BAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI



e.mail: necdetes@mynet.com



“ASKERİ YÖNTEMLER ÇÖZÜMÜ



ZORLAŞTIRIYOR”



Suriye konusunda şu gerçeği görmeliyiz:



Esad, askeri yöntemlerle kolay kolay gitmeyecektir. Bu nedenle, askeri yöntemler yerine, daha akılcı, daha toparlayıcı ve daha barışçı yolların denenmesi ve bu çerçevede Türkiye’nin de yer alması gerekiyor.



İkincisi de, Suriye konusunda karar verici ülkeler Amerika ve Rusya’dır. Bu gerçeği görebilirsek, Suriye konusunda daha ön planda olmak bize daha çok zarar verecektir. Bakın, mülteci sayısı giderek artıyor ve bunu n yükü de üzerimizde kalıyor.



ANNAN DOĞRUYU SÖYLEDİ



Birleşmiş Milletler (BM) Eski Genel Sekreteri Kofi Annan, Suriye’deki gelişmeler üzerine çok önemli sayılabilecek açıklamalar yaptı. Bizim de Suriye konusunda bugüne kadar yazdıklarımızı doğrular nitelikteki bu açıklamada Annan, Suriye’deki askeri yöntemlere destek verdiklerini söylediği Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’yi eleştirdi ve “Eğer Suriye krizinin çözümü isteniliyorsa bu ancak, müzakere yolu ile çözülür” diyor.



Suriye’deki kriz derinleştikçe en büyük zararı gören ülke hiç kuşkusuz Türkiye oluyor. Körü körüne bir dış politika anlayışı ile iflas eden Suriye politikalarımızın ülkemize v bölgemize daha fazla zarar vermemesi için, Türkiye’nin bu politikalarını değiştirmesi gerekiyor.



Suriye’deki Esad rejiminin yıkılması için, Türkiye’nin muhaliflerin merkezi haline gelmesi, Esad karşıtı savaşanların topraklarımızda barındırılması, hatta silahlandırılıp eğitildiğinin iddia edilmesi bizi uluslar arası alanda gelecekte çok daha sıkıntılı bir duruma düşürebilir. Bu, artık herkesçe biliniyor. Rusya İran ve Suriye bunu en yakından izleyen ve gören ülkeler olarak karşımızdalar.



Kofi Annan bile, şimdi bunu açık biçimde telaffuz ettiğine göre söylenecek başka bir şey olabilir mi? Zaman zaman Esad, Rusya ve İran bu konularda Türkiye’yi tehdide varan uyarılarda da bulunmuyorlar mı? Çevremizde adeta yalnızları oynamıyor muyuz? Bütün komşularımızla sorunlu bir ülke haline gelmedik mi? Buna son olarak Irak da dahil olmadı mı?



LİBYA YANILGISI



Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye’deki karışıklıkların Libya’daki gibi olacağını sanmışlardı, yanıldılar. Bunu da Kofi Annan şu sözleri ile dile getiriyor:



“ Suriye’deki krizin başka bölgelerde daha önce karşılaşmadığımız boyutlarda bulunuyor. Çatışmalar, mezhep çatışmaları haline dönüştü. Bu, Suriye sınırlarının dışına taşabilir. Bazıları saf bir şekilde Libya ile benzerlikler kuruyor. Libya’da içe dönük bir etki olmuştu. Suriye’deki durum ise dışa doğru taşma eğiliminde. Suriye’de çok farklı mezhepsel ve etnik gruplar bulunuyor. Bir grup gücü ele geçirdiği takdirde diğerleri bunu kabul etmeyecektir. Bu, krizin uzun süre devam edeceği anlamına gelecektir. Bu nedenle tüm tarafların taleplerini dikkate alan siyasi bir uzlaşmaya ihtiyaç var.”



Dikkat edilecek olursa, Kofi Annan, bugün Suriye’de yaşananları ve gelecekte yaşanabilecekleri çok güzel şekilde dile getiriyor. Bir noktada başta Türkiye olmak üzere Suudi Arabistan ve Katar’ın da dikkatlerini çekiyor. Suriye konusundaki politikalarının bir noktada yanlışlığını ifade etmeye çalışıyor, yol gösteriyor. Hiç değilse bu açıklamaların bile bizim için bir uyarı niteliğinde olduğunu görebilmeliyiz.



MUHALİFLERİN DURUMU



Kofi Annan’ın Suriye konusundaki açıklamaları bu kadarla sınırlı değil. Muhalifler konusuna da değiniyor ve şu görüşleri dile getiriyor:



“ Suriye’deki muhalif gruplar da çok farklı ve homojen değil. İçinde El Kaide de olmak üzere çok farklı gruplar var. Demokrasiden yana olduğunu söyleyen herkesin, kim yaparsa yapsın Suriye’deki vahşete tepki göstermesi gerekiyor. Ancak, bakıyoruz bazı muhalif gruplar, resmen vahşet yaşatıyor. Burada da farklılıklar ortaya çıkıyor, kargaşa daha da artıyor. Bu, çok tehlikeli bir gelişmedir. Bazı isyancılar silahsız kişilere saldırıp, infaz yapabiliyor. Suriye’deki iç çatışmalar, ABD’nin 2003’deki Irak’ı işgalinden sonra yaşanan iç çatışmalardan çok daha şiddetli olabilir. Bunun da tüm bölgeyi etkileyebilecek ve bir krize dönüşebilir.”



Suriye’deki durum, görüldüğü gibi tam bir çıkmazdır. Bu çıkmazın sonu da görünmüyor. Kaldı ki, Esad gitse bile ondan sonrası gelişmeler ve mezhep çatışmaları bizi etkilemeyecek mi? Kofi Annan’ın bu teşhis ve açıklamaları hiç değilse bizimkilere biraz ışık tutmalıdır. Bu nedenle Suriye politikalarında daha duyarlı, barışçıl ve uzlaşmacı bir tutum içine girmemiz kaçınılmaz görünüyor.