Türklerin Nevruz Bayramı - Dr. Tahir Tamer Kumkale - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Türklerin Nevruz Bayramı - Dr. Tahir Tamer Kumkale
Tarih: 21.03.2009 > Kaç kez okundu? 2857

Paylaş


Türkiye’nin dünyadaki yerini ve değerini; dünya üzerindeki coğrafi konumu, bu konumundan kaynaklanan jeopolitik ve jeostratejik özellikleri, giderek artan genç ve dinamik nüfusu, zengin yeraltı ve yerüstü doğal kaynakları, tarihi ve kültürel mirası, başarılı devlet deneyimleri ile Türk toplumunun milli bir tehlike karşısında oluşturduğu birlik ve beraberlik duygusu belirler.

Yine Türkiye’nin kendi istek ve milli hedefleri doğrultusunda dünyadaki yerini ise; milli güç unsurlarını koruma, geliştirme ve devam ettirmedeki azim ve kararlılığı sağlar.

Prof.Dr. Erol Güngör’e göre; Türk toplumunun, ihtiyaçlarını karşılamak üzere benimsemiş bulunduğu hayat tarzı, bütün maddi ve manevi unsurlarıyla birlikte Türk kültürünü teşkil etmektedir.

        Kültür; bir millete şahsiyetini verir.

        Kültür; diğer milletlerle aradaki farkı ortaya koyar.

        Kültür; millete has maddi ve manevi varlık ve değerlerin ahenkli bir bütünüdür.

        Kültür milletleri millet yapan unsurların başında gelir. Milletler sahip oldukları kültür değerleriyle tanınır ve tanıtılırlar.

Milletler varlıklarını; tarihin derinliklerinden gelen kültürlerini muhafaza edebildikleri, çevrelerindeki yabancı kültürlerin baskılarına karşı koyabildikleri ve milli kültürlerini her türlü dış saldırıya karşı koruyabildikleri, milli kültür değerlerinin özüne dokunmadan yenilikleri kültür değerlerine adapte edebildikleri takdirde devam ettirebilirler.

Her kültürün kendine özgü karakteristik öğrenilmiş davranış biçimleri, inanış tutumları ile geleneksel tören düzenleri  vardır. Bunların muhafazası şarttır ve zorunludur. Kültürün muhafazası için gösterilen gayretler hiçbir zaman eskiye körü körüne bağlılık değildir. Çünkü kültür bugün bizimle yaşayan bir kavramdır. Eskiden beri kullanılıyor olması onu hiç bir zaman eskitmez ve değerini düşürmez.

Kültür; milletleri sonsuza kadar yaşatacak bir ulu kaynaktır. Bu kaynaktan esinlenmeden, yararlanmadan ve bu milli değerler göz önüne alınmadan oluşturulan eserler milli olmak vasfını kaybederler. Her maddi eser bu değişmez kaynaktan mutlaka yararlanmak zorundadır. Çağdaş bütün eserler kendi milli kültürlerinden yararlandıkları nispette evrensel boyut kazanırlar ve zenginleşirler.

Türk kültürü Türk milletinin yaşama stili ve yaşama biçimidir. Tamamen bize özgü bir karakter içerir. Her türlü sanat faaliyetinde, ilimde, ahlakta, siyasette, askerlikte, resimde, müzikte, yazıda, dini inanç ve ibadetimizde, vatan sevgimizde, arkadaşlık ve dostluklarımızda, aile ve komşuluk ilişkilerimizde, savaşta ve barışta ayni ortak milli değerlere sahip insanlar olarak kendimize özgü ayni davranış biçimi sergileriz.

Bu davranış biçimimiz 12000 yıllık bir tarih süzgecinden gelerek bizlere ulaştığı için, sergilediğimiz bu davranışların benzerliği ve yaygınlığı Türk kültürünün zenginliğinin, köklülüğünün ve sağlamlığının en güzel belirtisidir.

Milletlerin aralarında bulunan milliyet farklarını unutmaları veya yok farz etmeleri, yani milli kültür değerlerini kaldırmaları maddeten mümkün değildir. Böyle hareket eden milletlerin, etmeyenlerin, hükümranlığı altına girmeleri kaçınılmazdır Bu yüzden Türk milletinin ebediyen yaşaması için kültürümüzün bütün unsurlarına sımsıkı sarılıp onlara sahip çıkmamız gerekmektedir. Bunu yapamayan milletler daima yapanların esiri olmuşlardır. Bu süreç binlerce yıldır aksamadan devam etmektedir.

Orduların ve toprakların işgali izafidir ve geçicidir. Çok çalışıp bunlar geriye alınabilir. Önemli olan yabancı kültürlerin işgalinin olmamasıdır. Bir kere işgal edilen ve elimizden alına kültür değerlerinin bir daha geriye alınması asla mümkün değildir.

Türk Kültürü bir üst kültür yapısı halinde binlerce yıldır bozulmadan ve çeşitli milletlerin kendine has özelliklerini kolayca kendi üstün kültürleri içinde eriterek ve kendilerine adapte ederek bugüne kadar gelmiştir.

Kendi öz benliğinden uzaklaşmadan ve kendi kültürüne yabancılaşmadan onun temel değerlerine sahip çıkarak, onu çağdaş kültürlerin baskısından ve yozlaşmış değerlerinden koruyarak, eğitim ve öğretiminin her seviyesinde tatbik ederek binlerce yıllık maziye sahip Türk milletinin milli kültürünü sonuna kadar en güçlü şekilde muhafaza edebilmesi kesin zorunluluktur. 

Kültür unsurları arasında en az değişeni ve değişmenin en uzun süreli olanı örf ve adetlerdir. Türk milli kültürünü yozlaştırmak ve yoketmek, binlerce yıldır değişmeden günümüze taşıdığımız milli kültür değerlerimiz üzerinde şüphe yaratmak, uydurma yayınlar ile halkın kafasını karıştırmak Türklük düşmanlarının yaygın olarak kullandığı yöntemlerdir.

Günümüzde özellikle AB ülkelerinde faaliyet gösteren bölücü unsur yanlıları batı kamuoyunun Türk kültür konuları üzerindeki bilgi noksanlığından yararlanarak Türk Ergenekon Bayramı olarak tanımlayabileceğimiz NEVRUZ BAYRAMI’ nı istismar etmeye çalışmaktadır. Oysa Nevruz Bayramı; binlerce yıldır Türk dünyasında bütün Türk Toplulukları tarafından ayni zamanda uygulanan bir büyük kültür faaliyetidir.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında resmi bayram niteliğinde olup çok görkemli törenlerle kutlanan, miladi takvimin kabulünü müteakip resmi bayram olmaktan çıkartılan, fakat büyük bir coşku ile sadece Türkiye’de değil, tüm Türk dünyasında coşku ile kutlanan NEVRUZ hakkında halkımızın bilgilendirilmesi gerekmektedir.

NEVRUZ; 21 Martta kutlanır.

Nevruz’un kelime anlamı ; YILBAŞI=YENİGÜN= GÜNDÖNÜMÜ’nü ifade eder.

Nevruz; gece ile gündüzün eşit olduğu ve baharın başladığı gündür.

Nevruz; Orta Asya Türk Devletlerinde, Bosna’da, Sancak’ta, Kosova’da Anadolu’da Kıbrıs’ta ve Türklerin küçük gruplar halinde yaşadığı bütün ülkelerde; “Ergenekon Bayramı”, “ Bozkurt Bayramı”, “Tabiat Bayramı” adları altında kutlanılmaktadır. Dağılan Sovyetler Birliği döneminde Türk Toplulukları için “İlkbahar ve Köylü Bayramı” olarak resmi bayram niteliğinde kutlanan Nevruz geleneği, İran’da yaşayan Türkler arasında da çok yaygın olarak yaşatılmaktadır.

Her yerde büyük bir hazırlık ve neşe içinde, fakat değişik gelenekler halinde kutlanan NEVRUZ, soğuk ve karamsar günlerden ılık, güneşli ve bereketli günlere, yani bahara geçişi müjdeleyen, demirden dağı eriterek Ergenekondan hürriyete ve güzel günlere çıkışın simgelendiği Türk milli bayramıdır.

Çeşitli Türk boylarında Nevruz değişlik isimlerle anılmaktadır. NEVRUZ, NEVROZ, NAYRUZ, NEYRÜZ, NAYRIZ, SULTAN NEVROZ, NAVROZ, NEVRÛZ-İ SULTANÎ, SULTAN NAVRUZ, NAVRUZ, NAURUS, NOVRÜZ, NOURUZ, MART BOZUMU, MART DOKUZU bunlardan sadece birkaçıdır.

Eğer biz devlet olarak Nevruz gibi milli kültür değerlerimize sahip çıkmadığımız ve bu değerlerin bütün milletçe kullanılmasına imkan vermediğimiz sürece çeşitli çıkar çevreleri ve bu çevrelere kendini yakın gören siyasi gruplar bu değerlere sahip çıkarlar. Daha sonra bu milli sembollerimiz ile  kültür değerlerimiz eleştirilir, aşağılanır veya saldırılarla yok edilmeye çalışılır. İşte bu yüzden Nevruz’a devletçe ve milletçe topyekün sahip çıkmalı, bu milli günü bölücü terör örgütü mensuplarının tekeline bırakmamalıyız.

Türk milli kültür değerlerinden en eskilerinden biri olan Nevruz bütün yoketme çabalarına rağmen binlerce yıl öteden günümüze taşınmış ve yaşatılmaktadır. Nerede bir Türk varsa varsa her 21 Mart geldiğinde orada NEVRUZ vardır. Bugün vardır. Yarın da olacaktır. Milletimin Ergenekon Bayramı’nı - Gündönümü’nü - Yenigün’ünü kutluyorum.