NE KALDI ELİMİZE? - Süleyman GÖK - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









NE KALDI ELİMİZE? - Süleyman GÖK
Tarih: 09.09.2009 > Kaç kez okundu? 2965

Paylaş


Yıl 1922.Ülkemiz içten ve dıştan sarılmış, yedi düvel azgın kurt gibi ülkemizi parçalara ayırmak için elinden geleni yapmaktaydı. Fakat tarihin öncesi ve sonrasın da da olduğu gibi Türk Milletine esaret yakışmamaktadır. Bunun için, dönemin komutanları, halkı, tüm Türk halkı et ile tırnak gibi, hep beraber MUSTAFA KEMALİN yolunda ve ışığında hiçbir devletin mandası, sömürgesi olmamak için bütün olumsuzluklara rağmen büyük özveriyle, büyük cesaret ve Tanrının yardımıyla bu ülkeyi kurtarmayı başarmışlardır.

Herkesin üzerinde tartıştığı bir söz vardır:Tarih, tekerrür etmektedir.bu sözü nedense bazı aydınlarımız sevmemektedir. Nedeni; tarihin bir süreç olduğunu, durmadan devam ettiğini belirtmektedir. Fakat doğruluk payının olmasının yanında, geçmişinden ders almayan milletlerin sonunun ne olduğunu hep beraber biliyoruz. Bunun için bir ulus tarihini ve dilini unutur veya kaybederse o ulus yok olmaya, yok olmasa bile başka ülkelerin boyunduruğu altında yaşamaya mahkûmdurlar. Ülkemizde birçok tartışma konusun olduğunu biliyoruz. Fakat günümüzün anlamı çok önemlidir. Çünkü hiç olmadığımız kadar birlik, beraberlik, kardeşlik, barış duyguları içinde bir olma biz olma duygusu içinde Türk Bayrağı altında bir olmak zorundayız. Yıl 1922 değil fakat bugün itilmek ve gelinmekte olan süreç budur…

Osman Devletinin son dönemlerine baktığımız zaman iç ve dış politikalarını dış devletlerin yardımıyla sürdürdüğünü, emperyalist devletlerin kendi çıkar ve amaçları çerçevesinde hegemon güç kurmak için bölgede güçlü bir Osmanlı istememektedir. Bunun için içeriden bazı azınlıkları kışkırtmışlar, ekonomik, sosyal, dini ve kültürel bakımdan sorun yaratmışlardır. Bunları bir tesadüf veya doğal bir olay gibi karşılayamayız. Osmanlının Fatihten aldığı gücü duraklama döneminde nasıl devlet dağılma aşamasına geldi ve bir güçlü imparatorluk dağılmaya doğru yol almaktaydı? Eğer biz Türkiyenin Osmanlı Devletinin hayaleti yani bir devamı olduğunu savunuyorsak o zaman Osmanlının tarihine bakmak gerekir ve o zamanki konjektürün ne olduğu ve bugünkü ortamın ne olduğunu bilmemiz, öğrenmemiz, analiz etmemiz gerekmektedir.

Yıl 2009.Başlıktan da anlaşılacağı üzere elimizde ne kaldı? Sorusunu sormak gerekir diye düşüyorum. Bugün, ülkemizin bütün milli değerleri yok ediliyor, iş başına gelen hükümetler tabiri caizse babalar gibi satarız diyorlar, ekonomi, siyaset, sosyal ve kültürel alanda çağımızın çok gerilerinde bir konumda durmaktayız. Bütün bunlar ülkemizde olurken; dış dünya boş durmamakta her geçen gün ilerlemekte başarısına başarı katmaktadır. Çünkü onlar için zaman çok önemlidir ve kaybedilecek bir dakikaları yoktur. Bizim ülkemizde neden böyle olmuyor? Cevabı kolay.Bizler kendimizi geliştirecek,ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine getirmek için başka devletlerden olumlu olan çalışmaları almak yerine iç politikada kısır ve ucuz polemiklerle kendi iç dinamiklerimizi yıpratıyoruz.Buna da en çok sevinen düşmanlarımız ve bir o kadar da bölünüp,parçalanmamızı da isteyenler düşmanlarımızdır.Bunu hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor.Eskiden düşmanımız olan bugün dostumuz olamaz.Çünkü,onun bizden istedikleri,bize karşı besledikleri duygu ve düşünceler hala eski yerini korumaktadırlar.Bu olay her yerde geçerlidir.Çünkü,bir insanın çıkarı varsa herkesle istişare kurar ve işini yaptırana kadar her türlü kılığa girer.

Uluslar arası İlişkilerde yeni bir kavram ortaya çıkmaya başladı. Bunun adı DUYGU.Bence, uluslar arası politikada duygunun yeri yoktur. Çünkü, devletler belirli bir insan topluluğunu temsil etmektedir. Onların bir nevi bütün sorumluluklarını üstlerinde taşımaktadırlar .Attıkları her adımı önceden düşünüp öyle karar vermelidirler. Tarihte bir çok örneği olan bu politika her zaman devletlerin sonunu hızlandırıcı etkenlerin başında gelmektedir.Bir ülkenin dış politika stratejisi,bu politika giden yolları her zaman vardır ve var olacaktır.Bu araçlara örnek vermek gerekirse;diplomasi,savaş,ambargo ve ekonomik yaptırımlar gibi ülkeleri zorda bırakacak bir takım yollarla devletler dış politikalarını sürdürmektedir.Bir de dış politikada eşitlik esastır.Bir ülkenin iç ve dış politikasının farklı olması doğaldır.Çünkü ülkenin içerisinde hiyerarşik sistem var iken dış politikada hiçbir devlet başka bir devlete üstünlük sağlayamaz.Bu uluslar arası hukuk ile tayin edilmiştir.

Konumuzda uzaklaşmadan günümüzle 87 yıl önceki Türkiye arasında bir gelgit yapalım istiyorum. Çünkü, bugün ister kızalım ister kızmayalım bazı çevreler tarafından dile getirilen bir söylem vardır.Bugün ülkemizin dört bir yanı düşmanlar tarafından sarılmış,içte ve dışta bağımsız bir politika izleyemez halde bulunmaktadır.Bu kadar ağır bir söylem elbette ki ülkemizde tartışmalara yol açıyor.Çünkü,bir ülke hele ki bağımsızlığına bu kadar düşkün olacak ve 1919daki durum ile aynı olayları yaşayacak.İlk okuyan ve gündemi bilmeyenler için belki komik,saçma ve akılsızlık olarak gelebilir.Fakat,87 yıl önceki Türkiyeye bakarsak ve bugünkü Türkiyeye bakarsak arasında çok fazla fark göremediğimizi üzülerek söylemekteyim.Çünkü,bu ülke ne zorluklar altında bugünkü hale geldi,hangi analar,babalar,eşler sevdiklerini yitirdi.Kaç milyon insan bu topraklar için öldü,kanını,canını feda etti.Yani,diyeceğim o ki bu topraklar kolay kazanılmadı.Bunun önemini iyi anlayabilmek çok önemlidir.Bugün,ister katılın ister katılmayın,ülkemizin dört bir yanı çevrilmiş durumda.Bu çevrilme bize tehdit oluşturmaktadır.Fakat,ülkemizin iç dinamikleri gereği dışa karşı bir dik duruş sergiledikten sonra hangi tehdit olursa olsun,her türlü soruna karşılık verebilecek güçtedir Türkiye.Türkiyenin coğrafik ve siyasal olarak konumu,dış ülkeler tarafından çok önemli.Çünkü,dünyada hegemonyasını kurmak isteyen güçler,enerji hatlarına sahip olmak ister.Çünkü,biliyorlar ki enerji yollarına sahip olamayan devletler hiçbir zaman güçlü olamazlar.Bunun için ülkemizin bulunduğu konum itibariyle kilit bir ülke adını almaktadır.Ortadoğunun zengin enerji kaynaklarını Avrupaya,Amerikaya geçirmede çok önemli bir yere sahiptir.Bunun bilincinde olan dış güçler bizimle gerektiği gibi politikalarla oynamaktadırlar.Bugün aklı başında olan herkes bu olayları görebilir.

Bu ülkenin kuruluşunda bunca insanın ölmesinin tek amacı BAĞIMSIZLIK TIR. Bağımsız olmayan bir ulus başka devletlerin boyunduruğu altında yaşamaya devam edecektir.Bu söz tam 87 yıl önce söylenmesine rağmen günümüzde halen etkisini göstermektedir.O zaman ile bugün arasındaki önemli farklardan birisi de değişen yöntemlerdir.Ogün hakimiyet kurmak isteyen devletler çıkarlarına savaş yoluyla ulaşmakta iken bugün sömürge elde etmek isteyen devletler yıkacağı devletlerin iç politikasını,iç dinamiklerini ele geçirmektedirler.Bunlardan kastımız nedir?Bir ülkenin dili,dini,kültürü,örf ve adetleri,yaşam biçimi,sanatı,edebiyatı,tarihi ve yönetim biçimi vardır.Peki bunlardan birinin yerini değiştirdiğiniz zaman veya birinde bir sorun olduğu zaman ne olur?Sistem bütünüyle bozulur ve sorun oluşmaya başlar.İşte bugün yapılmak istenen ve yapılan yol budur.Kültür emperyalizmi ile ülkelerin dili,dini,kültürü,yaşam biçimi değiştirilmekte;içeride kendilerine yakın ve kendi görüşlerini yansıtan iktidarları göreve getirerek bu süreci hızlandırmaktadırlar.O zaman da aynı şeyleri gördük.Damat Ferit Paşanın kayıtsız şartsız ülkeyi İngilizlere devretmesi bir hainliğin göstergesidir.Fakat,hainlik derken bir ülkeyi başkasına vermek değildir yalnızca,ülkesinin birliğini,bütünlüğünü,kardeşliğini,huzurunu ve istikrarını bozan içte ve dışta düşmanlarına karşı verdikleri tavizde birer hainlik örneğidir.Çünkü bu koltuklar hiç kimseye kalmadığı gibi bugün bizleri yönetenlere de kalmayacaktır.Onun için bizler her zaman sağlam,dik ve karakterli olursak hiç kimse bizlere bulaşmaya cesaret edemez.Eğer dik duruş göstermez çözümsüzlük çözüm değildir anlayışı ile devam edip milli ve ulusal konularda taviz üstüne taviz verirsek bunun sonu gelmez.Gelmediği kadar her zaman ve tekrar istemeye başlarlar ve orada huzur,birliktelikten söz edemeyiz.

Yazımın sonunda geçmiş ile günümüzdeki en önemli ve bugün bizlere gereken ilacın ne olduğunu söyleyerek bitirmek istiyorum. Ülkemizin gündemi çok derin ve karışık. Bizler bunun nasıl oluştuğunu ne anlama geldiğini biliyoruz.Fakat bilmeyenler var ve biz bilmeyenlere de yol göstermenin onlara bir şeyler öğretmenin önemli olduğunun farkındayız.Onun için 87 yıl önce nasıl bizim iyiliğimizi istemeyen düşmanlarımız mevcut ise 2009 yılında da mevcuttur.Amaçlar aynı fakat yollar ve yöntemler değişik olarak hala devam etmektedir.Bizlerin yapacak ve yapması gereken şeyler vardır.Kendi içimizde bir olmak,birlik olmak,bütün olmak,her şeye dört elle sarılmak,kendi milli ekonomimizi,sanayimizi,eğitimimizi,dilimizi,dinimizi,kültürümüzü,tarihimizi yaşatmak.Doğusuyla batısıyla kardeş olmak.Çünkü,biliyoruz ki bu vatan kurtarılırken Edirneden Hakkariye kadar şehit olan,canını feda eden askerlerimiz,insanlarımız var.Bunun farkında olarak,eğer ülkemizin birliğini ve bütünlüğünü istiyorsak bizlerde bir ve bütün olmalıyız.









Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 44
Dün Tekil 1349
Bugün Tekil 962
Toplam Tekil 4074238
IP 18.117.196.184






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























15 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Asil yetimler anadan babadan de il, ilim ve ahlaktan yoksun olanlard r. (HZ. AL )


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.215 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu