İKİ KAYIP VAKASI - Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









İKİ KAYIP VAKASI - Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK
Tarih: 20.04.2012 > Kaç kez okundu? 2900

Paylaş


KAYIP ŞEMSİYE



Yıl 1978…

Aylardan Mart veya Nisan…

Havalar o kadar yağışlı ki, Her gün sicim gibi yağmur yağıyor.

Yağışın şiddetini ve durumunu anlatmak mümkün değil...



Yağışların çok olmasıyla ilgili olarak, o günlerde yeni geldiğim Sakarya’da bir de ‘fıkra’ anlatılıyor.

Fıkra şöyle:

Anadolu’nun bir beldesinden bir genç askerlik hizmetini yerine getirmek için Adapazarı’na sevk ediliyor. Gencin askeri birliğine katıldığı günden itibaren o kadar çok yağmur yağıyor ki sormayın. Genç, bir yıl sonra terhis edilip memleketine dönüyor. Gel zaman git zaman, memleketine gelen Adapazarılı bir kişiye rastlıyor. Tanışıyorlar. Tanışma merasiminin hemen arkasından gencin Adapazarılı zata sorduğu ilk soru şu: Adapazarı’na askeri birliğime geldiğimde yağmur yağıyordu. Askerlik sürem boyunca yağmur yağdı. Terhis olduğumda da yağmur yağıyordu. Oralarda hâlâ yağmur yağıyor mu?



Ankara’dan, Sümerbank Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu’ndan Sakarya Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne (S.D.M.M.A.) naklen ‘asistan’ olarak atanmışım. Akademi Adapazarı Ozanlar Mahallesi’nde… Bugün Sakarya Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi olarak hizmet veren bina…



Akademi ile şehir merkezi arasında hat yok ve belediye otobüsü çalışmıyor… Dolmuş da yok… O yıllarda orası, şehir merkezine o kadar Uzak ki! Veler bile çok sayıda değil… Civardan gelen memur ve öğretim elemanları, önce Adapazarı merkeze dolmuş veya otobüsle geliyorlar, oradan da ya taksi tutarak ya da yürüyerek Akademi’ye ulaşıyorlar. Günümüzde de hâlen devam ettiği üzere, ‘Akademi’ ile İhsaniye Camii arasında Perşembe günleri ‘Semt Pazarı – Perşembe Pazarı’ kuruluyor. Her Perşembe, Akademi çıkışı alışverişlerimizi bu pazardan yaparak evlerimize gidiyoruz.



Bir Perşembe günü sürekli olarak yanımda taşıdığım, 1971 yılında Suriye’den İslâhiye’ye ‘kaçak’ olarak getirilip satılan ve benim de aldığım şemsiyemi bir satıcıda unutmuşum. Nerede unuttuğumu da bilmiyorum. Kendime yeni bir şemsiye alıyorum. Haftalar geçiyor… Belki de birkaç ay… Bir Pazar alışverişi sırasında, alışveriş yaptığım bir satıcıya, lâf olsun diye, soruyorum.

— Geçen haftaların birinde buralarda bir yerde şemsiyemi unuttum. Acaba sizde kalmış olabilir mi?

Verilen cevap şöyle:

— Şemsiyeniz nasıl bir şeydi?

— SEIKO markaydı.

— Yahu, onun sahibi siz miydiniz? Ben onu kaç haftadır getirip geri götürüyorum. Sahibi artık bulunmayacak diye de bu hafta getirmedim. Gelecek hafta getiririm.

Ertesi hafta şemsiyem geldi.

Mutluluğum elbette ki maddi değeri pek olmayan şemsiye değil…

Davranış güzelliği… Güzel insanların asil davranışı…

Benim güzel ülkemin güzel insanlarının insanî davranışı…

Ben şimdi bu insanları nasıl sevmeyeyim?

Ne diyeyim bu insanlara…

İnsanlık, saygı, sevgi işte bu…





KAYIP VALİZ



15–18 Eylül 2011 tarihleri arasında Sakarya Rumeliler Vakfı’nın organize ettiği bir seyahate iştirak ediyorum. Bu sefer eşim de yanımda… İki gece üç gün sürecek olan seyahat Batı Trakya seyahati… Kafileye katılanların büyük bir kısmı o diyarlardan gelmiş insanımızın torunları… Bu vesile ile dedelerinin terk etmek zorunda kaldıkları köylerini ziyaret edecekler, Balkan havası alacaklar ve geçmişi ve anlatılanları bir daha hatırlayacaklar…



Seyahatimiz 15 Eylül günü Adapazarı’ndan başladı. Bir otobüs dolusu yolcuyuz. Akademisyen arkadaşlarımız da var… Gün doğarken İpsala’dan sınırı çok kolay ve beklemeden geçtik. Bir zamanlar çıkarılan güçlükler yüzünden saatlerce bekleyen Türk pasaportu hamilleri, artık kendilerine ‘kimsin? Nereye gidiyorsun? Vizen var mı? Kaşın niye eğik? Sen, Kuzey Kıbrıs’a gitmişsin, biz öyle bir ülke tanımıyoruz ve sizin bu yüzden pasaportunuz geçerli değil. Geri dönün!’ gibi akıl almaz sorular sorularak güçlük çıkarılan ülkemin insanı artık onlara da ağırlığını hissettirmiş… Kabullenmişler artık bizim insanımızı…



Batı Trakya topraklarını, üzerinde yaşanan olayları, dramları ve trajedileri düşüne düşüne, Tur organizatörümüz ve rehberimiz Hasan IŞIK’ın anlattığı çok ilginç olaylar ve tespitlerle Selanik’e ulaşıyoruz. Selanik tam bir İzmir… O kadar benziyor ki… Sahilinde tur atıyor, fotoğraflar çekiyor ve kaleden iç geçirerek etrafımızı ve ayağımızın altındaki şehri serdediyoruz. Akşam Selanik’te otelde geceliyor ve ertesi gün gezimize devam… İkinci gecemizi Meşhur Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın adını alan Kavala şehrinde Hotel Lusy’de geçiriyoruz. Nefis bir otel… Deniz kenarında ve çok ferah…



Buraya kadar her şey bizim için rüya gibi… Eskiden beri karayolu ile kendi arabamla yaptığım seyahatlerin aksine, stressiz, ekonomik, rahat ve huzur dolu bir seyahat… Seyahatin detaylı günlüğünü ileri de okuyucularımızla paylaşacağım.



Seyahatimizin son günü… Hotel Lusy’de 6. kattaki odamızdan valizimizi alıp 2. kattaki kahvaltı salonunda eşimle birlikte iniyoruz. Valiz yanımızda… Kahvaltı sonunda merdivende valizin tekerlekleri ses yapmasın diye, zemin kata asansörle iniyoruz. Arkadaşlarımızın bir kısmı bizde önce gelmişler. Otobüs kapıya yanaşmış ve verilen valizleri yerleştiriyorlar. Biz de valizi yerleştirmek üzere yanaştık. Kaptan bu arada bir uyarıda bulundu. İstanbul’da inecek arkadaşlarımızın valizlerini rahat alabilmeleri için Adapazarı yolcularının valizlerini iç kısma yerleştiremesin istedi. Otobüsün iki bagaj yan kapağı açık… Ben de denilene uyup orta kısma tek valizimizi yerleştirdim. Herkes tamam olduktan sonra da Türkiye’ye hareket başladı…



Nefis bir havada dönüyoruz. Cep telefonum çaldı. Baktım, yabancı ülkelerden birinden aranıyorum. Kodundan anlayamadım. Bir süre çaldıktan sonra kapattılar. 10 Dakika sonra aynı telefon tekrar çaldı. Yine bakmadım. Üçüncü defa çalınca bu defa merak edip açtım. Anlamadığım bir dil… Yine kapadım.

Hemen sonra Türkcell telefon hatlı birisi aradı. Açtım. Hotel Lusy’den arıyorlar.

— Salih Bey?

— Evet, benim.

— Efendim, valiziniz otelde, 2. katta, kahvaltı salonunda kalmış! Unutmuşsunuz!

— Nasıl olur? Olamaz! Onu otobüse bizzat ben yerleştirdim.

— Efendim siz Prof. Dr. Salih Şimşek değil misiniz? Valizinizin adres kartında adınız ve telefon numaranız var. Biz de o telefon numarası ile size ulaştık.



Telefonu rehberimiz Hasan Işık’a veriyorum. Hasan Işık, valizin bir yere bırakılmasını söylüyor. Oradan Bursa’ya gönderilmesini istiyor. Bana da:

— Hocam, siz merak etmeyin. Valiziniz birkaç gün içinde Bursa’ya bizim yazıhaneye gelir ve ben hemen sizi hemen ararım. Sonra da kargo ile size ulaştırırım. Diyor…



Evet, denildiği şekilde oldu.

Valizim ‘hiç dokunulmamış gibi’ geldi.

İçinden hiçbir şey noksan değil…

Hatta açılmış bile değil!

Valiz, geldi gelmesine de…

Otobüse bizzat koyduğum kocaman valiz, oradan inip, otelin 2. katına geri nasıl çıktı?

Hâlâ sırrı çözmüş değilim.



Hâsılı vel kelâm:

Yunanistan’da kaybettiğim valiz bile,

Epeyce gezdikten sonra, döndü dolaştı bana sağ salim ulaştı.

Meğer kaybolması istenmeyen bir nesne, kaybolmazmış!























Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 33
Dün Tekil 1238
Bugün Tekil 951
Toplam Tekil 4065158
IP 3.144.113.197






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























9 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Saraylarda s remem da larda s rd m , Bin cihana de i mem u ks z T rkl m .
(H seyin Nihal ATSIZ)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.287 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu