PROVA - Emrah BEKCİ - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









PROVA - Emrah BEKCİ
Tarih: 04.06.2013 > Kaç kez okundu? 2476

Paylaş


‘’İdeolojiler, bazı peşin kabullerin meselelere tatbik edilmesi yolunu tercih eder. İdealizmin doğruları ve çözümleri ideolojinin çerçevesi içerisinde kalır. İnsanın düşüncesini ve hürriyetini ideolojinin kalıpları içine hapseder…’’ Prof. Dr. Erol GÜNGÖR







Türkiye’de bir baskı rejimi gibi algılama olayına dönen, küçük bir kitlenin tepkisel hareketi sonucu virüs gibi tüm ülkeye yayılan olaylar hakkında bir analiz yapmak istiyorum.







Ülkemizin bulunduğu fiziki ve siyasi alan, dünya gizli servislerinin birbirleri ile flört ettiği spor sahası gibi. Bunun nedenlerinin en başında inanç ve tarihsel geçmiş kültür medeniyetlerinin bu coğrafyayı yurt edinmiş yaşamış olmaları.







Ülkemizde, cumhuriyetin ilanından itibaren siyaset alanı kendini yenileyememiş, hatta İttihat terakki partisi bazı zamanlar aranır olmuştur. Çağdaşlığı batıyı taklit, medeni olmayı gece 12 ye kadar ‘’edeb’’, 12 den sonra ‘’yat’’ olarak anlayan bir ‘’edebiyat’’ sokak kültürümüz var.







Batı ve eski kızıl meydan fikir babaları tarafından milletimize yıllardır enjekte edilen ideolojiler kendini yenileyemediğinden dolayı ‘’İktidar’’ olamamaktalar.







Hal böyle olunca, iktidar olan kesim kendi ideolojisini genele uygulamak ister ve davasında haklıdır. İdeolojiler ya kendini geliştirecek ‘’Fikirsel Devrim’’ yapacak, yada erimeye mahkum olacak.







Ülkemiz de son günlerde yaşanan olaylar ile ilgili olarak, masum vatandaşların iyi niyetle başlattığı bir hareketi, kirli emeller omuzlayıp masum vatandaşları da kirletmeye başladılar.







Soğuk savaş döneminden kalma soskaksal tepki hareketleri, günümüz yılında televizyonlardan genel kitlenin izlediği sirk gösterisine döndü.







Gayri ideolojik olarak başlayıp, daha sonra ideoloji gömleği giydirilen eylemler, taşeron bölücü-militarist ucunun dış devletlerden yalaklandığı meydan çeşmeleri haline geldi.







İdeoloji maskesiyle hareket eden siyasi partilere azınlık masum vatandaşlar bilmeyerek aklını kiraya verip-kendini kullandırıp, ideolojilerin piyonları haline dönüyorlar. Oysa yukarıda ki tespitte, ‘’ İdeoloji, İnsanın düşüncesini ve hürriyetini kalıpları içine hapseder’’ aydınlatması bilimsel bir gerçektir.







Bu konuda bir tesbiti rahmetli Cemil MERİÇ şu şekilde ifade etmiştir:







‘’İzmler (İdeolojiler) İdraklerimize giydirilen deli gömlekleridir’’ Cemil MERİÇ







Ülke yönetiminde olan erklerin gözden kaçırdığı ve hafife aldığı hususu da siyaset bilimci John LOCKE şu şekilde ifade etmiştir:







''Yönetici, ünvanı ne olur ise olsun, yasayı değil, fakat kendi iradesini kural yaptığında ve emirleri ve eylemleri halkının mülkünü korumaya yönelik değil, fakat kendi hırsını, intikamını, açgözlülüğünü veya diğer herhangi bir değişken tutkusunu tatmin etmeye yönelik olduğunda ''tiranlık olur''. John LOCKE, Hükümet üzerine ikinci tez, s.165.







Ülke yönetiminde olanlar ve muhalif siyasi partiler ile masum vatandaşın dikkate alması gereken vaziyeti en güzel şekilde ise Filozof Bertrand RUSSELL şu şekilde ifade etmiştir:



''İnsanlar topluluk içinde yaşamayı çıkarlarına uygun bulurlar, ama istekleri bir kovan içindeki arıların isteklerinin tersine, büyük ölçüde bireysel kalır; işte toplumsal yaşayışın güçlükleri ve bir yönetim gereksinmesi de buradan doğar. Zira, bir yandan yönetim zorunludur; çünkü yönetim olmaksızın topluluğun ancak çok az bir bölümü- o anda acınacak koşullar altında- yaşayabilir. Ama diğer yandan da, yönetim, iktidar eşitsizliğini gerektireceğinden, en çok iktidara sahip olanlar, iktidarlarını sıradan vatandaşların isteklerine karşıt olan kendi isteklerini gerçekleştirmek için kullanırlar. Böylece, gerek anarşizmin, gerek zorbalığın aynı derecede felaketli olduğu ve insanların mutluluğu için, anarşizm ve zorbalık arasında bir uzlaşmanın zorunluluğu ortaya çıkıyor.'' Bertrand RUSSELL, İktidar, s.217.







Demokrasi dediğimiz olgu ucu sınırı bulunmayan hakların bütünü. Demokrat ülkelerin geneli kanunlara ve nizamlara önem veren ülkeler. Vatandaşları ise kanun ve düzenle çizilen çerçevede itaat eden vatandaşlardır.







Türkiye’de masum bir hareket olarak başlayan, daha sonra güvenlik güçlerinin aldıkları emirler ile güç kullanmaları, günümüz çağında milletimiz tarafında tepki ile karşılamıştır. Tüm bu tepki hareketleri bir iki gün içerisinde meydanları terörize etmek isteyen kaşarlaşmış milatanların ellerine geçip, masum insanların düşüncelerinin de insiyatifini yok sayarak, yakıp yıkma bir kaos ortamı hazırlamaya çaba sarf etmektedirler.







‘’Haklı durumda iken, haksız duruma düşülmüştür’’







Tüm bu olumsuzlukları tetikleyenlerden, ülkede belli bir zümreyi oluşturan CHP yi unutmamak lazım gelir. Mustafa Kamal ATATÜRK’ün ilkeleri doğrultusunda kurulan siyasi hareket, meydanlarda TKP (Türkiye Komünist Parti) ve bölücü terör örgütü (PKK) paçavraları arkasında yürüyüş sırasını aldı-alıyor.







Ülkede tepkisel eylemlere katılan, haklı davsını dile getiren masum vatandaş, marjinal gurupların desteği ile işin içinden çıkılmaz pislenmiş meydanlarda başı boş kaldı-kalmakta.







Yapılan eylemler ve yürüyüşler mevcut hükümete zarar yerine, yerini faydaya doğru götürmekte. Kamu malını yakıp yıkmak, sokaklarda anarşizm ve kaos yaratmak ne sonuç doğuracak ?







TKP iktidar olup Türkiye’yimi yönetecek… (!)







PKK-BDP kendi planlarını mı uygulayacak… (!)







CHP bu hal ile genel seçimde %60 mı oy alacak… (!)







Ne olacak ne elde edilecek ?







‘’H İ Ç’’







Sadece zarar, ziyan ve stres…







Son günlerde yaşanan olaylar, ülkede kimlerin hangi taraf olduğunu da tüm çıplaklığı ile ortaya koydu. Medyadan tutunda gazetelerin gayri milli yazarlarına kadar.







Ben burada sadece ileriyi gören ve tüm bu olaylara müdahil olmayan MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ni kutluyorum. Soğuk kanlılık içerisinde izlemede kaldı, zeten konu milli bir konu olsa idi sanırım müdahil olurdu.







Türkiye’nin geldiği son durum, tüm meydanlarda gizli servis elemanlarının kahvelerini kenarda içerek, organize ettiği piyon toplulukları anarşizme yöneltmek. Demokratik tepki konusunda bu azınlık kitlenin eğitilmesi gerektiği, televizyonlarda izlenen sirk sahnelerinden açıkça görülmektedir.







Ülkede siyasi hükümet, fikirsel yönetim erklerinden muhaf olduğu da açık bir şekilde gözükmekte. Hükümetin atadığı icra ve kuvvet gücü erkleri başında olanlar ile personelleri, milletten uzak masa başı stratejileri geliştirdikçe, meydanlar da bölücü örgütlerin eline kalıp, ATATÜRK gibi bir deha ile terör örgütü ele başı olan kişilerin resimleri yan yana asılır-taşınır.







Hükümet, milletin tamamına kulak vermeli, duymayan bürokrasiyi bertaraf etmeli, işi ehli olana vermeli, aksi halde ‘’Prova olan bu eylemler, yarın tüm gücüyle gerçek olur.’’







Saygıyla.







Emrah BEKCİ



Araştırmacı Yazar