LOZAN’A SAHİP ÇIKMA ZAMANIDIR.. - Dr. Tahir Tamer KUMKALE - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









LOZAN’A SAHİP ÇIKMA ZAMANIDIR.. - Dr. Tahir Tamer KUMKALE
Tarih: 24.07.2013 > Kaç kez okundu? 2444

Paylaş


Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastin yıkılışını ifade eden bir vesikadır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1927-NUTUK)



24 Temmuz 2013.



Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kuruluş Belgesi olan Lozan Barış Antlaşmasının imzalanıp yürürlüğe girmesinin 90’ıncı yılını geride bıraktık.



Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mevcudiyetinin dünya devletleri tarafından resmen kabul edildiği Lozan Belgesi, Birinci Dünya harbinden sonra imzalanan barış antlaşmaları içinde değişmeden günümüze kadar devam eden tek belgedir.



Lozan Antlaşması; emperyalizmin işgâli altındaki diğer dünya devletleri için emsal teşkil etmiştir. Önsözünde, devletlerin istiklâl ve hâkimiyetine saygı gösterilmesi ilkesi yer almaktadır. Bu ilke, Türkiye'nin 1 inci Dünya Savaşı galipleri ile eşit şartlar altında Lozan'da siyasi bir mücadeleye giriştiğini gösteren temel hükümdür ve Türk istiklâl mücadelesi ile milli hakimiyetinin tanındığını vurgular..



LOZAN Antlaşması; SEVR Antlaşması ile getirilmek istenen sömürge düzenini yırtıp atmıştır.



SEVR Antlaşması'nın 231'den 268'e kadar olan maddeleri “Mâli ve İktisâdi” hükümleri içerir. Burada, "Osmanlı'nın nasıl esir edileceğinin ve her alanda nasıl sömürüleceğinin esasları sıralanır. Bu maddelerin aynen kabul ettirilmesi için İsmet Paşa ve ekibine büyük psikolojik baskılar uygulanmıştır. Ama tüm baskılar sonuçsuz kalmıştır.



Bugün Lozan'da kabul edilen maddeleri eksik bulanlar; bu iki antlaşmanın mâli hükümlerini karşılaştırdıkları zaman Lozan'ın o zamanın süper güçlerine karşı kazanılan muhteşem bir zafer olduğunu göreceklerdir.



Lozan’da Sevr hükümlerini kabul ettiremeyen küresel güçlerin toplantıya katılan temsilcilerinin akıllarından geçenler ve kendi aralarına anlaştıkları konu aynen şöyle idi;



" Görünüşe göre Türkler askeri ve siyasi büyük bir zafer kazanmışlardır. Fakat iktisâden sıfır durumundadırlar. Milli mücadelede tüm milli güçlerini harcamışlardır. Şimdi ekonomik açıdan her şeye sıfırdan başlayacaklardır. EMEK, SERMAYE, BİLGİ, KREDİ, İNSANGÜCÜ, YOL, OKUL, ÖĞRETMEN ve TECRÜBESİ yoktur. Bu yokları, kendiliğinden var etmesi ise fiziken mümkün değildir. Bırakalım Türkler hür ve özgür olsunlar. Ama biz onları daima ekonomik açıdan sömürmeye devam edeceğiz. Çünkü ihtiyaç duyacağı her şey bizde var. İşi zamana bırakalım. Çünkü Türkler her zaman ve her alanda bize muhtaçlar "



Onlar kendi açılarından haklı idiler. Fakat Mustafa Kemal gerçeğini görememişlerdir. Bugün, Türk milletine esareti layık gören ve topraklarını parçalamayı hedef alan Sevr Antlaşmasını yeniden gündeme koyarak Lozan'ı ortadan kaldırmaya çalışan küresel mimarların sinsi planları doğrultusundaki çabaları büyük bir ivme kazanmıştır. Komşuları ile muhtemel savaşın eşiğinde bulunan ülkemiz, hayvanlarına yedireceği ot ve samanı dahi dışarıdan ithal eder bir duruma düşürülmüştür. Daima açık veren bütçesi, sıfırlanan üretim potansiyeli ve dış borç batağı ile sadece ekonomisini değil milli kültürel varlığını da emperyalist güçlere teslim etmiştir.



Lozan Barış Antlaşması, dünyanın en sorunlu bölgesi olan Ortadoğu'da sürekli bir barış sağlayarak ve devam ettirerek dünya barışına da hizmet etmiştir. Türkiye, Lozan ile uluslararası alanda hukuki ve siyasi yönden değerini kabul ettirmiştir. Uluslararası toplumun itibarlı ve barışçı üyesi olmuştur. Lozan'daki kazanımların temelinde istiklal mücadelesinin, dökülen kanların ve emsalsiz bir azmin bulunduğu gerçeği asla unutulmamalıdır. Ve yine Lozan'dan vereceğimiz tavizlerin ülkemiz için karanlık günlerin başlaması anlamına geldiği bilinmelidir.



Lozan’ı korumak için güçlü bir orduya ihtiyacımız vardır. Oysa bugün 90 yıl önce düşman askerini Anadoludan kovarak cumhuriyeti kuran muzaffer Türk ordusunun durumu içler acısıdır. Genelkurmay Başkanından başlayarak ordumuzun komuta kademesi, terörist, darbeci, casus, suikastçi v.s gibi boş ve mantık sınırlarını zorlayan gerekçelerle tutuklanmışlardır. Ordunun en üst rütbesi olan orgenerallik makamına erişen 14 yüksek askeri şura üyesinden ikisi tutuklu, bir ordu komutanı darbe soruşturması kapsamında olup donanma komutanı ise istifa etmiştir. 21 inci asrın asli muharebe unsuru hava ve deniz kuvvetlerinin üst düzey birlik komutanları hapiste olduğundan bu iki kuvvetimiz vekaleten yönetilir hale gelmiştir.



Çözüm süreci adı altında, 30 yıldır ülkeyi yangın yerine çeviren, 50.000 cana kıyan, binlerce asker ve polisimizi şehit eden PKK terör örgütü mensupları ile ömür boyu hapse mahkum yöneticisi Abdullah Öcalan’ın baştacı yapıldığı bir ortamda Türk askerlerine terörist damgası vurulması gibi acı bir tabloyu Türk halkı şaşkınlık ve hayretle izlemektedir.



Bu arada aydın olduklarını iddia eden bazı bilgi fukarası makam ve mevki sahibi sözde bilim adamlarınca “Lozan’ın zafer değil, aslında bir hezimet olduğu” hususu yönlendirilmiş ve satın alınmış medyada sıkça dile getirilmektedir. Fakat bunların kafalarının ardında yatan düşüncenin Sevr Antlaşmasının bölünmemizi öngören maddelerini geri getirmek olduğu kolayca anlaşılmaktadır.



Bunlar Türkiye’nin üniter bütünlüğünün gereksiz bir ayrıntı olduğunu utanmadan ve sıkılmadan söyleyebilmektedirler. Küresel mihrakların ülkemizdeki paralı uşakları olan bu kişiler tarafından Lozan’ın temelini teşkil eden “Tam bağımsız üniter bir Türk devleti” yapısı bozulmaya çalışılmakta ve bağımsız Kürt devleti ile federal bir sisteme geçiş aşamasına gelindiği açıkça konuşulmaktadır.



Oysa tarihi gerçekler gösteriyor ki, Anadolu Türk beyliklerinin bir araya getirilmesi ve Osmanlı egemenliği altında Anadoluda Türk birliğinin kurulması tam 300 yıl sürmüştür. Gerçek Türk tarihi hakkında yeterince bilgilendirilmemiş Türk halkı ise gelişmeleri şaşkınlıkla seyretmektedir. Türk milleti, kontrol altına alınmış yandaş medyanın kendisine sunduğu yalan-yanlış bilgiler yüzünden adeta bir akıl tutulması ile karşı karşıyadır.



Küresel güçler, 4 Haziran 2003’de TBMM’de kabul edilen İkiz Yasalar’a rağmen Türkiye’nin bölünme ve parçalanmasının önündeki en büyük hukuki engel olan Lozan Antlaşmasını geçersiz kılmak var güçleri ile saldırmaktadır. ABD ve rol ortağı AB’nin BOP çerçevesindeki Ortadoğudaki hakimiyet çalışmaları ile küresel hegomanya hızla genişlemektedir.



Bilindiği gibi dış politikada başarılı olmak için içeride güçlü olmak gerekir. Milli güç unsurlarının birbiriyle işbirliği içinde çalışmasını sağlayacak siyasi güç unsurumuz zayıf olduğu sürece dış politikada başarılı sonuçlar beklenemez. Yani iç siyaset başarılı değilse, dış siyasetten başarı beklenemez. Günümüz Türkiyesine baktığımızda milli güç unsurlarımızın birbiri ile bütünleşmek bir yana, her geçen gün dağılarak güçsüzleşmekte olduğu görülmektedir. Gezi parkı sürecini takiben içteki huzur ve güven ortamı hızla çökmektedir..



Oysa Türkiye; çok yönlü, çok taraflı seçenekleri dolayısıyla bölgesinde güç dengelerini sağlayabilecek stratejik bölge hakimiyeti için aktif rol üstlenebilecek kadar güçlü bir ülkedir. Türkiye’yi yönetenler bu büyük gücün farkında olmak ve dünyanın yeniden yapılandırılmasında Türkiyenin ağırlığını her platformda hissettirmek zorundadırlar.



Sonuç olarak; muhteşem bir kurtuluş mücadelesi sonunda kazandığımız uluslararası siyasi haklarımızı belgeleyen Lozan Antlaşması halen ülkemiz üzerinde gizli emelleri bulunan küresel güçlerin önündeki en önemli engeldir. Bu tarihi belgeye sımsıkı sarıldığımız takdirde kazanımlarımızdan tek çakıl taşını dahi kaybetmeyiz.



Ülkemiz üzerinde küresel mimarların kendi menfaatleri yönündeki çabalar sürdükçe biz Lozan'ı ortaya çıkarmalı ve bizi bilmeyenlerin kafalarına vurmalıyız. Fakat bunun ilk ve vazgeçilemez şartı içeride birlik ve bütünlük halinde olmamızdır.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 33
Dün Tekil 1787
Bugün Tekil 1471
Toplam Tekil 4069392
IP 18.222.69.152






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























11 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Sevgim - Millete!
Vurgunlu um - Azadl a ve adalete!
itaatim - Hocalar ma!
Borcum - Dostlar ma ve meslekta lar ma!
Nefretim - Yalanc lara ve iki y zl lere!

(Eb lfez EL BEY)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.215 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu