Yabancı Sermayenin Sakıncalarına Yeni Kanıtlar-2 - Prof. Dr. Cihan Dura - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Yabancı Sermayenin Sakıncalarına Yeni Kanıtlar-2 - Prof. Dr. Cihan Dura
Tarih: 06.05.2009 > Kaç kez okundu? 3184

Paylaş


Yazımın bundan önceki bölümünde emperyalizmin her ülkede işbirlikçiler bulduğunu, bu ikilinin, çıkarları gereği yabancı sermayenin hep olumlu görünen yönlerini öne çıkardıklarını, oysa yabancı sermayenin çok önemli sakıncaları da olduğunu belirtmiş, bunlardan iki etki üzerinde duracağımı ifade etmiştim. Birinci etki, bağımsızlığın yok olması etkisi hakkındaki kanıtları ortaya koymuştum. Yazımın bu bölümünde ise yabancı sermayenin teknolojik bağımlılık etkisi üzerinde duruyorum.

Türkiye’nin Teknolojik Bağımlılığı artıyor

Yabancı sermayenin Türkiye gibi sanayileşmesi engellenmiş ülkelere yeni teknoloji getirme olasılığı zayıftır. Bunun sebeplerini şöyle sıralayabilirim:

-Birincisi, yabancı işletmeler araştırma ve geliştirme (A v G) faaliyetlerini, yatırımcı ülkede (ana merkezde) toplar. Ev sahibi ülke bu faaliyetlere katılamadığından, doğrudan yatırım bile gelse, yeni teknikleri sürekli olarak yurt dışından ithal etmekte devam eder.

-İkincisi, küresel ölçekte sermayeler arasındaki rekabet teknolojiye dayanmaktadır. Bunun bir sonucu şudur: Bir teknoloji, demode olmadan, uluslararası ticarete konu olmamaktadır (ürün devreleri teorisi).

-Üçüncüsü, yabancı yatırım Türkiye gibi ülkelerde plasman şeklini almaktadır; yani, özelleştirmeler yoluyla ülkeye girerek mevcut bir yerli işletmeyi kısmen ya da bütünüyle satın almaktadır. Bu durumda ülkeye yeni teknoloji girmesinden elbette söz edilemez.

Yabancı sermayenin bu özellikleri Türkiye’nin Batı ülkelerine teknolojik bağımlılığının devam etmesi, hattâ şiddetlenmesi sonucunu doğuracaktır.

Bu teorik savları destekleyici bazı kanıtları aşağıda sunuyorum.

1) Değerli iktisatçılarımızdan Erinç Yeldan’ın bir yazısındaki şu satırlara göz atalım:

“Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının (DYSY) özendirilmesinden umulan yararların başında yabancı sermayenin “ileri” teknoloji transferi yoluyla iş sahaları açarak istihdam yaratması beklentisi gelmektedir. Ancak, gelişmekte olan ülkelere yönelen yabancı sermaye yatırımlarının niteliğine baktığımızda, bu tür akımların, yeni yatırım yapmaktan ziyade var olan şirketlerin satın alınması ve/veya şirket birleşmeleri amacıyla hareket ettikleri görülmektedir.

Örneğin, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) verilerine göre gelişmekte olan ülkelere yönelen DYSY’nin yarısından fazlası şirket satın alımları şeklindedir. Eğer Çin bu verinin dışında tutulursa, şirket satın alımları söz konusu toplamın yüzde 72’sine ulaşmaktadır. Yani, doğrudan yabancı sermaye yatırımları aslında gelişmekte olan ülkelerin üretim merkezlerinin ulus ötesi tekellerce satın alınması olgusunu yansıtmaktadır. Çoğunlukla bir mülkiyet değişiminden ibaret kalan bu sürecin, çağdaş teknolojileri azgelişmiş dünyaya taşıyarak, istihdam ve üretim artışlarına yol açacağı beklentisi, en basit ifadeyle, safiyane bir mitoloji öyküsüdür”.

2) Sayın Yeldan’ın vurguladığı eğilimden elbette Türkiye de âzâde değildir. Türkiye’ye gelen yabancı sermaye yeni yatırıma (sıfırdan yepyeni fabrika kurmaya) itibar etmemektedir. Nitekim:

a)Eski adı Yabancı Sermaye Derneği, şimdiki adı Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) olan, Türkiye’de başta gelen yabancı yatırım savunucularından biri olan derneğe göre Türkiye’ye 2007 yılında gelen 22 milyar dolarlık doğrudan yatırımın sadece yüzde 10’u yeni yatırımlardan (greenfield) oluşmuştur. Geri kalan yüzde 90’lık bölümü (özelleştirmeler dahil) yerli şirketlerin satın alınması ve şirket birleşmelerinden ibarettir. Başka bir deyişle yabancı sermayenin yüzde 90’ı hazır yerli işletmelere konmaktadır.

b) UNCTAD’ın bir raporuna göre 2006 yılında doğrudan yabancı sermaye yatırımları sayesinde Türkiye’de sadece 84 yeni tesis kurulmuştur. Buna karşılık aynı veri Suudi Arabistan’da 97, Brezilya’da 145, Birleşik Arap Emirlikleri’nde 282, Bulgaristan’da 286, Romanya’da 362, Hindistan’da 981, Çin’de 1378’dir.

c) Bağımsız Sosyal Bilimciler grubunun 2007 Yılı Raporu Türkiye’ye yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYSY) akımlarının bu niteliğini şöyle dile getiriyor: “Adındaki ‘yatırım’ sözcüğüne rağmen, DYSY’nin büyük bölümü, ekonominin sabit sermaye stokunun genişlemesi anlamında ‘yatırım’ değildir; ‘edinimler ve birleşmeler’ kalemi altında sınıflanan ve ulusal mülkiyetin yabancılara aktarılması anlamına gelen bir el değiştirmeden ibarettir.”

3) Türkiye’de yabancı sermayenin etkilerine karşı tarafsız bir tutum sergileyen, akademik nitelikli çalışmalar nadirdir. Ancak ne mutlu ki bunlardan birine rastlayabildim. H. Gürak’a ait bu makalenin konumuzu ilgilendiren yani olumsuz etkilerine değinen kısımlarını, özetleyerek aşağıya alıyorum.

a) Ortodoks iktisat literatürüne göre yeni teknolojilere ulaşabilmenin kolay bir yolu teknoloji transferidir. Çünkü gelişmiş ülke isletmeleri her sektörde gelişmekte olan ülke (GOÜ) isletmelerine kıyasla daha ileri düzeyde üretim teknolojilerine sahiptir ve sürekli olarak yenilik peşindedirler. Bu durumda GOÜ isletmeleri açısından en akılcı davranış, var olan teknolojileri ithal etmektir. Bunun en kolay ve risksiz yolu ise doğrudan yabancı yatırımdır (DYY). Batı-kaynaklı ekonomik teoriler ile uluslararası kuruluşlar bunun böyle olduğunu söylüyor ve öğretiyorlar. Bu teori ve doktrinler DYY’ın yatırım alan ülkelere istihdam artışı, yeni yatırım, döviz girişi, ihracat artışı, teknoloji transferi gibi birçok olumlu katkıları olduğunu da ileri sürerler. Bu görüş “kısmen” doğru olup gerçeği tam olarak yansıtmazlar; sadece teorik açıdan doğrudurlar. Hattâ, ekonomik doktrinlerin olumlu mesajlarının bazen gerçeklerle hiç uyuşmadığına görürüz. Dolayısıyla, küresel teknoloji transferi süreci de Batı kaynaklı doktrin ve ideolojilerin söylediği gibi “dikensiz gül bahçesi” değildir. Bazen gülden çok daha yoğun olarak dikenler vardır, hattâ bazen güle rastlamak çok zordur.

b) DYY’ın amacı, çoğu zaman sadece “ucuz işgücü” kaynağından yararlanmaktır. Bu durumda ülkeye teknoloji transferinden söz etmek zaten anlamsızdır: Sadece istihdam artar, teknoloji transferi gerçekleşmez.

c) DYY aracılığıyla gerçeklesen, daha doğrusu “gerçekleşmeyen” veya “sınırlı gerçeklesen” teknoloji transferi, küresel piyasalarda bütün aksaklıklarıyla süregelmektedir. Günümüzde de hâlâ birçok açıdan gelişmekte olan ülkeler aleyhine olan ve DYY aracılığıyla ortaya çıkan, “örtülü maliyetler” denilen, “paket sözlesmeler” çerçevesinde uygulanan “kısıtlayıcı önlemler” süregelmektedir. Mülkiyetin “tamamen” yabancıya ait olduğu durumlarda ne paket anlaşmaları ne de kısıtlayıcı önlemler söz konusudur. Çünkü yavru firmanın her türlü faaliyeti ile ilgili kararlar ana-firma yöneticilerinin küresel çıkarları doğrultusunda belirlenir.

Ortaklık olması durumunda ise yerel firmanın bazı hakları olacaktır. Bu haklar ise teknoloji transfer etmesi beklenen yabancı firmanın çıkarları ile uyumlu olmayabilir. Böyle durumlarda olası sorunları ve çıkar çatışmalarını önlemek amacıyla DYY yapan ana-firma; üretim, ihracat, kaynak kullanımı ve benzeri konularda hâkimiyetini ve kontrolünü sürdürmek için yerel firma ile paket anlaşma yapar. Anlaşmaya üretimin her alanı ile ilgili “kısıtlayıcı maddeler” koyar ki küresel çıkarları korunsun. Ancak bu paket anlaşma maddeleri GOÜ ekonomisinin yararına olacak mıdır? Bu soru önemlidir.

d) DYY ile birlikte gelen ve yavru-birim ürünleriyle ilgili “kısıtlayıcı uygulamalar” hem küresel rekabetin artmasının hem de yatırım alan ülke ekonomilerinin gelişmesinin önünde engelleyici bir etmendir. Kısacası DYY yeni teknolojilerin (bilgilerin) GOÜ’e transferinde beklenen etkileri yapmakta, fayda sağlamakta pek başarılı olmuşa benzemiyor. Bunun aksine, gelişmeler bize GOÜ’e teknoloji transferi yerine, GOÜ’den gelişmiş ülkeye gelir transferinin gerçekleştiğini göstermektedir.

‘***’

Ulaştığım sonuçlar şunlardır:

-Yabancı sermayenin, Türkiye’ye yeni teknoloji getirme olasılığı zayıftır. Bu durum Türkiye’nin Batı ülkelerine teknolojik bağımlılığının devam etmesi anlamına gelmektedir.

-Görüşümü destekleyici kanıtlar genel olarak şunlardır: Türkiye’ye gelen yabancı sermaye yeni yatırıma fazla itibar etmemektedir. Ortaklık durumunda, paket antlaşmalara kısıtlayıcı maddeler konarak, teknoloji transferi bizzat yabancı yatırımcı tarafından engellenmektedir.

-Yabancı sermayenin olumsuz etkileri kamuoyundan gizlenmektedir.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 34
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 287
Toplam Tekil 4066421
IP 3.129.211.87






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.811 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu