AMERİKAN ÇUVALINI HAZMEDEBİLDİK Mİ? - Dr. Tahir Tamer KUMKALE - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









AMERİKAN ÇUVALINI HAZMEDEBİLDİK Mİ? - Dr. Tahir Tamer KUMKALE
Tarih: 07.07.2012 > Kaç kez okundu? 2812

Paylaş


4 Temmuz 2003’te Irak’ın Süleymaniye kentinde 11 Türk askerinin ABD askerleri tarafından esir alınması ve kafalarına çuval geçirilerek aşağılanması cumhuriyet tarihimizin silinmesi zor kara bir lekesi olacak kalmaya devam etmektedir.



11 askerimize karşı yapılan çirkin saldırı Türk milletini derinden yaralamış ve Türk Devleti onarılamaz bir yara almıştır. Bu saldırı esnasında Türkiye’yi yönetenlerin ellerindeki gücü kullanamayan basiretsiz ve cesaretsiz tutum ve davranışları ABD'nin yaptığından çok daha fazla milleti yaralamıştır.



Devletin o zaman gösteremediği haklı tepkiyi Türkiye Gençlik Birliğine mensup bir avuç cesur genç 19 Ekim 2011’de göstermiş ve Bodrum’da ABD donanmasına mensup bir askerin kafasına çuval geçirerek bir bakıma milletin tepkisine tercüman olmuştur.



Türk askerinin kafasına çuval geçirilmesinden dolayı ABD’lerinden hesap sorulmazken, aksine çuvalı geçiren birliğin komutanı yıllar sonra Ankara’da devlet töreni ile karşılanıp ağırlanırken, ABD’li bir askerin başına çuval geçiren sekiz gencimiz hakkında Bodrum Cumhuriyet Savcılığınca dava açılmıştır.



Evet, çok garip ama gerçek. İktidar yöneticilerinin Türkiye’yi dünyanın en saygın devletleri arasına soktukları teranelerini döne döne haykırdıkları bir dönemde, Süleymaniye’de 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmesine aynı şekilde yanıt vermek isteyen gençlerin Bodrum’da bir Amerikan askerinin başına çuval geçirme eylemi, “şerefe karşı suç” ve “hürriyetinden yoksun bırakma” olarak nitelendirilmiş ve Bodrum Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, gençlerin 16 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmiştir.





Çuval olayının her safhası ibret alınacak örneklerle doludur. Gurur kaynağımız, dünyanın en iyi eğitimini almış, yakın muharebe tecrübesine sahip özel kuvvetlerimize mensup 11 rütbeli askerimiz hiç bir direniş göstermeden, müttefik Türkiye nezdinde hiç bir resmi girişimde bulunulmadan düşman askeri gibi esir alınıyor. Şerefimizi ayaklar altına alacak şekilde elleri bağlanıyor, kafasına çuval geçiriliyor ve Taliban militanı misali tartaklanarak alınıp götürülüyor. Resmi çalışma büroları talan ediliyor. Aradan geçen üç gün içinde Türk yönetimince ABD yetkililerine ulaşılmaya çalışılıyor ama hiçbir yetkiliye ulaşılamıyor. Sonunda bu kadar aşağılanma yeter denilerek askerlerimiz serbest bırakılıyor.



Milletin gözbebeği gibi baktığı ordusu işte böyle günler için vardır. Ordu böyle günlerde ve bu tip saldırgan olaylarda tepki gösteremiyorsa ne zaman gösterecektir. Hadisenin neresinden bakarsanız bakın o gün yaşananlar milli bir faciadır. Türkiye’nin askerlerine karşı plânlı, programlı ve bilinçli bir şekilde gerçekleştirilen bu saldırı aslında devletin bizzat kendisine yapılmıştır.



Bu saldırının yapılmasında ABD'nin pek çok haklı sebebi bulunabilir. Üzüntümüz onların yaptıklarına değildir. Bizim yapmamız gerekip te yapmadıklarımız içindir. Gücümüz olduğu halde, güçsüz ve çaresiz bir teslimiyet anlamına gelen davranışımız içindir. Üzüntümüz 70 milyonun gözleri önünde siyasi yönetimin sergilediklerinedir.



Ömrünün 36 yılında şerefli Türk ordusunun üniformasını taşıyan bir kişi olarak bu üç gün içinde yaşanan olaylardan dolayı halkımızdan utanıyorum. Aradan geçen dokuz yıla rağmen hala başımızın eğik kalmasına sebep olanları asla affetmiyorum.



Acaba bu menfur olayı milletimize hatırlatacak ciddi bir yazı bulabilirmiyim gayreti içinde iki gündür medyayı tarıyorum. Ne yazık ki asla unutmamamız gereken bu felaketin tarihin tozlu raflarına kaldırılmış olduğunu görerek kahroluyorum. Gözünü kırpmadan şehitlik mertebesine ulaşan evlatları yetiştiren Türk milleti kendisini temsil eden askerlerine karşı gösterilen böyle bir davranışı asla hak etmemiştir. Bazıları unutturmaya çalışsa milletimiz bu olayın şokunu atlatabilmiş değildir.



Çuval olayı Türk Silahlı Kuvvetleri için de bir kırılma noktasıdır. Çünkü, 11 kişilik özel tim mensupları kendilerine emanet edilen silâhları kullanmamışlardır ve savaşmadan teslim olmuşlardır? Bunun hesabı kendilerinden sorulmamıştır. Eğer bu şekilde emir verildi ise, bu emri verenden de bunun hesabı mutlaka sorulması gerekirken bu hesapta sorulmamıştır.



Savaşçılıkta dünyada benzerinin bulunmadığını yakından bildiğimiz 11 kişiyi teslim alabilecek gücün en az 200 ölü vermesi gerekirken neden tek mermi bile atılamamıştır?



Neden bu timin kurtarılması için üst karargahlarda telefon etmek ve toplantı yapmak dışında hiç bir ciddi eylem olmamıştır.?



Ayni tarihlerde ABD, Irak işgalinde esir düşen Amerikalı kadın asker için Bağdat içinde kurtarma operasyonu yapmış ve başarılı operasyonla kurtardığı bu kadın askeri milli kahraman ilan etmiştir. Biz biliyoruz ki Türk Silâhlı Kuvvetleri de ABD gibi esir edilen askerlerini en geç bir saat içinde ABD'nin elinden alabilecek güce sahipti ama bu güç her nedense kullanılmak istenmemiştir.



Askerlikte değişmeyen ama daima başarı vadeden bir kural vardır. Silaha karşı kullanılacak en etkili silah yine ayni silâhtır. Tanka tankla, topa topla, gerillaya gerilla ile karşı koyacaksın. Peki bizim askerlerimiz bunu bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı ama nedense çuval olayında bu kaideyi hatırlamadılar..



Binlerce yıllık ordu-milletin tecrübeli Silâhlı Kuvvetlerinin esir edilen askerlerinin kurtarılması için toplantıdan başka yapacakları şeyler olmalı idi. Bunun için hükümet talimatına da gerek yoktu. Mesela, toplantılara devam edilirken;



- Batıda konuşlanan Hava Filolarımız Diyarbakır dahil bütün doğu hava alanlarına kaydırılabilir, 24 saat süre ile IRAK sınırında uçaklarımız havada hazır tutulabilirdi.



- Terhisler ve izinler durdurulur, 2 ve 3 ncü Ordu birlikleri Irak sınırı boyunca tespih tanesi gibi dizilebilirdi.



- Kuzey Irak’taki birliklerimizi takviye olarak ilk altı saat içinde helikopteri uçar birliklerle en az 20 Komando Taburu bölgeye indirilebilirdi.



- Ayrıca devletler hukukuna göre çok meşru bir davranış olarak derhal Türkiye’deki ABD' li askerlerden 50 tanesi enterne edilebilir ve takas için elde tutulabilirdi.



Bunlar halkımızın ordumuzdan haklı beklentileri idi. Ama yapılmadı. Neden yapılmadığı hakkında Genelkurmay mantıkî bir gerekçe açıklayamadı.



Hatırlanacağı gibi bu olay süresinde devletimizin sesi TRT başta olmak üzere televizyonlar tele vole yayınına aralıksız devam ettiler. Yapmamaları gerekiyordu..



Cumhurbaşkanı bu sıcak gelişme üzerine Milli Güvenlik Kurulunu acilen toplantıya çağırabilir ve milletimizin galeyanını yatıştıracak bir konuşma yapabilirdi. Yapılmadı..



TBMM olağanüstü toplanıp bu hadise çözülene kadar görevi başında kalarak milletçe birliğimizi sergileyebilirdi. Olmadı..



Olayın duyulması ile birlikte Bakanlar Kurulu Hakkari’de de toplanabilir ve olay sonuna kadar burada kalarak kararlı ve ciddi tutumumuzu sergileyebilirdi. Yapılmadı..



Sonuç olarak;



ABD’nin Ortadoğu’daki menfaatlerine engel olarak gördüğü Türk ordusunu aşağılayıp itibarsızlaştırma senaryosu o günden başlayarak başarıyla tatbik edilmiştir.



Türk ordusunun 4-6 Temmuz 2003’de kendisine yapılan bu haksız saldırı karşısında sessiz ve çaresiz kalması sonucunda başlatılan orduyu itibarsızlaştırma faaliyeti, 4 Temmuz 2012 Türkiyesinde Genelkurmay Başkanı ve Genelkurmay karargahındaki üst rütbeli generalların dahi terörist suçlaması ile hapse atılmasına kadar ulaşmıştır.



Bu gelişmelerin doğal uzantısı olarak;



- Suriye savaş uçağımızı düşürerek bizimle sıcak savaşa hazır olduğunu vurgulamış;



- ABD’nin Büyük Ortadoğu Planı uyarınca Türkiye topraklarında bağımsız bir Kürdistan kurulmasının açıkça tartışıldığı ortam yaratılmış ve binlerce insanımızın kanına giren bölücü başının affedilmesi devletin gündeminde gelmiş oturmuştur.



Binlerce yıllık ordu millet geleneğine sahip Türk milletinin Anadolu topraklarında bağımsızlığını ve varlığını devam ettirebilmesi ancak güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleri ile mümkündür.



100 yıl önce meşrutiyetin ilanı ile birlikte ordunun siyasete bulaşması sonucunda yaşanılan Balkan Harbi faciasını görerek “ordusu bitti” diye Çanakkale’ye saldıranlar iki yıl önce bittiğini düşündükleri ordunun yarattığı muhteşem savunma karşısında yanıldıklarını anladılar ama bu topraklarda 250.000 evladının mezarını bırakarak gittiler.



Bugün de Ordunun komuta kademesinin Silivri, Hasdal, Sincan ve Mamak’a tıkılması ile orduyu bitirdiklerini zannedenler ayni Çanakkale’deki gibi yanılgı içinde olduklarını anlamalıdırlar.



Türk milletine ve O’nun ordusuna güvenelim.



Türk milletinin, ordusuna uzanan namert elleri birbir kıracağına, dokuz yıldır başında duran çuvalı yırtıp atacağına ve eskisinden daha güçlü bir ordu yaratacağına inanıyorum. Türk halkının da benim gibi düşündüğünü görüyor ve geleceğe umutla bakıyorum..



Her sene 4 Temmuz’da “Çuval Olayını” hatırlayarak milli gücümüzü tekrar gözden geçirmenin ve ABD ile ilişkilerimizi yeniden bu olay ışığında ele almanın yararlı olacağını değerlendiriyorum.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 51
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1501
Toplam Tekil 4076282
IP 18.119.143.4






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.287 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu