Kutluhan Göktürk / Bakış Açısı kutluhangokturk@yahoo.com.tr Türkiye’de siyasi bakış açıları ve milliyetçi duruş - Kutluhan GÖKTÜRK - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Kutluhan Göktürk / Bakış Açısı kutluhangokturk@yahoo.com.tr Türkiye’de siyasi bakış açıları ve milliyetçi duruş - Kutluhan GÖKTÜRK
Tarih: 21.04.2012 > Kaç kez okundu? 3181

Paylaş


Değerli okuyucular,



İlk yazımızda Bakış Açısının teorik ve felsefi tanımlarını elimizden geldiğince yapmaya çalışmış ve genel hatlarını çizmiştik. Bugün, Bakış Açısının daha belirgin alanlarına girerek, bundan sonraki yazılarımızda esas alacağımız Bakış Açımızı tarif etmeye çalışacağız.



Yeryüzündeki her insanın kendine özgü bir Mikro Bakış Açısı olduğu gibi, Bakış Açısını etkileyen faktörlerden saydığımız;ait olunan millet ve töreler, mensup olunan din, devlet, sosyal çevre, eğitim ve kültüre göre oluşan bir ortak Dünya Görüşü ve siyasi eğilimler, yani makro bir Siyasi Bakış Açısı sözkonusudur.



Mesela aynı okuldan mezun olanların ortak görüşleri olduğu gibi, varoşlarda oturanlar ile yalı veya köşklerde oturanların, köylerde hayatını sürdürenler ile büyük şehirlerde ikamet edenlerin,işçiler ile işverenlerin, kamu kesiminde bulunanlar ile özel sektörde faaliyet gösterenlerin farklı bakış açılarının bulunması elbette normaldir.



Bunlar bir anlamda makro grup davranışları kategorisine girer ve hayatın her alanında görülürler. Buna aynı zamanda Mensubiyet Şuuruda denilebilir ve herhangi bir futbol takımı tutmaktan, çeşitli dernek ve sivil toplum örgütlerine kadar her alanda karşımıza çıkar.



Makro bazdaki en geniş kapsamlı mensubiyet şuuru ise Millet olma kavramında ortayaçıkar. Marksist Bakış Açısı ve felsefe açısından ise insanlık tarihi içinde mensubiyet şuuru; sınıf çatışmaları çerçevesinde işçi sınıfı (proleterya) ve sermaye sınıfı (burjuvazi) olarak kendisini gösterir.



Kişisel dünya görüşleri mikro bakış açıları olarak nitelendirilebilecekken, grupsal (sınıfsal veya kesimsel) bakış açıları ise dünya görüşlerinin makrolaşmış bir yansımasıdır. Başka bir değişle, Bakış Açısının Dünya Görüşü grubuna giren veçhesinde grup davranışı biraz daha büyür ve makro bir hal alır. Burada ise en önemli farklılıklar Siyasi Görüş veya Siyasi Parti tercihlerinde görülür.



Ülkemizde bugün bakış açılarının keskinleştiği ve ayrıştığı en önemli alan dünya görüşlerine, ilkelere, ideallere ve hayat tarzınave hatta çıkarlaragöre belirlenenSiyasiGörüş ve bunların organize olmuş halleri olan Siyasi Partilerdir.



***



Bakış açılarını tarihi perspektiften ele alıp, Cumhuriyetin kuruluş yıllarına gidecek olursak; Siyasi Bakış açılarının Türk Milletini içinde bulunduğu durumdan kurtaracak çeşitli alternatiflere göre belirlenmiş olduğunu görürüz.



O dönemin temel akımları olan; Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük şeklinde olmak üzere “Üç Tarz-ı Siyaset“ büyük Türkçü Yusuf Akçura tarafından 1904 yılında Osmanlı İmparatorluğunun kurtuluş reçeteleri olarak incelenmiştir.



Buna paralel şekilde İstiklal Savaşı öncesi duruma bakacak olursak;



Mandacı (Kolonici) görüşler; İstiklal savaşının gereksiz olduğu, hatta mümkün olmadığı, emperyalist devletlerden birisine sığınarak devam edilmesini savunanlar, (Bugünkü kayıtsız-şartsız AB yanlıları)



Ümmetçi – İslamcı görüşler; Saltanat ve hilafetin devamı ile bir anlamda Osmanlıcılığın sürdürülmesi ve bir Millet değil Ümmet şeklinde devam edilmesini savunanlar, (Bugünkü Yeni Osmanlıcılık rolüne soyunanlar)



Milliyetçi Görüşler; Artık tarihi rolünü tamamlamışOsmanlı yerine, binlerce yıllık tarihe sahip olan Türk Milletinin Uluslaşma sürecinin başlatılarak, kendi adıyla, kendi gelenekleriyle, kendi ayakları üzerinde bir devlet kurulmasını savunanlar...



Elbette, tarihin en dahi, en cesur, en büyük Türk liderlerinden olan Mustafa Kemal ATATÜRK, mandacı ve ümmetçilerin imkansız dedikleri bir mucizeyi başarmış ve 600 yıl Osmanlı gölgesinde ve tahakkümünde kalan Türk Milletini yeniden tarih sahnesine çıkartarak, silah arkadaşları ve Türk Milletinin fedakar evlatları ile birlikte kurmuş olduğu Devletin adını Türkiye Cumhuriyeti koyarak, bu toprakların tapusunun kime ait olduğunu tarih önünde tescil etmiştir.



***



Değerli okuyucular, bugünkü manzara 1900’lerin başındaki durumdanpek farklı değildir;



Ümmetçiler;kendilerine her ne kadar muhafazakar-demokrat etiketini koysalarda, cemaatler ve tarikatler koalisyonu şeklinde bütünleşen İslamcılık kisvesi altında, yeni Osmanlıcılık söylemleri ile başta İngiltere olmak üzere,AB ve Atlantik ötesinin taşeronluğunu yaparak, milliyet damarları iğdiş edilmiş olduklarından, Türklüğe, Cumhuriyete ve Atatürk’e düşmanlık sermayesi ile kutsal değerlerimiz olan, Din, Allah, Peygamber veKur’an-ı Kerim istismarı yaparak, her türlü riyayı temel ilke edinerek, şahsi ve siyasi çıkarlarını maksimize etmeye çalışmaktadırlar.



Bölücüler; yine başta İngiltere olmak üzere AB, ABD ve hatta Rusya ile Yunanistan dahil Türk’e düşman bütün devletlerin desteğini alarak Anadolu’daki 1000yıllık kardeşliği bozarak Misak-ı Milliyi değiştirmeye uğraşmaktadırlar.



Son 10 yılda sonuçları daha net olarak görülen gelişme şudur; Özellikle İngiltere genel olarak; “Üzerine güneşin batmadığı imparatorluk” etiketine ve ünlü “İngiliz Siyasetine” uygun olarak yüzyıllardır sürdürdüğü emperyalist politikalardan vazgeçmemiş, özel olarak ise ülkemize ve bölgeye ilişkin Sözde İslamcı, gerçekte ise Gerici (İrticai) ve Bölücü faaliyetleri,yanına AB, ABD vediğer Türk düşmanlarını da alarak etkin bir şekilde sürdürmesi sonucu Bölücülük ve Gericilik Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti açısından son 90 yılın özellikle son 10 yılında çok büyük bir tehlike halini almıştır.



İçinde bulunduğumuz durumun İstiklal Savaşından 3 temel farkı bulunmaktadır;



Birinci fark; İşgalTürk düşmanı dış güçler tarafından, yurtiçinde ve yurtdışında çiftlik ağası görüntüsünde bizden gibi görünen, ama gerçekte bize düşman olanlar da maşa gibi kullanılarak, aleni değil, gizli (örtülü) olarak yapılmaktadır.



İkincisi;Cumhuriyet tarihinde ilk defa gerici ve bölücüler ile mandacılar aynı siyasi organizasyonda iktidara gelmişler ve Ulus Devletin ve Cumhuriyetin Bekası ve Türklük değerleri ile Türk Milletinin Milli Hakimiyeti açısından tehlikenin boyutları tarihin en yüksek noktasına ulaşmıştır.



Üçüncü fark ise; maalesef Atatürk gibi Türk Milletinin asil, cesur, bilgili ve kararlı bir vatan evladının bugün aramızda bulunmaması ve Liderlik eksikliğidir.



Gerek örtülü işgalin meydana getirdiği zihin bulanıklığının yol açtığı “olan biteni idrak etme” zorluğu, gerekseliderlikte oluşan boşluk, bu cendereden çıkmayı zorlaştıran en önemli iki faktördür.



Sosyal Demokratlar; Özellikle son 2 yılda Atatürk ve Ulusalcılıktan uzaklaşarak, gerçek anlamda ve samimi olarak yoksulların yanında saf tutmadan sosyal demokrat maskesini takmaya devam ederek, AKP’nin sol versiyonu olmaya çalışmakta, bölücülere göz kırparak, meşruiyetleriniümmetçi siyasi oluşumlar gibi İngiltere ve ABD’den sağlamaya çalışmaktadırlar.



Ulusalcılar; Türkiyenin bütünlüğünün ve bağımsızlığının tehlikede olduğunu görerek,Kuvvay-ı Milliye ruhu ile Misak-ı Milli sınırlarını korumayı hedefleyerek,Atatürk ilkelerine bağlılık ortak paydasında, 12 Eylül ve soğuk savaş öncesi kamplaşma ve eski söylemleri mümkün olduğu kadar terketmeye çalışıp, Bakış Açılarını vatansever bütün kesimlere yaklaştırmaya çalışmaktadırlar.



Sosyal-Demokratlar ve Ulusalcılar konusunda özellikle son 20 yılda Sovyetler Birliğinin yıkılması ile soğuk savaş döneminin bitmesi ve çift kutuplu dünyadan, maalesef tek kutuplu dünyaya geçilmesi ile dünya politikası ve dengelerinde temel paradigmanın değişmesi yanında, son 10 yılda sahneye konulan “Büyük Ortadoğu Planı” çerçevesinde eşbaşkanlık figüranlığı verilen bir siyasi oluşumunTürkiye’de iktidara getirilmesi ve Bölücülerin meşum planlarına daha fazla destek bulmaları sonucunda hedefe yaklaşıyor olmaları, iç Bakış Açılarını değiştirmiş ve bu değişim bir önceki yönetim döneminde sözkonusu sosyal demokrat olduğu iddia edilen partide başlamış ve milliyetçiliğin sol söylem veya versiyonu olan Ulusalcılık akımı yükselmeye başlamıştır.



Dış güçlerin bu gelişmeden rahatsızlık duyarak yaptıkları “Ergenekon” tertibi ve yine yaptıkları operasyonlar sonrasında “Yeni” yaftası ile sözkonusu sosyal demokrat parti yönetimi ve ilkeleri devşirilmiş ve bu gelişme sonunda Ulusalcılık; İşçi Partisi, Ulusal TV ve Aydınlık Gazetesi ile Yeni Çağ Gazetesi çevresinde yoğunlaşmaya başlamıştır.



Bu gelişme ise,senaryoları yazanların amaçlarının tam aksine ülkemizdesiyasi bakış açılarının olumlu yönde değişmesine de katkıda bulunmuş ve dünün düşman kardeşleri devrimciler ile ülkücüleri, adına ister ulusalcılık, ister milliyetçilik densin, ülke bütünlüğü ve bağımsızlığının korunması ortak paydasında buluşturmuştur.



1970-2002 arası ülkemizdeki siyasi bakış açılarının dağılımında genel olarak %70 sağ ve %30 sol oy oranı varken, artık sağ-sol kavramı, merkez sağ- liberal sağ vb. kavramlar ortadan kalkmış, oranları şu an için tam belirgin olarak sabitlenmesede “gerici-bölücü ve mandacı bakış açısı” ile “cumhuriyetten ve ülke birlik-bütünlüğünden yana olanbakış açısı” şeklinde iki keskin kampa ayrılmıştır.



* * *



Milliyetçilik;Mensup olunan milleti için herşeyin en iyisini isteyip, onun için uğraşmak ve kavmini ve yurdunu milletler mücadelesi olarak kısaca tarif edilebilen tarihin akışı içerisinde en yüksek noktaya taşıma amacı gütmek şeklinde tarif edilebilecek duygu, şuur, bakış açısı ve davranıştır. Milliyetçilik, ayrı ayrı kavimler olarak yaratılan ve topluluklar şeklinde yaşaması öngörülen insanın tabiatına uygun en doğru Bakış Açısı iken, diğer siyasi bakış açıları gayri tabii ve gayri millidir. Bunun da en önemli sebebi sözkonusu diğer bakış açısına sahip olanların, görünüşte yaşanılan toplumun parçası iken, gerçekte o topluma yabancı olmaları ve her türlü maskenin üzerlerinde olmasıdır.



Toplumu 36 etnik kökene bölen ve ağzına “Türk Milleti” kavramını alamayanların, Arapça’da “bir din veya mezhepe bağlı olan cemaat” anlamına da gelen “Millet”kelimesini yalnız başına tercih edişleri de yine bu çarpıklığın ve riyanın bir tezahürüdür.



Milliyetçiliği veya UlusalcılığıAlbert Einstein'ın ifadesini papağan gibi taklit ederek; “bir çocukluk hastalığı veya sosyal bir maraz” olarak görenler de bu kategoriye girmektedirler. Ancak, Türkiyelilik veya Türkiye Toplumu gibi sosyolojik ve tarihi temeli olmayan ve zırva tevil götürmeyecek terminolojileri uydurmalarıile görülmektedirki asıl maraz ve hastalıklı yapı kendilerindedir.



Milliyetçiler;Türkiye’nin bütünlüğünün ve bağımsızlığının tehlikede olduğu her dönem toplum tarafından güvenle bakılan, son kale olarak görülen, ekonomiden dış politikaya her alanda milli politikalar güdülmesini isteyen, sahte İslamcı-dinci Ümmetçiler, sahte Sosyal Demokratlar ve Bölücü bakışlardan rahatsızlık duyan, Türkçülük ve Turancılık gibi Kızıl Elma hayalleri olan, Samimi dindarlığı kapsayan ve milli-manevi değerlerle yoğrulmuş bir muhafazakarlık yanında, çağın gerektirdiği modernliği de benimseyen Türk insanının tam anlamıyla temsilcisi olabilecek büyük bir potansiyeldir.



* * *



Sonuç Olarak Milliyetçi Bakış Açısı; Ülkücü Hareketin oluşumunun mimarı Rahmetli BaşbuğAlparslan Türkeştarafından “Türklük Bedenimiz, İslamiyet Ruhumuzdur” özdeyişiyle rafine edilen, Cumhuriyetimizin kurucusu ATATÜRK’ün “Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk Milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur” sözleri ve gösterdiği “Muasır medeniyet seviyesine ulaşma” gibi hedefler ile ortak payda haline gelen ve Türkçülüğün fikir babası Ziya Gökalp’in Türkiye Cumhuriyetinin özü olarak ortaya koyduğu; “Türkleşmek, İslamlaşmak, Medenileşmek” üçlemesi ile özetlenebilecek bir düsturdur.(Şüphe yoktur ki İslam vurgusu; tarihi zorunluluklar gereği başka dinlere mensup olan Hazarlar, Karayimler ve Gökoğuzlar gibi Türk topluluklarını dışlamak anlamına gelmememektedir.)



Her ne kadar son 20 yılda Sovyetlerin dağılması ile birlikte Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarına kavuşması Ülkücü-Milliyetçi bakış açısını haklı çıkarmışsa da, gerek camia olarak, gerekse kurumsal olarak bu duruma hazırlıksız olunması ve Türk Dünyasının işbirliği konusunda uygulama planlarının olmaması, ilk sevinç sonrasını hayal kırıklığına bırakmıştır. Bu durum Ülkücü-Milliyetçi Bakış açılarının değişimine ve tahkim edilerek yeniden şekillendirilmesine olan ihtiyacı göstermektedir.



3 büyük fikir ve devlet adamı tarafından ortaya konulan 90 yıllık temel fikirlerde ana hat olarak sapma olmamakla birlikte, değişen çağ, teknoloji, dünya coğrafyası ile Türk milletinin; Gerek Türkiye içinde, gerekse diğer Türk Devletleri ve Topluluklarının durumunu dikkate alarak yeni şart ve ihtiyaçları doğrultusunda,Milliyetçilik dünya görüşünün yeniden ele alınması, günümüze uygun bir program ile yeni bir “Kızıl Elma”nın ortaya konulması Bakış Açımızın esastemelidir.



Bundan sonraki yazılarımızda bu bakış açımızı esas alarak, bilgi birikimimizin elverdiği ölçüde, ekonomiden Türkçemizin içine düştüğü duruma, dış politikadan sosyal olaylara, Gazete360’ın kuruluş amaçlarınınbaşında olan anlık, güncel gelişmelere ve değerlendirmelere yer vermeye çalışacağız.



Yörüngesi sömürgeci dış güçler tarafından belirlenenlerin kıblesi sabit olamaz, oysa yörüngesi Türk milletinin etrafında olanların kıblesi her daim doğru ve yüce olur.Somut olarak söylemek gerekirse; soyunacağımız rol, emperyal güçlerin senaryosunu yazdığı “Büyük Ortadoğu Projesi”nde figüranlık olan eş başkanlık değil, senaryosu Milliyetçi Bakış Açısıyla yazılmış “Birleşik Türk Cumhuriyetleri” projesinde Liderlik olmalıdır.



Başbuğ ATATÜRK’ün dediği gibi;



“Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk'ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecektir."



Yörüngemiz Türklük,



Rehberimiz Kur’an,



Önderlerimiz Oğuzhan, Attila, Cengiz Han, Alparslan, Büyük ATATÜRK,



Yol Göstericimiz Bozkurt,



Yurdumuz Ötüken,



Bakış Açımız Milliyetçilik,



Bahtımız Turan olsun.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 64
Dün Tekil 1097
Bugün Tekil 1298
Toplam Tekil 4073225
IP 3.128.199.88






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























14 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


K peklerin dudaklar de di diye deniz kirlenmez.
(MEVLANA)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.811 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu