BAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI



e.mail: necdetes@mynet.com



PKK’LILARIN KARAKOL



SALDIRISININ ŞİFRELERİ…



Hükümet, PKK terörünü bitirmek, teröristlere silah bıraktırmak için muhatap olarak İmralı’da yatan 40 bin kişinin katili Öcalan ile müzakere ediyor. Çokları buna umut bağladı. Öcalan ile yapılan müzakerelerden bir sonuç elde edilir mi, bunun için şimdiden kanatlanmamak gerekiyor.



Nitekim, Başbakan Erdoğan, İmralı’daki cani ile görüşmelerin yapıldığını söylediği sırada, Kandil’deki PKK ‘nın silahlı grubu liderlerinden Murat Karayılan bir açıklama yapıp “Bu sürece bizim de dahil edilmemiz gerekiyor. Silah bırakma gibi bir eylemin içine girmeyiz” demiştir.



PKK’NIN SİLAHLI GÜCÜ



Başbakan Erdoğan’ın siyasi Danışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan da bu konuda yaptığı açıklamada Karayılan’a yanıt verip “Kandil’deki Karayılan Öcalan’a racon kesiyor” diyerek tepkilerini dile getirmiştir. Akdoğan, Öcalan ile görüşmelerin sabote edilebileceğine de dikkat çekiyor, uyarılarda bulunuyor.



Şimdi, ortada Kandil gerçeğini görmezden gelmemek gerektiği de böylece ortaya çıkmış oluyor. Bunun yanına bir de Avrupa ayağını koyduğumuzda ortaya çıkacak tablo ve gelecek istekler konuyu hangi noktaya taşımış olacaktır?



Buna somut bir örneği verelim:



Geçenlerde 100 PKK’lı Hakkâri’nin Irak sınırındaki Çukurca İlçesi’ne bağlı Karataş Jandarma Karakolu’na sızma girişiminde bulundu. Bir şehit verildi, 12 PKK militanı öldürüldü. Kandil’den yapılan açıklamada, savaşın süreceği tehditleri de yapıldı. Bu sızma hareketine baktığımızda PKK “İmralı görüşmeleri bizi pek de bağlamıyor” mu demek istiyor?



KANDİL “BEN DE VARIM” DİYOR



Şimdi, şapkamızı önümüze koyup düşünelim:



PKK’ya silah bıraktırma için yapılan çalışmalar hız kazanırken ve İmralı canisi ile müzakereler başlamışken, bu PKK baskını neyin nesidir? PKK, ne mesaj vermek istemiştir? Bu, süreç için bir sabote hareketi midir? Kandil “Bu süreç bensiz yapılır, ben bu süreç içinde yer almazsam bu iş başarıya ulaşmaz” mesajı mı vermek istemiştir?



Evet, Kandil’i iyi okumak ve adımları da buna göre atmak gerekiyor. İmralı’da yatan Öcalan’ın “Silahları bırakın” talimatı ile PKK’nın silah bırakmayacağı ortadadır. Ya da, örgütün bazı bölümünün bunun dışında kalabileceği görülmelidir.



Felaket tellallığı yapmıyoruz ama gerçekleri görüp doğruları yansıtmak da bizim görevimizdir. Bu süreçte meydana gelen bu karakola sızma girişimini bize kim nasıl anlatabilir? Bunun hangi amaçla yapıldığını bize kim anlatabilir?



ÖRGÜTTE YABANCI DA ÇOK



Bir de şu gerçeği görelim:



Doğu ve Güneydoğu’da aileler artık çocuklarını örgüte kaptırmak istemiyor. Kan akmanın sona ermesini istiyor. Barışın gelmesini bekliyor. Eminiz ki, PKK’nın silah bırakmasına bizler kadar en çok Kürt kökenli vatandaşlarımız da sevineceklerdir.



Burada PKK’nın silahlı güçleri de öne çıkıyor. Murat Karayılan da açıklamasında buna değiniyor. Özellikle de kullandığı şu açıklamasının son cümlesine dikkat ediniz: “ Esas önemli olan silahlı güçlerdir. Bunun için bizim direkt Öcalan ile diyalogda olmamız gerekiyor. Sadece yönetimle değil, geniş komutanlık kademesi ve savaşçı yapısının ikna edilmesi sorunu vardır.”



Elde ettiğimiz bilgilere göre, İmralı canisi görüşmelerin BDP, örgütün Avrupa ayağı ve Kandil ile de müzakeresinden yana tavır sergilemektedir. Örgütün silah bıraktırma işinin geniş tabana yayılması isteniliyor. İstekler de hiç kuşkusuz buna göre şekillenecektir. Nitekim BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş da grup konuşmasında bu sürecin böyle olması gerektiğini açık bir dille ifade etmiştir.



PKK’nın silahlı gücü, sadece Türkiye’den Doğu ve Güneydoğu’daki PKK sempatizanı ailelerin çocuklarından oluşmuyor. Son yıllarda örgüte daha çok Suriye, Irak ve daha başka ülkelerden de geniş katılımların olduğu biliniyor. Bunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini anımsatalım. Bir de bu gücün dış güçlerce desteklendiğini de unutmayalım.