DEMOKRAT PARTİ’NİN SORUNLARI VE TARİHİ SORUMLULUKLARI - Mustafa Nevruz SINACI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









DEMOKRAT PARTİ’NİN SORUNLARI VE TARİHİ SORUMLULUKLARI - Mustafa Nevruz SINACI
Tarih: 02.05.2012 > Kaç kez okundu? 2808

Paylaş


7 Ocak 1946’da kurulan, 14 Mayıs 1950 “Beyaz İhtilâl ve Milli Demokrasi Bayramı” ile muktedir olarak; Necip Türk Milleti tarafından “bütün engel, hile ve hain tuzaklara rağmen” devlet idaresine millet iradesini taşıdığı için; 27 Mayıs 1960 günü kanlı, kalleş ve hain bir tertiple arkadan vurularak, hiddetle ve şeametle iktidarı gasp ve irtikap edilen, tarihi ve kadim Demokrat Parti; 52 yıldır zımnen iktidar, hükümet ve hikmetin gerçek hak sahibidir.

Bu tarihi, hakiki ve fiili duruma rağmen; günümüzde adeta bir şov, örtülü şaibe simsarlığı ve furyaya dönüşmüş “sözde darbe, cunta ve sultaların sorgulanıp, yargılanması” sürecinde henüz 27 Mayıs gündeme bile gelmemiştir. Oysa 27 Mayıs, darbelerin anası, yarım asırdır artarak sürüp gelen anarşi, terör-tedhiş, yolsuzluk, yalan-talan, soygun ve vurgunun ağa babasıdır. Bu hıyanet, hain suç ve şeamet sorgulanmadan, yargılanmadan ve maşeri vicdan müsterih kılınmadan; Vaki ve kain bilumum sorgulama ve yargılamalar sonuçsuz kalmaya mahkumdur.

Ancak, bu süreci başlatmakla sorumlu, mağdur ve müdahil D(y)P suskun, pasif, korkak; Adeta onursuz ve sorumsuz bir haldedir. Halbuki, şu an için terkip ettiği DP+AP+DYP+ANAP = Demokrat Parti sentezinde mutlak mes’uliyet vardır. Zira bahusus dört “gelenek” partisini toplam hükümet dönemi 30 yılı mücavir olup; Bunun farkında, fevkinde ve idrakinde olmayan öz’de değil, sözde DP’liler mutlaka cahil, gafil, aptal ve yahut siyaset simsarı, misyon taciridir.

BİLMEYENLER İÇİN BİLDİREYİM:

Yeniden açıldıktan sonra, pek çok badire, dahili-harici müdahale, darp, vesayet, cunta ve sulta kıskacına rağmen ruhlanan, istikamet tutturan tarihi, hakiki ve kadim DP’nin 19. sıra sayılı (pazara düşürülmeden önceki) son 10.uncu olağanüstü Büyük Kongresi 08 Mayıs 2005 tarihinde, Ankara, Balgat Ziyabey Caddesindeki Genel Merkez salonunda ifa ve icra edildi. Pazarlamacı ve peşkeşçi ‘siyaset simsarı-misyon taciri’ sözde başkan İsmet Hacısalihoğlu, Yaşar Aydın ve Ömer Yıldırım; alıcı ANAP adına simsar Erkan Mumcu ile şeriki Mehmet Ağar!..

Yani, Demokrat Parti’nin DYP tarafından gasp ve ANAP tarafından ikinci kez, (hukuk ve ahlâka) aykırı pazarlanmasını müteakip aldığı (bize göre D(y)P olduğu) ad ile vaki ilk olağanüstü kongre: 11., sonraki dönem ilk olağan kongre ise: 10. olmak zorundadır. Çünkü son olağan DP kongresinin sıra sayısı 9’dur. 25 Kasım 2001’de yapılmış olup; Truva atlarının dahliyle İ. Melih Gökçek’e kapıların açıldığı meş’um kongrenin divan başkanı ise arkadaş Musa Çomoğlu’dur.

Lâkin bakın şu samimiyetsizliğe ki; Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar şürekası ile başlayan süreçte silsile-i meratibe asla uyulmamış; Orijinal Tüzük ve Program çöpe atılmış, 46 ruh, dava ve misyonunun ilzamı olan “başparmağı açık ‘Yeter!.. Söz Milletindir..anlamına gelen’ Sağ El” amblem olmaktan çıkartılmıştır. Vakıa, tarihi ve kadim Demokrat Parti şimdi işgal, intihal, gasp ve tasallut altındadır. Hakiki, samimi mensupları cebren ve hile ile kapı dışarı edilmiştir. Partinin manevi şahsiyeti, değer ve potansiyeli sömürülmekte, tarihi dava istismar edilmektedir.

DİKKAT ETMEK, SAMİMİ VE SADIK OLMAK GEREK!..

Demokrat Parti; 1923 kurucu Cumhuriyet, Türk İnkılâbı ve Atatürk İlkeleri’nin en hakiki siyasi mabedi; TBMM’nin mana ve misyonu anlamına gelen ve varlık nedeni: “millet iradesinin, devlet idaresinde ‘kayıtsız – şartsız’ hâkimiyet” ideali; Kadim DP’nin vücut bulma sebebidir. DP bizatihi gelenek, siyasette faziletin gerçek yolu, adı, ayinesi, izi ve çizgisidir. Bunu idrakten azade olanlar asla Demokrat Partili olamazlar…

DAHASI VAR!..

Demokrat Parti, Atatürk’ün 1936 -1937 programını hayat vermiştir. Başarıları Atatürk’ün zamanı ile eştir. Her iki dönem de Türkiye, tüm dünyayı şaşırtan muazzam başarılara imza atmış, sürekli ilerlemiş; Demokrasi, eşitlik-adalet ve hukukta çağdaş medeniyet düzeyini aşmış; Sanayi-ticaret, bilim-teknoloji, endüstri ve milli kalkınmada çok büyük merhaleler kat etmiştir.

Atatürk ve Menderes zamanları, Türkiye’nin Asr-ı Saadet dönemleridir.

Türkiye, O’nların zamanında dünya devletleri arasında ileri ve üstün yerlerdedir.

Oysa Atatürk’ün aramızdan ayrıldığı 1938 ve 27 Mayıs kalkışmasının vuku bulduğu 1960’dan sonra; Türk Milleti ve Cumhuriyetin birikimleri kısa sürede, onursuzca, hovardaca ve sorumsuzca peşkeş çekilmiş;. Adalet, hukuk ve ahlâka aykırı olarak hunharca harcanmış; çok kısa bir sürede ülkemiz ile dönem itibarıyla kısmen refahı yakalamış halkımız, tekrar fakirlik, yokluk, yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk ve pahalılığın pençesine atılmıştır.

SEBEBİ VAR!...

Bunun başta gelen sebebi: Demokrat Parti’nin yokluğu ve Demokrat Partililerin namuslu, dürüst, onurlu ve sorumlu, demokrat vatandaşlardan mürekkep olması nedeniyle (1946 -50) tam bir azim, irade, fazilet ve kararlılıkla yürüttükleri; Milli değer ve devletin ilkelerine sahip çıkma anlamı taşıyan fazilet mücadelesidir. Birinci Cumhuriyet dönemi nasıl ak ve berrak ise Demokrat Parti dönemi de, aynı şekilde billur gibi parlak, şeffaf ve temizdir.

Kaldı ki; Tarihi ve kadim Demokrat Parti, demokrasi uğruna şehit vermiş; Millete halel gelmesin, vatandaş helâk olmasın, memleket tarumar edilmesin diye kerhen rıza gösterdiği isyan ve mel’un isyancılar tarafından organize çadır tiyatrolarında bile hesap vermekten kaçınmamıştır. Her ne kadar bu rezilliğe duçar oldu iseler de; 1960 sonrası kamu meclisince aklanmış ve iade-i itibara mazhar olmuşlardır. O’nların mâşeri vicdandaki müstesna yerleri, aziz hatıraları, eser ve hizmetleri ise, ebediyen hürmetle, şükran ve muhabbetle anılacak kadar eşsizdir.

Başta Aziz Atatürk olmak üzere, hepsinin mübarek ve muazzez ruhları şâd olsun…

BU NEDENLE!..

Eğer memlekette hırsızlık, yolsuzluk, terör-tedhiş, işsizlik ve pahalılık varsa; Hükümetler ülkeyi bir vergi/sömürü cehennemi ve suçlu cenneti haline getirebilmişlerse: Orada, 1923 – 1938 dönemi kadim Halk Partili ve hakiki Demokrat Partili (namuslu, dürüst, demokrat, ilkeli, onurlu ve sorumlu vatandaş) yok veya kalmamış, kökleri kurutulmuş ve bitirilmiş demektir. Özellikle ve bihassa; Her kim olursa olsun, “gelenek” çizgisinde yer alan Demokrat Parti’de görev almışsa ve “Demokrat Parti” çizgisinden bir siyasi-hukuki teşekkül varsa!..

Mezkür, müesses ve munzam Demokrat Parti:

Tarihi, kadim Demokrat Parti’nin bütün değer, esas ve ilkelerini yaşatmanın yanı sıra:

1. Her kademe ve her derece teşkilâtında bir “izleme komitesi” ve genel merkezde “gölge kabine” kurmak, icraatı saniyen takip etmek; Zuhuru halinde bütün haksızlık, yalan-talan, görevi kötüye kullanma, yolsuzluk, kanunsuzluk, ihmal ve suiistimalleri Cumhuriyet Savcılıkları, Yargı ve halka taşımak;, Özenle takip etmek, sonuçlandırmak, milletin ve devletin namusunu, mülkünü, tapusunu, Cumhuriyetin eser, birikim ve hizmetlerini korumak, kollamak;...

2. Sadece yaşayan “malûl ve maznun” prostatlı insan müsveddelerini değil; Bütün sebep- sonuç ilişkisi içinde yol açtığı felâketler, maddi-manevi zararlar dâhil olmak üzere 27 Mayıs’ın tüm ayrıntılarıyla sorgulanması, Kamu Vicdanı, Yüce Türk Mahkemeleri, Hak ve Adalet önünde yargılanmasını sağlamak; Cebren ve hile ile gasp ve irtikap edilmiş iktidarını geri almak;..

3. Velev ki, Türk Milleti’nin maruz, duçar ve muhatap kaldığı işsizlik, yolsuzluk, haksız ve hukuksuz muamelât; Hakkaniyet ve adalet sınırlarını aşan vergi; Haddini, hududunu tecavüz eden “hayati mal ve hizmet” fiyatları; Devlet, siyaset ve matbuat ricalinin haksız gasp, irtikap ve istimalini;, Milli ve milletlerarası siyasette (varsa) vaki onursuzluk, sorumsuzluk, milli değerleme ve mütekabiliyete aykırılıkların tespiti, teyakkuzla takibi ve millet lehine tertibi;

4. Demokrat Parti için ‘TBMM içi’ veya ‘TBMM dışı’ diye bir mefhum tanımamak;. Her ahval ve şeraitte sadece millet için var olmak, bizatihi millet olmak;, Varlığında asla ve kesinlikle sulta-cunta, emanet-vesayet gibi insanlık dışı, alçakça, haince, şerefsizce oluşum, iddia, ilzam ve despotluk-diktatörlük, şeflik, liderlik gibi hafifmeşrepliklere asla müsaade etmemek; Vicdanı hür, irfanı hür, özgür bilim ve adalet şiarından asla taviz vermemek;

5. Ve nihayet, (6 Mayıs 2012 tarihli Kongrede) meşum Truva atı’nı ebediyen defederek; “Yeter!.. Söz Milletindir.” anlamına gelen “başparmağı açık sağ el” i baştan beri olması gereken yere yükselterek, büyük Türk Milleti’ne “Baba Ocağına dön” ve aslına rücu et daveti çıkarmak.

6. Nihayet; Yeter Söz Milletindir!... Diyerek, “tek ve yegâne muhalefet partisi” sıfatını üstlenip, siyasette fazilet mücadelesine başlamak; Derhal bir gölge kabine kurup “Türk Milleti Adına” hükümetin bütün icraat ve faaliyetlerini takip etmek” zorunda ve durumundadır.

7. Aksi takdirde malum ve mahut D(y)P sıfatını haiz marjinal at, insanlık dışı eşgüdüm ve tamah ile malul, aciz ve mukallit, şahsiyetsiz siyasi mevta durumuna düşecektir.. Biline!.

DEMOKRASİYE İLK ADIM

VE İLK DEMOKRATİK AÇILIM

Mustafa Nevruz SINACI

Başta “açılımlar!.., yaratılan hayal kırıklığı ve hüsrandan ibaret sonuçları ile toplumu içine çektiği tartışmaların” zirve yaptığı bu dönem olmak üzere; Genelde Ocak ayının ilk haftası ile Mayıs’ın 14’ü, Cumhuriyet tarihi ve demokrasi yönünden çok önemli ve bir o kadar da anlamlıdır. Çünkü kuruluştan bu güne, bütün dönemlerin “en büyük ve tek gerçek açılımı” 1946 yılı Ocak ayının ilk haftasında yapılmış; 14 Mayıs 1950 tarihli ‘Beyaz İhtilâl’ ile de bu açılımın sonuçları alınmıştır. Bu açılımın esas kaynağı ve dayanağı, 1922 yılında:

“Bilinmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti, Demokrasi esasına dayalı bir Devlettir” ve “Demokrasi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin sınırsız bir yetkiye sahip olması demek değildir" diyen Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’tür.

1929’da ise, bu sözlerini: “Demokrasi esas itibarıyla, siyasi niteliktedir. Bir ilim, fikir ve fen’dir. Ferdi ve eşitlikçidir. Demokrasinin bu esas ve istinatlarına göre, tüm vatandaşlara siyasi hürriyet ve çalışma, teşebbüs serbestisi sağlamak, bilim, sanat, ahlâk gibi fikri sahalarda gelişmesiyle ilgilenmek ve milli egemenliğe, usullere uygun olarak katılmalarını, aynı siyasi haklara sahip olmalarını sağlamaktan ibaret noktalar ve devletin bütün vatandaşa karşı başlıca vazifelerinin sınırını gösteren işaretlerdir” açıklaması ile tamamlar ve bütünler. (1929 – Medeni Bilgiler ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, Prof. A. İnan)

Mustafa Kemâl Atatürk’ün en büyük sevdası, emeli, ideali cumhuriyet’i demokrasiyle buluşturmak, birleştirmek ve bütünleştirmekti. O, bu konuda yüksek bir azim-irade ve mutlak kararlılığa sahipti. Ancak, bu emel, ideal ve en değer verdiği proje, vefatından sonra, 07 Ocak 1946’da fiilen başladı; Çok zorlu, çetin ve ağır şartlar altında güçlükle yürütülen 4.5 yıllık bir mücadele sonucu 14 Mayıs 1950’da hayata geçebildi. Atatürk, yaşadığı dönemde demokrasiyi yaşattı, ama ne yazık ki, kurumlaştığını göremedi.

DEMOKRASİNİN AYAK SESLERİ

14 Eylül 1923’de, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) İsmet Paşa, Celal Bayar, Recep Peker, Refik Saydam ve Prof. Fuat Köprülü tarafından kurulan Halk Partisi’nin; İsmet Paşa etrafında yuvalanan bir takım yönetici ve üst bürokratlar cumhuriyeti tahkim (sağlamlaştırma) ve demokrasiyi kurumlaştırma” konusunda;. Cumhuriyetin resmen ilân edilerek ve devletin kurulmasından sonra bir isteksizlik, olumsuzluk ve dönem itibarıyla garip, tuhaf bir tutum içine girdiler... Bunun üzerine, Demokrasiyi ihdas ve ihya konusunda kararlı olan Mustafa Kemal, inisiyatif kullanarak; 1924’de, Ali Fuad Cebesoy önderliğinde, en güvendiği kader arkadaşları; Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Dr. Adnan Adıvar, Rüştü Paşa, İsmail Canbolat, Sabit Bey, Ahmet Muhtar, Halis Turgut, Necati Kurtuluş, Mersin Mebusu Besim Bey, Erzurum Mebusu Faik Günday ve Sabit Bey’lere “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası”nı teşkil ettirdi, kurdurttu. Kuruluş amacı İnsan hakları, adalet ve demokrasi olan parti, İsmet İnönü ve yandaşları tarafından “çok tehlikeli rakip” ve potansiyel “demokrasi sevdalısı” olarak görüldüğünden; Cumhuriyetin Reisi Gazi Mareşâl Mustafa Kemal’e rağmen akla, hayale gelmeyecek menfur oyun-düzen, tuzak, komplo ve kumpaslar sonucu 03.Haziran.1925’de kapattırdılar.

Ancak O, demokrasi aşığı Mustafa Kemal Atatürk yılmadı. Beş yıl sonra, 12 Ağustos 1930’da; Ali Fethi Okyar ve Samet Ağaoğlu’na “Serbest Cumhuriyet Fırkası” nı kurdurttu. Kız kardeşi Makbule Hanım ve üç yakını ile Halide Edip Adıvar’ı da müteşebbis heyet olarak bizzat görevlendirdi. Fakat bu Fırka’da, malum ve menfur husumet grubu, tefrika ve fesatçı İsmet Paşa avenesinin iğrenç furya, komplo, kumpanya, iftira ve çirkin kumpaslarına fazlaca dayanamadı. Başkaca bir yol ve çaresi kalmadığından 17 Kasım 1930’da kendini feshederek siyasetten çekilmek zorunda bırakıldı.

Yani Atatürk, bütün iyi niyet ve samimi teşebbüslerine rağmen, en önemli ve en hayati projesi olan: “Cumhuriyet ile taçlanmış; Demokrasi ile mündemiç” dört başı mamur ve müreffeh, birinci sınıf dünya devleti Türkiye; Namuslu, erdemli, onurlu, sorumlu, dürüst, demokrat ve ehil ellerde hayat bulduğunu, ahir ömründe göremedi.

Çünkü buna izin verilmedi. Ta ki, 7 Ocak 1946 ve 14 Mayıs 1950’ye kadar!..

KUTSAL İSYAN; BEYAZ İHTİLÂL

VE DEMOKRASİ BAYRAMI

Mustafa Nevruz SINACI

Nihayet DP, dünya konjonktüründen de yararlanılarak; 07 Ocak 1946’ da; Atatürk’ün Başvekili Celal Bayar, Aydın Mebusu Adnan Menderes, İçel Mebusu Refik Koraltan ve Kars Mebusu Ordinaryüs Profesör Dr. Fuat Köprülü tarafından kuruldu.

Bu, gerçek bir “açılım” ve Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil “atılım” projesi idi…

Ancak, hayata geçmesi 4 buçuk yıl sürdü. 4.5 çileli, acı, efsanevi ve ıstıraplı yıl..

Devleti işgal ve tasallut altında tutan, bütün kurumlara yerleşen ve çöreklenen Halk Partisi’nin il başkanları Valiler, ilçe başkanlıklarını yürütenler de kaymakamlardı. Böylece, tam bir saadet zinciri biçiminde organize olmuş, devleti fiilen ele geçirmiş, bu makam ve memuriyetler ile emir ve hizmetindeki bilumum kamu gücünün ezici tacizine maruz kaldıktan başka; partizanların hırs, husumet, kin, kıskançlık, ihtiras, fesat ve tefrikaları yüzünden “1946 Demokrasi Açılımı” çok büyük zorluklarla başarıldı…

Bu direniş; (11 Kasım 1938, Atatürk ilkeleri ve Türk İnkılâbına) “Karşı Devrim”in doğal gereği ve gerçekte Atatürk ilkeleri ile Türk İnkılâbına reddiye ve apaçık bir başkaldırı idi... Bu nedenle; Cumhuriyeti yürekten benimsemiş ve demokrasiyi hatmederek, hazmetmiş siyasi kitle ve kurumların “Demokrasi Bayramı” 14 Mayıs’tır “Demokrasi Bayramı’nın ana nedeni ise:, Bu antidemokratik mukavemetin, hakiki ve samimi Cumhuriyetçiler tarafından kırılmış olmasıdır… Gelin şimdi “Demokrasiyi ret ve ifsat’a yönelik” asıl nedenlere bakalım:

ATATÜRK NE DEMİŞTİ:

Daima hatırlamakta ve hatırlatmakta yarar var. Ceddimizin ‘medeni, siyaset’ dedikleri ‘demokrasi’ uğruna kurulan “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” ile “Serbest Cumhuriyet Fırkası” üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra 1937’de Atatürk: “Ekonomik kalkınma; Türkiye’nin, hür, bağımsız daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye ideali’nin bel kemiğidir. Kalkınma iki büyük kuvvete dayanır.

Bir; Toprağın iklimleri, zenginlikleri ve başlı başına bir servet olan coğrafi durumu;

İki: Türk milleti’nin silâh kadar makine tutmaya yarışan kudretli eli ve ‘milli olduğuna inandığı iş ve zamanlarda tarihin akışını değiştiren yiğitlikle beliren yüksek sosyal benlik duygusu...” (1937-Atatürk’ ün S. ve Demeçleri, 1-1945)

Atatürk’ün en büyük ve en verimli, cesur projeleri hayata geçirdiği bir sırada, hükümet ile arası iyice bozuldu. İsmet Paşa azledildi. Hükümeti tefessüh etti. Yerine M. Celâl Bayar Başvekillik görevine atandı. Bayar, 8 Kasım 1937’de Hükümet Programını TBMM’ne sundu.

10 Kasım 1937 günü Atatürk, C. Bayar’a “Millete yepyeni bir program bildirdiniz. Bu program, benim millete vaat ettiğim hususlardır. Ben, milletle beraber, bizzat Celâl Bayar ile arkadaşlarının programının nokta, nokta tatbik edildiğini takip edeceğim” dedi. (AA, 11.11.1937)

İşte, 14 Mayıs sürecinin doğum günü olan 7 Ocak 1946’da, Atatürk’ün Galip Hocası, Başvekili ve İzmir Mebusu Celal Bayar başkanlığında; Aydın Mebusu Adnan Menderes, İçel Mebusu Refik Koraltan ve Kars Mebusu Ordinaryüs Profesör Dr. Fuat Köprülü olmak üzere; Halk Partisinin en akil, âlim ve kadim ‘duayenleri’ tarafından kurulan, tarihi ve kadim DP’nin “Parti Programı’nın” esası, özü, kaynak ve dayanağı budur.

ATATÜRK’ÜN PROGRAMI:

Yani, bizzat Atatürk’ün telkin ve tavsiyeleri yönünde kaleme alınan; Şahsen okuduğu, bütün safhalarıyla yazımında bulunduğu, yazılanları tekrar ve tekrar incelediği, çok hassas bir değerlendirme neticesinde üzerinde, kendi el yazısıyla ek ve değişiklikler yaptığı ve yaşadığı sürece sahiplendiği; 12 Kasım 1937’den itibaren Başvekil Bayar ile yerinde tetkik, tefhim ve uygulama amaçlı” olarak Şark Vilâyetlerinde inceleme gezisine çıktığı program ve demokrasi projesi budur;. Bu tarihi “DP PROGRAMI” Korkut Özal’a kadar Partinin fiili-resmi programı olup; Atatürk yaşadığı sürece, 10 Kasım 1938’e kadar kesintisiz uygulanmış, vefatından sonra Cumhurbaşkanı İ.İnönü tarafından önce engellenmiş, sonra durdurulmuş olan programdır...

NEDENİ: Programın “Karşıdevrim ve Kemalizm’i ilga” eylemine ters düşmesidir.

Zira; 11 Kasım, 27 Mayıs ve diğerleri bütünüyle Atatürk ve Türk İnkılâbı düşmanıdır..

TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE

DARP, DARBE VE KARŞIDEVRİMLER

Mustafa Nevruz SINACI

Karşıdevrim veya 2. cumhuriyet adlı 11 Kasım 1938 tarihli bu eylem, 7 Ocak 1946’ya kadar adeta bir fetret devri zulmüyle sürmüş; Atatürk ilkeleri, Türk inkılâbı ve milli hafıza tarihin karanlıklarına gömülmek istenmiştir. 1938 -1950 arası bu nedenle kâbus gibi karanlık ve kayıp bir dönemdir. Milli Şef ve kabinesi Mussolini ve Hitler’e özenmiş, bunları bile dahi kıskandıracak bir sulta, saltanat, zulüm, diktatörlük, kara-kirli despotlukla 14 Mayıs 1950’ye kadar, tam bir baskı, zulüm, azap ve işkence ile hüküm sürmüşlerdir.

İşte bu nedenle; Mustafa Kemal Atatürk’ün 11 Kasım 1938’de çöpe atılan Programını tekrar hayata geçiren, tarihi ve kadim; Efsane Demokrat Parti’nin gerçek sembolü: “Yeter!... Söz Milletindir” anlamına gelen, başparmağı açık “SAĞ EL”dir. Bu amblem 1972’de Ferruh Bozbeyli, Sadettin Bilgiç, Dr. Faruk Sükan ve arkadaşlarınca 18 Aralık 1970’de kurulan Demokratik Parti hariç; 19 Haziran 1992 tarih ve 3821 sayılı kanun gereği 1992’de yeniden açılan tarihi ve hakiki “Demokrat Parti”ye kadar hiçbir parti tarafından kullanılmamıştır.

Sonrası malum. Prof. Dr. Orhan MORGİL ve Mustafa Nevruz SINACI tarafından yeniden açılışı yapılan Demokrat Parti’nin, 1993 – 2005 arasında başına gelmeyen kalmadı. Sırasıyla Hayrettin Erkmen, Aydın Menderes, Hüseyin Murat Uzman, Korkut Özal, Yalçın Koçak, İsmet Hacısalihoğlu, Yaşar Aydın ve nihayet Ömer Yıldırım; Merhum ve müstesna, demokrasi Şehidi Genel Başkan ve Başvekil Adnan Menderes’in koltuğuna oturdular!...

Yani, yeniden açıldıktan sonra, pek çok badire, dahili-harici müdahale, darp, vesayet, cunta-sulta kıskacına rağmen ruhlanan, istikamet tutturan tarihi, hakiki ve kadim DP’nin 19. sıra sayılı (pazara düşürülmeden önceki) son 10.uncu olağanüstü Büyük Kongresi 08 Mayıs 2005 tarihinde, Balgat Ziyabey Caddesindeki Genel Merkez salonunda yapıldı. Ondan sonra pazarlamacı, peşkeşçi ‘siyaset simsarı-misyon taciri’ sözde başkan İsmet Hacısalihoğlu, Yaşar Aydın ve Ömer Yıldırım; alıcı ANAP adına simsar Erkan Mumcu ile şeriki Mehmet Ağar!..

Yani, Demokrat Parti’nin DYP tarafından gasp ve ANAP tarafından 2. kez, (hukuk ve ahlâka) aykırı pazarlanmasını müteakip aldığı D(y)P adı ile önce Mehmet Ağar, sonra “annem bana, “sen büyüyünce başbakan olacaksın” diyen Süleyman Soylu ve nihayet Namık Kemal Zeybek emanetçilik görevlerini ifa ve icra etmeye çalıştılar..

Lâkin bakın şu samimiyetsizliğe ki; Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar şürekası ile başlayan süreçte silsile-i meratibe asla uyulmadı. Orijinal Tüzük ve Program çöpe atıldı. 46 ruh, dava ve misyonunun ilzamı olan “başparmağı açık ‘Yeter!.. Söz Milletindir..anlamına gelen’ Sağ El” amblem olmaktan çıkartıldı.Vakıa, tarihi ve kadim Demokrat Parti şimdi işgal, intihal, gasp ve tasallut altındadır. Hakiki ve samimi mensupları cebren ve hile ile kapı dışarı edilmiş; Partinin manevi şahsiyeti, değer ve potansiyeli sömürülmekte, istismar edilmektedir.

2005 sonrası süreç ve enteresan “demokratlıklardan” bir örnek…

Bakınız: Ülkeyi, 50 yılda 90 yıllık birikim, ilim-irfan, zenginlik ve mutluluk, olabildiğince varlık, asgari müşterekte birlik, iyilik, emniyet, huzur ve güvenlikten eden zihniyetin icraatına!..

HÜSAMETTİN CİNDORUK’UN PARTİSİ:

Hüsamettin Cindoruk’un emanetçiliğinde vaki, kain ve adı “Demokrat Parti” olan yeni oluşumun adını DP koydular ve emanetçi oldular. Oysa DP geleneğinde emanet, vesayet gibi kirli işlere yer yoktur. Partinin sahibi millet’tir, milletten başka kimse partinin sahibi değildir. Çünkü: Demokrat Parti'de ‘demokrasi, medeni siyaset ve fazilet anlamında cumhuriyet bütün usul, umde, ilke ve unsurlarıyla yaşanır.

Parti vazifelerinde mutlak ehliyet, kesin liyakat, ahlâk ve demokrasi hâkimdir.

Ve nihayet; İşareti EL, temel söylemi: Yeter!.. Söz Milletindir.. ise, O, gerçek DP’dir. Kadroları tertemiz, şaibesiz, pırıl-pırıl ak, berrak ve Millidir. Her DP’linin kalbi vatan, millet, hürriyet, bayrak ve adalet için çarpar. Siyaseti fazilettir. Aksi takdirde, taklit ve mukallittirler. Adları “DP”, at’ları AB-D patentli “Truva Atı” olsa bile, tarihi ve kadim, gerçek Demokrat Parti ile ilgi, alâka, rabıta ve bağlantıları iddia olunamaz!..

Olsa dahi, bu koskoca bir yalan ve kadim Demokrat Parti’ye iftiradır.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 40
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1378
Toplam Tekil 4076159
IP 18.223.172.252






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.406 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu