Rusya kaynaklı haber siteleri (http://www.pravda.ru, http://www.themoscowtimes.com, http://news.yandex.ru, http://www.aif.ru vs.) Rusya'nın vatandaşlarını Suriye'den geri çektiğini açıklamaktadırlar. Sizce bu ne anlama gelmektedir?

Ben haberi Rusya'nın BAAS Rejimini ve ESAD'ı harcadığını olarak algıladım. Rusya kolay harcar..

DOD-Pentagon Bakanı Leon E. PANETTA'nın da tam bu günlerde Türkiye'ye gelip İncirlik üssündeki ABD askerleriyle görüşmesi hiç de tesadüfe benzemiyor. Anlaşılan, ABD son hamleleri Türkiye üzerinden Suriye'yi vurarak tamamlayacaktır.

Tüm bunlara rağmen, siyasi analizciler halen Putin-Erdoğan görüşmesini okuyamadılar gibi gözükmektedir. Putin, Türkiye'de Patriotların modası geçmiş bir savunma sistemi olduğunu anlatmasına rağmen, Türkiye Amerikan savunma sistemini ithal etmekte ısrar etti ve Almanya'dan onay bile çıktı.

Peki ya sonrası ne olacak? Patriotlar Suriye'yi hedef almıyor. Çünkü benim gözlemlerime göre artık Suriye harcandı. Bunun tahminini ta, 1 yıl öncesinden verdiğimi hatırlarsınız. Rusya Suriye'yi harcayacak demiştim.

Şimdi Patriotlara gelelim. Patriot füze savunma sistemini de muhtemelen NATO-PENTAGON-DOD-ABD adına ne derseniz artık, ABD'yi ve dünyayı şekillendirip yöneten Siyonist-İsrailoğullarının dünyayı yeniden şekillendirmek için İran'ı hedef alıp vurmak için gün sayması olarak okudum ben bu hamleyi de.

Herşeyi tabii ki, yaşayıp göreceğiz. Ama Uluslararası İlişkiler bir geleceği okuma sanatı ve Kehanet sanatı olarak da var olan bir bilim dalı olduğu için ben duru görülerimi sıralamaya devam ediyorum aşağıda.

Bence 5 bin küsür tarihe sahip İran-Safevi-Azerbaycan-Pers-Med Devletiyle Siyonistler kolay-kolay baş edemezler. Kurulduğu günden itibaren Dünya'daki tüm altın rezervlerini ülkeye çekme politikasını benimseyen en eski gelenekleri bünyesinde barındıran İran Devletini parçalamak, vurmak-parçalamak o kadar kolay olsaydı İran'ın gizli gücünün bir anlamı kalmazdı.

İran'ın bir bilinen gücü ve onun yanında bilinmeyen gücü olduğunu bilmek için biraz İran tarihi okumak lazım. 250 yıl önce Siyonizm uşağı, 31. Dereceden mason ustası George WASHINGTON tarafından kurulan (1776) ABD bugün dünyanın süper gücü olabilir. 1948 yılında yine Polonyalı bir Siyonist olan David Ben GURION tarafından kurulan İsrail devletinin de 60 yıllık tarihi olduğunu görmekteyiz. Burada kimseye tarih dersi vermek gibi bir düşüncem olmamakla birlikte bazı bilinen gerçekleri gün ışığına çıkarma niyetindeyim.

Daha bu devletler tarihte yok iken Türkiye’ye Kurtuluş savaşında cephe açmayan ülke İran olmuştur. Osmanlı padişahları bile İran ile baş etmenin mümkün olamadığını anlamışlardır. İran’da geleneksel asker-ordu-millet devlet sistemi bin yıllardır devam edegeldiği için bu ülkede bayanlar da askerlik yapmaktadırlar. İsrail bile İran’ı taklit ederek İran ile bu şekilde baş edeceği hayallerine kapılmıştır. Bunlara ilaveten İran’ın bir Türk devleti olduğunu da unutmamalıyız. İran’ın son 2 bin yılda Azerbaycan Türkleri tarafından yönetildiğini, sadece 1923 Şah Rıza PEHLEVİ sonrası fars rejimine terk edildiğini iyi bilmeliyiz.

Yine de yaşayıp göreceğiz diyorum, çünkü 250 yıllık bir devletin 5 bin küsür yıllık devlete kafa tutması bana biraz komik geliyor. Artı bu devletin geleneklerine ne kadar sadık ve devlet yönetim modelinde az önce de bahsettiğim gibi Merkantilist teori benimsemiş ve Dünya Petrol ve Doğal Gaz rezervlerinde 3. Sırada olan bir devlet olduğunu, Değerli madenleri ülkesine çekmesini bilmiş bir devlet olduğuna da iyi vakıf olmamız gerekmektedir.

İran, Irak değil, Suriye hiç değil. İran cumhurbaşkanı AHMEDİNEJAT’ın ABD’nin NY-New York şehrinde bulunan BM-Birleşmiş Milletler Binasına elini kolunu sallayarak gidip orada ABD başkanlarına alenen hakaret edip, ABD’den hiçbir surette çekinmediğini beyan etmesi bize bir şeyler söylemesi lazım aslında.

Türkiye ise basiretli dış Politika izleyemediği için, daha dünyada 16. Ekonomi olduğu halde halen kendisini ABD-NATO’ya piyon olarak kullandırtmasına bir anlam veremiyorum. Bunun nedeni de başımızdaki basiretsiz hükümetin yalan-yanlış politikalarının sonucudur. Artık Uluslararası Arenada sözümüzü diyebilmeli ve aktör olup, güç faktörlerini etkileyebilmemiz gerekirken bu kadar ayağı prangalı şekilde hareket etmemiz hiç anlaşılabilir değildir.

Türkiye, artık bir tarafta NATO askeri ittifakı, diğer tarafta ise İslam-Müslüman kardeşliği hangisine taraf oynayacağını iyi karar vermek zorundadır diyerek cümlelerimi bitirip, kalemi kuvvetli siyasetçilerin yorumuna açık bırakıyorum yazımı. Saygı sınırları çerçevesinde her türlü eleştiriye açık olduğumu zaten biliyorsunuz..





Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan MİKAİL

KARS KAFKAS ÜNİVERSİTESİ

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı

WEB: http: //www.turansam.org

---

14 Aralık, 2012

20. 00 TSİ