LİDER PUTİN ve RUSYASI - Dr. Tahir Tamer KUMKALE - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









LİDER PUTİN ve RUSYASI - Dr. Tahir Tamer KUMKALE
Tarih: 05.12.2012 > Kaç kez okundu? 2585

Paylaş


Sovyet Rusya ile daima iyi komşu olmaya gayret etmeliyiz. Fakat ne haklarımızdan en küçük bir şey feda etmeliyiz. Ve ne de oyunlarına kapılmalıyız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1922)



Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantısına katılmak üzere geldiği İstanbul'da bir çok ikili anlaşmaya imza atarak ve iki ülke arasındaki işbirliğinin güçlendiğini bildirerek ülkesine döndü.



Hernekadar Suriye sorunu, Füze kalkanı, patriotların yerleştirilmesi gibi temel anlaşmazlık konularından çok ekonomi ağırlıklı konular üzerinde durulduysa da toplantının iki ülke ve bölge barışı için yararlı olduğunu söyleyebiliriz.



Putin, Suriye hakkında Türkiye de değil, ama Rusyadan hareketinden önce gazetecilere şunları söylemiştir; “ Şehirlerin bombalanarak 50 bin insanın yaşamını yitirdiği, 400 bin kişinin ülkeyi terkettiği bir süreçte Esad'ın kaderi ile ilgili konuşmak yerine şiddetin durdurulması ve diktatörlüğün ortadan kaldırılması konuşulmalıdır. Türkiye Suriye'ye zarar veriyor." Bu şekilde Türkiyenin tutumundan rahatsız olduğunu İifade etmiştir..



Putin’in, başbakan Erdoğan ile yaptığı İstanbul Zirvesi sonundaki basın toplantısındaki konuşması ve tutumuyla giderek kendinden emin bir dünya lideri görünümünü kazandığı dikkatlerden kaçmamıştır. Putin izleyicilere, Rusya’nın ve özellikle benim iznim olmadan bu bölgede diğer küresel güçler etkili olamazlar izlenimini vermiştir.



Peki Putin bu kadar güçlü birimidir?



Kimdir bu Putin, gerçekten dikkate alınması gereken bir lidermidir?



2000 yılından başlayarak Rusya Federasyonu’nu 2008’e kadar cumhurbaşkanı, 2012’e kadar başbakan olarak yöneten Vladimir Vladimirovich Putin, Rusyayı yönetmeye 2024 yılına kadar cumhurbaşkanı olarak devam edecektir. Yani 24 yıl süre ile Rusya’nın yönetiminde tek adam olacaktır.



Her alanda dağılmış ve dibe vurmuş SSCB’nin küllerinden yeniden bir dünya devi haline dönüşen Rusya Federasyonunu yaratan Putin, sadece Rusya halkı için değil, dünya insanlığı için de önemli bir lider tipi sergilemektedir.



Putin, asrımıza damgasını vuran bir liderdir ve 21. Asrın örnek lider tipini temsil etmektedir. Bu yüzyılda kendilerini ülkelerinin vazgeçilmez liderleri olarak gören güçlü diktatörler teker teker tarihe gömülürken Rusya’da demokrasinin bütün kurallarını işleterek yeni bir diktatör tipi oluşmuştur. Kanaatimce Putin’in popülaritesi Rusya’nın önünde gitmektedir.



12 Mart 2012 seçimlerinde Putin, cumhurbaşkanlığı koltuğunu kendisinin o koltuğa oturttuğu Dmitry Anatolyevich Medvedev’den teslim alması ve Medvedev’i yeniden başbakan olarak ataması Rus halkının kaçınılmaz bir gerçeğidir. Putin-Medvedev ilişkileri ayrıca incelenmesi gereken bir konudur ve Putin’in tek adamlılığının ve gücünün göstergesidir.



Ruslarla ayni coğrafyada bin yıldır içiçe yaşayan ve 1492 yılından beri resmen ve çoğu savaş olarak yakın ilişki içinde bulunan Anadolu Türk toplumu olarak Rusya Federasyonu’nun başarıları veya başarısızlıkları bizi de yakından ilgilendirmektedir. Dolayısı ile milletimiz Rusya ile birlikte Putin’i de yakından tanımak zorundadır.



Putin, 2000 yılında yapılan seçimlerde RF Komünist Partisi Başkanı Zyuganov'un önünde % 52,9'luk oy oranıyla, 2004’de yapılan seçimlerde ise %71'in üzerinde oyla cumhurbaşkanı seçilmiştir.



Putin döneminde Rusya ekonomisi hızlı büyüme rakamları yakalamış, ülkenin ekonomik bağımsızlığı yolunda çok önemli adımlar atılmış, merkezi otorite kuvvetlendirilmiş, tamamen dağılan Rus silahlı kuvvetlerinde Yeni Askeri Konsept ile güçlü bir reform hareketi başlatılmıştır.



Putin, 7 Mayıs 2008'de görev süresi dolarak yerini devlet başkanı Dmitry Anatolyevich Medvedev'e bırakarak kendisi de Rusya'nın başbakanı olmuştur..



Rusya’da halk tarafından "Demir Yumruk" diye anılan Vladimir Putin, Rusya’nın ekonomik bağımsızlığı için aldığı çok cesur kararlarla Rus halkının büyük güvenini kazanmıştır. Bu kararlara göre; Rusyadaki stratejik alanlara yabancı yatırımcıların girmesi yasaklanmıştır. Özellikle, telekomünikasyon, enerji ve stratejik sayılan doğal gaz kaynaklarında yabancıların hak sahibi olmasının önü kapatılmıştır. Bunları yapmadan önce Rusya’yı dışa bağımlı kılan bütün borçlarının tamamını vadesi dolmadan ödeyerek ekonomik devletin bağımsızlığını yeniden kazanmıştır.



Oysa, 1991’deki yeniden kuruluş safhasında tamamen çöken Rus ekonomik sistemini ayağa kaldırmak için aynen Osmanlıların son dönemindeki kapütülasyonlar misali küresel güçler Rusya’yı istila etmişlerdi. Verdikleri uzun vadeli kredilerle çok zengin kaynaklara sahip Rusya’yı uzun süre sömürmenin plânlarını yapıyorlardı. Putin, 2008 yılında cumhurbaşkanlığını Medvedev’e devretmeden önce aldığı çok radikal ekonomik kararlarla küresel güçlere hiç beklemedikleri bir ders vermiş ve Rusya’yı yeniden yaratmıştır.



Putin, bu davranışı ile ülkesinin kaynaklarını, madenlerini, verimli yatırım alanlarını dış güçlerin alımına açan, en kârlı kuruluşlarını yok pahasına satan, yabancılar gelsin diye adeta yollarına kırmızı halı seren sözde devlet adamlarına da bir ülkenin topraklarının nasıl savunulacağını göstermiştir.



Putin’in başa gelir gelmez uyguladığı politikalarda birkaç konu dikkati çekmiştir. Önce Yeltsin zamanında devletin işlerine karışan büyük sermaye gruplarını sindirmiştir. Bilahare ülkenin bölünme tehlikesine karşı verilen mücadele sonunda dışarıdan destek alan sorunlu eyaletlerin güçlü liderlerinin yetkileri azaltılarak federal merkez güçlendirilmiştir.



Putin döneminde ülke ekonomisi istikrar kazandı. Bütçe fazla vermeye başladı. Ruble güçlendi. Merkez Bankası döviz rezervi her yıl rekorlar kırmaya başladı. Yatırımlarla birlikte halkın gelir düzeyi de artarken enflasyon düşürüldü. Refah toplumda yaygınlaştırıldı.



Putin, göreve gelmesinin ardından kuvvetli bir merkezi yapı oluşturmaya çalışmıştır. Ülkenin yedi federal mega bölgeye ayrılması ve bu bölgelerde başkanlığı temsil eden kurumları reforma tabi tutan bir kararname yayınlanması bunun sonucudur. Bu kararname ile bölgelerin yönetiminde merkezin denetimi güçlendirilmiştir. Bürokrasinin önündeki bütün engelleri kaldırarak devletin işleyişini hızlandırmıştır.



Putin’in oluşturmak istediği sistemde; Güçlü ve etkin merkezi devlet, güçlü ekonomi, nüfus sorununun aşılması, güçlü ordu, aktif dış politika öne çıkmıştır..



Putin’in izlemiş olduğu dış politika Avrasyacı özellikler göstermektedir. Ayrıca ülke içerisinde din faktörünün güçlenmesi için de gayret sarf etmektedir..



Sonuç olarak Putin, Rusya Federasyonu devlet başkanı olarak yaklaşık sekiz yılda Rusya’da pek çok şeyi değiştirmiştir.



2007 yılına gelindiğinde, Putin’in Cumhurbaşkanlığı görev süresinin son yılında görevini bırakmadan Dmitriy Medmedev’i cumhurbaşkanlığı halefi olarak göstermiştir. Bir süre hükümet kanadında da yer alan Medmedev’i öne çıkaran faktör, kendisine güç veren Gazprom Şirketinin başkanlığını yapmış olmasıdır.



Dünyanın en büyük gaz ve petrol rezervlerine sahip olan Rusya dünyada artan petrol ve gaz fiyatlarından yararlanarak iç ve dış borçlarını tamamen ödemiştir. Oysa SSCB’nin yıkılış dönemlerinde Rusya’ya borç kredi veren küresel güçlerin bütün direnmelerine rağmen Putin borçları zamanından önce ödeyerek her alanda bağımsız bir ülke konumuna geçmiştir.



Döviz rezervleri 300 Milyar dolara, altın rezervleride 400 tona çıkan ve ekonomisini her yıl ortalama % 8 arttıran Rusya, bir yandan iç sorunlarını çözerken şimdi daha aktif dış politika izleyerek yeniden dünya politikalarında söz sahibi ülke olma konumuna 1991’de kaldığı yerden devam etmeye başlamıştır.



2012 biterken Rusya yeniden süper güç olmak yolunda hızla ilerlemektedir. Bugün % 57'si Rus Merkez Bankasına ait SBERBANK (300 milyar doları aşan varlığıyla Rusya'nın en büyük bankasıdır) Türkiye'den DENİZBANK'ı satın alıyor. 2011'de 30 milyar dolar olan ve giderek artan Türk-Rus ticaret hacmi Rusya'yı, ekonomiden hareketle Türk siyasetini de belirleyen bir güç haline getiriyor. Bunlar iki ülke için önemli gelişmelerdir.



Rusya’nın Putin döneminde ulaştığı her alandaki gelişme seviyesinin bir sonucu olarak Rusya Başbakanı Vladimir Putin, ABD Başkanı Barack Obama'nın yardımcısı Joe Biden'e çok önemli bir teklifte bulunmuştur. Rusya, 50 yıla yakın bir süre savaşın eşiğine geldiği ABD'ye karşılıklı olarak vizeleri kaldırmayı önermiştir.. Bu husus Rusya’nın dış politikada geldiği kendine güven seviyesini vurgulaması için önemlidir.



6 Kasım 2012 tarihli gazetelerde Türkiye’yi ve Türk dünyasını yakından ilgilendiren bir haber yer almıştır. Haber özet olarak şu şekildedir; “ Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, rüşvet aldığı gerekçesiyle görevden aldığı Savunma Bakanı Anatoly Serdyukov'un yerine Tuva Türklerinden Sergey Şoygu'yu atadı”.



RF’nun çok iddialı bir makamı olan Savunma Bakanlığı makamına bir Türk’ün atanması tarihinde ilk defa görülmektedir. Bu husus bir bakıma Putin’in kendisine olan güvenini göstermektedir. Türkiye Sergey Şoygu’yu dikkatle izlemek zorundadır.



Bugün 59 yaşında Putin, Rusya Anayasasının bir kişinin üst üste sadece iki dönem bu görevi yapmasına izin verdiği için Cumhurbaşkanlığını Dimitriy Medvedev'e bırakıp başbakan olmuştu. Putin’in Başbakanlığı sırasında kabul edilen kanunla cumhurbaşkanı görev süresi 4 yıldan 6 yıla çıkartılmıştır. Bu durumda Cumhurbaşkanlığına üçüncü kez oturan Vladimir Putin 12 yıl daha ülkeyi tek adam olarak yönetecektir. Bu şekilde Rusyada yeni oluşmaya başlayan Putinizm 2024 yılına kadar kalıcı hale gelip kökleşecektir.



Putin iktidarı ile birlikte dünya siyasetinde tekrar belirleyici aktör olmaya başlayan Rusya ile ilişkilerimiz eskisinden daha fazla önem kazanmıştır.



Rusya; mevcut potansiyeli, altyapısı ve milli güç unsurları ile Türkiye için bugün ve yakın gelecekte de önemsenmesi gereken bir dünya gücüdür.



Tarihin derinliklerinden gelen Türk-Rus ilişkileri bu yeni oluşum içinde değerini yitirmemiştir. Bilakis, karşılıklı çıkar ilişkileri üzerinde önemle durulmasını gerektiren yeni boyutlar kazanmıştır. Bugün Rusya'nın önderliğinde oluşan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ile Türkiye’nin ilişkileri eski döneme göre her alanda büyük artış göstermektedir. İlişkilerin büyüyerek devam etmesi bölge jeopolitiğinin kaçınılmaz sonucudur.



Türk çocukları atalarının acımasız, zalim ve ezeli düşman olarak görüp MOSKOF olarak adlandırdıkları Rusları ve Rusya'yı mutlaka tanımalıdır. Her yıl dört milyondan fazla Rus ailesi Türkiye’yi ziyaret edip ( BDT ülkelerinin 2011 Toplamı 6 milyon kişi) iki ülke halkının kültür, gelenek benzerliğine ve dostluğuna yakından şahit olmaktadır. Güney sahillerimizde yoğunlaşan Rus turistler ülkelerine dönerken bu dostluğu da beraberlerinde taşımaktadır. İki millet arasındaki yakınlaşma artarak devam etmektedir.



Yaşantılarının her safhasında Türk-Rus ilişkileri Türk çocuklarının kendilerini ve yakın çevrelerini etkileyecektir. Tanınmayan ve bilinmeyenler daima korku ve endişe yaratır. İletişim çağında bu endişe büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.



Gelecek günler, Ege Denizinden Pasifik Okyanusuna kadar geniş bir coğrafyada her iki ülkeye de dostluk, işbirliği ve ekonomik gelişim imkanlarını yaratacak, dünya dengelerini binlerce yıldır bu toprakları yöneten bu iki millete doğru değiştirecektir.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 47
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1530
Toplam Tekil 4076311
IP 3.141.198.146






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.287 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu