajlarımızı vermek ve “çekin” yaptırmak üzere kuyruktayız. Moroc (Fas) Royal Havayolları ile gideceğiz. Pasaportumuzu yetkiliye uzattık. Yetkili bir süre inceledi ve:

— Benin için vize almamışsınız. Uçağa binemezsiniz! Demez mi?

Haydaaa… Abdülkadir hoca bana, internetten vize konusunu araştırdığını ve yeşil pasaportlara vize gerekmediğini söylemişti. Uzun bir mücadele verdik ama başaramadık…

— Vardır bir hayır! Dedik…

‘Mademki yolculuğa niyetlendik, öyleyse devam edelim’ deyip, Türkiye’ye dönmeye karar verdik. Karar verdik ama Benin biletlerimizin yanmasına da rıza gösteremezdik. İnat mı inat… Biletlerimizi ileri bir tarihe ertelettik… Üç ay sonra Benin bizi yine bekle! Senden vazgeçemeyiz. İş inada bindi… İstanbul’a dönmeye karar verdik… İyi de, bu defa, Frankfurt’tan İstanbul’a uçan uçaklarda yer yok… THY Frankfurt Ofisi’nde çalışan Sevgili Levent TEMUR’un büyük çabası ile Köln’den İstanbul’a giden bir uçakta yer bulabildik… Önemli olan ‘yolda olmak’ ve “yoldan çıkmamak’ değil mi? Biz de 125 km daha yol kat ederek Bonn-Köln havaalanına vardık.



Nasıl ama? Seyahat dediğiniz böyle olmalı… Başka türlü tadı ve lezzeti olmaz ki…



Vardır bir hayır!



Mevlâ’m neylerse eyler, hep güzel eyler!





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 13
Dün Tekil 1238
Bugün Tekil 783
Toplam Tekil 4064990
IP 18.191.132.250






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























9 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Saraylarda s remem da larda s rd m , Bin cihana de i mem u ks z T rkl m .
(H seyin Nihal ATSIZ)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu